Baruch Spinoza, 1632 yılında Hollanda’nın Amsterdam şehrinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, fakat bir zaman sonra (1656) görüşlerinden dolayı Yahudilikten aforoz edilmiştir. Spinoza da bunun bir sonucu olarak İbranice olan Baruch isminin Latincedeki karşılığı olan Benedictus’u kullanmaya başlamıştır. Onun aforoz edilmesine sebep olan temel görüşü semavî dinlerin aksine Tanrı’nın cennete, farklı bir alemde vesaire olduğunu değil onun bizzat dünyada yer aldığını düşünmesidir. Spinoza için Tanrı doğadır, doğa da Tanrı’dır. Spinoza’nın tanrı inancı bir nevî panteizmdir.
Aforoz edilmesinin ardından Spinoza, kendini son derece onurlu ve münzevî bir hayat sürmeye adadı. Bunun ilk göstergelerinden birisi 1673 yılında Heidelberg Üniversitesinin profesörlük teklifini geri çevirmesi ve kendi deyimiyle ‘’kendince bir tefekküre dayalı felsefe’’ yapmak amacıyla yalnız kalmayı tercih etmiştir. Spinoza; ev satın almaktan ziyade pansiyonlarda kalmış, o günün gözde ve yeni bir mesleği olan mercek yontma, parlatma işine girerek yaşamını idâme ettirmiştir. Teleskop, mikroskop gibi aletlerin mercekleriyle uğraşmak ve bu yolla para kazanmak onun bağımsız kalmasına ve münzevî bir hayat yaşamasına olanak sağlamıştır. Fakat kuvvetli bir görüşe göre bu mesleğin icrasından kaynaklanan cam tozunun ciğerlerine fazlasıyla zarar vermesi sonucunda 45 yaşında bir akciğer hastalığından ötürü (bazı kaynaklar verem olarak belirtilir) yaşamını kaybetmiştir. En önemli eseri olarak kabul edilen Ethica da 1677 yılında ölümünden sonra yayınlanmıştır.
Amsterdam sinagogundan aforoz edilen Spinoza’nın aforoz emri, gür bir sesle tüm âleme haykırırcasına okunurken sinagogun ışıkları, orada bulunan cemaat tam bir karanlık içinde kalana dek uhrevi bir havada, kademe kademe söndürülmüştür.
Çığırtkan bir ses Spinoza’ya yönelik olarak sinagogun duvarlarını şu cümlelerle inletiyordu:
‘’Gece gündüz lanetlensin! Yatarken kalkarken lanetlensin! Girerken çıkarken lanetlensin! Rab, onu artık affetmesin ve bilgilendirmesin. Rabb’in gazabı ve hiddeti bundan böyle bu herifin üzerine parlasın! Onu, şeriat kitabında yazılı hâlde bulunan tüm lanetlerle doldursun ve adı gökyüzünden kazınsın!’’
Neyse ki felsefesi onun adını, engin semalara silinmez bir şekilde kazıyacaktır! Akıl, yoz bir bedduaya karşı zafer kazanacaktır.
Spinoza’nın kendi ilkelerini esas alan, tavizsiz ve onurlu addedilebilecek olan bu yaşam anlayışı birçok övgüye mazhar olmuştur. Yakın tarihin ünlü filozof ve matematikçilerinden biri olan Bertrand Russell büyük eseri Batı Felsefesi Tarihi’nin Spinoza başlıklı bölümünde onun için ‘’büyük filozofların en soylusu ve en müşfiki’’ ifadesini kullanmıştır (s.141). Descartes ve Leibniz ile birlikte üç büyük akılcıdan biri olan Spinoza ölümünün ardından birçok filozof, düşünür ve bilim adamını önemli ölçüde etkilemiştir. Goethe, Schopenhauer, Hegel, Nietzsche, Russell, Einstein, George Eliot bunların başında gelen isimlerdir.
İnsanın eylemlerine gülmemeye, onlara gözyaşı dökmemeye, onlardan nefret etmemeye ama onları anlamaya çalıştım.
- Baruch Spinoza
Hepimizin tanıdığı ünlü fizikçi Albert Einstein, kendisine dini inancı sorulduğunda hep şu cevabı verirdi: “Spinoza’nın Tanrı’sına inanıyorum”. Özellikle son yıllarda adını daha çok duymaya başladığımız Spinoza, 17. yüzyılın en önemli rasyonalistlerinden kabul edilir. Düşünceleri günümüzde bile geçerliliğini sürdüren Spinoza’nın Tanrı görüşünü biraz inceleyelim.
