Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955), Almanya doğumlu Aşkenazi Yahudisi teorik fizikçidir. Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı.
Biyografi
Alman İmparatorluğu'nun Ulm kentinde, Aşkenazi Yahudi bir ailede dünyaya gelen
Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih'te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek
eğitimini İsviçre'de tamamladı; fakat bir üniversitede iş
bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya
başladı. 1905 yılı Einstein için bir mucize yıl oldu ve o dönemde kuramları
hemen benimsenmemiş olsa da ileride fizikte devrim yaratacak olan dört makale
yayımladı. 1914 yılında Max Planck'ın kişisel
ricası ile Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine
çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık
görüldü. Nazi Partisi'nin iktidara yükselişi nedeniyle
1933'te Almanya'yı terk etti ve Amerika
Birleşik Devletleri'ne yerleşti. Ömrünün geri kalanını
geçirdiği New Jersey eyaletinin Princeton ilçesinde
ölmüştür.
Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile
iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir
devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu
kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji
eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna
açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin
önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği
matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır. Ömrünün
büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya
çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı
sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci
yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.
Einstein, Nazilerin nükleer bomba geliştirmesi
endişesiyle ABD başkanı Franklin D. Roosevelt'e bir mektup
göndermiş, ABD'nin nükleer çalışmalara başlamasını tavsiye etmiştir. Holokost sonrası Yahudilerin kendi
ülkelerine sahip olması gerektiği fikrini savunmuş, İsrail'in kuruluşuna destek vermiştir. Çeşitli
söyleşilerinde Yahudilik dinine ve diğer kutsal kitaplara inanmadığını
belirtmiş, sosyalizme sempati duyan bir makale
yayımlamıştır. Bertrand Russell ile
birlikte nükleer silahlara karşı bir manifesto da
yayımlamıştır.
1999'un sonlarında 100 ileri gelen fizikçiyle gerçekleştirilen milenyum oylamasında Einstein, tüm zamanların en iyi fizikçileri arasında 1. sırayı almıştır.
Einstein, hayatı boyunca 300’den fazla
bilimsel makale yayımlamıştır, ayrıca 150’den fazla bilim dışı çalışmaları da
olmuştur. Başarıları ve eserleri nedeniyle Einstein sözcüğü, “dahi” ile eş
anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Çocukluğu ve eğitimi
Albert Einstein 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kasabasında dünyaya geldi. 1880 yazında ailesi Münih’e taşındı. Münih’te babası Hermann Einstein ve amcası Jakob bir elektrik şirketi kurdular. Annesi Pauline Einstein yetenekli bir piyanistti. Albert iki buçuk yaşındayken kız kardeşi Maja dünyaya geldi. Okula başlamadan önce konuşma zorlukları yaşıyordu, annesi ve babası kaygılanarak onu doktora götürmüşlerdi.
Dört beş yaşlarında hasta bir şekilde yataktayken babası neşelendirmek için ona manyetik bir pusula vermişti. Pusula ibresinin hareketini o yaşta oldukça gizemli bulmuştu ve kendisinde büyük bir merak uyandırmıştı.
Hermann ve Pauline Einstein Yahudi kökenli bir çiftti fakat dindar değillerdi. Dini vecibelerden daha çok
çocuklarının eğitimini düşünüyorlardı. Einstein beş
yaşına geldiğinde onu evlerinin yakınlarında daha iyi eğitim verdiğini
düşündükleri bir Katolik Hristiyan ilkokuluna yazdırdılar. Einstein okula başladıktan sonra
okuldaki sıkı disiplinden ve ezberci anlayıştan rahatsız olmaya başlamıştı. Ama okul ile hoşnutsuzluğuna
rağmen yüksek notlar alıyordu. Birinci sınıfı atlamıştı ve çoğu dönemde
sınıfında birinci olmuştu.
Einstein’ın annesi Pauline çocuklarının erken yaşta müzik ile tanışmalarını istiyordu. Pauline Albert’ı keman derslerine, kız kardeşi Maja’yı ise piyano derslerine göndermişti. Albert keman derslerine altı yaşında başladı ve on dört yaşına kadar devam etti. Mozart’ın sonatlarını çok beğendi ve onları çalabilmek için tekniğini geliştirmek istedi. Sonunda iyi bir amatör kemancı olmuştu ve Mozart, Beethoven sonatları çalmaktan hoşlanıyordu.
Einstein dokuz buçuk yaşındayken Katolik ilkokulundan ayrıldı ve Luitpold Gymnasium’da eğitim görmeye başladı. Gymnasium Antik Yunanca ve Latince’ye büyük önem veriyordu. Müfredatta ayrıca modern diller, coğrafya, edebiyat ve matematik de bulunuyordu. Einstein Latince ve matematikteki keskin mantığı seviyor ve bu derslerde en yüksek notları alıyordu. Gymnasium ilkokuldan çok daha sıkı bir disipline sahipti. Einstein burada otoriter öğretmenler ile sürekli çatışıyordu ve öğretmenleri Einstein’ın bağımsız, isyankar kişiliğinden hiç hoşlanmıyordu.
Einstein’ın ailesi, eski bir Yahudi geleneği olarak yoksul bir öğrenciyi evlerinde yemeğe davet ediyordu. Max Talmud isminde yoksul bir Yahudi üniversite öğrencisi her hafta bir akşam yemeğine katılıyordu. Talmud’un ziyaretleri Einstein on yaşındayken başlamıştı ve beş yıl boyunca sürmüştü. Einstein kendisinden büyük bir üniversite öğrencisi ile konuşmaktan hoşlanıyordu ve Talmud kısa sürede Einstein’ın sıradan bir çocuk olmadığını fark etmişti. Birlikte bilim, matematik ve felsefe konuşuyorlardı. Einstein on üç yaşındayken, Talmud Immanuel Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi” kitabını getirdi. Einstein o yaşta kitabı anlamakta hiç zorlanmamış ve okulunda sürekli Kant hakkında konuşmaya başlamıştı.
