Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

Loading...
LÜTFEN KULAK VERİN "COVİD" TEHLİKELİDİR

















SON YAZILAR :
Loading...


11 Ocak 2020

Neşeli hafta sonları "8 yıl önce de aynıydı"

 
 
 
Rifat Serdaroğlu: İNSAN / HUKUK DEVLETİ / EKONOMİ

Sosyal Devlet ilkesini gerçek anlamda uygulayan ülkelerde, ekonomi insan içindir. Eğer bir ekonomi yönetimi ülke insanının yaşamını kolaylaştırıyor, zor gününde ona sahip çıkıyor ve genel ekonomiyi de dengeli götürebiliyorsa “başarılı” olarak kabul edilir.

Eğer genel ekonominin iyi gittiği, ülkenin büyüdüğü söyleniyor fakat o ülke insanları her g...
ün fakirleşiyor ve “kamu hizmeti” vermesi gereken devlet kurumları tarafından soyuluyorlarsa orada ters giden bir şeyler var demektir.

Örnek vermek gerekirse;
Kaynağında “İnsan” olan ekonomilerde Sanayi o ekonominin kalbi ise, bankalar da vücuda kan taşıyan damarlardır. İkisinden de vazgeçilmez, ikisi de kıymetlidir. Ama bu ilişkide hassas denge, ekonomiyi yönetenler tarafından çok dikkatle korunmalıdır.
İstanbul Sanayi Odası, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ile bilgileri yayınladı.
2012 yılında 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun toplam kârı: 24,1 Milyar Lira olarak gerçekleşti. Buna karşın sayıları 49 olan Bankaların 2012 toplam kârı ise:
23,6 Milyar Lira olarak açıklandı!

Rakamlar dikkatle incelenirse, 1 Bankanın kârı neredeyse 10 Büyük Sanayi Kuruluşunun kârına eşit hale geldiği görülebilir. Bu doğru bir tercih değildir. Denge Sanayi kuruluşlarının aleyhine bozulmuştur. Bir ülkede sanayiciyi, mevcut tesislerini yenileyemez ve yeni yatırım yapamaz hale getirirseniz, ekonominin kalbi teklemeye başlar. Yatırım yapamıyorsanız, istihdam sağlayamazsınız, ihracatınızı arttıramazsınız. Sanayiniz rekabet edemez hale gelir ve dış pazarlarınızı kaybedersiniz.

Bir de, ekonominizin gelişmesini, ülke zenginliğinin artmasını ve insanlarınızın bu zenginlikten pay almasını istiyorsanız, içteki ve dıştaki yatırımcılara, ülkenizde “Hukuk Devleti” ilkesinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığını inandırmak zorundasınız.
Bu ülkeye yatırım amacıyla gelmek isteyenler, haklı olarak yatırımlarının “Uluslararası Tahkim ve Hukuki Güvence” altında olduğuna inanmak isterler.
11 yıllık tek başına iktidarlarının sonuna yaklaşırken Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, “Eğer Türkiye Hukuk Devleti olamazsa, dünyanın ilk 10 ekonomisine girmesi hayal olur” diyerek Türkiye’nin Hukuk Devlet olmadığını açıklamıştır.
Daha dün AB Dışişleri Bakanları, Ergenekon-Balyoz davalarında ciddi hukuk ihlalleri yapıldığını, bu tip uygulamaların Hukuk Devletinde olamayacağını ilan etmediler mi?

