Yüzyıllar boyunca görgü tanıkları zaman zaman açıklanamaz bir fenomeni depremden dakikalar önce, deprem sırasında veya sonrasında gördüklerini bildirdiler. Gökyüzünde görülen bu garip parlak ışıklar en son 2017’de 8.1 büyüklüğünde deprem Meksika’yı vurduğunda gözlemlenmiş, gökyüzünde oluşan yeşil ve mavi ışıkların ürkütücü görüntüleri sosyal medyada uzun süre dolaşmıştı. Bu ışıklar Deprem ışıkları olarak biliniyor. Işıklar bazen gökkuşağı renklerinde ve gökyüzüne yayılmış olarak, bazen de renkli küreler halinde ya da titreşen ışıklar şeklinde görülebiliyor. Ortaya çıktığı bölgeler de tıpkı renk ve şekilleri gibi değişkenlik gösteriyor. Işıklar bazen depremin merkez üssünden 400 kilometre uzaklıkta bile belirebiliyor. Bu doğa fenomeni uzun bir zaman boyunca yerbilimciler tarafından dikkate alınmamış olsa da artık yürütülen ciddi bilimsel araştırmalar ve bazı açıklamalar mevcut.
Deprem Işıklarının Olası Nedenleri
2003 yılında NASA fizikçisi Dr. Friedemann Freund, konuyu araştırması ile bildiklerimiz biraz daha netlik kazandı. Freund ve arkadaşları, tarihi 1600 yılına kadar ulaşan bu tür ışıkların bildirildiği 65 vakayı incelediler ve bulgularını 2014 yılında yayınladılar. Çalışmalarının neticesinde, ışıkların bazı kayalardaki elektrik aktivitesinden kaynaklandığını öne sürdüler. Örneğin, Bazalt kayalar ve gabro denilen silikatlı siyah volkanik taşlar kristallerinde havaya elektrik yükleri bırakabilecek küçük kusurlara sahiptir. Fizikçi, depremlerin ardından oluşan şok dalgalarının, silikon ve oksijen içeren mineraller üzerinde etkili olduğunu, elektriksel özelliklerini değişime uğratarak akımı iletip ışık yayacak duruma getirdiğini söylüyor. Bazı durumlarda bazalt ve gabrolar, zamanla soğuyan magmalardan oluştukları için yüzeyden yaklaşık 100 kilometre derinliğe dek uzanabiliyor. Freund, bu nadir rastlanan ışıkların, böyle bir yapıya sahip kayalar nedeniyle, deprem sırasında derinlerde başlayan bir süreçle ortaya çıktığını düşünmekte.
Deprem ışıklarını incelemedeki komplikasyonlardan biri elbette öngörülemez ve kısa ömürlü olmaları. Bu sorunu çözmek için, bazı bilim insanları fenomeni laboratuvarda yeniden yaratmaya çalıştılar. ABD’nin New Jersey eyaletindeki Rutgers Üniversitesi fizikçilerinden Troy Shinbrot, üç farklı malzeme kullanarak deprem bölgelerinde oluşan mekanizmanın bir benzerini yarattı.
Plastik bir disk, cam parçacıkları ve una benzeyen organik tozları kullandığı deneyinde, bunun nasıl olduğu anlaşılamamış olsa da dışarıdan fiziksel güç uygulandığında tüm bu malzemelerin elektrik gerilimi ürettiğini gördü. Bu araştırmanın sonucu, elektriğin hiç ummadığımız malzemelerde bile ortaya çıkabileceğini ve henüz anlayamadığımız şekillerde oluşabileceğini gösterdi. Tıpkı şimşeklerin bulutlardaki elektrik yükünün artışıyla oluşuyor olması gibi, deprem ışıkları da yerdeki elektrik yükünün artmasıyla meydana geliyor olabilir. Dolayısıyla bu yeni keşif, ışıkların sadece tabakaların ayrıldığı yerlerde oluşuyor olabileceği teorisini de desteklemiş oldu. Sonuç olarak, deprem ışıklarının kesin oluşum biçimini hala net olarak bilemiyoruz. Genelde sadece birkaç saniye süren bu garip ışıkların anlaşılması, hayvanların depremi önceden sezebiliyor olmalarının ya da bazı insanların depreme saniyeler kala şiddetli baş ağrıları yaşamasının sebebini de açıklayabilir.
0 Yorum:
Yorum Gönder