Talmud, Einstein’a sürekli çeşitli popüler bilim kitapları
getiriyordu ve Einstein hepsini büyük bir heves ile inceliyordu. Bir keresinde Talmud, Öklid’in Elemanlar kitabını
getirdi. Einstein kitaptaki problemler
üzerinde çalışmaya başladı. Yaz bitmeden önce Einstein sadece bütün problemleri
çözmek ile kalmamış, ayrıca teoremlere alternatif ispatlar da bulmuştu.
Einstein on bir yaşındayken Yahudi geleneği olarak evde din dersleri almaya başlamıştı. Einstein bu dönemde büyük bir dini şevk duymaya başladı ve bütün dini vecibeleri yerine getirerek dindar olmayan ailesine örnek olmak istiyordu. Şabat günü dinleniyordu, sadece Yahudiler için helal olan gıdaları yiyordu, kendi başına dini şarkılar yazmıştı. Ama Einstein’ın dini şevki uzun sürmedi. Bir yıl içerisinde okuduğu bilim kitaplarının kutsal kitaplar ile çeliştiğini gördü. Sonrasında her çeşit otoriteden kuşku duymaya başladı ve şüpheci bir tavır geliştirdi.
1891 yazında mühendis amcası Jakob kendisine bir cebir kitabı getirmişti. Einstein o yaz cebir kitabını çalışmaya karar verdi ve amcasından çözmek için problemler istedi. Einstein en zor ve karmaşık problemleri bile çözebiliyordu. O yaz, Einstein Pisagor teoreminin tekrar bir ispatını yaptı. Cebir ve geometriden sonra Einstein kalkülüse yöneldi. On altı yaşına geldiğinde kendi başına diferansiyel ve integral hesaplamaları ile analitik geometriyi öğrenmişti.
1894’te Einstein’ın babası ve amcasının şirketi 14 yılın ardından iflas etti. İki aile birlikte İtalya’ya gitmek ve şanslarını orada denemek istediler. Ailesi Albert’ın Münih’te kalıp okulunu Gymnasium’da bitirmesine karar verdi. Bu sırada Einstein on beş yaşındaydı ve liseyi bitirmesine daha üç yıl vardı. Münih’te tek başına altı ay geçirdikten sonra Einstein bunalıma girdi ve gerginleşmeye başladı. Aile doktorunu ikna ederek sinir sorunları nedeniyle kendisinin ailesinin yanında bulunması gerektiğini belirten bir rapor aldı. Einstein ailesine haber vermeden Gymnasium’dan ayrıldı ve İtalya’daki ailesinin yanına geldi.
İsviçre'deki eğitimi
Einstein, İtalya'ya geldiğinde teknik
olarak bir lise terk olsa da, eğitimini yarıda bırakma niyeti yoktu.
Ailesine Zürih, İsviçre’deki Federal Politeknik Okulu’na girmek için tek
başına ders çalışacağına söz verdi. Politeknik kabul için bir lise diploması
istemiyordu. Einstein’ın tek yapması gereken kabul sınavlarını geçmekti.
Einstein için İtalya’da yaşam oldukça rahattı. Ders çalışmayı İtalya’yı gezmek
ile birleştirdi, pek çok müze ve sanat galerisi gezdi.
Einstein, Almanya’nın militarizminden ve sıkı disiplininden hiç hoşlanmıyordu, zorunlu askerlik yapmak da istemiyordu. Babasına Almanya vatandaşlığından çıkmak istediğini ve İsviçre vatandaşı olmak istediğini söyledi. Babası biraz tereddüt ile onayladı ve gerekli kâğıtları imzaladı. 28 Ocak 1896’da Einstein kendisini Almanya vatandaşlığından çıkaran resmi kâğıtları aldı ama 1901 yılına kadar İsviçre vatandaşlığını almadı. Beş yıl boyunca Einstein vatansızdı.
Einstein, 1895 Ekiminde Zürih’e gitti ve Politeknik’te kabul sınavına girdi. Sınava girmek için on sekiz yaş üstü olmak gerekiyordu ve on altı yaşında girebilmesi için özel bir izin almıştı. Einstein babasının tavsiyesine uyarak mühendislik bölümüne başvurdu. Kabul sınavında matematik ve fizikte çok üstün dereceler aldı ama diğer bölümlerde başarısız olmuştu. Politeknik’in yöneticisi Einstein’ın potansiyelini görmüştü ve onun bir İsviçre lisesinde diploma alıp tekrar başvurmasını tavsiye etti. Einstein’ın ailesi Politeknik’in önerisini kabul ederek Einstein’ı İsviçre’nin Aarau bölgesinde bir liseye gönderdiler. Bu yıllar belki de Einstein’ın gençliğinin en güzel yıllarıydı. Zürih’ten 30 km uzaklıktaki bir köyde bulunan lise Einstein için idealdi. Saygı duyulan, açık fikirli bir öğretmen olan Jost Winteler tarafından yönetiliyordu. Okulda rahat bir ortam vardı ve öğrencilerin bağımsız düşünmesi teşvik ediliyordu. Bu yaklaşım Einstein’ın kişiliğine uyuyordu. 1896’da Aarau okulunda yüksek notlar ile final sınavlarını geçti.
