Katkıda bulunanlar
İcatlar-Keşifler
FUTBOL |
BLOGLARIMIZ
09 Mart 2020
Konuşmadan Önce
07 Mart 2020
Ne güzel insanlar vardı eskiden...
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümid yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
ÖZDEMİR ASAF
05 Mart 2020
Çiçek gibi bir gün olsun ...
Eğer hala KIRILIYORSAN, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala KINIYORSAN, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
Eğer hala KARŞILIKSIZ SEVMİYOR ve SEVGİNDE AYRIM YAPIYORSAN, hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
VE EĞER HALA " ŞİKAYET " EDİYORSAN, HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR!
*Şems-i Tebrizi*
02 Mart 2020
Abdullah Yüce
Zor ve yoksul bir çocukluk yaşayan sanatçı, eğitimini ortaokulda yarıda bıraktı. Sanata 18 yaşında ilgi duyup beste çalışmalarına başladı. Dört yıl süren askerliğinin ardından ilk çalışmalarını Ali Rıza Beyle yaptı. 1946 yılında en bilinen şarkısı "Bu Ne Sevgi Ah, Bu Ne Izdırap" adlı bestesini yaptı. Aynı yıl sahneye çıktı. 1949'da ilk 45'lik plağı basıldı. 50 civarında Taş plağı çıktı.
Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Kemani Hacı Maksut, Kadri Şençalar, İsmail Şençalar, Edip Erten ve Ali Rıza Bey gibi ustalarla sanatını geliştirdi. Çeşitli sinema filmi ve dizilerde rol aldı. Kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
Taş plaklar
Bu Ne Sevgi Bu Ne Izdırap / Mahpushane Çeşmesi, Odeon Plak 270541(1945) [1]
Bir Sigara İç Oğlan - Türkü / Garip Garip Dolaştım - Şarkı, Odeon Plak 270564 (1945)
Semaverim Fıkırdar - Halk Şarkısı / Yürüyen Davara - Türkü, Odeon Plak 270570 (1945)
Gül Doldurdum Sepete - Şarkı / Leyla mı Sevdim Seveli - Şarkı, Odeon Plak 270607
Yaşamak Mümkün mü / Yanarım Ömrüme, Odeon Plak 270656
Akan Göz Yaşım - Bazı Gece Ay Dogar / Bu Senin Şarkın Olsun - Tren , Yolundan *Geçtim, Odeon Plak 270697
Hiç mi Gülmeyecek Benim Yüzüm / Gurbette Sevdiğim Bir Gonca İdi (1955)
Kader ki Gülmez Yüze / Her Sabah Yollarda Beklerim Seni (1959)
Hıçkırarak Ağlarım / Aman Gönül Canım Gönül (1959)
Aşıkım Ben Selma'ya / Şu Fani Dünya (1959)
Annem Annem Babam Yok mu / Boş Ver (1961)
Seherin Vaktinde / Söyle Bana Doktor (1961)
Ahlarla Geçti Ömrüm / Bence Bayram Ufukta Gün Bitincedir (1962)
Evvelce Hüdayi / Ne Olur Kimseye Bırakma Beni (1963)
45'lik plakları
Yollar Niçin Bitmiyor / Ne Kadar Dolmaz Çilem Var (1962)
Kalbime Girdin / Ah Diye Diye (1962)
Endamı Güzel / Gül Kokulu Saçların (1962)
Ne Yumurcak Şeysin Sen / Viran Dağlar, Viran Dağlar (1962)
Yüce Derdim Büyüktür / Yıllar Boyunca (1962)
Aşkınla Harap Oldum / Bana Ne (1963)
İnme Turnam İnme / Yeter Artık Bunca Çile (1964)
İntizar / Leylasını Arayan (1968)
Bu Ne Sevgi Ah / Hiç mi Gülmeyecek Benim de Yüzüm (1970)
İntizar'ın Devamı / Ne Olurdu Kalsaydım Dizlerinde Bir Akşam (1970)
Izdırabım Bitmiyor - Yaşamak Mümkün mü / Uzayıp Giden O Tren Yolları - Gurbette Sevdiğim (1971)
Yine Sen Bize Arkadaş Oldun / Beni Hatırla (1973)
Longplay'leri
Abdullah Yüce
Türküola LP
01 Yine Bugün Dertli Gönlüm
02 Yaşamak Mümkün Mü
03 Hiç Mi Gülmeyecek
04 Bu Ne Sevgi Ah
05 Söyle Bana Doktor
06 Senden Ayrı Günlerim
07 Yollar Niçin Bitmiyor
08 Kader Ki Gülmez Yüze
09 İntizar
10 Öldügümde
11 Bir Sigara İç Oglan
12 Gazel
Erenler Meclisinde
Çağdaş LP
01. Peşrev
02. Erenler meclisinde
03. Bilemem
04. Tren yolları
05. Ey peri
06. Bir selam vermeden
07. Rast metal
08. Kabe
09. Öldüğümde mezarıma
10. Beni hatırla
11. Ta ezelden
12. Sigarası yaldızlı
Hatıralar
Harika Müzik CD
01. Sunuş Konuşması (Kendi Sesinden)
02. Hiç mi Gülmeyecek Benim de Yüzüm
03. Evvelce Hüda'yi
04. Ne Olur Bırakma
05. Söyle Bana Doktor
06. Seher Vaktinde
07. Yollar Niçin Bitmiyor
08. Ah Annem Annem
09. Bu Ne Sevgi Ah Bu Ne ızdırap
10. Senden Ayrı Günlerim
11. Izdırabım Bitmiyor
12. Yaşamak Mümkün mü
13. Uzayıp Giden O Tren Yolları
14. Semaverim Fıkırdar
Filmografisi
Süper Baba - 1993
Üç Arkadaş
Karasevda
Hicran Yarası
Meyhanecinin Kızı - 1958
Ne Sihirdir Ne Keramet - 1951
Bir Sevgi Hikayesi
Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyleyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm.
Bir an da kasıldım ağzımı açamıyo...rdum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.
Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıçakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek bir şey söyleyemeyecektim. Ben Jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.
Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona verecektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. Onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güçlü hissediyordum ve doğru karardı.
Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umurumda değildi ve başımı çevirip uyumaya devam ettim. .
Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç bir şey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsaade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Bir şey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi geçmesi acısından, kabul ettim.
Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok saçma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.
Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasta bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuhaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapattı ve kulağıma' Oğlumuza boşanmamızdan bahsetme' diye fısıldadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. Kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim.
2. Gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. Eşim başını Göğsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zaman ki kadar Genç olmadığını fark ettim. Yüzünde hafif çizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişti, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.
4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın.
5. Gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. Bundan Jane bahsetmedim. Günler geçtikçe onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antrenman dan dolayıdır bu.
Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederek her gün kıyafetlerin biraz daha bol geldiğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini fark ettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. Farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımızın bir parçası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgeçmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi.
Artık Huzursuzlaşmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kucağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağımı söyledim.
Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağı koşup ilk Çiçekçiye gidip Eşime bir Buket çiçek aldım, üzerinde ki Karta da'''seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağım'''' .
Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiçeklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu fark etmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negatif tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti.
İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . Bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar.
İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol.
Mutlu bir beraberlik yaşa.
01 Mart 2020
27 Şubat 2020
Bir Anneden Öğütler
25 Şubat 2020
İZMİR DE BİR ÖĞRETMEN
19 Şubat 2020
Münir Nurettin Selçuk
Anne tarafından Germiyanoğulları Beyliği'ni kuran âileye mensuptur. Münir Nurettin Selçuk, 1928 senesinde Enise Selçuk ile evlenmiş ve eşinin vefatına kadar (1966) evli kalmıştır. Bu evliliğinden kızı Meral Selçuk; Şehime Erton'la olan ilişkisinden ise Timur Selçuk ve Selim Selçuk dünyaya gelmiştir. Roksan Selçuk, Mercan Selçuk ve Hazal Selçuk'un ise dedesidir
Sanat eğitimi
On beş yaşında Dâr-ül Feyz-î Musikî Cemiyeti'ne öğrenci olarak girdi. 1907'de Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi'ni bitirip Kadıköy Sultanîsi'ne yazıldı. Aynı yıl Darülelhan'a da girdi, Zekaizade Ahmed Efendi'den dört yıl ders aldı.
Beste çalışmalarına asıl 1940-1941 yıllarından sonra başlayan Münir Nurettin, İstanbul’a döndükten sonra otuz yılı aşkın bir süreyle İstanbul Belediye Konservatuvarı icrâ heyetinde görev yaptı. Birçok genç kuşak sanatçısının yetişmesine katkıda bulunan Selçuk’un özel olarak ders verdiği kişiler arasında Türk müziği ses sanatçısı olan Alâeddin Yavaşça da vardır.
