Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

















SON YAZILAR :
Loading...


23 Ocak 2021

Resim Sanatının Tarihi

Resim Nedir?
Resim sanatı, özlem, duygu ve düşüncelerin belli este
tik kurallar çerçevesinde iki boyutlu bir düzlem üzerine yansıtılmasına dayanan sanat dalı. Resimde hacim, mekan, hareket ve ışık etkileri, resimsel ögeler aracılığıyla elde edilir; bunlar biçim,çizim, Drawing, design, graphy renk, ton farklılıkları, doku özellikleri vb’dir. Öğelerin çeşitli biçimlerde bir araya getirilmesi resmin kompozisyonunu oluşturur. Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğutulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Kompozisyon gerçek ya da gerçek dışı olay ve olguları anlatmaya, bir öyküyü betimlemeye ya da yalnızca soyut görsel imgeler yaratmaya olanak verir.
Eski kültürlerde toplum üretilecek resimlerin konusunu, tekniğini, biçimini, malzemelerini denetim altında tutar, yapıtların s niteliğini (örn. dinsel, bezemeci, eğitsel, eğlendirici vb) belirlerdi. Ressamlar yaratıcı bir sanatçıdan çok becerikli bir zanaatçı gibi görülürdü. Daha sonraları Uzakdoğu’da ve Rönesans Avrupasında bağımsız sanatçılar çıkmaya başladı. Bunlar yapıtlarının altına adlarını yazıyor, taşanın da ve bazen de konu seçiminde söz sahibi oluyor, işverenleriyle (koruması altında çalıştıkları kişiler) kişisel ilişki kuruyor, toplumda saygı görüyorlardı. 19.yüzyılda sanatçıya sürekli bir çalışma ortamı sağlayan işverenler giderek yok olmaya başladı. Sanatçılar topluma yalnızca galeriler ve müzeler aracılığıyla ulaşabilir duruma geldiler. Artık yaşamlarını ödüllerle ya da devletten ve sanayi kesiminden aldıkları siparişlerle sürdürüyorlardı. Değişen bu ortam içinde sanatçılar kendi anlatım dillerini geliştirme, yeni ve alışılmadık biçim, malzeme ve teknikleri deneme özgürlüğüne kavuştular. Özellikle Batı sanatında egemen olan, geleneksel sınırları sürekli zorlama eğilimi, art arda yeni üslupların ortaya çıkmasına yol açtı. Sanatla ilgili yayınların artması, gezici sergilerin düzenlenmesi, sanat merkezlerinin kurulması da bu olguyu destekleyen başka etkenler oldu.
Resimin öğeleri:
Resmin biçimsel tasarımı çizgilerin, biçimlerin, renklerin, tonların, doku özelliklerinin anlatımcı bir düzen içinde bir araya getirilmesiyle oluşur. Renklerin ve imgelerin bir araya getirilmesi içerik açısından betimsel ya da simgesel anlamlar taşıyabilir. Ama bir duyguyu, uyumu, gerilimi ya da mekan, hacim, hareket, ışık gibi görsel kavramları yansıtmada, içerikten çok renk ve biçimin ilişkisi önem kazanır.
Çizgi, içerdiği anlatım gücüyle resmin önemli ögelerinden biridir, ince, kalın, düz, kesik, doğru, eğri, dalgalı, kırık çizgiler yineleme ya da karşıtlık duygusu uyandırmak amacıyla kullanılır. Çizgilerin arasındaki alanların değişik renk ve tonlarla boyanması ise hacim, ağırlık, mekan içindeki konum, doku gibi nitelikleri belirler.
Biçim ve kütle de kompozisyonun oluşmasında önemli bir ögedir. Çocukların, içgüdüsel olarak gördüklerini geometrik biçimlerle ifade etme yöntemini
Paul Klee ya da Jean Dubuffet gibi bazı çağdaş sanatçılar da benimsemiştir. Bir kare ya da daire, bakışı kendi merkezine doğru çeker. Bir ikizkenar üçgen sağlamlık duygusu uyandırır, buna karşılık tepesi üstünde duran bir üçgen dengesiz bir durumu belirtir. Elipsler, paralel kenarlar, dikdörtgenler süreklilik, durağanlık duyguları verir. Biçim ve kütleler arasında kalan boşluklar da kompozisyona katkıda bulunacak biçimde değerlendirilir.
