Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

Loading...
LÜTFEN KULAK VERİN "COVİD" TEHLİKELİDİR

















SON YAZILAR :
Loading...


İlginç Bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlginç Bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2021

Dünyadan Yılbaşı Adetleri

 Mercimek

Şili'de tam gece yarısı bir kaşık mercimek yiyenlerin bütün yılının iş ve parayla dolu olacağına inanılır.

Tencere çalmak

Yeni Zelanda'da yeni yıla girildiğinde herkes sokaklara dökülür ve mümkün olduğunca yüksek sesle tencere tava çalınır.

Üzüm tanesi

İspanya'da gece yarısı çanlar çalarken her bir vuruş için bir üzüm tanesi yemek adettendir.

Kırmızı don

Türkiye'de de son yıllarda kırmızı don giymenin bereket bolluk getireceğine inanılır oldu. "Kırmızı don giyen donanır" deniyor.

Sağ ayak uzatma

Arjantin'de tam gece yarısı sağ ayağınızı ileri uzatırsanız, yıla sağ ayakla girmiş olursunuz. Bütün sene iyi geçer.

Dalga üzerinden atlamak

Brezilyalılar 7 dalga üzerinden atlarsanız şansınızın iyi olacağına inanır.

Su tanrıçası

Hazır deniz kıyısına gitmişken su tanrıçası Lemanja'ya hediyeler, özellikle çiçekler sunmayı da unutmayın.

Hootenanny izlemek

İngilizler her yılbaşı gecesi nefret etmelerine rağmen Jools Holland'ın "Hootenanny"sini izlerler.

Evi süpürmek

Şili'de evi içeriden dışarıya süpürürseniz bir önceki yılın kötü ruhlarını da beraberinde süpürmüş olursunuz.

Pembe don

Arjantin'de yılbaşı gecesi yeni bir pembe don giyerseniz aşkın sizi bulacağına inanılır.

Boş valizle dolaşmak

Kolombiyalılar için sokağın çevresinde boş bir valizle biraz dolanmak, bütün yılın gezerek geçeceği anlamına gelir.

İlk ayak basmak


İskoçya'da saatler gece yarısını vurur vurmaz eşin dostun evine "ilk ayak" basan olmak için bir yarış başlar. İlk ayaklar gittikleri evlere para, ekmek, tuz, kömür, viski gibi kültürel bolluk sembollerinden de götürürler.

23 Kasım 2021

İNSAN VÜCUDUNUN GİZEMLERİ

Aşk kalpten, dost sırttan vurur!
Kalbin iyileşir ama sırtın hep kambur kalır...!
Huzurlu Uykular____________
 
