Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

Loading...
LÜTFEN KULAK VERİN "COVİD" TEHLİKELİDİR

















SON YAZILAR :
Loading...


Tarihi ve Turistik Yerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarihi ve Turistik Yerler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

03 Aralık 2021

Türkiye'deki Saat Kuleleri 7

İZMİR

MD EZK 001

Konak meydanını süsleyen ve İzmir’in simgesi olan Saat Kulesi gerçekten zarif bir sanat eseridir. 81 metrekare taban üzerine sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçimde mermer bir platform üzerine yapılan Saat Kulesi, 25 metre yüksekliğinde ve dört katlıdır. Sekizgen platformun dar kenarlarında, dörder küçük sütun üzerine oturan sebiller yer alır. At nalı kemerli, baldaken biçimli sebillerin üçer çeşmesi ve kurnası ile ortasında fıskiyeleri vardır. Fıskiyelerden bugün iki tanesi yok olmuştur. Baldekenlerin üzerini alemli kubbeler örter. Sebiller arasındaki geniş dört cephede, at nalı kemerli, demir şebekeli birer açıklık bulunur. Bu açıklıklardan deniz tarafındaki olanı kapıdır.Cephelerin ve sebillerin üzerini çepeçevre fistolu saçak dolaşır. Kulenin platformu beyaz mermerden, diğer bölümleri ise kesme taştan yapılmıştır.
MD EZK 002

Sekizgen kaide üzerinde sütunlu bir galeri ve onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma gövde yükselir. Zarif başlıklı, küçük kaideli sütunlar birbirine üç dilimli kemerlerle bağlanır. Galeri ve çeşmelerde kullanılan pembe ve yeşil sütunların başlıklarında ve köşelerinde bitkisel süslemeler yer alır.
Gövdenin dört bir tarafında, orta yerinde açılmış at nalı kemerli küçük nişli balkon görüntüsü veren unsurlar görülür. Bunun üzerinde, Doğu ve Batı yönlerinde birer Osmanlı arması, Kuzey ve Güney yönlerinde ise Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak yapılmıştır.
Gövde üzeri, içleri beş kollu yıldızlarla doldurulmuş baklava dilimli kabartmalarla bezenmiştir. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve dış yüzüne dört adet 75 cm. çapında saat konulmuştur. Saatin dönemin Alman İmparatoru Kayzer II. Vilhelim tarafından Osmanlı-Alman yakınlığı nedeniyle hediye edildiğine dair bir takım kayıtlar varsa da, bu bilgiyi orijinal kaynaklarda doğrulatamadık. Saatin ana mekanik bölümü özel yapılmış demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuş, yirmi iki dişli çarktan oluşmuştur. Saatin bazı parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.
On iki küçük sütun üzerine oturan dördüncü kat, gövdeden daha dardır ve üzerini hilalli alemi olan metal kubbe örter ve bu bölümde, saatin şimdi çalışmayan çanı bulunmaktadır.
Sarı Kışla, Hükümet Konağı, Hapishane, Hastane ve en son eklenen Saat Kulesi ile Osmanlı Devleti’nin İzmir’de modernleşme çizgisindeki kamusal meydanı tamamlanmış oluyor ve bu mekan toplumsal alanda çok sık kullanılan bir yer oluyor, hatta kentin kalbi haline geliyordu. Doğaldır ki, anıtsal bir eser olan kule saymış olduğumuz kamu binaları arasında seçkin bir yere oturuyor ve insanların gündelik yaşamlarında kullandıkları bir enstrüman oluyordu.

Saat kulesi Osmanlı Tarihi’nde “istibdat”ın sembolü olan II. Abdülhamit adına yapılmıştı. 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânı sonrasındaki özgürlük kutlamaları da Konak meydanında ve Saat Kulesi civarında gerçekleşmekteydi. Bazı kaynaklarda, dipnot gösterilmeksizin, bu özgürlük kutlamaları sırasında bazı kişiler, Abdülhamit’e ait bir eser olduğu gerekçesiyle Saat Kulesi’ne saldırarak yıkmaya çalışmışlarsa da, araya girenler sayesinde bu yıkım hareketinin önüne geçildiği anlatılmaktadır. Ancak bu olaya dönemin kaynaklarında rastlayamadık.
MD EZK 003

1 Eylül 1901’de tamamlanarak faaliyete geçen Saat Kulesi, İzmir’in güzel çirkin, acı tatlı, sevinçli üzgün yirminci yüzyılda yaşadığı her güne tanık olmuştur. Ne var ki bu anıt, 1 Şubat 1974 tarihinde İzmir’de yaşanan 5.2 şiddetindeki depremden zarar görmüş ve kulenin saat kadranları üzerindeki son kat yıkılmış, inşa edilirken kesme taşlar arasına demir ve bakır lehimlenerek yapılan ana gövde depremlere dayanmıştır. Yıkılan kısım yaklaşık iki yıllık süre içinde onarılarak eski haline getirilmiştir.