Yeşilçam'a da giren Selçuk, Muhsin Ertuğrul'un ilk müzikal film denemesi olan "Allah'ın Cenneti" filminde rol aldı.
Ölümü
Münir Nurettin Selçuk, 27 Nisan 1981'de evinde vefât etti. İstanbul Âşiyan Mezarlığı'na defnedildi.
Bazı Eserleri
Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın
Kalamış
Aziz İstanbul (Güfte: Yahya Kemal Beyatlı)
Söyle Sevgili
Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semen-say Gönül
Safa-yı Metle Parıldasın Camımız
Hülyama Doğan Son Güneşim
Son Hevesimde
Varalım Kuy-ı Dilaraya Gönül Hu Diyerek
Bir Söz Dedi Canan ki Keramet Var İçinde
Rindlerin Akşamı (Dönülmez Akşamın Ufkundayız) (Güfte: Yahya Kemal Beyatlı)
Ne Doğan Güne Hükmüm Geçer Ne Halden Anlayan Bulunur
Endülüs’te Raks
Sessiz Gemi
Rindlerin Ölümü
Sen Şarkı Söylediğin Zaman
Dumanlı Başları Göklere Ermiş
Yedi Renk Üstüne Hareli Dağlar
17 Şubat 2020
''Bildiklerini unut" diyor DOST
''Bildiklerini unut" diyor, DOST...
''Bildiklerini unut" diyor DOST.
Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne, bilgilerini silmekle başla.
" Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et.
Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın. Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar. Kainatın matemetiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer" diyor DOST...
"Hiçbir konuda emin olma . Kendini ayrıcalıklı sayma ... "
Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme.
Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir.
Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol.
En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma.
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima.
Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma.
Tevazudan şaşma. Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. " diyor DOST...
Şems-i Tebrizi |
14 Şubat 2020
Hayırlı cumalar , iyi hafta sonları olsun...
bir lokma bile tatmadan yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle,
...
Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
vicdan hürriyetiyle,
hürsün!
Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle,
hürsün!
En yakın insanınmış gibi seversin memleketini,
günün birinde, meselâ, Amerika'ya ciro ederler onu
seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle,
hürsün!
Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in,
günün birinde, diyelim ki, Kore'ye gönderilebilirsin,
büyük hürriyetinle bir çukuru doldurabilirsin,
meçhul asker olmak hürriyetiyle,
hürsün!
Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil
insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hattâ asılmak hürriyetiyle,
hürsün!
Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında,
hürriyeti seçmene lüzum yok
hürsün.
Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.
(1951)
Nazım Hikmet Ran
08 Şubat 2020
MUTLU -HUZURLU-KEYİFLİ HAFTALAR OLSUN :)
YAŞAMIN YANKISI
Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden çocuk ayağı takılıp düşüyor ve canı yanıp 'AHHHHH' diye bağırıyor. İleride bir dağın tepesinden 'AHHHHH' diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. Merak ediyor ve - ''Sen kimsin?'' diye bağırıyor. Aldığı cevap 'Sen kimsin?' oluyor. Aldığı cevaba kızıp - ''Sen bir korkaksın!'' diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses 'Sen bir korkaksın!' diye cevap veriyor. Çocuk babasına dönüp - ''Baba ne oluyor böyle?'' diye soruyor. - ''Oğlum'' der babası, ''Dinle ve öğren!'' ve dağa dönüp ''Sana hayranım!'' diye bağırıyor. Gelen cevap ''Sana hayranım!'' oluyor. Baba tekrar bağırıyor, ''Sen muhteşemsin!'' Gelen cevap; ''Sen muhteşemsin!'. Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor. Babası açıklamasını yapıyor: - ''İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.'' Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.
03 Şubat 2020
Ömrün...
