Rifat Serdaroğlu: İNSAN / HUKUK DEVLETİ / EKONOMİ
Sosyal Devlet ilkesini gerçek anlamda uygulayan ülkelerde, ekonomi insan içindir. Eğer bir ekonomi yönetimi ülke insanının yaşamını kolaylaştırıyor, zor gününde ona sahip çıkıyor ve genel ekonomiyi de dengeli götürebiliyorsa “başarılı” olarak kabul edilir.
Eğer genel ekonominin iyi gittiği, ülkenin büyüdüğü söyleniyor fakat o ülke insanları her g...ün fakirleşiyor ve “kamu hizmeti” vermesi gereken devlet kurumları tarafından soyuluyorlarsa orada ters giden bir şeyler var demektir.
Örnek vermek gerekirse;
Kaynağında “İnsan” olan ekonomilerde Sanayi o ekonominin kalbi ise, bankalar da vücuda kan taşıyan damarlardır. İkisinden de vazgeçilmez, ikisi de kıymetlidir. Ama bu ilişkide hassas denge, ekonomiyi yönetenler tarafından çok dikkatle korunmalıdır.
İstanbul Sanayi Odası, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ile bilgileri yayınladı.
2012 yılında 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun toplam kârı: 24,1 Milyar Lira olarak gerçekleşti. Buna karşın sayıları 49 olan Bankaların 2012 toplam kârı ise:
23,6 Milyar Lira olarak açıklandı!
Rakamlar dikkatle incelenirse, 1 Bankanın kârı neredeyse 10 Büyük Sanayi Kuruluşunun kârına eşit hale geldiği görülebilir. Bu doğru bir tercih değildir. Denge Sanayi kuruluşlarının aleyhine bozulmuştur. Bir ülkede sanayiciyi, mevcut tesislerini yenileyemez ve yeni yatırım yapamaz hale getirirseniz, ekonominin kalbi teklemeye başlar. Yatırım yapamıyorsanız, istihdam sağlayamazsınız, ihracatınızı arttıramazsınız. Sanayiniz rekabet edemez hale gelir ve dış pazarlarınızı kaybedersiniz.
Bir de, ekonominizin gelişmesini, ülke zenginliğinin artmasını ve insanlarınızın bu zenginlikten pay almasını istiyorsanız, içteki ve dıştaki yatırımcılara, ülkenizde “Hukuk Devleti” ilkesinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığını inandırmak zorundasınız.
Bu ülkeye yatırım amacıyla gelmek isteyenler, haklı olarak yatırımlarının “Uluslararası Tahkim ve Hukuki Güvence” altında olduğuna inanmak isterler.
11 yıllık tek başına iktidarlarının sonuna yaklaşırken Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, “Eğer Türkiye Hukuk Devleti olamazsa, dünyanın ilk 10 ekonomisine girmesi hayal olur” diyerek Türkiye’nin Hukuk Devlet olmadığını açıklamıştır.
Daha dün AB Dışişleri Bakanları, Ergenekon-Balyoz davalarında ciddi hukuk ihlalleri yapıldığını, bu tip uygulamaların Hukuk Devletinde olamayacağını ilan etmediler mi?
Bugün ülkemizin çok önemli sanayicilerimizden bir dostum aradı ve şunları söyledi;
“1,5 yıldır bir Alman firmasıyla ortak yatırım için çalışıyorduk. Para- kredi-yatırım-ortaklık şartları dâhil her konuda anlaşmaya vardık. Biraz önce beni arayıp yatırım ortaklığından çekildiklerini bildirdiler.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. 1,5 yıllık emeğim, yaptığım masraflar, gelecek beklentilerim hepsi bir anda çökmüştü. Niçin, diye sorduğumda, bana şunu söylediler. Biz para yatıracağımız ülkede güvende olmak isteriz. Sizin Başbakan Yardımcınız Türkiye’nin henüz Hukuk Devleti olmadığını söylüyor. Başbakanınız, açıkça iş adamlarınızı tehdit ediyor ve onları batırmakla korkutuyor.
Koç Grubu dünyanın saygın kuruluşlarından biridir. Bizim ekonomik danışmanımız Koç Üniversitesinde her sene en az iki konferans verir.
Koç Grubuna bunu yapan kafa, bize neler yapmaz.
Şimdilik özür diliyoruz, ilerde birlikte çalışma umudumuzu korumaya devam edeceğiz…”
Değerli Okurlar;
Dünyanın en korkak varlığı paradır. Siz ülkenin Başbakanı olarak, sıfır seviyesindeki ekonomik bilginizle, ortaçağdan kalma fikirlerinizle aklınıza her geleni söyler ve “Hukuk Devleti” ilkesinin olmazsa olmaz şartı Lâiklik İlkesini paspas yaparsanız, ciddi hiçbir yatırımcı ülkenize gelmez.
Ancak, uluslararası tefeciler ülke insanını ve ülke ekonomisini soymak için gelirler, sizi bir güzel dolandırırlar ve siz tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dış borcun 3 katı borçla, el elde baş başta, kalakalırsınız.
Hiçbir şey bilmediğinizden iftardan- iftara lüks salonlara doldurulmuş bindirilmiş kıtalara veya devlet memurlarına konuşmaktan başka bir şey yapamazsınız.
Türkiye’nin “Kabadayı’ya”, “Bitirim’e”, “Milli Ordusuna düşman, Bölücü hainlere dost” olan 1923 öncesinde kalmış particilere ihtiyacı yoktur.
Türkiye’nin gerçek Devlet Adamlarına, Vatanseverlere ihtiyacı vardır.
