Başında kasketi,
elinde sazıyla odamıza girdi:
– Merhaba ağam,
ben geldim.
-Hoş geldin dedik,
sen sazını hiç elinden bırakmaz mısın?
Güldü:
– Doğduğum zaman
babam sazını göbeğimin üstüne koymuş… Kendimi bildim bileli sazımı elimden
bırakmadım.
Seveni çok mu çok.
Arayanı
soranı...“Bizim ilimize gel, konser ver” diyeni de çok. Ama, “cebinde kaç
parası var” diyecek olursanız…
-Ağam, bu dünyaya
çıplak geldik, öteki dünyaya 5 metre kefenle gideceğiz. Gelirken bir şey
getirmedim ki, giderken bir şey götüreyim. Fakire fukaraya, yetime dula bir
hayrım oluyorsa, benden mutlu insan mı var?
Sonra “yalan” diye
devam etti:
– Para da yalan,
pul da yalan… Mal da yalan, mülk de yalan… Şöhret de yalan… Aaah ağam ah… Yalan
dünya… Yalan ki ne yalan.
-Mutlu musun,
Neşet Usta” dedik.
Yanıt vermedi.
Aklına ne geldiyse
geldi.
Hüzünlendi.
“Yalan” dedi.
Ardından da
ekledi:
– Yalan dünya…
Yalan ki ne yalan.
Ve “döktürdü… Hem
de ne döktürme.”
Cahildim dünyanın
rengine kandım,
Hayale aldandım
boşuna yandım,
Seni ilelebet
benimsin sandım,
Ölürüm sevdiğim
zehirim sensin,
Evvelim sen oldun
ahirim sensin.
Hep sen mi ağladın
hep sen mi yandın,
Ben de gülemedim
yalan dünyada,
Sen beni gönlümce
mutlu mu sandın.
Alıntı
Ustayı ölüm yıldönümünde Saygıyla anıyoruz...
0 Yorum:
Yorum Gönder