KARS

MD EZK 008

KARABÜK-SAFRANBOLU

MD EZK 006

Karabük Safranbolu ilçesinde şehre hakim bir yerde ve her taraftan görülebilecek yerde bulunan Saat Kulesi’ni Sultan III.Selim döneminde Sadrazamlık yapan, Safranbolulu Sadrazam İzzet Mehmet Paşa 1797 yılında yaptırmıştır. Sadrazam İzzet Mehmet Paşa’nın h.1212 (1796) tarihli vakfiyesinde de “Zeferanbolu kasabasında” bir saat kulesi yaptırdığı, yeni bir saat satın alındığı, saatlerin ayar ve bakımları ile ilgili saatçilikten anlayan birinin görevlendirilmesi yazılıdır.

Saat Kulesi, dikdörtgen prizma şeklinde olup, kesme taştan yapılmış, 8-10 m. yüksekliğindedir. Saat Kulesi’nin şehre bakan yüzünde yuvarlak kadranlı bir saat bulunmaktadır. Kulenin her cephesinde dikdörtgen ikişer pencere vardır. Ayrıca kule içerisindeki merdivenin aydınlatılması için de yer yer mazgal delikleri açılmıştır.

Güneş Saati (Safranbolu)

Karabük Safranbolu ilçesinde, çarşı içerisinde bulunan Köprülü Camisi’nin avlusunda Güneş Saati bulunmaktadır.

Yatay güneş saatleri grubundan olan bu güneş saati XIX.yüzyılın ortalarında yapılmıştır. Dört mermer ayağın taşıdığı, düz mermer bir zemin üzerine yapılan bu saat günün saatini metal plaka üzerine düşen gölgelere göre hesaplamaktadır.

KARAMAN

MD EZK 009

KASTAMONU

MD EZL 005

Kastamonu Hükümet Konağı’nın arkasındaki, şehrin doğusunda bulunan yamaç üzerindeki Saat Kulesi’ni Kastamonu Valilerinden Abdurrahman Nureddin Paşa 1884-1885 yıllarında yaptırmış ve saatini de Avrupa’dan getirtmiştir.

MD EZL 006Saat Kulesi kare bir kaide üzerinde 12 m. yüksekliğindedir. Açık sarı ve açık yeşil renkte kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak kemerli bir kapı ile içerisine girilen kule, içten iki katlıdır. Dört yöne de yuvarlak ve geniş pencereler açılmıştır. Katlar arası dışarıya taşkın silmelerle belirlenmiştir.

Kulenin ikinci katında bulunan saatin malzemeleri ve onun üzerinde de çanı bulunmaktadır. Kulenin üzeri piramidal bir külahla örtülmüştür.

 

KAYSERİ

MD EZL 001

Şehrin merkezindeki Cumhuriyet meydanında bulunan Kayseri Saat Kulesi, 1906 yılında mutasarrıf (kaymakam) Haydar bey zamanında vilayet kaynakları kullanılarak Tavlusunlu Salih usta tarafından yapılmıştır.

MD EZL 003

Kayseri Saat Kulesi’nin yapımına Ahmet Remzi Akyürek şöyle tarih düşmüştür:

Gerekti Kayseri şehrinde bir ziba çalar sa’at

Münebbih olmağa evkat-ı halkı ruz-u şeb hala

Cenab-ı Mir Haydar bende-i Şah-ı keremperver

Muvaffak oldu olsun kadr-ı cahı an-be-an bala

Mücevher sa’ate benzetti Remzi yazdı tarihin

Yapıldı mevki’inde kasr u sa’at-hane pek a’la (1324)

Anadolu’daki diğer örnekleri gibi, Kayseri Saat Kulesi’nin bitişiğinde dikdörtgen biçiminde muvakkithane (muvakkitin bulunduğu yer) vardır. Muvakkithaneye Kuzey yönündeki yuvarlak kemerli bir kapıdan girilir. Girişin iki yanında sivri kemerli uzun dikdörtgen pencereler vardır. Doğu ve Batı cephelerinde de yuvarlak kemerli birer dikdörtgen pencere yer almaktadır. Muvakkithanenin çatısı dört adet üçgen prizmanın kesişmesiyle kapatılmıştır. Prizmaların üçgen tabanları her cephede alınlık konumundadır. Doğu ve Batı’daki üçgen alınlıklarda yuvarlak pencereler açılmıştır.