 
İnsan Vücudunun Gizemleri
İnsan vücudu, mucizelerle dolu bir makinedir. Şimdi okuyacağınız bilgiler, vücudunuzla ilgili gerçekler sizi neden bu şekilde yaratıldığımız konusunda merakta bırakacak.
1.Bebekken 270'den fazla kemiğimiz varken, büyüdükçe bunların bazısı birbiriyle kaynaşarak sonunda sadece 206 kemikle kalırız.
2.Esmerlerde 120 bin, sarışınlarda ise 140 bin adet saç teli vardır. Her geçen gün başımızdan 25.000 arasında saç teli kopar ve yerine yine aynı sayıda yenileri çıkar.
3.İnsan, doğduktan bir kaç gün sonraya kadar, hiçbir şey duymayacak kadar sağırdır.
4.Kalbimiz normal olarak dakikada 70-72 kere atar. Bu atışa göre, 70 yaşındaki insanın kalbi, 2500 milyon kere atmış ve bu süre içinde de 167561600000 kilo kan, damarlarımıza pompalamıştır.
5.Normal bir insan vücudunda bulunan elektrik, 25 Wattlık bir lambayı dakikalarca yakabilir.
6.Normal bir vücut ısısı ile, insanın dayanabileceği en sıcak suyun ısısı 110°C'dir.
7.O kadar çok karbon taşırız ki bunları bîr araya toplayıp kullanmak mümkün olsa; 9000 adet kurşun kalem yapabiliriz.2200 kibrite yetecek kadar fosforumuz, 250 gramdan fazla sürfürümüz, bir kaşık dolusu muz magnezyummuş, 5 cm boyunda bir çivi yapacak kadar demirimiz vardır.
8.Tek bir dakika içerisinde 1025 cm³lük havayı içimize çeker, 4 kilograma yakın kanı vücudumuz içinde devrederiz.
9.Tırnaklarımız, bir yılda 3,75 metre kadar uzar.
10.Vücudumuzda 25 milyar oksijen alıcı kırmızı kan yuvarlakları bulunmaktadır. Bunları bir yüzey üzerine yayacak olursak 2570 metre karelik bir alanı kaplar.
11.Vücudumuzda bulunan yağla 7 iri sabun kalıbı yapabiliriz.
12.Yapılan araştırmalara göre 6 dakika su altında kalabilir, 20 dakika nefesimizi tutabilir, sıfırın altında 103 derecelik bir soğuğa karşı koyabiliriz. 30 gün aç 110 saat da uykusuzluğa dayanabiliriz.
13.Bilim adamlarına göre IQ'nuz ne kadar yüksekse, o kadar çok rüya görürsünüz.
14.İnsan vücudundaki en büyük hücre yumurta hücresi, en küçük hücre ise sperm hücresidir.
15.Bir adım atmak için 200 kasınızı kullanırsınız.
16.Ortalama bir kadın, ortalama bir adamdan 5 inc (12,5 cm) daha kısadır.
17.Ayak başparmağınızda iki kemik olmasına karşılık, diğer dört parmağınızda üçer kemik bulunur.
18.Bir çift ayakta 250,000 ter bezi vardır.
19.Tam dolu bir idrar kesesi, aşağı-yukarı bir beysbol topu ebadındadır.
20.Mide asidiniz, bir jileti eritebilecek güçtedir.
21.İnsan beyin hücresi, 5 takım Encyclopedia Britannica'daki bilgileri alabilecek kapasitededir.
22.Yiyeceğin ağzınızdan midenize ulaşması yedi saniye sürer.
23.Ortalama bir rüya 2-3 saniye sürer.
24.Göğüsleri kılsız erkekler, kıllı erkeklerden daha fazla karaciğer sirozuna yakalanırlar.
25.Döllenme anında, yaklaşık yarım saat tek bir hücre olarak yaşarsınız.
26.Her bir ayağınızda yaklaşık bir trilyon bakteri vardır.
27.Vücudunuzun 30 dakikada saldığı ısı ile iki litre suyu kaynatabilirsiniz.
28.Diş minesi, vücudunuzdaki en sert şeydir.
29.Dişleriniz doğumunuzdan 6 ay önce (dişetlerinizin içinde) oluşmaya başlar.
30.Sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz birine bakarken gözbebekleriniz genişler..
31.Sarışınlar, esmerlerden daha fazla saç teline sahiptir.
32.Burnunuzla başparmağınız aynı boydadır
Kaynaklar
Sabah Gazetesi, net.sabah.com.tr/net/insan_vucudunun_bilinmeyenleri
 

11 Kasım 2021

Yalnızca 38 Dakika Süren Dünya Tarihinin En Kısa Savaşının Hikayesi

Coğrafyalar farklı olsa da, dünyanın yazılı tarihinin büyük çoğunluğu savaşlarla kaplı. İnsanlık tarihinde daha ilk çağlardan itibaren sayısız savaş yapıldı ve hepsinin de sonucu kaybeden taraf için yıkımdı. Güçlü olanın güçsüzü yenme hikayesi de burada başlıyor zaten. Biraz da koltuk hırsı diyebiliriz buna güçlü-güçsüz ayrımının dışında… Bu savaşların bazıları ayları, yılları bulacak kadar fazlasıyla uzun sürdü. Peki dünyadaki en kısa savaş 38 dakikada sonuçlandı dersek aklınızda tam olarak ne gibi olaylar canlanır?

Doğu Afrika’da Tanzanya’ya bağlı Zanzibar adasında gerçekleşen bu savaşın çıkış noktası yönetim koltuğunda oluşan boşluktu.