Bugün ülkemizin çok önemli sanayicilerimizden bir dostum aradı ve şunları söyledi;
“1,5 yıldır bir Alman firmasıyla ortak yatırım için çalışıyorduk. Para- kredi-yatırım-ortaklık şartları dâhil her konuda anlaşmaya vardık. Biraz önce beni arayıp yatırım ortaklığından çekildiklerini bildirdiler.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. 1,5 yıllık emeğim, yaptığım masraflar, gelecek beklentilerim hepsi bir anda çökmüştü. Niçin, diye sorduğumda, bana şunu söylediler. Biz para yatıracağımız ülkede güvende olmak isteriz. Sizin Başbakan Yardımcınız Türkiye’nin henüz Hukuk Devleti olmadığını söylüyor. Başbakanınız, açıkça iş adamlarınızı tehdit ediyor ve onları batırmakla korkutuyor.
Koç Grubu dünyanın saygın kuruluşlarından biridir. Bizim ekonomik danışmanımız Koç Üniversitesinde her sene en az iki konferans verir.
Koç Grubuna bunu yapan kafa, bize neler yapmaz.
Şimdilik özür diliyoruz, ilerde birlikte çalışma umudumuzu korumaya devam edeceğiz…”

Değerli Okurlar;
Dünyanın en korkak varlığı paradır. Siz ülkenin Başbakanı olarak, sıfır seviyesindeki ekonomik bilginizle, ortaçağdan kalma fikirlerinizle aklınıza her geleni söyler ve “Hukuk Devleti” ilkesinin olmazsa olmaz şartı Lâiklik İlkesini paspas yaparsanız, ciddi hiçbir yatırımcı ülkenize gelmez.
Ancak, uluslararası tefeciler ülke insanını ve ülke ekonomisini soymak için gelirler, sizi bir güzel dolandırırlar ve siz tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dış borcun 3 katı borçla, el elde baş başta, kalakalırsınız.
Hiçbir şey bilmediğinizden iftardan- iftara lüks salonlara doldurulmuş bindirilmiş kıtalara veya devlet memurlarına konuşmaktan başka bir şey yapamazsınız.

Türkiye’nin “Kabadayı’ya”, “Bitirim’e”, “Milli Ordusuna düşman, Bölücü hainlere dost” olan 1923 öncesinde kalmış particilere ihtiyacı yoktur.
Türkiye’nin gerçek Devlet Adamlarına, Vatanseverlere ihtiyacı vardır.
Demedi demeyin…

Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Temmuz 2013
İLK KURŞUN
 

10 Ocak 2020

Hoca...

 

 
BUNLARI GÖRÜNCE MÜSLÜMAN ZANNEDİYORSUNUZ DEĞİL Mİ !

ŞALVAR, POTUR, SARIK, TÜRBAN GİBİ KIYAFETLER, BİZE YAHUDİLERİN SOKUŞTURDUĞU, İSLAM DIŞI KIYAFETLERDİR.
ANAD...
OLU TARİHİNDE,
SELÇUKLU ZAMANINDA VE OSMANLI ZAMANINDA,
100 YIL ÖNCESİNE KADAR NAMAZ TAKKESİ YOKTU.
İSLAMI YAHUDİLEŞTİRİRKEN, YAHUDİ TAKKESİ "KİPA" YI DA NAMAZ TAKKESİ DİYE YUTTURDULAR.

ARAPÇA DİLİNDE,
İSLAM'DAN ÇIKMIŞ ADAMA "MÜRTED" OLDU DENİR.
İSLAM'DAN ÖNCEKİ DİNLERE DÖNENLERE "MÜRTECİ" DENİR.
İSLAMI YAHUDİLEŞTİREN ZİHNİYETE; "İRTİCA" DENİR.

OYSA, İSLAM SON GELEN DİN OLARAK "İNKILAPÇIDIR", HATTA "İHTİLALCİDİR"..
KÖLELERİNİZİ AZAT EDİN DİYEREK, "İHTİLAL" YAPMIŞTIR.
BUNA KARŞIN, İSLAMDAN ÖNCE FİRAVUNLARA İNANANLARA "MÜMİN" DENMEZDİ, "MÜRİD" DENİRDİ.
İSLAM GELDİ, "MÜMİN" OLMA ESASI GETİRİLDİ.
KUR-AN'DA HİÇ BİR YERDE; "MÜRİD" KELİMESİ YOKTUR.
ÇÜNKÜ MÜRİD; ALLAH'SIZ ADAM DEMEKTİR !..