Muvakkithane sonraları askeri alım ve belediye turizm, ilan, zabıta bürosu olarak kullanılmıştır. Son olarak belediyenin meslek kurslarının tanıtım merkezine dönüştürülmüştür.

MD EZL 002

Kare planlı saat kulesi yaklaşık 15 metre yüksekliğindedir. Kuleye Batı cephesinde bulunan kapıdan girilmekte ve helezonik merdivenle çıkılmaktadır. Merdivenler yanlardan dışarıya açılmış deliklerle aydınlatılmaktadır. Saat sarkacı merdiven boşluğunda hareket etmektedir. Kule üç bölümlüdür. Üst bölümün her cephesinde saatlerin olduğu dairesel açıklıklar vardır. Kulenin üzerinde çanın bulunduğu çinkodan yapılmış külah yer almaktadır. Çan artık kullanılmamaktadır.  Külahın üzerinde ise yönleri ve rüzgârı gösteren ok düzeneği bulunmaktadır.

Son dönemlerde, 1946 yılına kadar Kayseri Saat Kulesi’nin bakımını Ali efendi yapmaktaydı. Daha sonra,  belediye bakım ve onarım işi ile saatçi Şaban Coşkunsu’yu görevlendirmiştir. Geçmişte,  Hacı Mehmet Saraçoğlu da saatin bakım ve onarımını yapmıştır. Günümüzde saatin bakım ve onarımını Kayseri Saatçiler ve Anahtarcılar Odası üstlenmiştir.

Düzgün kesme taş ve bordürler kullanılarak yapılan saat kulesi Kayseri’nin önemli bir simgesi olmuştur.

KIRKLARELİ

MD EZL 008

KOCAELİ

MD EZL 009 MD EZL 010

İzmit, Kemalpaşa Mahallesi’nde Av Köşkü ile Atatürk Heykeli arasında, tepe üzerinde yer alan Saat Kulesi'ni, İzmit Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. Yıldönümü nedeniyle yaptırmıştır. Saat Kulesi’nin mimarı, Mimar Vedat Bey’dir.

Saat Kulesi’nin üç tarafında bulunan sebillerin alınlığında ve kapısı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde “1318 Belediye etti inşa bu kule ile çeşme-i Seyit Kamari’ye” yazılıdır. Orta kattaki yuvarlak kartuş içerisinde de Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Kulenin giriş kapısı yanındaki Türkçe bir kitabeden de SEKA tarafından 1970’te onarıldığı yazılıdır.

Saat Kulesi, köşelerinde ikişer sütun ve kenarlarında yuvarlak kemerli sebiller bulunan kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Sebiller basık yuvarlak niş şeklinde olup, silmelerle çevrelenmiştir. Ayrıca sebillerin profilli birer teknesi bulunmaktadır. Buradaki sebilli kaide üzerinde yükselen kulenin köşeleri pahlanmış kare prizma şeklindedir. Kaide ile gövde arasına bir balkon yapılmıştır. Bundan sonra gövde enine üç silme ile dört kata bölünmüş, üzeri de piramidal bir külah ile örtülmüştür. Geniş saçakları olan bu külahın altında dört yöne yönelik birer saat kadranı yerleştirilmiştir. Neo-Klasik üslupta yapılan Saat Kulesi’nin her köşesinde silmeli, ince uzun birer pencere bulunmaktadır.

KÜTAHYA

MD EZM 001

Kütahya Saat Kulesi’ni XIXyüzyılın sonlarında Kütahya Valisi Fuat Paşa yaptırmıştır Analcı Mescit’in karşısında, 30 Ağustos Ortaokulu’nun arkasında bulunan bu saat kulesi 1975’ten önce yıktırılmış ve yerine Belediye Çarşısı yaptırılmıştır

MD EZM 002

Saat Kulesi, kare planlı, kesme taştan, iki katlı olup üzeri külah ile kapatılmıştı Kulenin köşelerine sütunçeler yerleştirilmişti Üst katın her cephesinde yuvarlak kadranlı birer saat yer alıyordu Her iki katın birer cephesine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmişti.