1890’da İngiltere ve Almanya tarafından imzalanan antlaşmaya göre, stratejik açıdan önemli olan Doğu Afrika adası İngiliz İmparatorluğu’nun etkisi altındaydı.
İngiliz sömürge yönetimi ile beraber çalışmış Hamad bin Thuwaini adanın Sultanı oldu, ancak saltanatı üç yıl sonra beklenmedik bir şekilde öldüğünde sona erdi.
Sultanın ani ölümü herkesi şaşkına çevirdi ve birçok kişi, kendisini Zanzibar’ın yeni sultanı ilan eden kuzeni Halid bin Barghash tarafından zehirlendiğine inandı.
İngiliz İmparatorluğu onu yeni sultan olarak onaylarsa, her şey onun için iyi bir şekilde sonuçlanacaktı, fakat işler onun hesapladığı gibi gitmedi…
Sömürge yönetimi boşalan yönetim koltuğuna daha kolay çalışabileceklerini düşündükleri Hamoud bin Muhammed’i getirmeye karar verdi.
Bu sebeple sömürge yönetimi, tahttan çekilmesi için Barghash’a bir ültimatom verdi.
Koltuğunu bırakmaya pek niyeti olmayan Bargash, bu talebi reddederek 3 bin adam topladı ve eski Sultan’ın silahlı yatı ile limanda pusuya yattı.
Bargash’ın topladığı askerler sarayı korumaya hazırlanırken İngiliz yönetimi 5 savaş gemisi ile adaya dayandı.
İngiliz sömürge yönetimi kendi askerleri dışında, eski Sultan’a sadık kraliyet askerlerini de topladı.
Durumun ciddiyetini verilen ültimatomun sonlarında idrak eden Bargash, ABD elçisinden yardım talep etse de, sömürge yönetimi 27 Ağustos sabahı saat tam 09.02’de ateş açtı.
09.02’de açılan ateşle başlayan, dünyanın en kısa savaşı resmen 38 dakika sonra sona erdi.
Bargash’ın sığındığı Glaskow isimli yat gemisi anında batırıldı ve bir anda askerleri etkisiz kaldı.

Ölü sayısının artması ve sarayın düşecek olması ona tek seçeneği sundu; canını kurtarmak…
Güç bela kaçmayı başaran Bargash Alman konsolosluğuna sığındı.
İngilizler, Almanlardan Bargash’ı kendilerine teslim edilmesini istedi fakat Bargash 2 Ekim 1896’da Almanların elinden de bir şekilde kaçmayı başardı.

Bir zamanlar sultanlık koltuğunda hak iddia eden Bargash, 1916’da İngilizler tarafından yakalanana kadar Tanzanya’nın Darüsselam kentinde yaşamına devam etti.

Sürgün hayatından sonra Kenya’nın Mombasa kentinde yaşamına müsade edilen Bargash 1927’de öldü.

26 Ekim 2021

En Kötü İcatlar' listesindeydi, en çok satan tasarım oldu

En Kötü İcatlar listesindeydi en çok satan tasarım oldu En Kötü İcatlar listesindeydi en çok satan tasarım oldu.

Moda düşmanı mı yoksa tam bir stil örneği mi olduğu her zaman tartışma konusu olan Crocs terlikler, pandemi sayesinde en çok satan tasarımlardan biri haline geldi. Markanın 2030'a kadar tüm malzemelerini daha çevreci hale getireceği açıklandı.

‘Crocs’ marka terlikler, pandemiyle birlikte öne çıkan rahatlık modasının sembolü haline geldi. 2010’da TIME dergisi tarafından ‘en kötü icatlar’ listesine alınan terlik, bugün dünyanın en çok satan tasarımı. Crocs, 2030’a kadar üretimde kullanılan tüm malzemeleri çevreci hale getireceğini, karbon izini sıfırlayacağını açıkladı. Markanın 2026’ya kadar yıllık gelirinin 5 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Öte yandan, Crocs modellerinin bu kadar ilgi çekmesi üzerine ünlü marka Balenciaga, Crocs ile iş birliğine giderek topuklu Crocs terlikleri satışa sunmuştu. Standart Crocs terliğe eklenen stiletto topuğundan oluşan terlik, sosyal medyada çok konuşanlar arasına girmişti.

VICTORIA BECKHAM: ÖLMEYİ TERCİH EDERİM

Genç şarkıcı Justin Bieber da kendi moda markası Drew'u kurduktan sonra Crocs ile iş birliğine giderek daha eğlenceli bir seri piyasaya sürmüştü. Terlikler hemen tükenmiş olsa da, Victoria Beckham terlikler hakkında 'Ölmeyi tercih ederim' yorumunu yapmıştı.

Balenciaga ve Crocs birleşti ortaya stiletto çıktı!Victoria Beckham'dan Justin Bieber'ın tasarımına: Ölmeyi tercih ederim.