Bir başka resim ögesi olan renk bir çok üslupta bezeme ve betimleme amacıyla kullanılmıştır. Üç temel renk kırmızı, mavi ve sarıdır; bütün öteki renkler bunların karışımlarından türer. İkincil renkler mor, turuncu ve yeşildir; bunların temel renklerle ve birbirleriyle karıştırılması çeşitli ara renklerin ortaya çıkmasına yol açar. Ton bir rengin görece koyuluk ya da açıklık derecesi ya da değeridir. Örneğin Rembrandt koyu, Claude Monet ise açık tonlar kullanmışlardır.

Her rengin bir de karşıtı vardır.
Temel renklerin karşıtı, öbür. iki temel rengin karışımından elde edilen ikincil renktir. Buna göre kırmızının karşıtı yeşildir. Renkler tek başlarına ya da ikili üçlü kümeler halinde kullanıldığı zaman farklı etkiler yapar, olduklarından daha açık ya da daha koyu, daha sıcak ya da daha soğuk görünürler. Rengin karmaşık dinsel ya da simgesel anlamları herkesçe kolayca anlaşılmazsa da, bazı renklerin bileşimlerinin yarattığı uyum ve uyumsuzluklar herkes tarafından, farklı derecelerde de olsa algılanır. Ressamlar rengin bu ve benzeri özelliklerini bilinçli ya da içlerinden geldiğince kullanarak farklı görsel algılamalar, hatta yanılsamalar yaratır ve bunları bir anlatım aracı s olarak kullanırlar.
Nesnelerin yüzleri pütürlü ya da parlak, girintili çıkıntılı ya da düz olabilir. Bu özellik resmin dokusal niteliklerini belirler. Alm. Ellipse (f). Fr. Ellipse (m), İng. Ellipse. Verilen iki noktaya uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların geometrik yeri. Verilen bu iki noktaya “elipsin odakları” denir. Elips, aynı zamanda bir koni ile bir düzlemin ara kesitinden ibaret olan kapalı ikinci dereceden bir eğridir. Hint ya da sezindirme, ima; belirti, işaret; yararlı öğüt,ima etmek, dokundurmak, sezindirmek, çıtlatmak İslam sanatı gibi bazı bezemeci sanat türlerinde doku, geometrik ögelerin yinelenmesiyle elde edilir. Batı sanatında ise, özellikle İslam, Allah’ın insanlara Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir.
Arapçada seleme (Allah’a tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı “Allaha ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan” demektir. Bu kelime aynı zamanda, Hz. Muhammed aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça İslamlığı kabul eden anlamına, müslimden) 600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır. orta çağda doku, dökülmüş yapraklar, yağan kar ve kuşların uçuşu; gibi doğadan alınan ögelerin yinelenmesiyle verilir.
Orta çağ:
Milattan Sonra 5. yüzyıl ve 13. yüzyıllar arasını kapsayan dilimin adı. Bu kelime 17. yüzyıldan beri Avrupa tarihi söz konusu olduğunda, kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavram, genellikle insanların öznel bilincinde biçimlendiği için kesin başlangıç ve bitiş noktalarından söz edilemez. Ancak, bütün bu nedenlere rağmen, tarih kitaplarında Roma imparatorluğunun bölünme tarihi (M.S. 395) yada son Batı Roma İmparatorluğunun düşüş tarihi (476) gibi Noktacılık tekniğinde kullanılan küçük fırça vuruşlarıyla elde edilen yüzeylerde de ışıltılı bir doku görülür.