Einstein mezun oldu ve gerekli yaştan altı ay küçük olmasına rağmen Politeknik’e kabul edildi. Einstein ile birlikte yaklaşık bin yeni öğrenci o sene Politeknik’te eğitime başlamıştı. Çoğu öğrenci mühendislik okullarına katılmıştı ama Einstein fiziği tercih etti. Fizik departmanı büyük ve modern bir binadaydı ve çok iyi ekipmana sahipti. Fakülte dünya standartlarındaydı. Adolf Hurwitz ve Hermann Minkowski gibi ünlü matematikçiler, Einstein’ın profesörleri arasındaydı. Einstein’ın o dönemdeki yaşamı tipik bir Avrupalı üniversite öğrencisi hayatıydı. Kafeler ve barlarda uzun saatler harcıyordu. Kahve içerek arkadaşları ile bilim ve felsefe tartışıyordu. Hangi derslere odaklanması gerektiği konusunda seçiciydi. Eğer konuyu ya da profesörü beğenmiyorsa o derslere girmiyordu. Politeknik’te öğrenciler dört sene boyunca sadece iki dönem sonunda sınavlara giriyordu. Bunlar dışında not kaygısı ya da yoklama kaygıları yoktu. Einstein aldığı dersler ile hiçbir alakası olmayan, sadece ilgi duyduğu kitapları çalışıyordu. Politeknik’te profesörlerin her biri araştırmacıydı ve ders kitapları yerine kendi araştırmalarını izliyorlardı. Ders notu hiç tutmayan Einstein, hayat boyu arkadaşı kalacak olan Marcel Grossman’in titizlik ile tuttuğu ders notları sayesinde sınavları başarılı bir şekilde geçebilmişti.
Einstein Politeknik’te ileride eşi olacak olan Sırp kökenli Mileva Marić ile tanıştı. 1896’da bir dönem eczacılık okuduktan sonra fizik bölümüne geçmişti. Einstein’ın ilk senesinde sınıf arkadaşıydılar ve bu dönemde ikisi arasında romantik bir ilişki başlamıştı. Üniversitedeki son senelerinde evlenmeye karar verdiler. Einstein ve Mileva çoğu zaman birlikte fizik çalışıyorlardı, kitaplar inceliyor ve tartışıyorlardı. Mileva Maric'in Einstein'ın ilerideki makalelerine katkıları olduğu iddia edilmiş olsa da bu iddialara yönelik kanıt bulunamamıştır.
Çiftin üçüncü senesinde Einstein,
Profesör Heinrich Weber’in elektroteknik laboratuvarı dersini aldı. Derste
sadece zorunlu deneyleri değil, kendi tasarladığı deneyleri
de yapıyordu. Sadece laboratuvarda kendi çalışmalarını yapmak için başka bazı
derslere girmediği oluyordu. Einstein Weber’in fiziğe giriş derslerini
beğeniyordu ama daha ileri fizik konularındaki derslerini yetersiz bulmuştu.
Weber Maxwell’in elektromanyetik kuramı hakkında
hiç konuşmuyordu. Einstein bu dönemde saygısız ve
ukala olmaya başlamıştı. Einstein bu tavrının cezasını mezuniyet sonrası
çekecekti. Weber Einstein’ın üniversitede akademik bir pozisyona yerleşmesine
engel olmuştu. Weber’in elektrik ve manyetizma derslerinden hayal kırıklığına
uğrayan Einstein, bu konuları kendi başına çalışmaya karar verdi. Elektromanyetizm konusunda pek çok kitap
edindi ve bunları kendi başına çalıştı. Bu dönemde Einstein ayrıca o dönemde
oldukça yaygın olan esir fikri hakkında şüpheci bir şekilde düşünüyordu.
1900 yılında Einstein üniversiteden
fizik diploması ile mezun oldu. Üniversitede bir asistanlık pozisyonu bulmak
istiyordu, böylece doktorası için araştırma
yapabilecekti. Fakat üniversite yıllarında pek çok profesörünü isyankar
tavırları ile kızdırmıştı. Profesörleri ayrıca Einstein’ın
derslere girmemiş olmasından, kendi istediği konuları çalışmasından
hoşlanmamıştı. Profesörler tavsiye mektuplarını yazdıktan sonra Einstein
Politeknik’te bir pozisyon bulamadı. Başka üniversitelerde, kendi araştırma
makalelerini göndererek pozisyonlar aradı ama hiç olumlu cevap alamadı.
Bern Patent ofisi
Mezun olduktan sonra Einstein iki yılını
sıkıntılı bir şekilde bir öğretmen işi bulmak için harcadı. Eski bir
sınıf arkadaşının babası kendisine Bern’de bir patent ofisinde, asistan müfettiş olarak iş buldu. Elektromanyetik cihazlar için
patent başvurularını inceledi.
Patent ofisinde işinin büyük kısmı elektrik sinyallerinin aktarımı ve
elektriksel-mekanik zaman eşgüdümü ile ilgili sorular hakkındaydı. İki teknik
soru hakkında yaptığı düşünce deneyleri, Einstein’ın ışığın doğası ile zaman,
uzay ve zamanın ilişkisi hakkında radikal sonuçlara varmasını sağlamıştır.
Bern’de tanıştığı birkaç arkadaşı ile ismini mizahi bir şekilde “The Olympia Academy” koydukları küçük bir tartışma grubu oluşturmuş, bilim ve felsefe hakkında tartışmak için düzenli olarak buluşuyorlardı. Okudukları arasında Henri Poincare, Ernst Mach ve David Hume vardı, bu isimler kendisinin bilimsel ve filozofik bakış açısını oldukça etkilemişlerdir.
1909'da patent ofisindeki işinden
ayrılmış ve Zürih Üniversitesi'nde kuramsal fizik profesörü olmuştur.
Mileva Maric ile evliliği
Politeknik'ten sınıf arkadaşı Mileva,
hamile olduğu için eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmış ve 1902’de Novi Sad'a ailesinin yanına giderek bir kız
çocuğu dünyaya getirmişti. Lieserl adı verilen kızlarının akıbeti meçhuldür;
hastalanarak ölmüş veya evlatlık verilmiş olabilir. Albert Einstein Bern Patent
ofisinde çalışmaya başladığı sırada Mileva yanına geldi ve çift evlendi (1903).