26 Kasım 2021

Tarihî Asansör

Tarihî Asansör, İzmir'de bulunan tarihsel bir yapıdır.

Biri diğerinden 58 m yüksekte olan Mithatpaşa Caddesi ile, Şehit Nihatbey Caddesi'nin arasında işleyen iki asansörü barındıran asansör kulesidir. 1907 yılında Musevi iş adamı "Nesim Levi (Bayraklıoğlu)" tarafından yaptırılan asansör, birinden diğerine 155 basamakla ulaşılan iki semt arasında hızlı ve kolay ulaşım sağlama amacıyla yaptırılmıştır. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından eğlence, kültür ve dinlenme mekanı olarak kullanılır; kentin önemli bir turistik durağıdır.

Tarihi

İzmir’in Karataş bölgesi tarih boyunca taş ocağı olarak kullanıldığından, sahil şeridi (bugünkü Mithatpaşa Caddesi) ile yukarıdaki Halil Rıfat Paşa semti uçurumlarla birbirinden ayrılmıştı. İki semt arasına Türklerin “Karataş Merdivenleri”, yukarıdaki semte yerleşen Yahudilerin “Devidasların Merdiveni” adını verdikleri merdivenler yapıldı. Merdivenlerin üst kısmındaki Devidas ailesinin evi, aşağıdaki en büyük evde ise Nesim Levi (Bayraklıoğlu) adlı tüccarın evi bulunuyordu. Baba Devidas’ın bir gün merdivenlerde düşüp ayağını kırmasından sonra dostu Nesim Levi’nin Avrupa şehirlerinde gördüklerine benzer bir asansör yapma fikrini geliştirdiği anlatılır. Asansör kulesi Marsilya’dan getirtilen tuğlalar ile yapıldı. İnşaatı 1907’de tamamlandı. 1942 yılında satılıncaya kadar geliri Karataş Musevi Hastanesi'nin giderlerini karşılamakta kullanılıyordu.

Asansör giriş kapısının üzerinde, İbranice yazının yanı sıra Fransızca "Ascenseur Construit Par Mon. Nissim Levy 1907'" yazılı kitabe bulunmaktadır. Asansör kulesi, taş yapı temeli üzerine tuğla örülü olup asansörün taş yapı bölümünün ardından balkona kadar iki kademede ufalarak devam eden tuğla döşemeleri, Marsilya'dan getirilmiştir. Asansörün varış noktasında, demir konsollar ile taşınan ve dökme demir korkulukları çeşitli motiflerle süslenmiş ahşap bir balkon bulunur.

Uzun yıllar Jozef Palambo tarafından işletildi. 1942 yılında el değiştiren asansör, işleticilerin iş bırakması, ölmesi gibi nedenlerle bir süre kapalı kaldıktan sonra 1983’te İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne aynı amaçla kullanılmak şartıyla bağışlandı. 1985 senesinde Burhan Özfatura'nın belediye başkanlığı döneminde restore edildi . 1985’teki restorasyondan önce kuledeki asansörlerden biri buharla, diğeri elektrikle çalışırdı. 1985’te, asansörlerin her ikisi de elektrikle çalışacak şekilde düzenlenmiştir. Yüksel Çakmur döneminde Dario Moreno Sokağı'ndaki sokakla sınırlı restorasyon birlikte bir tadilat daha geçirmiş ve 20 Haziran 1993'te hizmete açılmıştır.

Yapının sahipleri sırasıyla Nesim Levi Bayraklıoğlu (yapının banisi), Şerif Remzi Reyent (1942'te satın aldı), Ayla Ökmen ve İzmir Büyükşehir Belediyesi (1983'ten beri) olmuştur.

Günümüzde asansör çalışır durumda olup üst katı ise kafeterya ve küçük bir seyir balkonu ile hizmet vermektedir. Asansöre, halk arasında “Asansör Çıkmaz Sokağı” olarak bilinen, resmi adı “Dario Moreno” olan sokaktan ulaşılmaktadır. Kule, taş olan iki bölümden sonra tuğla olarak yükselir. Yapının Şehit Nihatbey Caddesi’ne ulaştığı yerde demir konsollar üzerinde taşınan ahşap bir balkon bulunur. Bu balkondan İzmir şehri kuşbakışı izlenebilmektedir.