İki boyutlu bir yüzey üstünde hacim ve mekan duygusu uyandırabilmek için perspektif kurallarını uygulamak gerekir. İnsanlar nesnelerin kendilerinden uzaklaştıkça küçüldüğünü, paralel çizgilerin bir noktada kesişir gibi göründüğünü, düzlemlerin birbirine yaklaşır gibi olduğunu gözlemişler, bunu da kağıt ya da tuvale aktarmaya çalışmışlardır. Buna karşılık çocuklar ve “ilkel” insanların mekan algılayışı bütünüyle farklıdır (bak. ilkel sanat). Onların resimlerinde nesneler birbirinden bağımsız birimler olarak ele alınır; her biri, onu en iyi anlatacak bakış açısıyla verilir; hatta görece önem taşıyan nesne ya da figürler ötekilerden daha büyük gösterilir. Aynı uygulama Rönesans öncesi Batı sanatında da bazı dinsel konulu resimlerde görülür.
Çok bakış açılı mekân anlayışı birçok resim üslubunda kullanılmıştır. Örneğin, Eski Mısırlılar figürün baş ve ayaklarını yandan, gözlerini ve gövdesini ise önden göründüğü gibi çizmişlerdir. Rönesans öncesi Avrupa resmi ile İslam minyatürlerinde de benzer bir derinlik uygulaması kullanılmıştır. Minyatürlerde dikey yüzeyler karşıdan göründüğü gibi, yatay yüzeyler ise plan biçiminde, sanki tepeden görünüyormuş gibi çizilir. Bu da minyatüre alışılmadık bir üst üste binmişlik duygusu verir. 19. yüzyılın sonlarına doğru Cezanne, Rönesans’tan beri kullanılan resim mekanını değiştirmiş, yatay düzlemleri eğik bir eksende vererek, dikey yüzeylerin resim yüzeyinde öne doğru çıkmasını sağlamış ve derinlik etkisini yüzeyler aracılığıyla yaratmıştır. Cezanne’ın bu uygulaması daha sonra kübist ressamlarca daha da ileriye götürülmüş, nesnelerin bütün yüzeylerinin görüntüleri birbirini izler biçimde verilmiştir. Günümüzde mekan yaratmada kullanılan bu algısal ve kavramsal yaklaşımlar bazen aynı kompozisyonda birlikte de yer alır.
Ressamlar çok eski zamanlardan beri iki boyutlu bir düzlem üstünde zaman ve hareket duygusu uyandırmaya çalışmışlardır. Bunların en bilinen örneklerinden biri dizi resimler, bir başkası ise, bir defterin yapraklarının çevrilmesinde olduğu gibi, birbirini izleyen görüntülerdir. Hem Doğu’ da, hem de Batı’da sanatçıların bir öykünün çeşitli aşamalarını aynı resmin içine yerleştirdikleri görülür. Kübist ressamlar zaman duygusunu, ele aldıkları nesnenin içinde bulunduğu mekânla ilişkili olarak işlemişler, gelecekçiler de bu noktadan yola çıkarak ağır çekim filmlere ya da hareket halindeki bir nesnenin arkasında bıraktığı izleri de gösteren fotoğraflara benzer resimler üretmişlerdir.
Bir resmin tasarlanmasında çeşitli ilkeler uygulanabilir. Anlatılmak istenene göre simetrik olan ya da olmayan, derinlik duygusu güçlü ya da güçsüz olan, geometrik ya da doğal biçimlere ağırlık veren, ele aldığı nesneler arasında altın oran gibi ilişkiler kuran ya da kurmayan, gerilim yaratan ya da yaratmayan düzenlemeler yapılabilir.