01 Şubat 2020
Afife Jale
Yaşamı
Erken yaşamı ve ilk yılları
1902 yılında İstanbul'un Kadıköy semtinde dünyaya geldi. Babası Hidayet Bey, annesi Methiye Hanım, kardeşleri Behiye Hanım ve Salâh Bey'dir. İstanbul Kız Sanayi Mektebi'nde eğitim görmüş, Darülbedayi'nin 10 Kasım 1918'de tiyatro kursları için açtığı sınavı kazandı. Müslüman kadınların sahneye çıkmasının halen geleneksel olarak yasaktı ancak Darülbedayi, Müslüman kadınların sadece kadınlara özel gösterilerde oynayacakları gerekçesiyle Müslüman kadınları bünyesine almıştı. Afife Hanım, kabul edilen beş Müslüman kadından biri idi. Diğer hanımlardan üçü kursu bıraktı; Refika Hanım suflör olarak Darülbedayi kadrosunda yer aldı. Afife Hanım ise mülazim artistlik (stajyer oyuncu) kadrosuna girdi. 1920 yılına kadar oyunların provalarına katıldı, fakat sahneye çıkamadı.
1919 yılının 13 Nisan gecesi Kadıköy'deki Apollon Sineması'nda ilk gösterimi yapılacak olan, Hüseyin Suat'ın Yamalar adlı oyununda, Emel rolünü oynayan Eliza Binemeciyan'ın Paris'e gidişi üzerine onun yerine “Jale„ takma adı ile sahneye çıktı. Böylece sahneye çıkan ilk Türk kadını olarak tarihe geçti. O günden sonra “Afife Jale” olarak anılan Afife Hanım, ertesi hafta Tatlı Sır oyunu ile sahneye çıktı ve o gece polis tarafından tutuklanmak istendi. Kınar Hanım'ın yardımıyla kaçtı. Üçüncü piyesi olan Odalık oynanırken tiyatro polis tarafından basıldı ve tutuklanmamak için kaçmak zorunda kaldı. Babası Hidayet Bey, tiyatro oyuncusu olmasına karşı idi. Afife Hanım, ayrılmak zorunda kaldı. Dahiliye nezaretinin Müslüman kadınların kesinlikle sahneye çıkamayacaklarına dair bildirisi Darülbedayi Yönetim Kurulu’na ulaştırılınca işten çıkarıldı.
Özel hayatı
1928 yılında gittiği bir Hafız Burhan konserinde ona tamburuyla eşlik eden Selahattin Pınar ile tanıştı ve 1929 yılında evlendi. Selahattin Pınar, Nereden Sevdim O Zalim Kadını, Anladım Sevmeyeceksin Beni Sen Nazlı Çiçek gibi birçok şarkıyı onun için bestelediği düşünülür. Ancak Afife Hanım'ın morfin bağımlılığı evliliklerini olumsuz etkilediği için 1935 yılında boşandılar.
Ölümü
Uyuşturucu bağımlılığından kurtulamayan Afife Jale, son yıllarını Darülbedayi' deki dostlarının yardımıyla yatırıldığı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi' nde geçirdi. Hastanenin morfimanlar koğuşuna 24 Temmuz 1941'de vefat etti. Mezarı Kazlıçeşme Kabristanındadır.
Anısını yaşatan projeler
1997 yılından beri sanatçının anısında Yapı Kredi tarafından Afife Tiyatro Ödülleri düzenlenmektedir. Hayatı Şahin Kaygun'un yönettiği 1987 yapımı Afife Jale ve Ceyda Aslı Kılıçkıran'ın yönettği 2008 yapımı Kilit filmine konu olmuştur. Selahattin Pınar ile ilişkisi Can Dündar tarafından çekilen 2003 yapımı Yüzyılın Aşkları: Afife ve Selahattin adlı belgesele konu oldu.
Bestesi Turgay Erdener'e, koreografisi Beyhan Murphy'e ait Afife Jale Bale Süiti (1998) ve Selva Erdener'in Afife adlı müzik albümü sanatçının anısını yaşatan eserlerdendir.
Afife Jale'yi bir kez daha onurlandırmak adına 2016 yılında 20. Afife Tiyatro Ödülleri töreninde o güne kadar Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü ve Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu ödüllerini almış yirmi oyuncunun Afife Jale olarak poz verdiği fotoğraflardan oluşan Afife Jale'ye Saygı adlı fotoğraf sergisi sergilenmiştir.
Bu adamın adı Farid Farjad
Bu adamın adı Farid Farjad. Iranlı. Dunyaca ünlü bir keman virtüözü. 1979'da İran'da Humeyni yönetimi ele geçirince müziği haram saydı. Farid Farjad ABD'ye gitmek zorunda kaldı. Müzik yaptığı için günahkar sayıldı ve İran'a girişi yasaklandı.