İSLAMDA TARİKAT OLMAZ, ÇÜNKÜ İSLAM; "MÜMİN" OLMA ESASLIDIR.
ANCAK TARİKATTA "MÜRİD OLMA" ESASI VARDIR.
DİN DIŞIDIR, İSLAM DIŞIDIR...
TÜM TARİKATLAR "SATANİST" KARAKTERLİ, YAHUDİ TARİKATIDIR.

İSLAMDA "İRTİCA" OLMAZ.
"İRTİCA" YAHUDİLEŞMENİN ADIDIR..
"İRTİCA", KENDİNDEN ÖNCEKİ DİNE DÖNMEK DEMEKTİR.
MAALESEF TÜRKİYE'DE,
TARİKATLAR SAYESİNDE "YAHUDİ İRTİCA" GELDİ.

DİĞER YANDAN,
YAHUDİ MASONLARI DA, "LAİKLİK" DİYE YUTTURANLAR, ASLINDA "YAHUDİ İRTİCADIR".
BUNLARIN LAİKLİĞİ, ATATÜRK'ÜN TARİF ETTİĞİ LAİKLİK DEĞİLDİR.
ÇÜNKÜ ATATÜRK, MASON LOCALARINI TEMELLİ KAPATARAK,
"DEFOLUN GİDİN, YAHUDİ UŞAKLARI" DEDİ...
OYSA Kİ, NUR TARİKATI İKTİDARDA OLDUĞU HALDE MASON LOCALARINI KAPATMADI.
DİYEMEZLER ÇÜNKÜ, TARİKATLARIN DA PATRONU, YAHUDİ MASONLARDIR...

ŞİMDİ ANLADINIZ MI?
NURCU BÜLENT ARINÇ PKK'LILARIN ÖLÜMÜNE NEDEN ÇOK ÜZÜLÜYOR !
PKK KÜRT TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL,
YAHUDİ TERÖR ÖRGÜTÜDÜR.
YAHUDİ NURCULARIN DA TERÖR ÖRGÜTÜDÜR.
BUNLAR TÜRKİYE'DE YAHUDİ IRKÇILIĞI YAPAN YAHUDİ FAŞİSTLERDİR.

Nedim Çakmak & TC Gül Tan

07 Ocak 2020

Fıskiyeler

M D DTM 005 MD DTM 003 MD DTM 004 MD DTM 007 MD DTM 008 MD DTM 009 MD DTM 010
MD DTM 006

06 Ocak 2020

Hayırlı Haftalar "İllegal"

 
Kalpte olanı gözler asla gizleyemez. 
Kötü niyetli insanların gözleri donuk ve ışıktan yoksun, iyi insanların gözleri ise derin ve parlaktır.
Konuşurken insanların gözlerine bakın.

*Guatama Buddha*

12 Eylül öncesi devrimci çocuklara yardım ve yatakcılıkdan Hatice nine yi göz altına alıp hakimin karşısına çıkarmışlar.
Hakim Hatca teyzeye, Sen bu gençlere ekmek verirmişsin , eve alıp yemek verirmişsin öyle mi demiş.
Hatce teyze: Hakim bey gül yüzlü çocuklardı, kapıma gelirlerse onlara yemek ekmek verirdim; sonra ben kapıma gelene sofra açmadan salmam ki demiş.
Peki demiş Hakim
Hatce Ana sen bu gençler “İllegal” demedin mi ?
Yok Hakim bey ben onlara “İlle galın demedim” demiş.
Yemin edenmi bunların illegal olduğunu bilmediğine demiş hakim bey.
Hatca Teyze
Şah Hüseyinin başı için ben bunlara illegalın demedim demiş.
Hakim “Böyle yeminmi olur başka yemin et” demiş.
Hatca teyze “Gara coğ beni taş kessin ki ” dediğim doğrudur demiş
Hakim “Olmadı başka yemin et “ demiş
Hatce Nine “ Aha Hüseyin Abdalın niyazı” demiş.
Hakim “ oda kim böyle yeminmi olur deyince
Hatce Nine muhtara dönmüş “Ula muhtar bu hakim yezit mi yoksa, hiç kimseyi tanımıyor” demiş.
(yaşanmıştır 1981)