12 Mayıs 2021

Tarkhan Elbisesi (Tarihin Bilinen En Eski Elbisesi)

 ‘Tarkhan Elbisesi’ 5500 Yıllık



Mısır’da bulunan Tarkhan Elbisesi’nin dünyanın bilinen en eski elbisesi, ve en eski dokuma kumaşı olduğu kesinleşti. Radyokarbon testleri elbisenin 5,500 yaşında olduğunu ortaya koydu. Bu hafta yayınlanan makalede keten elbisenin %95 ihtimalle MÖ 3482-3102 yıllarına tarihlendiği açıklandı.
Kıyafetin Mısır’ın en eski kıyafeti ve dünyada bilinen en eski dokuma kıyafet olduğu önceden de düşünülüyordu, fakat kıyafetin tam yaşı belli değildi. Yeni radyokarbon testi sonuçları, elbisenin İlk Hanedanlıktan da daha geriye tarihlenerek, sanılandan da daha eski olabileceğini düşündürüyor
Elbise, Kahire’nin 50 km güneyindeki modern ismi Tarkhan olan Antik Mısır mezarlığında bulundu. Elbise üç parça dayanıklı el dokuması keten kumaştan yapılmıştı. Keten kumaşın doğal açık gri renkli çizgileri bulunuyordu. Elbisenin kolları ve üst kısmı da pililiydi.
Elbisenin etek kısmı korunmadığı için kesin uzunluğunu bilmek mümkün değil, fakat boyutları bir genç kıza ya da ince bir kadına uygun olacağını gösteriyor.
Araştırmacılar National Geographic’e yaptığı açıklamada “Şu anda bir gömlek gibi görünmesine rağmen, daha sonraki dönemlere tarihlenen yere kadar uzanan elbiseler, Tarkhan Elbisesi’nin de bir zamanlar çok daha uzun olduğunu düşündürüyor” dedi.
Elbisenin hangi bağlamda kulanıldığı hala bilinmese de, dirsek ve koltuk altlarındaki kırışıklıklar birinin elbiseyi hayattayken giydiğini gösteriyor: yani sadece törensel bir elbise değildi.
Pilili kolları ve korsaj kısmıyla Tarkhan elbisesi kişiye özel olarak hazırlanmış en erken kıyafet örneği oluyor. Arkeologlar tarafından ortaya çıkarılan diğer eski kıyafetler ya kumaşla vücudun üstünü örterek dökümlü şekilde, ya da kumaşla vücudu sararak yapılıyordu. Fakat bu elbise vücuda uygun olarak ayarlanmış ve kesilmiş.

Elbisedeki bu ince ayrıntılar sadece uzmanlaşmış bir zanaatkar tarafından yapılabilmiş olmalıydı. Uzmanlaşmış bir zanaatkar zümresi ise ancak, 5,000 yıl önceki Mısır toplumu gibi, zengin ve hiyerarşik bir toplumda ortaya çıkmış olabilirdi. 5,000 yıl önce Antik Mısır krallığı, ilk defa tek bir kral altında birleşmişti. Bu yüzden elbisenin de büyük ihtimalle zengin bir kişiye ait olduğu düşünülüyor.
Elbise çok iyi korunmuş durumda olduğu için araştırmacılar, elbisedeki materyellerin büyük ihtimalle ilk defa ve sadece bu elbise için kullanıldığını kararlaştırdı.
Oxford Üniversitesi’nden bir ekip, elbisenin 2.24 miligramlık bir örneğini ölçerek, ketenin karbon izotopu kaldığını hesapladı. Bu verilerden, ketenin ne zaman dokunduğuna belirten bir tarih elde etttiler. Keten kumaşı, oldukça kısa bir sürede büyüyen keten bitkisi liflerinden oluştuğu için radyokarbon tarihlemesi tekniği için özellikle uygun bir materyel.
Petrie Müzesi’nin küratörü Dr Alice Stevenson “Elbisenin daha erken bir döneme, İlk Hanedanlık dönemine tarihlendiğinden hep şüphelenmiştik. Fakat daha önce testler için gereken örnek miktarı, elbiseye çok fazla zarar vereceği için bu şüpheyi kanıtlama şansımız olmamıştı” dedi.
1913 yılında Tarkhan mezarlığındaki bir İlk Hanedanlık mezarından, Mısırbilimci Flinders Petrie tarafından çıkarılan elbise, 1977 yılına kadar başka tekstil ve kumaşların yanında, keşfedilmemiş olarak kaldı. Elbise, kumaşlar 1977 yılında konservasyon için Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’ne gönderildiğinde keşfedildi.
Elbise İngiltere’deki Petrie Müzesi’nde sergileniyor.
UCL Petrie Museum Website, 15 Şubat 2016
National Geographic, Daily Mail, 18 Şubat 201
6

06 Nisan 2021

Flamingolar neden tek ayak üstünde duruyor?