Resim malzemesi:
Resimde çok çeşitli malzemeler kullanılabilir. Önce üstüne resim yapılacak yüzey belirlenir. Bu, kağıt, karton, mukavva, kontrplak, ahşap gibi görece katı bir yüzey olabilir. Dokunmuş bir kumaş ya da muşamba gibi daha yumuşak bir yüzey de seçilebilir. Duvarlar, cam yüzeyler (vitray) ya da seramik (vazolar) üstüne de resim yapılabilir. Bir yüzeye, üstünde görünebilecek biçimde boya uygulanır. Boyalar bitkilerden, metal ve minerallerden, bazen de hayvanlardan elde edilebildiği gibi, yapay olarak da üretilebilir. İlk boyalar yanmış dal ya da kemik artıklarından yapılmıştır. Çini mürekkebi de isten elde edilir. Boyalar katı olarak da, su ya da başka bir sıvı içinde eritilerek de kullanılır. Uzun süre yumurta akı ya da şansı (bak. tempera) katılarak üretilmiş sulu boyalar kullanılmıştır. Yağlı boya, ince öğütülmüş toprak boyalarla keten tohumu yağının (beziryağı) kolay sürülebilen bir macun kıvamına gelinceye kadar yoğrulmasıyla yapılan bir boya türüdür. Çeşitli sulu boyalar da boyar maddenin arap zamkı ve öd ile karıştırılmasıyla yapılır ve kullanılırken suyla yumuşatılır. Sulu boya, uygulandığı yüzeyi tümüyle örten yağlı boyaya karşılık altındaki yüzeyin dokusunu ya da daha önce sürülmüş boyayı gösteren bir boya türüdür, fırça izi bırakır. Guvaş ise suda eriyen, çabuk kuruyan ve sürüldüğü yeri fırça izi bırakmadan örten bir boyadır.
Günümüzde yapay malzemelerden üretilmiş boyalar da kullanılır. Bunların en önemlileri boya tozlarının akrilik reçinelerle karıştırılmasıyla yapılanlardır. Yağlı boyanın bazı özelliklerini taşıyan bu boyalar çabuk kurudukları, fırça izi bırakmadıktan, mat ve sudan etkilenmeyen bir yüzey oluşturduktan, esnek, dayanıklı ve kolay temizlenebilir oldukları için seçilir. Kuruduktan sonra ve zaman içinde renkleri koyulaşmaz. Bu boyaların yanı sıra, görece katı çubuklar biçiminde üretilmiş çeşitli mum boya, pastel, renkli tebeşir türleri vardır. Alkolde ya da suda eriyen boyaların kullanıldığı keçe uçlu kalemler de bunlara eklenebilir.
Boyaların resim yapılacak yüzeye uygulanma biçimleri de çeşitlidir. Hem yağlı, hem de sulu boyada kullanılan en yaygın yöntem boyanın fırçayla sürülmesidir. Bundan başka mala, ıspatula, sünger, merdane gibi araçlar kullanılır. Çeşitli püskürtme, akıtma, damlatma, fışkırtma, fırlatma yöntemleri de vardır. Kuru boyalar ise resim yüzeyinde iz bırakacak biçimde kağıda sürtülür. Tüy, kamış, çelik uç gibi sert bir araç, sulu bir boyaya batırılır, sonra bir yüzey üstünde dolaştırılırsa, boya görece ince bir çizgi biçiminde yüzeye aktarılmış olur. Boyaların yüzeye uygulanması sırasında cetvel, gönye gibi yardımcı araçlar da kullanılabilir. Bir kompresör aracılığıyla boya püskürtmeye yarayan pistoleler günümüzde iyice küçülerek kalem gibi kullanılır duruma gelmiştir.
Tarihsel gelişme:
Resim sanatının, etkileyici bir anlatım aracı olmasının yanı sıra bezemeci yönünün de bulunması, tarihin en eski zamanlarında bile en yaygın sanat dallarından biri olmasına yol açmıştı. Hem Doğu’da, hem de Batı’da çok eski çağlardan beri resim yapılageldi. Sanat tarihçileri de resmin zaman içindeki gelişmesini ülkelere, dönemlere ve akımlara göre ayırarak incelediler, tekniklerine ve sanatçılarına ilişkin bilgiler verdiler. Sanat tarihinde rastlanan ilk resim örnekleri duvar resimleridir (bak. duvar resmi). Üst Paleolitik Çağdan (y. 4010 bin yıl önce) kalma mağara resimlerinden başlayarak bu gelenek Eski Mısır’da ve Ege uygarlıklarında da kesintisiz sürmüştü; daha sonra Rönesans’ta Mısırın ilk devirleri(4 binyıl-M.Ö.16. yy)
Geç Minos ve Girit Kralı. Klasik mitolojide sertliği ve adalete saygısıyla ünlü Girit monarşisinin efsane kralı. Adından ötürü bu monarşiye Minoyen denmiştir. Mutluluk demek olan Minos adı, Firavun yada Ceasar gibi, belki de sadece hanedan ünvanıdır. Dante Alighieri’nin İlahi Komedya ( Divina Commedia )’sında cehennemde yargıçlık yapan şeytana verdiği ad. Dante Minos’a bu görevi veriyor.