Bu evlilikten Hans Albert (D: 1905) ve Eduard (D:1909) adlarında iki oğlu
dünyaya geldi. Einstein'in 1912’de teyzesinin kızı Elsa Loewenthal ile yaşamaya başladığı
ilişki üzerine Mileva ile evliliği bozuldu; 1914’te ayrı yaşamaya başlayan
eşinden 1919’da boşandı.
Annus Mirabillis
1905, Einstein'ın hayatının en verimli
yılı olmuştur ve bu yıla "annus mirabillis" (Latince mucizevi yıl)
denmektedir. Bir yıl içerisinde Annalen der Physik dergisinde yayımladığı dört
makale, modern fizik anlayışında devrim yaratmıştır. Bu makaleler:
Yayın Tarihi |
Almanca |
Türkçe |
Konu |
Önemi |
9 Haziran |
Über Einen die Erzeugung und
Verwandlung des Lichtes betreffenden heuristischen Gesichtspunkt |
Işığın Oluşumu ve Dönüşümü Üzerine Bir
Görüş |
Fotoelektrik etki |
Planck'ın "Kara Cisim
Işıması" çıkmazına çözüm olarak önerdiği, radyasyonun kuantalardan
oluştuğu tezinin ışık için de geçerli olduğunu önerdi ve böylece kuantum
kuramının temellerinin atılmasına önemli bir katkı sağladı. |
17 Temmuz |
Über die von der molekularkinetichen
Theorie der Wärme geoforderte Bewegung von ruhenden Flüssigkeiten
suspendierten Teilchen |
Durağan Bir Sıvı İçindeki Asıltı
Parçacıklarının Moleküler Kinetik Kuramı Çerçevesindeki Hareketleri Üzerine |
Brown hareketi |
Atomların varlığına bir kanıt sundu ve
istatistik fizik alanına destek sağladı. |
26 Eylül |
Zur Elektrodynamik bewegter Körper |
Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği |
Özel görelilik |
Maxwell'in elektromanyetik denklemleri
ile mekanik yasalarını bağdaştırdı, ışık hızının her referansa göre sabit
olduğunu önerdi, esirin varlığını reddetti. |
21 Kasım |
Ist die Trägheit eines Körpers von
seinem Energieinhalt abhängig? |
Bir Cismin Eylemsizliği Enerji İçeriğine
Bağlı mıdır? |
Kütle-enerji
eşitliği |
Kütle enerji eşitliğini ünlü formülü
ile gösterdi, ışığın gravitasyon ile bükülebileceğini açıkladı. |
Akademik kariyeri
1908’de artık oldukça tanınmış, büyük
bir bilim adamı olarak tanınıyordu ve Bern Üniversitesinde öğretmen olarak
atanmıştı. Sonraki sene patent ofisindeki işinden ve öğretmenlikten ayrıldı ve
Zürih Üniversitesinde fizik doçentliğine başladı. 1911 yılında Prag’da
Karl-Ferdinand Üniversitesinde profesörlük unvanı aldı. 1914 yılında Almanya’ya
döndü, Kaiser Willhelm Fizik Enstitüsü'nde yönetici, Berlin Humboldt
Üniversitesinde profesör oldu. Bu işlerindeki sözleşmelerinde öğretmenlik
görevlerini oldukça azaltan maddeler vardı.
Prusya Bilim Akademisinin bir üyesi
olmuştur. 1916 yılında Einstein Deutsche Physikalische Gesellschaft (Alman
Fizik Derneği)'ın başkanı olmuştur. (1916-1918)
1911 yılında, yeni genel görelilik
kuramına göre, başka bir yıldızın ışığının güneş tarafından kırılacağını
hesaplamıştır. Bu tahmini sonradan Arthur Eddington’un 1919’daki güneş
tutulması gözleminde doğrulanmıştır. Bu olayın uluslararası basında
haberleşmesi, Einstein’ı dünyaca ünlü yapmıştır.
1921 yılında Einstein Nobel Fizik Ödülü’ne
layık görülmüştür. O dönemde görelilik hala tartışmalı görüldüğü için, ödül
fotoelektrik etkisini açıklaması nedeniyle verilmiştir. 1925 yılında da Royal
Society tarafından Copley Medal almıştır.
Elsa Einstein ile evliliği
Mileva Maric ile evliliği sırasında kuzeni Elsa ile bir aşk ilişkisi yaşayan Einstein, 1919'da Mileva'dan boşandıktan birkaç ay sonra onunla evlendi. Çiftin çocukları olmadı ama Einstein Elsa'nın önceki evliliğinden olma Ilse ve Margot adlı iki kızını kendi kızları olarak benimsedi. Aile, ABD'ye göçene kadar Berlin'de yaşadı; yazları ise Potsdam yakınındaki yazlıklarında geçirdi.
Amerikan vatandaşlığı ve Princeton, New Jersey
Einstein, Nisan 1933’te Amerikan
üniversitelerini ziyaret ederken, Alman hükümetinin Yahudileri üniversitelerde
öğretmenlik dahil bütün resmi konumlardan men ettiğini öğrendi. Bir ay sonra
Naziler kitap yakma kampanyalarına başladı ve Einstein’ın eserleri de
yakılanlar arasındaydı. Einstein bu gezisinde Almanya'ya bir daha geri
dönmeyeceğini söyledi.
Mart 1933’te Avrupa’ya döndüğünde birkaç
ay Belçika’da kaldı, sonrasında geçici olarak İngiltere’ye geçti. Aynı yıl
ABD’ye göç etmeye karar verdi. Princeton, New Jersey’de, Institute for Advanced
Study’de görev aldı ve 1955’te ölümüne kadar burada kaldı. Burada kendisi bir
birleşik alan kuramı geliştirmeye ve kuantum fiziğinin kabul edilmiş
yorumlarını çürütmeye çalıştı. Bu iki girişimi de başarısız oldu.