ABD'li bilim insanları, flamingoların neden tek ayak üstünde durduğuna açıklık getirdi. İşte o gerçek...
image
Flamingolarla özdeşleştirilen bu duruşun nedeni bir süredir merak konusuydu.
ABD'de bir grup araştırmacı, flamingoların tek ayaklı duruşları sayesinde aktif olarak kaslarını çalıştırmalarına gerek olmadan, enerjilerini kendilerine saklayabildiklerini ortaya çıkardı.
Bu pasif mekanizma, flamingoların 'gururlu' bir görüntü sergilemelerini sağlıyor. Elbette ayakta yorulmadan kestirmelerini de...
Kadavralar bile tek ayak üstünde durabildi
ABD'nin Georgia Teknoloji Enstitüsü'nden araştırmacılar, hem yaşayan hem de ölü kuşlar üzerinde deneyler yaparak flamingo kadavralarının bile hiçbir destek almadan bu şekilde ayakta durabildiğini gördü. Buna, "pasif yerçekimsel duruş mekanizması" adı verildi.
BBC'ye konuşan araştırma ekibinden Prof. Young-Hui Chang, "Kuşa önden baktığınızda, tek ayakları üzerinde durduklarında diğer ayağın doğrudan bedeninin altında, yatay ve içe dönük durduğunu görürsünüz. Bu, ayakta durma mekanizması için ihtiyaç duyduğunuz duruş" dedi.
Ancak ölü flamingolar aktif kas kuvveti gerektiren iki ayak üzerinde duruşu sağlayamıyor. Diğer ayak da dikey olduğu an, denge bozuluyor.
Öte yandan, bu kuşların sabit kalması ve başka hareketler yapmaması, duruşun devamı için önemli. Örneğin flamingolar eğildiğinde ya da bağırdığında, tek ayakla yerlerinde durmakta zorlanıyorlar.
Bazı araştırmacılarsa, flamingoların vücut ısılarını ayarlamak için bu duruşu tercih ettiğini söylüyor.

01 Nisan 2021

Hayal Dahi Edemeyeceğimiz İlginç Şeyler - 1

Bu dünyada hayal etmediğiniz şeyler de olabilir! Hepimize sıradan görünen şeyler hakkında ilginç ve büyüleyici gerçekleri paylaşmak istiyoruz.

1- 1916'dan bu yana, ABD'de postayla ‘ev’ göndermek yasadışı. Bu kanun, bir adamın yüksek nakliye bedelini ödememek için Utah eyaletine 40 tonluk bir ev postalamasından sonra kondu.

image

2- 1997'de bir Meksika kasabasında gökten kurbağa yağdı… (Aslında büyük bir fırtına çıkmıştı. Rüzgarın şiddetine dayanamayan kurbağalar yükselip düştüler.)

image

3- Uyurken koku alamayız.

image

4 Astronotların uzaya gitmeden önce fasulye yemesi yasaktır. Çünkü gaz, alan takımlarına zarar verebilir.

image

5 Timsahlar sandığınızdan daha akıllıdır. Daha derine dalabilmek için kasıtlı olarak taş yutarlar.

image

6 Bhutan’da son nüfus sayımı 1975 yılında yapıldı. Şu anda kimsenin orada kaç kişinin olduğunu tam olarak bilmediği gizemli bir ülke...

image

7 Yetişkin kutup ayıları genellikle avlarının yalnızca derisini ve yağını yer. Etlerini yavrularına ve çöpçülere bırakırlar.

image

8 Kutuplarda yaşayan insanlar yiyeceklerin donmasını önlemek için buzdolapları kullanır!

image

9 Okyanuslarda, insanlık tarihi boyunca çıkarılanlara kıyasla 200 kat daha fazla altın var!

image

10 William Shakespeare adını birçok farklı şekilde telaffuz ederdi.

image

11 Aslan terbiyecileri eğitimleri sırasında tabure kullanırlar. Çünkü aslanlar yalnızca bir nesneye saldırmaya odaklanabilirler. Dört sandalye bacağının onlara doğru itildiğini gördüklerinde kafaları karışır ve geri çekilirler.