 


12 Kasım 2021

Amintas Kaya Mezarı

Amintas Kaya Mezarı, Fethiye’nin ardını yasladığı dağın yüksek kesiminde ev tipi ve tapınak tipli diğer kaya mezarları ile birlikte Likya Uygarlığına ait en önemli anıtlardan biri olup kentin simgesi haline gelmiştir. Günümüzde yüze yakın merdivenle çıkılan kaya mezarı, kare plinthoslu (sütunların oturduğu süslemesiz taş blok) bir kaide üzerinde yükselmektedir.


Attik-Ion tipli kaideye sahip olan kaya mezarı, Ion düzenli ve in Antis (dışa çıkıntılı ante duvarlarının arasında bulunan iki sütunlu tapınak tipi) planlı olup MÖ. 4. yüzyıla tarihlenmektedir.

Mezar, doğu ante duvarının orta bölümündeki “Hermapias oğlu Amyntas” yazısından dolayı “Amintas Kaya Mezarı” olarak anılmaktadır. Üçgen alınlıklı tapınak tipli mezarın cephesi, deforme olmuş kartal figürlü akroterle sonlandırılmıştır. Bunun yanında üçgen alınlığın köşelerinde de yine deforme olmuş akroterler görülmektedir. Kaya mezarının dört kanatlı kapısı, tapınakların süslü ve anıtsal kapılarını anımsatır. Mezar içinde üç kline (mezar içerisinde üzerine ölülerin yatırıldığı genellikle taştan yapılmış sedir) yer almaktadır. Amintas Kaya Mezarı ile hemen doğusundaki dik yamaçta yer alan ev tipi ve tapınak tipli diğer mezarlar, Likya Bölgesi’nin ahşap işçiliği hakkında bilgi veren en iyi örneklerdir.

 

17 Ekim 2021

Anadolu'da Gürcü Eserleri


Çoruh Vadisi'nde Ortaçağ'dan kalma mimarlık harikası Gürcü manastırları, kaderine terk edilmiş bir halde beklerken bile ihtişamını koruyor.

Türkiye-Gürcistan sınırı yakınlarında, Kaçkar Dağları'nın eteklerinde, Çoruh Vadisi'nde, Gürcülerden kalma muhteşem manastırlara rastlarsınız.

Öşk Manastırı 

Ortaçağ döneminde yapılan bu manastırlar Tao-Klarjeti prensliğine aitti. Bu prenslik12-13. yüzyıllarda, Bagratunilerin yönetimi altındaki Gürcistan krallığı içinde yer alıyordu.

14. yüzyılda Moğol saldırıları yüzünden krallık parçalandı; 16. yüzyıl ortalarından itibaren Tao-Klarjeti prensliği Osmanlı egemenliğine geçti.



Erzurum'daki Öşk Manastırı, Gürcü Ortodoks yapıların en görkemlilerinden biri. 963-73 yılları arasında inşa edilen manastırın çatısı bugün büyük ölçüde yıkılmış. Girişte yarı kabartma şeklindeki bir kartal ve koyun avlayan okçu gibi rölyefler hala görülebiliyor.


İşhan Kilisesi 

Fakat birçok dekoru zaman içinde çalınmış. Türkiye ile Gürcistan arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle restorasyon çalışmaları yapılamıyordu.

Arpacık köyü yakınlarındaki İşhan Kilisesi'nde ise rastgele bir restorasyona girişilmiş.


Dört Kilise

Yusufeli'deki Dörtkilise ise büyük bir manastırın parçası. Öşk ve İşhan'daki kubbe yerine buradaki dik çatı otla kaplı.

Bagratuni rahiplerinin kurduğu bazilikanın kemer şeklindeki yüksek tavanlı orta avlusu eski ihtişamını sürdürüyor.


Ortodoks Hristiyan azizlerin freskleri solmuş, duvarlar grafitiyle kaplanmış. Kilisenin son zamanlarda ahır olarak kullanıldığı söyleniyor.



Şimdiki bakımsız hallerine rağmen bu eserler Ortaçağ'daki ustalık düzeyini gözler önüne seriyor. Ancak korunmalarına dair somut bir plan olmaması bu mimari şaheserlerin geleceğini belirsiz kılıyor


16 Ekim 2021

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı (Osmanlı Türkçesi: طوپقپو سرايى), İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.



Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikâmetgâhı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m²'lik bir alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m²'dir.

Topkapı Sarayı, saray halkının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Kutsal Emanetler'in bulunduğu Hırka-i Saadet Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir.

Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müze gibi ziyarete açılması Abdülmecid dönemine rastlamıştır. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilmiştir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir ve Abdülaziz zamanında, ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır, hazinedeki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeye başlanır. II. Abdülhamid tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un pazar ve salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamıştır. Bugün ise Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir.


1924 yılında bazı ufak onarımlar yapıldıktan ve ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra Topkapı Sarayı 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdat Köşkü’dür.

Günümüzde büyük turist kitlelerini kendine çeken saray 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne giren İstanbul Tarihî yarımada içerisindeki tarihi eserlerin en başında gelmektedir. Günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.

Topkapı Sarayı'nın bölümleri

Topkapı Sarayı, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihsel İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda Bizans akropolü üzerinde kurulmuştur. Saray, kara tarafından Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Sûr-ı Sultâni, deniz tarafından ise Bizans surları ile şehirden ayrılmıştır. Çeşitli kara kapılarıyla ve deniz kapılarıyla saray içerisindeki değişik yerlere açılan kapıların haricinde, sarayın anıtsal girişi Ayasofya'nın arkasında bulunan Bâb-ı Hümâyûn (Saltanat Kapısı)dur. Topkapı Sarayı yönetim, eğitim yeri ve padişahın ikâmetgâhı olması sebebiyle oluşturulan yapılanmaya uygun olarak iki ana bölüme ayrılmıştır. Bunlar, birinci ve ikinci avludaki hizmet yapılarından oluşan Birun ile iç örgütlenme ile ilgili yapılardan oluşan Enderûn’dur.


Saray-ı Hümayun ve İç Saray

Surlarla çevrili Saray-ı Hümayun'un yapıları: Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı), Hasbahçe (Gülhane Parkı), Istabl-ı Âmire (Has Ahırlar), Soğukçeşme Kapısı, Otluk Kapısı, Odun Kapısı, Balıkhane Kapısı, Vükela Kapısı, Yalıköşkü Kapısı, Alay Köşkü, Sepetçiler Kasrı, Yalı Köşkü, İncili Köşk, Şevkiye Köşkü, Eski Kayıkhaneler, Yeni Darphane, Darphane Köşkü, Gülhane Kasrı, Gotlar Sütunu, Çinili Köşk, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, III. Osman Köşkü, Sofa Köşkü.

İç saraydaki yapılar: Bâbüsselâm (Selam Kapısı), Mutfak kanadı, Babüssaade (Saadet Kapısı), Arz Odası, Fatih Köşkü, Hekimbaşı odası, Ağalar Camii, İç hazine, Raht Hazinesi, Has Ahır, Kubbealtı, III. Ahmet Kütüphanesi, Sünnet odası, III. Murat Köşkü (DBİA, C.7, 283-5)

Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı)

Sarayı şehirden ayıran ve Fatih Sultan Mehmed tarafından sarayın inşaatıyla birlikte yaptırılmış olan Sur-i Sultani içerisindeki saray alanına Bâb-ı Hümâyûn’dan girilmektedir.


Kapının en üstünde Ali bin Yahya Sofi tarafından yazılmış bulunan müsemmen (karşılıklı) tarzda, celi sülüs hat ile Hicr Suresi'nin 45-48. ayetleri yazılıdır. Kapının üstündeki ilk kitabede sadeleştirilmiş şekliyle şöyle yazar: "Bu mübarek kale, Allah'ın rızası ve inayetiyle bina edilmiş. Karaların sultanı, denizlerin hakanı, iki alemde Allah'ın gölgesi, Doğu'da ve Batı'da Allah'ın yardımı, su ve toprağın kahramanı, Konstantiniyye'nin fatihi ve cihan fetihlerinin babası olan Sultan Mehmed Han oğlu Sultan Murad Han oğlu Sultan Mehmed Han'ın Allah Teala onun hükümdarlığını ebedi kılsın ve makamını feleğin en parlak yıldızının üstüne çıkarsın, Ebu'l Feth Sultan Mehmed Han emriyle 883(Hicri) yılının mübarek Ramazan ayında(Kasım-Aralık 1478) imar ve inşa edildi." ifadesi yer alır.