Manhattan Projesi
1939 yılında, fizikçi Leo Szilard dahil
bir grup Macar bilim adamı Nazilerin atom bombası araştırmaları konusunda
Washington’u uyardı. Grubun uyarısı ciddiye alınmadı. 1939 yazında, Avrupa’da
İkinci Dünya Savaşı başlamadan birkaç ay önce, Einstein prestijini kullanarak
Leo Szilard ile birlikte, Başkan Roosevelt’e, Nazi Almanya’sının atom bombası
tehlikesine karşı uyarı mektubu gönderdi. Aynı mektupta Amerikan hükümetinin
uranyum araştırmaları ve zincir reaksiyonları ile ilgili araştırma yapması
tavsiye ediliyordu. Einstein ve diğer mülteci arkadaşları “Alman bilim
adamlarının atom bombası yarışını kazanabileceği ve Hitler'in bu silahı
kullanmak için oldukça istekli olacağı” konusunda uyarıyordu.
Mektubun ABD hükümetinin savaş öncesi
nükleer silahlar hakkında yoğun araştırma yapmasının önemli bir tetikleyicisi
olduğu düşünülmektedir. Başkan Roosevelt, Hitler'in önce atom bombasına sahip
olması riskini üstlenemezdi. Einstein’ın mektubu ve buluşmaları sonucu ABD
bombayı geliştirme yarışına girdi. Savaş sırasında ABD bombayı geliştirebilen
tek ülke oldu.
1954 yılında, ölümünden bir yıl önce, bu
konuda arkadaşı Linus Pauling’e şunları söylemiştir. “Hayatımda tek bir büyük
hata yaptım. Başkan Roosevelt’e atom bombası tavsiyesini yapmak. Ama yine de
bir nedeni vardı. Almanların daha önce yapması tehlikesi”.
Ölümü ve beyninin çalınması
18 Nisan 1955’te, Albert Einstein iç
kanama geçirdi. İsrail’in kuruluşunun yedinci yıl dönümü nedeniyle bir
televizyon konuşmasının taslağını hazırlıyordu ama bitiremeden hayatını
kaybetti. Einstein ameliyatı şu sözlerle reddetti, “İstediğim zaman gitmek
istiyorum. Hayatı yapay bir şekilde uzatmak tatsız. Ben payımı kullandım, şimdi
gitme zamanı ve bunu zarif bir şekilde yapmak istiyorum”. 76 yaşında, Princeton
Hastanesi’nde gece saat 01.55'te yaşamını yitirdi.
Otopsisi sırasında Princeton Hastanesi
patolojisti Thomas
Stoltz Harvey o gece nöbetteydi ve Einstein'ın ölüm nedenini
belirlemesi gerekiyordu. Beyni kafatasından çıkardıktan sonra kendi kendine
"Bu dünyamız hakkında her şeyi değiştiren beyindir" demiştir.
Einstein öldükten sonra vücudunun putlaştırılarak tapılmasını istemiyordu.
Fikirlerine ve bilime olan katkısına odaklanması gerektiğine inanıyordu. Bunun
için ailesi tarafından öldükten sonra yakılması fikri ortaya atıldı. Harvey
bedeni yakılması için hazırladı. Beyni ise kendi sefer tasına koydu ve evine
götürdü. Böylece Einstein'ın beyni çalınmış oldu.
Beyni çalınan Einstein'ın ailesi
şoktaydı. Hükûmet yetkileri ve Harvey'in meslektaşları ise çileden çıkmıştı.
Herkes beynin iade edilmesini istiyordu ancak Harvey bunu kabul etmedi. Bu
nedenle de işinden oldu. Ancak Harvey beyni bilimsel araştırmalarda
kullanılacağına yemin edince, ailesi bu isteğinden vazgeçti. Daha sonra
Einstein’ın kalıntıları ailesi tarafından yaktırıldı ve külleri bilinmeyen bir
yere serpildi. Beyni ise Harvey tarafından 1985 yılına kadar hayatının anlamı
oldu ve bu yılda beynin bir kısmını o yıllarda beyinle uğraşan bir uzmana
gönderdi. Gönderdiği uzman tarafından bulunanlar ise basında bir sansasyona
neden oldu. Çalışmalar Einstein'ın beyninde bulunan ve beyin nöronlarını
besleyen glial hücrelere odaklanmıştı. Einstein'ın beyninde normal bir insana
nazaran daha fazla glial hücre bulunuyordu. Fakat bu konuda bilim adamları
farklı fikirler ortaya attılar.
Einstein'ın beyni 53 yıl sonunda çalındığı Princeton Hastanesi’ne geri döndü. Harvey bundan 3 yıl sonra hayatını yitirdi.
Bilimsel çalışmaları
Özel görelilik kuramı
19. yüzyılın sonlarında Michelson-Morley deneyi, ses ve başka dalga olaylarının tersine, ışık hızının referans sistemine göreceli olmadığını göstermişti. O dönemde sesin hava aracılığıyla yayıldığı gibi ışığın da esir denen gizemli bir ortamda yayıldığı düşünülüyordu.
Einstein, ışık hızının sabit olduğunu ve
ışığın yayılması için esir ortamının gerek olmadığını ve mekan zaman ve
hareketin izafi olaylar olduğunu düşündü. Çalışmalarının sonucuna varırken
iki ilkeyi varsaydı: görelilik ilkesi sabit hızla hareket eden bütün
gözlemciler için geçerlidir ve ışığın hızı bütün gözlemciler için c'dir. Einstein'ın kuramı ile sabit hızla
hareket eden iki gözlemcinin matematik hesap ile aynı olayın gözlemcilere göre
yer ve zamanı belirlenebiliyor. Bu kuram, Newton'un her yerde aynı
işleyen, herkes için aynı "mutlak zaman" fikrini yıkıyordu. E=mc² düşüncesinin kökeni bu
kuramdır.