image

12 Silgi keşfedilmeden önce ekmek kırıntıları kullanılırdı.

image

13 Uyurken beynimiz son derece aktif çalışır. Düşünün ki televizyon izlerken daha az çalışıyor!

image

14 Herkül böceğinin ağırlığı sadece 100 gram ama 8 kilo kadar kaldırabiliyor; bu da onu dünyadaki en güçlü canlı türü yapıyor.

image

09 Mart 2021

Eski Çin'de İdam

 


Eskiden Çin’de, idam mahkûmlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar, cellât da aralarında olmak üzere, hep birlikte sabaha kadar şarkılar söyler, en sevdikleri yemekleri yer ve pirinç rakısı kadehlerini peş peşe yuvarlayıp mutlu olurlarmış. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve hafiften çakırkeyif mahkûmların kellesini, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.

Yine böyle bir infaz ayininde, mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, şarkılar söyleyerek yiyip içmişler. Derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş. Fakat hiçbir şey olmamış!

Mahkûmlardan biri cellâda sormuş: “İnfaz neden gecikti?”

Cellât, “Gecikmedi ki,” demiş.

“Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor” diye diretmiş mahkûm.

“Size öyle geliyor,” demiş cellât, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma.

Dehşete kapılan mahkûm, “Nasıl yani?” diye mırıldanmış.

“Ben çok hızlıyımdır,” demiş cellât.

“Ayağa kalktığın anda, kellen kucağına düşecek…”

Kıssadan hisse şu ki… Kelleniz çoktan gitmiş olabilir ! Ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz… Bir şey olmuş, ama siz olan şeyi henüz idrak edemediğiniz için OLMAMIŞ GİBİ davranıyor olabilirsiniz ve kellenizin de hâlâ yerinde olduğunu sanıyorsunuz…

Anlayacağınız, gerçeği anlamanız için ayağa kalkmanız gerekecek

05 Şubat 2021

Genel Zekâ Testinde, Genç Kuzgunlar Yetişkin Şempanzelerle Yarışıyor

Bilim insanları ve hatta sıradan gözlemciler bile, kuzgunların ve yakın akraba türlerinin son derece akıllı hayvanlar olduklarını uzun süredir biliyorlar. Ancak yapılan araştırmaların çoğu, genel zekâya dair sınırlı bir bakış açısı sağlayan tek deneyler üzerinde şekillendirildi. Bu deneyler çoğunlukla tek tek görevlerde, kuşun bir şey sakladığınızı anlayıp anlamadığını test etmek üzerine tasarlanmıştı.

Bu açığı gidermeye çalışan yeni bir çalışma, henüz dört aylık genç kuşlar da dâhil olmak üzere kuzgunların, yetişkin büyük apelerinkiyle aynı olan belirli zekâ türlerine sahip olduğuna dair en iyi delillerden bazılarını sağlıyor. 10 Aralık'ta (2020) Scientific Reports'ta yayımlanan araştırmada, akıllı kuşlar, zekâyı ölçmek için tasarlanmış çeşitli görevlerde şempanzeler ve orangutanlar kadar iyi performans gösterdi. Artık şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; kuzgunların en azından kullanılan görevlerde büyük apelerle çok benzediğini gösteren çok güçlü delillere sahibiz. Araştırma ekibine göre, tüm bilişsel beceriler yelpazesinde, kuzgunların zekâları gerçekten oldukça şaşırtıcı. Araştırma sonuçları, aynı zamanda da etkileyici bilişsel becerilerin yalnızca primatlara özgü olmadığını, hayvanlar âlemindeki belirli türlerde de görüldüğünü bir kez daha ortaya koydu. 

Yeni araştırmada, ilk olarak 2007 yılında, Almanya-Leipzig'de bulunan Max Planck Entitüsü Evrimsel Antropology bölümünden araştırmacılar tarafından insan çocukları ve büyük apeleri karşılaştıran bilişsel performans ölçümü yapmak için geliştirilen deney, daha büyük bir test grubuna yönelik olarak düzenlendi. Bu deney, önceki yaklaşımların çoğunun yaptığı gibi bilişsel muhakemenin yalnızca belirli bir yönü yerine, bir dizi sosyal ve fiziksel görevdeki genel performansı ölçüyordu. Tekniğin geliştiricilerinden olan Esther Herrmann (aynı zamanda da yeni araştırmanın ortak yazarlarından) ve diğer bilim insanları, artık köklü hâle gelmiş olan bu tekniği maymunlar, köpekler ve papağanlar da olmak üzere çeşitli türler arası karşılaştırmalar yapmak için kullandılar.