04 Ocak 2020

Goril Binti


 

 

16 Ağustos 1996'da, ABD'nin Chicago kentinde bulunan Brookfield Hayvanat Bahçesi'nde çok ilginç bir olay meydana geldi. Üç yaşındaki bir oğlan çocuğu, primat bölümüne düştü. Bunu gören sekiz yaşındaki bir dişi goril hemen harekete geçti. Çocuğu kucağına alıp emniyetli bir yere götürdü. Bir kütüğün üstüne oturdu ve baygın haldeki çocuğu kucağında sallayarak kendine getirmeye çalıştı. Daha sonra çoc...uğu hayvanat bahçesinin bakıcılarına teslim ederken sırtına, "Hadi bakalım, bak sağ salim kurtuldun" dercesine bir iki kere vurdu..

Dişi gorilin adı Binti Jua idi. Kameralara çekilen olay bütün dünyada gösterildi. Binti kahraman ilan edildi.
Peki, goril Binti'nin bu hareketi niye önemliydi? Çünkü Binti'nin davranışı, "empatinin", yani "kendini başkasının yerine koyarak onun durumunu anlama; ötekinin acısını hissetme" yeteneğinin, sadece insanlarda değil, hayvanlarda da olduğunu gösteriyordu. Dolayısıyla, saldırganlığı anlatırken, "hayvan gibi vahşi" desek de, bu deyişin her zaman geçerli olmadığının kanıtı gibiydi..

Dişi gorilin adı Binti Jua idi. Kameralara çekilen olay bütün dünyada gösterildi. Binti kahraman ilan edildi.
Peki, goril Binti'nin bu hareketi niye önemliydi? Çünkü Binti'nin davranışı, "empatinin", yani "kendini başkasının yerine koyarak onun durumunu anlama; ötekinin acısını hissetme" yeteneğinin, sadece insanlarda değil, hayvanlarda da olduğunu gösteriyordu. Dolayısıyla, saldırganlığı anlatırken, "hayvan gibi vahşi" desek de, bu deyişin her zaman geçerli olmadığının kanıtı gibiydi..

03 Ocak 2020

Mutluluk...



Mutluluk; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde uykuya dalmaktır.
Mutluluk; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir.
Mutluluk; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimendedir.
Mutluluk; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yeldedir.
Mutluluk; İnce belli bir çayda içilen tek şekerli demli çayın tadındadır.
Mutluluk; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadadır. İzlenen bir filmin sonunda dökülen göz yaşındadır.
Mutluluk; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır.
Mutluluk; Annenin okşayışında, babanın başında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır.
Mutluluk; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bir anıdadır.
Mutluluk; Bir kitapta, bir dergide görülen bir sözün ezberlenip defalarca söylenmesindedir.
Mutluluk; Yarın için hiç bıkmadan beslenen umuttadır.
Mutluluk; Sevgilinin yanağına konulan bir öpücüktedir.
Mutluluk; Mesafeye aldırmadan büyütülen sevgidedir.
Mutluluk; Küçük bir tartışmadan sonra kimin haklı olduğunu düşünmeden sevgiliye söylenen "seni seviyorum" sözündedir.
Mutluluk; Bilgidedir. Her şeyi öğrenebilme çabasındadır.
Mutluluk; Bir aşk şarkısının ezgisindedir. Uykuya dalarken okunan romanın sayfalarındadır.
Mutluluk; Acılarına, hüzünlerinde, zorluklarına rağmen, kaygıya direnerek "yaşıyorum" diyebilmektedir.
Mutluluk yanı başınızdadır, fark etmenizi bekleyen bir gizemdir.
Mutluluk, dönüp dolaşıp içinizde bulduğunuz yeniliklerdedir.
Mutluluk, kendiniz olduğunuzu fark ettiğiniz andadır.
Mutluluk, bir amaç uğruna yaşamınızı adamanızdadır.
Mutluluk, direnme gücünüzü hayat test ettiğinde bulabildiğiniz en son noktadadır.
Mutluluk, yaşamına anlamlı bir amaç yükleyebilecek düşünce gücünü geliştirdiğini fark etmendedir.
Mutluluk, yaşamını kendine, başkalarına ve giderek evrene katılma coşkusuyla doldurmaktadır.
Mutluluk, yakalandığında bazen kayboluveren bir baloncuk gibidir.
Mutluluk, peşinden koştukça uzaklaşan bir hedeftedir.