Genel görelilik kuramı
Özel görelilik kuramı düzgün, doğrusal ve ivmesiz hareket eden sistemlerle sınırlıydı. Genel görelilik kuramı ise birbirine göre ivmeli hareket eden sistemleri de kapsıyordu. Birinci kuram, kapsamı daha geniş olan ikinci kuramın özel bir hali sayılabilir.
Genel görelilik, gravitasyon kavramına yeni bir bakış açısı getirdi. Klasik mekanikte gravitasyon, kütlesel nesneler arasında çekim gücü olarak algılanıyordu. Örneğin dünyayı yörüngede tutan, kütlesi daha büyük Güneş'in çekim gücüydü. Genel görelilik kuramına göre ise gezegenleri yörüngelerinde tutan, yörüngenin yer aldığı uzay kesiminin Güneş'in kütlesel etkisinde kavisli bir yapı oluşturmasıdır. Genel kuram ayrıca gravitasyon ile eylemsizlik ilkesini "gravitasyon alanı" adı altında birleştirdi.
Kütle-enerji eşitliği
Albert Einstein, enerjinin ışık hızının
karesiyle maddenin kütlesinin çarpımına eşit olduğunu bularak kendisine kadar
süregelen bir yargıyı yıkarak bilim dünyasında yeni bir çığır açmıştır. Ondan
öncesinde kütle ile enerji arasında bir bağlantı kurulmamıştır ve ayrı olgular
oldukları varsayılmıştır. 19. yüzyılda kimyagerlerin hassas aygıtları olmadığı
için kimsenin dönüşüm sonrası kütle kaybından haberleri yoktu. Basit tepkimeler
sonrası oluşan kütle kaybı fark edilememişti. Einstein ise bütün bilinenleri
yıkarak çağdaş bilimin temel taşlarını atmıştır. Ona göre her şey enerjidir,
yani maddeler de çok yoğun enerjilerdir. Kimyasal reaksiyonlar sonrası küçük de
olsa kütlenin bir kısmı enerjiye dönüşmektedir. Bu durumu açıklamak için
eşitliğin az farklı formülasyonu E=mc² ilk defa Albert Einstein tarafından
1905'te ünlü makalelerinde yayımlanmıştır. Aynı yıl önermiş olduğu özel
görelilik kuramının bir sonucu olarak türetmiştir.
Fotoelektrik etki
Einstein öncesinde ışık, kimi bilim adamları tarafından tanecikler akımı, kimileri tarafından da dalga devinimi olarak nitelendirilmişti. 19. yüzyılın başlarında Young’la başlayan, Fresnel ve daha sonra Faraday ve Maxwell’in çalışmalarıyla pekişen deneyler dalga kuramına belirgin bir üstünlük sağlamıştı.Einstein’ın fotoelektrik çalışması, bu gelişmeyi tersine çevirmiş, hem de Planck’ın 1900’de ortaya sürdüğü kuantum teorisini de çarpıcı bir biçimde doğrulamıştır.
Üzerine ışık düşen bazı maddeler
elektron salıyorlardı. Parlak ışıklar daha fazla elektron salıyor fakat enerjileri
artmıyordu. Sarı ve kırmızı ışıklar pek az elektron salıyorlardı. Klasik fizik
bu durumu dalga kuramı ile açıklayamıyordu. Einstein bu soruna Planck kuramını
uyguladı. Sonradan foton adı verilen belirli enerjili bir kuanta, maddenin
atomu tarafından soğrulmakta, böylece belirli enerjide bir elektron atomdan
alınmaktadır.
Einstein bu çalışması nedeniyle 1921
yılında Fizik Nobel Ödülünü kazanmıştır.
Brown hareketi ve istatistiksel fizik
1850’lerde İngiliz botanikçisi Robert Brown, mikroskoplarla polenleri incelerken, taneciklerin su içinde rastgele sıçramalarla devinim içinde olduğunu gözlemledi; fakat bu gözlem 1905'e dek açıklamasız kaldı. Molekül kavramı yeni değildi; ancak en güçlü mikroskop altında bile görülemeyecek kadar küçük olan moleküllerin varlığı, ilk kez bu açıklamayla kanıtlanmış oldu.
Brown'a göre asıltının içinde bulunduğu su, Maxwell ve Boltzman kinetik kuramı çerçevesinde hareket eden moleküllerden oluşuyorsa asıltı parçacıklar gözlendiği gibi titreşirler. Su içindeki bütün cisimler her yönden ve sürekli olarak moleküllerle itilirler.
Einstein hareket ile molekül büyüklüğü arasındaki matematik ilişkiyi saptamış ve böylece molekül ve atomların büyüklüğünü hesaplamak mümkün olmuştu. Bu açıklamadan üç yıl sonra Perrin, Brown hareketi üzerinde deneyler yaparak Einstein’ın hesaplarını doğruladı.
Bose-Einstein istatistiği
Einstein ve Hint fizikçi Nath Bose, 1925'te yoğun bir gaz kütlesinin mutlak sıfır sıcaklığına düşürüldüğünde, atomlar kendi özelliklerini kaybedecek, bir bütün halinde dev bir tek atoma dönüşecekleri sonucuna vardılar. Bose’un fotonlar için kullandığı metotları ayırt edilemez parçacıklar için genelleştiren Einstein, yaptığı çalışmalarda etkileşmeyen parçacıklardan oluşan bozon gazının tek bir kuantum durumuna yoğuşabileceğini göstermiştir.
Kuantum fiziği ve belirsizlik ilkesi
1930 yılında belirlenemezlik ilkesinin zaman ve enerjinin aynı anda ve doğru olarak saptanamayacağı anlamına geldiğini fakat bunun bir deney ile geçersizliğinin gösterilebileceğini açıklıyordu. Bunu dinleyen Bohr, uykusuz bir geceden sonra Einstein’ın düşünüşündeki hataları bularak “belirlenemezlik ilkesinin” yaygın olarak kabulünü sağlıyordu.