Scientific Reports'da 10 Aralık'ta yayımlanan bu yeni çalışmada ise, araştırmacılar, aynı test düzenini sekiz kuzguna uyarladı ve uyguladı. Ölçümler, her biri birden fazla kez tekrarlanan, dört farklı görevi ayrı ayrı içeren, dokuz fiziksel kategori ve altı sosyal kategoriden oluşuyordu. Böylelikle araştırmacılar, kuzgunların neler yapabileceğine dair kapsamlı bir kavrayış geliştirebileceklerdi.

Araştırmada kullanılan fiziksel testler, kuşların bir bölgedeki nesne takibi ve rakamları anlama becerilerini ölçüyordu. Örneğin; araştırmacılar, belirli bir kupanın altına bir ödül saklıyor ve ardından kuzgunun ödülü içeren kupayı takip edip edemediğini görmek için kupayı, altında ödül olmayan diğer kupalarla karıştırarak hareket ettiriyordu. Sosyal testlerde ise kuşların deneyi yapan kişi tarafından sunulan ipuçlarını ne kadar iyi takip edebildiğini ölçüyordu. Örneğin, deneyi yapan kişi, kuzguna bakarak ya da işaret ederek hangi bardağın bir ödül içerdiğini işaret ediyor ya da kuzgunlara bir ödüle nasıl erişeceklerini gösteriyor, ardından da kuzgunların gözlemlediklerini uygulayıp uygulamadıklarını gözlemliyordu.

Araştırmada, her bir kuzgun için aynı 33 görev; kuzgunlar 4, 8, 12 ve 16 aylıkken tekrarlandı. Sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı; çünkü sadece dört aylıkken kuşların çoğunun görevin üstesinden gelebildikleri görüldü. Dahası, genç kuzgunların sonuçları, aynı görevlerle daha önce test edilen yetişkin şempanze ve orangutanlara benzer şekildeydi. Araştırmacılar, kuzgunların bilişsel gelişiminin hızlı takip edilmesi gerektiğini; çünkü yaklaşık dört aylıkken ekolojik ve sosyal çevreleriyle daha fazla etkileşime girmeye başladıklarını ileri sürüyor. Araştırma ekibinden Herrmann, insan performansını diğer maymunlarla karşılaştıran daha önceki araştırmalara dayanarak; 2,5 yaşındaki çocukların sosyal biliş görevlerinde kuzgunlardan daha iyi performans göstereceğini, ancak fiziksel biliş testlerinin çoğunda kuşlara neredeyse eşit olacağını tahmin ediyor.

İngiltere'deki Anglia Ruskin Üniversitesi'nden davranışsal ekolog Claudia Wascher, Scientific American'a yaptığı açıklamada, kuzgunların zekâsına dair bulguların beklenilir olduğunu, ancak kuşların bilişsel performansının doğrulanması noktasında oldukça önemli olduğunu söylüyor. Büyük apeler ve genel olarak primatlar, oldukça uzun bir süredir 'olağanüstü' bilişsel yeteneklerinden ötürü övülüyorlardı. Ancak şimdi kuşlar da dâhil olmak üzere diğer taksonların benzer bilişsel performans gösterdiğini görüyoruz. İnsan olmayanlarda bilişsel yeteneklerin evrimini tam olarak anlamak için kuzgunlarda yapılan bu çalışma gibi çok daha geniş karşılaştırmalara ihtiyacımız var ve daha birçok türü test etmemiz gerekiyor.

Yeni çalışma, primatlar gibi kuzgunların esnek ve güçlü bir genel zekâya sahip olduğuna dair bugüne kadarki en güçlü delillerden bazılarını sunarken, araştırma ekibi, çalışmanın yalnızca 8 kuzgunla yapıldığı gibi bazı noktaların da altını çiziyor. Öte yandan, kuzgunların tutsak halde bulundukları koşullarda sunulan bilişsel zorlukların, vahşi ortamda karşılaşacaklarından farklı olabileceğine de vurgu yapılıyor. Bununla birlikte, kuşların yaşamlarını geniş alanlarda dolaşarak geçirdikleri düşünüldüğünde sürpriz olabilecek bir başka durumla da karşılaşıldı, örneğin, çalışmadaki kuzgunlar mekânsal görevlerde beklendiği kadar başarılı olamadılar.