Miken uygarlıklarında vazo resmi ortaya çıktı. Bu dönemde çoğunda denizle ilişkili ögelerin işlendiği vazo resimleri en yetkin düzeye Yunan uygarlığının kırmızı ve siyah figürlü vazolarında ulaştı (bak. kırmızı figür tekniği; siyah figür tekniği).
İÖ 500 dolaylarında vazo resminde Eksekias ve Amasis Ressamı gibi ustalar ortaya çıktı. Klasik dönemin sonlarına doğru İÖ y. 400’lerde vazo resminde bir gerileme başladı. Duvar resmi ise sürekli yeni tekniklerin denendiği yeni bir evreye girdi. Bu dönemde Apollodoros, Zeuxis, Apelles ve Parasios gibi ressamlar Yunan yapılarını bezeyen anıtsal duvar resimleri yaptılar.
Roma döneminde de Etrüsk geleneğinin bir devamı olarak özellikle mezarların resimlerle bezenmesi yaygındı. Sonraları Pompei’de olduğu gibi evlerin duvarları da boydan boya öyküsel sahnelerin ele alındığı duvar resimleriyle bezendi. Roma’da portre geleneği her ne kadar heykel sanatındaki ileri düzeye erişemediyse de, dönemin ünlü kişilerini betimleyen tek ya da grup portre resimleri yapıldı.
Erken Hristiyanlık döneminde resim sanatı ancak 2. yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başladı Bu döneme ait örneklerin çoğu gene duvar resmi türündeydi. Genellikle dinsel konuların işlendiği bu resimlerle katakomplardan kiliselere kadar birçok yapı bezendi. Duvar resminin yanı sıra ilk örneklerine Roma döneminde rastlanan kitap resmi de özellikle dinsel metinleri bezeme amacıyla kullanıldı ve sürekliliğini Rönesans’a değin sürdürdü. Bizans sanatında ortaya çıkan ikonlar Doğu Hristiyan sanatında kitap ve duvar resimleriyle birlikte bütün orta çağ boyunca varlığını korudu; özellikle Rusya’da 15-17. yüzyıllar arasında Novgorod, Moskova ve Stroganov okulları Moskova okulu; Novgorod okulu; Stroganov okulu) çevresinde gelişimini sürdürdü.
Avrupa’da Karanlık Çağlar sırasında sanatta genel bir gerileme izlendiyse de duvar resmi geleneği bütünüyle yok olmadı; ama ağırlık kitap resmine kaydı ve çok sayıda resimli İncil yapıldı. Karolenj sanatı da kitap resimleri açısından önemli bir dönemdi. Charlemagne’ın kurduğu saray okulunda çok sayıda yazma üretildi.
11.yüzyılın ikinci yansında romanesk dönemle birlikte sanatta da yeni bir atılım görüldü (bak. romanesk sanat). Romanesk yapıların duvarına resimler yapılıyor, birçok ülkede de dinsel konulu yazmalar resimlerle bezeniyordu.
12. yüzyılda Konstantinopolis’ten ( İstanbul) birçok yazma, ikon ve pano resmi Avrupa’ya taşındı; bu da süregelen Bizans sanatı etkisinin artmasına yol açtı. Gotik dönemde Bizans etkileri sürerken,
13. yüzyılın ortalarında kitap bezeme, vitray, pano resmi ve freskte yeni bir anlayış kendini göstermeye başladı. Giotto gibi İtalyan, Hubert ve Jan van Eyck, Hugo van der Goes ve Rogier van der Weyden gibi Flaman ressamlar anıtsal yapıtlanyla geç gotik dönemin temsilcileri oldular. Bu ressamların yapıtlarında henüz klasik öğeler yoksa da, Bizans geleneğine göre daha yumuşak ve gerçekçi bir üslup geliştirdikleri ve böylelikle Rönesans sanatına bir temel hazırladıkları görülür.