02 Ocak 2020

Kartallar

 
 
“Bir zamanlar, büyük bir dağda kartallar yuva yaparlarmış. Bir kartal da 4 tane yumurtası ile bu dağda yaşıyormuş. Bir gün bir deprem olmuş.
Ve yumurtalardan bir tanesi dağdan yuvarlana yuvarlana vadide yer alan bir çiftliğe kadar düşmüş. Bu çiftlik bir tavuk çiftliğiymiş.
Çiftlikteki tavuklar, bu değişik ve normalden büyük yumurtayı sahiplenmeye karar vermişler. Yaşlı bir tavuk bu yumurtayı ve içinden çıkacak yavruyu, koruması altına almış.
Bir gün, küçük kartal doğmuş. Çevresinde tavukları görmüş ve kendini bir tavuk zannetmiş. Bütün tavuklar da ona bir tavuk gibi davranmışlar. Ailesini de çok seviyormuş.
İçinden, bazen, “ben kimim?” sorusu geçiyormuş. Ama o bir tavukmuş. Bunu böyle bilmeliymiş.
Bir gün çiftlikte oyun oynarlarken, yukarı baktığında bir grup kartalın özgürce uçtuklarını görmüş. "Aman Allah’ım, ne kadar güzel uçuyorlar.
Ben de onlar gibi uçmayı çok isterdim" demiş. Tavuklar, bu düşünceye hep birlikte gülmüşler. "Sen bir tavuksun ve tavuklar uçamazlar" demişler.
Küçük kartal, artık daha sık gökyüzüne bakıyor ve uçan kartallar gibi uçmak, özgür olmak istiyormuş.
Ne zaman bu düşüncesinden arkadaşlarına, ailesine bahsetse, hep şu cevabı alıyormuş. "Sen bir tavuksun. Bırak bu hayalleri." Zamanla, küçük kartal da bu düşünceyi kabul etmiş.
Hayal kurmaktan vazgeçmiş ve hayatını bir tavuk olarak yaşamaya karar vermiş. Ve hayatının sonu geldiğinde de bir tavuk! olarak ölmüş.”
Kocaman gökdelenleri yapan, kanatsız olan insanı uçuran, televizyon denen küçük bir kutuyla dünyayı insanoğlunun ayağına getiren, yine insanın ayağını taşıma araçlarıyla yerden kesen, insanın vücudunu  neredeyse ikiye yarıp kalbini avuçları içine alıp onaran  ve bunun gibi mucizevi görünen bir çok şey insan aklının ürünüdür.
Zaman hızla geçiyor ve bizler her geçen gün “İnsanoğlu bunu da mı yaptı!” diyerek hayretler içerisinde gelişmeleri izliyoruz. Bizler bu aklın ne kadarını kullanıyoruz bilemiyorum ama, o aklın çok iyi ve amacına uygun kullanıldığında ortaya neler çıkabileceğini görüyoruz.
İnsanlığa faydalı icatlar yapabilmek için bilim insanı unvanına sahip olmamız  gerekmiyor. Bahçesinden akan suyla elektriğini üreten seksen yaşında amcalarımız, sıcak su ısıtmalı maşrapa icat eden ninelerimiz, su ile çalışan oyuncak kamyon icat eden çocuklarımız hala var şükürler olsun.
Oyuncaklarıyla bir şeyler üretmeye çalışan çocuğun kafasına vurup “mucit mi olucan” diyerek dalga gecen, evinde işe yaramaz şeylerle işe yarar aletler üreten ev hanımının zeka düzeyini tartışan eşler, ilkokula giden çocuğun akıl almaz sorularını geri zekalılık olarak değerlendiren öğretmenler, ve bunun gibi  çoğaltılacak bir çok örnek azımsanmayacak kadar çok inanın.
Her defasında sen tavuksun, kartal değilsin, uçamazsın, kendi haline  göre davran diyen bu insanlar tavuğun ta kendisi aslında. Bizler tavuk değiliz insanız ve Allah'ın bize bahşettiği olağan üstü bir akla sahibiz .Özümüze dönüp insan olduğumuzu hatırlamalı ve insanların tavukça dayatmalarına karşı dik durup aklımızla hareket etmeli ve bu mükemmel yapıyı sonuna kadar kullanmalıyız. Mevcut akılları kullanmak yerine, onlardan gerektiğinde ilham almalı, kendi aklımızı da bir kenara atmamalıyız.
İnanın insanoğlunun elinden ölüm dışında hiçbir şeyin kurtulmadığını o zaman anlayacağız ve aklımızı kullanarak elde ettiklerimizin lezzetinin ne kadar güzel olduğunu kavrayacağız.