21 Ocak 2021

Neden MUHTAR ÇAKMAĞI...!

Eski zamanlarda köyün birine bir çakmak getirmişler, çakmak o kadar kıymetli ki sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanılmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş. Köylüler toplanıp bu ateş aletini kime verelim diye düşünmüşler, sonunda güvenilir olarak muhtara çakmağı ve yetkiyi vermişler, ihtiyaç duydukça muhtar gelir ateşimizi yakar demişler. Öyle de olmuş ama Muhtar çakmağı alınca -ateşin sahibi- olarak giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibri de büyümüş.

Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış. Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış.

Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen  çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş.

En sonunda köylülerden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin nasıl geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş. Oradaki zenginliği, bağları, bahçeleri görünce sormuş;

-Sizde çakmak yok mu?

-Köylüler; var, demişler,

-Peki sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?

-Köylüler; yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?

-Evet, muhtara verdik,

-Eyvah! büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?

-Siz öyle yapmadınız mı?

-Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik.

Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor.

-Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız...!

18 Kasım 2020

Neden Kan Kırmızı, Damarlar Mavi ?

kanYaşamımızın sürebilmesi için vücudumuzdaki her bir hücrenin oksijene ihtiyacı vardır. Hücrelerimize oksijeni kanımız taşır. Kanımız oksijeni havadan aldığımız nefesin sonucunda akciğerlerimizden alır ve vücudumuzun her bir noktasına ulaştırır. Bu noktalarda oksijeni hücrelere devreden kanımız, kalp tarafından emilerek tekrar oksijen depolayabilmesi için akciğerlerimize pompalanır ve çevrim böyle devam eder.
Kanımızın içinde oksijen moleküllerini tutup, damarlarda taşıyarak, hedefe ulaşıldığında bırakan özel bir molekül vardır. Kırmızı kan hücrelerini, yani alyuvarları çevreleyen ve aslında demir içeren bir protein olan hemoglobin, oksijenle birleşerek bilinen parlak kan rengini oluşturur.
Kanımız hücrelerde oksijeni terk edip, karbondioksiti alıp geri dönerken yani toplardamarlarımızda iken rengi koyu kırmızı hatta biraz mora yakındır. Damarlarımızın çeperleri ve kan hücreleri renksiz olduklarından, kanın rengini veya renginin tonunu içinde oksijen olup olmaması tayin eder.
Damarlarımızın mavi renkte görünmesi, vücudumuza gelen ışığın bir kısmının derimizde emilmesi, bir kısmının da yansıtılması ile ilgilidir. Derimizde mavi renk gibi yüksek enerjiye sahip dalga boyundaki ışıklar daha çok yansıtılıp gözümüze geldiği için damarlarımız mavi renkte görülür.  Vücudumuzda gördüğümüz damarların hemen hemen tümüne yakını daha koyu renkli kanı taşıyan toplardamarlardır. Atardamarlarda kalp tarafından pompalanan kanın vücudun her yerine süratle ulaşabilmesi için basınç yüksektir. Toplardamarlarda ise kanın basıncı düşük, hızı da daha yavaştır.
damar Herhangi bir atardamar kesildiğinde kan daha hızlı dışarı çıkar, kan kaybı süratli ve çok olur. Hayati tehlike yaratır. Bu tehlikeye karşı atardamarlarımız daha kalın çeperli yapılmış ve derimizin altında daha derinlere yerleştirilmişlerdir. Bir kaza veya ameliyat olmadıkça atardamarlarımızı pek göremezsiniz.
Bu nedenle derimizde gördüğümüz damarların çoğu, et kalınlığı az olduğu için içindeki kanın rengini daha çok yansıtan ve deriye daha yakın olan toplardamarlardır. Tabii ki bu durum toplardamarlar kesildiğinde kanın koyu kırmızı veya mor renkte akacağı anlamına gelmez. Kesilme yerinden akan kan derhal hava ile temas edip, ondaki zengin oksijeni alır ve rengi yine bilinen kan rengine dönüşür.
Yazar Anonim

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!