Rönesans resmi insanı merkez noktasına alıp onu hem gerçekçi, hem de ideal güzelliği içinde göstermeye çalıştı. Ama Rönesans’ı izleyen maniyerizm, klasik güzellik ideallerini bozdu, resimlere öznel bir gerilim, bir huzursuzluk duygusu katmaya yöneldi. Rosso Fiorentino, Jacopo da Pontormo gibi Floransalı sanatçılar bilinçli olarak Leonardo, Michelangelp ve Raffaello’nun uyumlu ve doğalcı tavırlarından uzaklaştılar. Bu dönemde Kuzey ülkelerinde henüz Rönesans geleneği sürmekteydi. Almanya’da Rönesans ilkelerini ilk uygulayan sanatçılardan biri Albrecht Dürer’di. Flandre’da bu üslubun en önemli temsilcisi Pieter Bruegel (Yaşlı) oldu. Gerek Flandre, gerekse Felemenk’te maniyerizm, İtalyan sanatının özelliklerini yansıttı.
17. yüzyılda gelişen barok sanat, maniyerizmin aşırılığına bir tepki olarak yüksek Rönesans ilkelerine geri dönüştü. Bu dönemde Carracci doğalcı üslubuyla, Caravaggio ise özellikle ton geçişlerinde uyguladığı yeniliklerle (bak. Çaravaggioculuk sanatçıları ile Camille Corot’nun yapıtlarında buldu. Manzara resmi de bu dönemde yetkin bir düzeye ulaştı.Batı’da modern sanat birçok uzman tarafından ) öne çıktılar. Barok sanat İspanya ve Portekiz’de de El Greco ve Francisco Pacheco’nun sanatında ifadesini buldu. Ribera, Caravaggioculuğu İspanya’da uygulayan ilk ressamdı. Flandre’da ise Rubens, İtalyan etkisinde bir barok sanatın temsilcisi oldu.
18. yüzyılın sonlarına doğru beliren yeniklasik üslup ise barok sonrası rokokonun aşın bezemeci yaklaşımına bir tepki olarak Klasik sanatın yalınlığını yeğledi (bak. klasikçilik), klasik temaları çizgisel bir yaklaşımla ele aldı. Yeniklasik akım yetkin düzeye Fransa’da çıktı; bu üsluba damgasını vuran sanatçı JacquesLouis David’di.
19. yüzyılda romantizm 18. yüzyılın materyalizmine karşı çıkarak duygusal bir bakış açısına yöneldi. Bu dönemde edebiyat yapıtlarından kaynaklanan resimler yapıldı; İngiltere’de William Blake ve OnRaffaellocular Fransa’da Eugene Delacroix bu akımın önde gelen temsilcileriydi. Gene aynı sıralarda gelişen gerçekçilik, nesne ya da olguları gerçek yaşamda olduğu gibi anlatmayı amaçlamıştı; akımın en önemli temsilcisi Fransız Gustave Courbet’ydi. Doğalcılık doğayı olduğu gibi betimleme eğilimiyle bir anlamda gerçekçiliğin uzantısı gibiydi. En güzel ifadesini Fransa’da Barbizon okuluizlenimcilikle başlatılır. 1870’lerin ortalarında Claude Monet ve arkadaşlarının geliştirdiği izlenimcilik, yüzyıllardır süregelen akademik tavra bir karşı çıkıştı. Anlık izlenimleri ışıltılı renklerle yansıtan bu akım 1880’lerde yeniizlenimciliğin divizyonizm tekniği ile yeni bir anlatım biçimine ulaştı. Paul Signac ve Georges Seurat’nın geliştirdiği bu akımda renkler, bilimsel özellikleri çerçevesinde kullanıldı.