Kitabenin altında ve kapının iç tarafında bulunan II. Mahmud ve Abdülaziz’e ait tuğralardan, kapının birkaç defa onarıldığı anlaşılmaktadır.

Bab-ı Hümayun’un iki yanında, kapıcılara ayrılmış küçük odalar vardır. Kapının üstünde 1866 yılında yandığı için günümüze ulaşamayan, Fatih Sultan Mehmed’in kendisi için yaptırdığı köşk biçiminde küçük bir daire vardı. Üst katın asıl önemi Beytül mâl (Kapı arası hazinesi) olarak kullanılmış olmasıdır. Padişahın ölen kulları veya varissiz ölen şahısların servetlerinin sultan hazinesine alınması sistemi olan muhallefat sistemi ile bağlantılı olan bu mekan, sultan hazinesine alınmayan emtianın yedi sene emanete alındığı mekan olarak kullanılmıştır.

I. Avlu (Alay Meydanı)

Bab-ı Hümayun'dan girilen, asimetrik planlı bu avluya saray-kent-devlet üçlü yönetim sisteminin ikinci derecede öneme sahip olan yapıları yerleştirilmiştir. Burası halkın belirli günlerde girebildiği ve devletle olan ilişkilerini yürüttüğü bir merkez niteliğindedir. Devlet erkanının at ile girebildiği tek alandır.

Bab-ı Hümayun’u Bab-üs Selam’a bağlayan 300 metre uzunluğundaki ağaçlı yol sultanların Cülus, Sefer, Cuma Selamlıklarına ihtişamla geçtiklerine sahne olmuştur. Bu avlu aynı zamanda Elçi alayları, Beşik alayları ile Valide Sultanların saraya taşınmasındaki Valide alaylarına da sahne olmuştur.

Alay Meydanı’nında bulunan hizmet yapıları

Sol tarafta sarayın ihtiyacını karşılayan odun ambarı ve hasırcılar ocakları bulunmaktaydı. Hamamları, koğuşları, işlikleri, ahırları ile bir bütün teşkil eden bu kısımlar günümüze ulaşamamıştır. Avlunun sol tarafındaki, günümüzde Karakol Restoran olarak hizmet veren bina, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı'nın dış karakolu olarak kullanılmaktaydı.


Bu yapılardan sonra gelen Fatih Sultan Mehmed döneminden itibaren Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi günümüze ulaşmış ender yapılardandır. Cebehane’nin yanından başlayarak sarayın bahçelerine ve Çinili Köşk’e geçit veren yol boyunca uzanan bu yapılar günümüze tamamıyla değişmiş olarak gelmiştir.

Darphanenin 17.786 metrekarelik kısmı günümüze ulaşmıştır, Darphane Genel Müdürlüğü Damga Matbaası Daire Başkanlığı, Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü ile Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı Müdürlüğü bu yapıların bir kısmını kullanmaktadır. Koz bekçileri kapısından sonra gelerek İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin karşısında kalan yapıları Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan kiralayan Tarih Vakfı kullanmaktadır.

Günümüzde I. Avlu'da Bulunmayan Yapılar

Darphane binalarının sonunda Kız bekçileri veya Koz bekçileri adı verilen bir kuruluşun yerinin bulunduğu bilinmektedir. Görevleri depoların ve haremin dıştan korunması olan Koz Bekçiler Ocağı’nın bulunduğu kısımdaki yolun üzerindeki kapı da Koz Bekçiler Kapısı adıyla anılmaktadır.


Bâb-ı Hümâyûn’un girişinden itibaren sağ tarafta sırasıyla Enderûn Hastahanesi, sarayın Marmara Denizi tarafındaki yapılarına ve bahçelerine inen yol ile Dizme ya da Dizme Kapısı denilen kapı, Hasfırın ve Dolap Ocağı vardı.

Kapının girişine yaklaştıkça II. Abdülhamid tarafından meydanın bu kenarındaki duvara taşınan 16. yüzyıla ait Cellat Çeşmesi görülür. Yolun sol tarafında ise avlunun Bab-üs Selam’a yakın kısmında küçük sekizgen köşk biçiminde bir yapı bulunuyordu. Külah biçiminde sivri çatısı olan yapı Kağıt Emini Kulesi veya Deavi Kasrı olarak da tanınmaktadır. Buraya her gün Kubbealtı vezirlerinden biri gelerek halkın verdiği dilekçeleri toplar, dava sahiplerini dinler ve konuyu Dîvân-ı Hümâyun’a sunardı.