Niels Bohr ile tartışmaları
Fotoelektrik olayını açıklayan Einstein kuantum kuramının gelişimine büyük katkıda bulunmuştu ama kuramın geliştiği yönden hiç memnun değildi. Heisenberg’in belirlenemezlik ilkesini kabul etmiyor, Tanrı zar atmaz diyordu. Niels Bohr da kuantum kuramının gelişmesinde önemli rol oynamış fizikçilerden birisiydi ve Einstein'ın bu fikirlerine katılmıyordu. Einstein ve Bohr arasında birbirine saygılı bir biçimde, dostça bir tartışma sürdü. Einstein çeşitli düşünce deneyleri ile kuantum kuramının belirlenemezlik ilkesini çürütmeye çalışıyordu fakat Bohr bu eleştirilere tutarlı cevaplar vererek Einstein'ı ve dünyayı ikna ediyordu. Einstein sonradan belirsizlik ilkesini çürütmeye çalışmaktan vazgeçmiş ve kuantum mekaniğinin fiziksel gerçekliği anlatmakta yetersizliği fikrini savunmaya başlamıştır.
1927 yılında Solvay Konferansında Einstein ile Bohr arasında geçen o sıcak tartışmaların özünde temel kuram ve yasalar bulma saplantısı, yani son bilgi saplantısı yatıyordu. Bu çaba mutlak olanı bulma çabasıydı.
Kozmoloji
Einstein evrenin sabit olduğunu
düşünüyordu ve parametreler arasındaki çelişkiyi çözmek için kuramına
kozmolojik sabit eklemişti. Einstein sonradan belirsizlik
ilkesini çürütmeye çalışmaktan vazgeçmiş ve kuantum mekaniğinin fiziksel
gerçekliği anlatmakta yetersizliği fikrini savunmaya başlamıştır. Sonrasında evrenin sürekli
genişlediği anlaşılınca Einstein bu sabiti "en büyük hatam" olarak
nitelemiş ve denklemlerinden çıkarmıştır.
Birleşik alan kuramı
Einstein, Princeton'da fizik çalışmalarını sürdürürken, genel göreliliği elektromanyetik kuramına bağlayan bir birleşik alan kuramı üzerinde çalışmış ama başarılı olamamıştır.
Politik görüşleri
Einstein Almanya'da doğmuş bir Yahudi olarak Nazilerin yükselişi, iktidarı ve Holokost döneminde yaşamıştı. Bu nedenle ABD'ye göç etmiş ve büyük bir Nazi karşıtı görüş geliştirmiştir. Bilim adamlarına Nazi baskısının artması üzerine 1933 yılında Atatürk'e mektup 21 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. yazarak Türkiye'ye kabul edilmelerini istemiştir; bunun sonucunda gelen yüzlerce Yahudi bilim insanı Türk üniversitelerine büyük katkı sağlamıştır. Yine ABD başkanına mektup yazarak ABD'nin Almanya'dan önce nükleer silah geliştirmesi gerektiği tavsiyesinde bulunmuştur. Yahudilerin kendi ülkelerine sahip olması gerektiğine inanmış ve İsrail'in kuruluşunu desteklemiştir. Ama bu devletin sınırları ve bir ordusu olmasına karşı çıkmış ve Araplar ile birlikte iki uluslu bir ülke olması gerektiğini savunmuştur.
Einstein, sosyalizm hakkında övgü dolu
sözler söylemiş ve bütün dünyanın tek bir hükûmet altında toplanması fikrini
ifade etmiştir. Soğuk Savaş'ın başlaması ile ABD'deki anti-komünist
politikalarını ifade özgürlüğünü kısıtlayacak derecede olmaları nedeniyle
eleştirmiştir. Kendisi ayrıca Bertrand Russell ile birlikte bir anti-nükleer
manifesto yayımlamıştır.
Niçin Sosyalizm yazısında kapitalizmi şu
şekilde eleştirmiş ve sosyalizmi savunmuştur.
“ |
Bana kalırsa kapitalizmin en büyük kötülüğü bireylerin sakatlanmasıdır. Tüm eğitim sistemimiz bu beladan muzdariptir. Gelecekteki kariyerine hazırlanmak için açgözlü bir biçimde başarıya tapmak üzere eğitilmiş öğrenciye abartılı bir rekabetçi yaklaşım aşılanır. Ben bu korkunç beladan kurtulmanın tek yolu olduğuna eminim. Bu yol, toplumsal hedefler doğrultusunda yönlendirilmiş bir eğitim sisteminin eşlik ettiği sosyalist ekonominin inşasıdır. Böyle bir ekonomide toplumun kendisi üretim araçlarının sahibidir ve üretim araçları planlı bir tarzda kullanılır. Üretimi toplumun gereksinimlerine uyduran planlı bir ekonomi işi çalışabilir durumda olanlara dağıtır ve erkek, kadın, çocuk herkesin geçimini garanti eder. Bireyin eğitimi, doğuştan sahip olduğu yeteneklerin geliştirilmesinin yanında, günümüz toplumundaki güç ve başarının yüceltilmesi yerine, bireyin içinde çevresindekilere karşı sorumluluk hissi geliştirmeyi hedefler. |
„ |
Dini görüşleri
Einstein çeşitli röportajlarında ve
mektuplarında hiçbir dine inanmadığını ve bütün dinleri çocukça batıl inançlar
olarak gördüğünü söylemiştir. Fakat kendisini bir ateist ya da panteist olarak tanımlamayıp değişik zaman
dilimlerinde agnostik veya deist görüşler belirtmiştir. Katı
bir determinizme inanan Einstein, evrenin yasalarını
anlamayı bir tür dini duyguya benzetmiştir. Ancak kendisinin dini fikirleri
konusunda tartışmalar hâlen devam etmektedir.