20. yüzyılın başlarında Fransa’da foyistler , Almanya’da da Die Brücke ve Der .Blaue Reiter sanatçıları 4ışayurumculuk( Jf akımının en = önemli temsilcileri oldu. Dışavurumcu resimlerde görece kaba fırça vuruşlan, sanatçıların duygularını dile getirme aracı olarak kullanıldı. Kalın dış çizgiler, parlak renkler ve biçim bozmalar da bu akımın temel özellikleriydi. 20. yüzyıl akımlarının bir özelliği, ilkelerin genellikle tek tek sanatçıların atılımıyla belirlenmesi VJ; ardından, bir grubu sürüklemesiycli. Örneğin kübizm Picasso ve Braque’ın nesneleri parçalayıp sonradan bir araya getirme denemelerinin bir sonucuydu. Pürizm mimar Le Corbusier ve Amedeo Ozenfant’m, gelecekçilik Marinetti’nin, dadacılık Marcel Duchamp’ in, gerçeküstücülük de yazar Andre Breton’un çevresinde toplanan sanatçılar tarafından geliştirilmişti. 1910’ların ortalarında Rusya’da ortaya çıkan ışıncılık, yapımcılık ve süprematizm akımlarıyla, aynı yıllarda Mondrian’m geliştirdiği öğecilik 20. yüzyılın ilk salt soyut akımları oldu.
1.Dünya Savaşı yıllarında Fransa’nın işgali, resim merkezinin Paris’ten New York’a kaymasına yol açtı. Savaş dolayısıyla Avrupa’yı terk eden birçok öncü sanatçı ABD’ye yerleşti ve 1940’ların ortalarında New York’ta soyut Dışavurumculuk|dışavurumculuğun oluşmasına katkıda bulundu. 1960’larda ve 1970’lerde ABD’de gelişen renk alanı resmi, hareketli soyut, pop sanat, foto gerçekçilik pop sanat ve minimal sanat gibi akımlar, temelde soyut dışavurumculuktan etkilenmiş, onun ilke ve tekniklerinden yararlanarak kendi özgün anlatımlarını geliştirmişlerdi. 1970’lerde kavramsal sanat ortaya çıktı. ‘Sanat yapıtının somut bir ürün olmadığını, “kavramlar”dan kaynaklandığını savunan bu akım, gerek ABD’de, gerekse Avrupa’da birçok yandaş buldu ve farklı anlatım biçimleriyle etkisini 1980’ler boyunca sürdürdü. İlk belirtileri 1970’lerde görülen “yeni figürasyon” ise kavramsal ya da soyut yerine dışavurumcu öğelerin ağır bastığı figüratif bir eğilimdi. Eğilimlerin çok çeşitlendiği 1970’lerin ve 1980’lerin en göze çarpan niteliği, neredeyse her ressamın kendi başına bir akımın temsilcisi haline gelmesi oldu.

Türleri

İşlenen konuya göre:
Portre: İnsanı ve yüzünü gerçekçi anlayışla betimleyen resim ya da heykel çalışmalarıdır.
Janr: Resim sanatında günlük yaşamı, ev yaşamını ve festivalleri betimleyen yapıtları niteler.
Peyzaj: Bir açık alanın doğal ögelerin (ağaç, çiçek, su, taş vs.) kullanımına ağırlık verilerek estetik bir etki yaratacak biçimde düzenlenip bir mekân düzeni kurulması etkinliğidir.
İnterieur (enteriyör): Ev içi resimleri içeren çalışmalardır. Natürmort: Çiçek, meyve gibi doğal ve hareketsiz varlıkları betimleyen resim çalışmasıdır.
Afiş: Tanıtma ya da reklâm amacıyla hazırlanmış, yazılı ve resimli grafik sanatı ürünüdür.
Soyut resim: Yapıtın doğada rastlanan gerçek varlıkları betimlememesi anlayışı ile yapılan resim çalışmasıdır.

Kullanılan Malzemeye göre:

Tempera: Boyar maddenin tutkallı su, genellikle de yumurta akının karıştırılmasıyla elde edilen bir boya türü ve bu boya kullanılarak yapılmış resimdir.
Fresko: Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya pigmentleri kullanılarak yapılan duvar resimleridir.
Guaj: Boya pigmentlerinin suyla karıştırılıp macun haline getirilmesiyle üretilen resim boyasıdır.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!