Monoteizm tek tanrı varlığına duyulan inanç olarak tanımlanır. Tek tanrılı dinlerin genel olarak savunduğu şeylerden biri olan, Tanrı’nın başının ve sonunun olmadığı düşüncesinden yola çıkan Spinoza, “Tanrı sonsuzsa, Tanrı olmayan bir şey olamaz” diye düşünmüştür, “Bu durumda evrende herhangi bir şey yoktur ki Tanrı olmasın”. Yani Tanrı ve doğa, Spinoza’ya göre tek bir şeyi tanımlamanın iki farklı yoludur. Aslen Yahudi bir ailenin çocuğu olan Spinoza, Tanrı ile ile ilgili görüşleri yüzünden, henüz 24 yaşındayken sinagogundaki hahamlar tarafından kovulmuş ve lanetlenmiştir. Ailesi dahil herhangi bir Yahudi ile görüşmesi yasaklanmıştır. Geçimini mercek camları yontarak ve kendi felsefi görüşünü seven kişilerin yardımlarıyla sağlayan Spinoza çok genç yaşta, henüz 44 yaşındayken, bazı kaynaklara göre, soluduğu cam tozlarının akciğerine zarar vermesi yüzünden ölür.
Geometrik Düzene Göre Kanıtlanmış ve 5 Kısma Ayrılmış Olan: Etika
Kesin kanıtlara akıl yoluyla ulaşabileceğimizi söyler Spinoza. Bilimsel yasalara da aksiyomatik bir biçimde ulaşmıştır. Ona göre Tanrı, dünyadan ayrı bir yerde, cennet veya benzeri bir konumda değil, dünyanın içindedir. Evren devasa bir sistemdir ve her şey bu sistemin içinde birbiriyle uyumludur. Bu uyumu kavramanın en iyi yolu ise düşüncenin gücüdür. Bu düzenli uyumda kendisini belli eden Tanrı aslında doğanın kendisidir. İnsan ruhu bu doğal düzenin içindedir. Tam tersi bir düşünce, insanın yaşam amacını ve doğa içindeki yerini bulmasının imkansız olduğunu desteklerdi. Oysa insan doğanın bir parçasıdır ve doğa her yerdedir, sonsuzdur.
Spinoza’nın Tanrı Görüşü Yanlış Anlaşılmıştır
Monoteist dinlerin geleneksel görüşlerine göre Tanrı insanlığı sever ve kullarının dualarına cevap verir. Onları dinler, ödüllendirir, cezalandırır, merhamet eder… Bu tip insani özelliklerin insan dışı olduğu savunulan bir varlığa yansıtılması ise antromorphizmin bir çeşidir. Spinoza’nın Tanrı’sı ise, tüm bu geleneksel tasvirlerin aksine, tamamen gayrişahsi bir Tanrı’dır. Üstelik insan yaşamıyla ilgilenmez. İnsan davranışlarına kayıtsızdır, herhangi bir insanı önemsemez, onu ödüllendirmez veya cezalandırmaz. Spinoza’ya göre Tanrı’ya bu gibi insani özelliklerin yüklenmesi bir hatadır.
“Antik Yunan’da bu hata anlaşılmıştı. İki bin yıl önce Xenophanes denilen bilge bir adam eğer öküz, aslan ya da atların duvarlara resim kazıyacak elleri olsaydı Tanrı’yı kendileri gibi şekillendirip, ona kendilerininkine benzer vücutlar vereceklerini yazmıştı. Bence eğer üçgenler düşünebilseydi üçgen görüntüsü ve özelliklerine sahip bir Tanrı yaratılardı ya da daireler dairemsi Tanrılar..” Bu bakış açısıyla Spinoza’ya göre “Siz Tanrı’yı sevebilirsiniz ama Tanrı sizi sevecek diye bir şey de yoktur.” Tıpkı doğayı seven kişilerin doğa tarafından sevilmeyi beklemesinin anlamsızlığı gibi… İşte, bu “kimseyi önemsemeyen Tanrı” fikri yüzünden çoğu kişi Spinoza’nın Tanrı’ya inanmadığını düşünmesine neden olmuştur. Oysa Spinoza’ya göre kendi Tanrı/doğa inanışı zekaya dayalı, akıl ile erişilen bir inanıştır.
0 Yorum:
Yorum Gönder