Kendisi bir kitabında dini şu şekilde
tanımlamıştır:
“ |
Gerçeğin ve onun insan aklına eşsiz biçimde erişebilmesinin mantıklı yapısına duyulan bu inancı "din" kelimesinden daha iyi ifade edecek bir şey bulamadım. Bu inancın olmadığı yerde bilim, yavan bir süreç haline gelir. Eğer rahipler bunu kendi çıkarları için kullanacaklarsa bırakalım da bunu şeytan düşünsün. Bunun için herhangi bir ilaç yoktur. |
„ |
Albert Einstein, kendi Tanrı görüşünü de
şu şekilde dile getirmiştir:
“ |
Daha yüksek bir düzenin bütün bilimsel çalışmasının arkasında dünyanın mantıklı veya anlaşılabilir şekilde yaratılmış olduğuna dair, dini duyguya benzer, bir inanç olduğu kesindir... Kendisini deneyim dünyasında ortaya koyan üstün bir akıl içerisinde yer alan bu sağlam, derin duygulara sıkı sıkıya bağlı inanç benim Tanrı anlayışımı anlatmaktadır. |
„ |
50. yaş gününde, George Sylvester Viereck'e verdiği bir röportajda Tanrı ve din ile ilgili fikirlerini şu şekilde özetlemiştir:
“ |
Ben bir ateist değilim ve kendime bir panteist de diyebileceğimi düşünmüyorum. İlgili soru bizim kısıtlı akıllarımız için çok geniş. Biz, pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız. Çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olması gerektiğini bilir. Nasıl yazıldıklarını bilmez. Yazıldıkları dilleri anlamaz. Çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu bilmez. Bu durum, bana göre, en zeki insanın bile Tanrı'ya göstereceği yaklaşımdır. Biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz. |
„ |
Popüler kültürde Einstein |
Albert Einstein, pek çok popüler kültür
ürünü için konu veya bir ilham kaynağı olmuştur.
Einstein'ın 72. yaş gününde, UPI
fotoğrafçısı Arthurr Sasse kendisini kameraya karşı gülümsetmeye çalışıyordu.
Einstein o gün defalarca kameralara gülümsedikten sonra bu sefer dilini
çıkardı. Bu fotoğraf Einstein'ın en ünlü fotoğraflarından biri olmuştur. 19
Haziran 2009'da orijinal fotoğraf bir açık arttırmada 74,324 dolara satılmış ve
Einstein'ın en pahalı fotoğrafı olmuştur.
1999'da, Einstein'ın ileri gelen
fizikçiler tarafından tarihin en büyük fizikçisi seçilmesinin de etkisiyle,
Einstein kelimesi, dahileri tanımlamak için kullanılan bir kelimeye de
dönüşmüştür.
Einstein ayrıca kurgu eserlerde çılgın
bilim adamı tipleri için de bir model olmuştur. Aşırı ifadeli suratı ve farklı
saç modeli çoğunlukla taklit edilmiş ve abartılmıştır. Time Dergisinin yazarı
Frederic Golden'a göre Einstein "bir çizgi romancının gerçeğe dönüşmüş
hayaliydi".
31 Aralık 1999'daki ayrı bir sayıda Time, Albert Einstein'ı "Yüzyılın Kişisi" olarak seçmiştir.
Kitapları
·
Görelilik; Özel ve Genel Kuram: Popüler Bir Yorum, 1920.
·
Görelilik’in Anlamı, 1921.
·
Tek Atomlu Đdeal Gazların Kuantum Kuramı, 1924.
·
Brown Hareketi Kuramı Üzerine Araştırmalar, 1926.
·
Siyonizm Hakkında, 1930.
·
Niçin Savaş, 1933.
·
Gördüğüm Kadarıyla Dünya, Denemeler, 1934.
·
Felsefem, 1934.
·
Fiziğin Evrimi, Leopold Infield ile
birlikte, 1938.
·
Otobiyografik Notlar, Denemeler, 1949.
·
Denemeler, 1950.
Makaleleri
·
Über Einen die Erzeugung und Verwandlung des Lichtes betreffenden
heuristischen Gesichtspunkt (Işığın Oluşumu ve Dönüşümü Üzerine Bir Görüş),
1905.
·
Über die von der molekularkinetichen Theorie der Wärme geoforderte Bewegung
von ruhenden Flüssigkeiten suspendierten Teilchen (Durağan Bir Sıvı İçindeki
Asıltı Parçacıklarının Moleküler Kinetik Kuramı Çerçevesindeki Hareketleri
Üzerine), 1905.
·
Zur Elektrodynamik bewegter Körper (Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği),
1905.
·
Ist die Trägheit eines Körpers von seinem Energieinhalt abhängig? (Bir
Cismin Eylemsizliği Enerji içeriğine Bağlı mıdır?), 1905.
·
Zur Theorie der Brownischen Bewegung (Brown Hareketi Kuramı Üzerine), 1906.
·
Zur Theorie der Lichterzeugung und Lichtabsorption (Işığın Salınımı ve
Soğurumu Kuramı Üzerine), 1906.
·
Plancksche Theorie der Strahlung und die Theorie der Spezifischen Wärme
(Işınımın Planck Kuramı ve Özgül Isı Kuramı), 1907.
·
Entwurf einer verallegemeinerten Relativitätstheorie und einer Theorie der
Gravitation (Bir Kütle Çekimi Kuramı ve Genelleştirilmiş Görelilik Kuramına Bir
Gönderme), 1913.
·
Die Grundlagen der allgemeinen Relativitätstheorie (Genel Görelilik
Kuramı'nın Temelleri), 1916.
· Quantentheorie der Strahlung. (Kuantum Kuramı), 1917
0 Yorum:
Yorum Gönder