01 Ocak 2020

Öylesine...

 
 
 
Hani diyorum şu insanoğlu!
Yılların,haftaların,günlerin arkasına sığınarak yaşamasa!
Kurulu düzen,kurulu saat gibidir.
Her yeni yıl,her yeni ay,her yeni gün yeni bir başlangıçtır aslında...
Örselenmiş duygular,toplumsal baskılar,sorgulanan düzen,kirlenen dünya,artan nüfus,trafik kazaları,geçim derdi ve daha binlercesi,yaşantımızı kâbusa çeviriyorsa biz tükenmişizdir!
...
Yaşantımızı kâbusa çeviren her ne ise aslında ilâhi anlamda bizim imtihanımızdır!
Dayanma gücümüzün,sabrımızın,hoşgörümüzün,vicdanımızın sınavıdır bir anlamda!
Siyahla beyazın,artıyla eksinin,doğruyla yanlışın,iyiyle,kötünün hesaplaşması gibi.
Her yeni günde "Hodri meydan"
der gibidir Tanrı!
Zamanın arkasına saklanmadığımız, mücadele edebildiğimiz kadar çalışkanızdır,karşı durabildiğimiz kadar üretkenizdir ve sevebildiğimiz kadar insanızdır!
Tanrı her saniye ve hatta kalp atışımızla birlikte;
Sadece ve sadece bizim manevi doğurganlığımıza alkış tutar!
Asıl oyun budur işte!

Sevgiyle kalın...
 

28 Aralık 2019

Ressam Halil Paşa

Türk resminin Asker Ressamlar kuşağından tanınmış bir ressamdır. Portreleri, İstanbul ve Kahire peyzajları ile tanınır.
1857 yılında İstanbul’un Beylerbeyi semtinde dünyaya geldi. Rodos kökenli bir ailenin çocuğudur. Babası Selim Paşa, Mekteb-i Harbiye’nin kurucuları arasında yer alan tanınmış bir askerdi.

Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi)’u bitirdi. Mezun olur olmaz sarayda görevlendirildi, askeri liselerde de resim öğretmenliği yaptı. Israrlı ricaları sonucu, babası onu resim öğrenimi için Paris’e gönderdi. Sekiz yıl kaldığı Paris’te ünlü oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme'nin atölyesinde çalıştı. 1889 yılı Paris Uluslararası Sergisi’nde sergilenen bir resmi ile madalya aldı.

Yurda döndükten sonra askeri okullarda resim öğretmeni olarak çalıştı. 1906’da Harbiye Mektebi'ne resim öğretmeni olarak atandığında "Paşa" unvanını aldı. Ancak, iki yıl sonra Meşrutiyet'in ilanıyla çıkarılan bir yasaya dayanılarak rütbesi albaylığa indirilince ordudan ayrıldı ve bütünüyle resme yöneldi Sanata meraklı öğrencilere resim dersi veren Halil Paşa’nın öğrencileri arasında ilk kadın resim öğretmeni olarak tarih geçen Müfide Kadri de vardı.

Ülkemizin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nde öğretmenlik yapan Halil Paşa, 1917-1918 yıllarında okulun müdürlüğünü üstlendi. Sanat eğitimi için gittikleri Fransa'dan I. Dünya Savaşı’nın patlaması üzerine geri dönen ve 1914 Kuşağı olarak adlandırılan genç ressamları bu okula alarak, okulda yeni bir anlayışla resim yapılmasını sağladı.

Hayatının son yıllarında Mısır'da hidiv ailesinin bir ferdi olan Abbas Halim Paşanın konuğu oldu. Son yıllarını resim yaparak geçiren Halil Paşa, “Mısır saraylarına resmi sokan sanatkâr” olarak tanındı.

1939 yılında İstanbul Beylerbeyi’nde dünyaya geldiği yalıda hayatını kaybetti.

Halil Paşa’nın 3 erkek çocuğu vardır. Büyük oğlu Selim, Mısır Kralı Fuat’ın eski eşi Prenses Şivekar ile evlenmiş, Fransa’da ticaret ile uğraşmıştır; ortanca oğlu Halim Bey genç yaşta hayatını kaybetmiş; küçük oğlu Ali Halil Bey (Sözel) ise Paris’te resim öğrenimi gördükten sonra resim öğretmenliği yapmıştır.


Halil Paşa’nın eserleri iki devreye ayrılarak incelenir. Paris’teki eğitimi sırasında etkilendiği klasik ve realist tarzın etkisindeki eserleri ve yurda döndüğünde yaptığı empresyonizm etkisindeki eserleri[4]. Sanatçı, ilk devre resimlerinden olan "Eldivenli Kadın (Madam X)" adlı tablosu ile Paris’te bir bronz madalya kazandı.

Yurda döndüğünde boğaz kıyılarını resimledi. Yalıların ve kayıkların durgun sulara vuran gölgelerini empresyonist bir anlayışla resmetti. Halil Paşa, Türk resminde ışık sorunu üzerinde çalışan ilk sanatçıydı.




Sahilde Paşa ve Ailesi (1892)
Peyzaj (1897)
Peyzaj (1899)
Madam X (1899)
Göksu Deresine Bakış (1902)
Göksu Deresi (1903)
Boğaz’dan Rumeli Hisarı’na Bakış (1903)
Göksu Deresine Bakış (1902)
Kervansaray Avlusunda Halıcılar (1908)
Kotra, Vapur, Deniz (1916)
Bahçede Kadınlar (1917)
Salacak (1928)


17 Aralık 2019

Bahçe Heykelleri

MD CT 0137 MD CT 0138 MD CT 0139 MD CT 0140 

MD CT 0142

MD CT 0143 MD CT 0146MD CT 0141

MD CT 0144 MD CT 0145  MD CT 0147 MD CT 0148 MD CT 0149 

 MD CT 0151 MD CT 0150

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!