Demedi demeyin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Temmuz 2013
İLK KURŞUN
Sosyal Devlet ilkesini gerçek anlamda uygulayan ülkelerde, ekonomi insan içindir. Eğer bir ekonomi yönetimi ülke insanının yaşamını kolaylaştırıyor, zor gününde ona sahip çıkıyor ve genel ekonomiyi de dengeli götürebiliyorsa “başarılı” olarak kabul edilir.
Eğer genel ekonominin iyi gittiği, ülkenin büyüdüğü söyleniyor fakat o ülke insanları her g...ün fakirleşiyor ve “kamu hizmeti” vermesi gereken devlet kurumları tarafından soyuluyorlarsa orada ters giden bir şeyler var demektir.
Örnek vermek gerekirse;
Kaynağında “İnsan” olan ekonomilerde Sanayi o ekonominin kalbi ise, bankalar da vücuda kan taşıyan damarlardır. İkisinden de vazgeçilmez, ikisi de kıymetlidir. Ama bu ilişkide hassas denge, ekonomiyi yönetenler tarafından çok dikkatle korunmalıdır.
İstanbul Sanayi Odası, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ile bilgileri yayınladı.
2012 yılında 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun toplam kârı: 24,1 Milyar Lira olarak gerçekleşti. Buna karşın sayıları 49 olan Bankaların 2012 toplam kârı ise:
23,6 Milyar Lira olarak açıklandı!
Rakamlar dikkatle incelenirse, 1 Bankanın kârı neredeyse 10 Büyük Sanayi Kuruluşunun kârına eşit hale geldiği görülebilir. Bu doğru bir tercih değildir. Denge Sanayi kuruluşlarının aleyhine bozulmuştur. Bir ülkede sanayiciyi, mevcut tesislerini yenileyemez ve yeni yatırım yapamaz hale getirirseniz, ekonominin kalbi teklemeye başlar. Yatırım yapamıyorsanız, istihdam sağlayamazsınız, ihracatınızı arttıramazsınız. Sanayiniz rekabet edemez hale gelir ve dış pazarlarınızı kaybedersiniz.
Bir de, ekonominizin gelişmesini, ülke zenginliğinin artmasını ve insanlarınızın bu zenginlikten pay almasını istiyorsanız, içteki ve dıştaki yatırımcılara, ülkenizde “Hukuk Devleti” ilkesinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığını inandırmak zorundasınız.
Bu ülkeye yatırım amacıyla gelmek isteyenler, haklı olarak yatırımlarının “Uluslararası Tahkim ve Hukuki Güvence” altında olduğuna inanmak isterler.
11 yıllık tek başına iktidarlarının sonuna yaklaşırken Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, “Eğer Türkiye Hukuk Devleti olamazsa, dünyanın ilk 10 ekonomisine girmesi hayal olur” diyerek Türkiye’nin Hukuk Devlet olmadığını açıklamıştır.
Daha dün AB Dışişleri Bakanları, Ergenekon-Balyoz davalarında ciddi hukuk ihlalleri yapıldığını, bu tip uygulamaların Hukuk Devletinde olamayacağını ilan etmediler mi?
Bugün ülkemizin çok önemli sanayicilerimizden bir dostum aradı ve şunları söyledi;
“1,5 yıldır bir Alman firmasıyla ortak yatırım için çalışıyorduk. Para- kredi-yatırım-ortaklık şartları dâhil her konuda anlaşmaya vardık. Biraz önce beni arayıp yatırım ortaklığından çekildiklerini bildirdiler.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. 1,5 yıllık emeğim, yaptığım masraflar, gelecek beklentilerim hepsi bir anda çökmüştü. Niçin, diye sorduğumda, bana şunu söylediler. Biz para yatıracağımız ülkede güvende olmak isteriz. Sizin Başbakan Yardımcınız Türkiye’nin henüz Hukuk Devleti olmadığını söylüyor. Başbakanınız, açıkça iş adamlarınızı tehdit ediyor ve onları batırmakla korkutuyor.
Koç Grubu dünyanın saygın kuruluşlarından biridir. Bizim ekonomik danışmanımız Koç Üniversitesinde her sene en az iki konferans verir.
Koç Grubuna bunu yapan kafa, bize neler yapmaz.
Şimdilik özür diliyoruz, ilerde birlikte çalışma umudumuzu korumaya devam edeceğiz…”
Değerli Okurlar;
Dünyanın en korkak varlığı paradır. Siz ülkenin Başbakanı olarak, sıfır seviyesindeki ekonomik bilginizle, ortaçağdan kalma fikirlerinizle aklınıza her geleni söyler ve “Hukuk Devleti” ilkesinin olmazsa olmaz şartı Lâiklik İlkesini paspas yaparsanız, ciddi hiçbir yatırımcı ülkenize gelmez.
Ancak, uluslararası tefeciler ülke insanını ve ülke ekonomisini soymak için gelirler, sizi bir güzel dolandırırlar ve siz tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dış borcun 3 katı borçla, el elde baş başta, kalakalırsınız.
Hiçbir şey bilmediğinizden iftardan- iftara lüks salonlara doldurulmuş bindirilmiş kıtalara veya devlet memurlarına konuşmaktan başka bir şey yapamazsınız.
Türkiye’nin “Kabadayı’ya”, “Bitirim’e”, “Milli Ordusuna düşman, Bölücü hainlere dost” olan 1923 öncesinde kalmış particilere ihtiyacı yoktur.
Türkiye’nin gerçek Devlet Adamlarına, Vatanseverlere ihtiyacı vardır.
Demedi demeyin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Temmuz 2013
İLK KURŞUN
0 Yorum:
Yorum Gönder