Bugün aşağı yukarı bu mekânın bulunduğu yerde saraya giren-çıkan ziyaretçilere yiyecek-içecek servisi yapılan DÖSİM’e ait çay bahçesi bulunmaktadır.

Bâbüsselâm (Selam Kapısı / Orta Kapı)

Bâbüsselâm (Selam Kapısı), Fatih Sultan Mehmed tarafından 1468 yılında yaptırılmıştır. Kanunî döneminde yapılan onarımlardan sonra, kesme taştan, geniş kemerli portal tonozu, yan nişleri ile 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik unsurlarını yansıtan kapı, İki kulesi ile çağdaşı Avrupa kale kapılarına da benzer. Demir kapı 1524’te İsa bin Mehmed tarafından yapılmıştır. I. Avluya bakan cephede Kelime-i Tevhid, Sultan II. Mahmud tuğrası, yanlarda 1758 tarihli tamir kitabeleri ve Sultan III. Mustafa tuğraları vardır.

II. Avlu (Divan Meydanı)

Avlu, tahminen 1465 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılmıştır. Etrafında saray hastanesi, pastane, Yeniçeri kışlaları, Istabl-ı Âmire adlı ahırlar, Harem bulunur. Kuzeyinde divan, güneyinde saray mutfakları vardır. Arkeolojik çalışmalarda Bizans ve Roma kalıntıları sarayda bulunmuştur. Bu buluntular 2. Avlu'da saray mutfaklarının önünde sergilenir. Sarayın altında Bizans döneminden kalma bir sarnıç vardır. Osmanlı döneminde kullanımdayken avluda büyük sayıda tavus kuşları ve ceylanlar bulunurdu.[9] Istabl-ı Âmire (Has Ahırlar), Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılıp Kanuni Sultan Süleyman döneminde renöve edilmiştir. Raht Hazinesi adı verilen geniş bir hazine mahrem ahırında tutulur. Harem ağası Beşir Ağa adına 18. yapılmış Beşir Ağa Cami ve Hamamı da burada bulunur.


Saray Mutfakları ve Porselen Koleksiyonu

Mutfaklar avluyla Marmara Denizi arasındaki bir iç sokakta bulunur. Edirne Sarayı'nın mutfaklarından ilham alan saray mutfakları 15. yüzyılda inşa edilmiştir. 1574 yangınından sonra hasar alan mutfaklar Mimar Sinan tarafından tekrar tasarlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük mutfaklarıdır. Sayıları 800'e varan mutfak çalışanları yaklaşık 4.000 insana yemek sağlamaktan sorumluydu. Mutfaklar yurtlar, hamamlar ve çalışanlar için bir cami içerirdi, ancak bunların çoğunluğu zamanla yok oldu.

Kubbealtı


Kubbealtı, Dîvân-ı Hümâyûn'a (Padişah Divanı) ev sahipliği yapardı. Fatih Sultan Mehmed'ten sonraki dönemde sadrazam (veya vezîr-i âzam) bu divanın başkanlığı görevini üstlenirdi.

Hazine-ı Âmire(Dîvân-ı Hümâyûn Hazinesi)

III. Avluda "iç" bir hazine daha olduğu için Dîvân-ı Hümâyûn Hazinesi'ne dış hazine denir. Yapılma zamanı belli olmasa da, inşa edilme şekli ve planlarından 15. yüzyılın sonlarında Kanuni döneminde yapıldığı tahmin edilir.

Hazinede imparatorluğun mali yönetimi yapılırdı. Mali yöneticilerin vezirlere, elçilere ve saray sakinlerine verecekleri değerli kaftanlar, mücevherler ve diğer hediyeler burada saklanırdı. Yeniçerilerin üç ayda bir aldıkları ulufe adlı maaş burada bulunurdu. Topkapı Sarayı'nın müze hâline getirilmesinden 4 yıl sonra(1928) Topkapı Sarayı'nın silah ve zırh koleksiyonu bu binada sergilenir.

1937'de yapılan arkeolojik çalışmalarda, binanın önünde 5. yüzyıldan kalma bir bazilika bulunur. Bu bazilika çıkarılan diğer kiliselerle eşleştirilemediğinden "Saray Bazilikası" olarak bilinir.

09 Ağustos 2021

Pisa Kulesi

Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracoli'de (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173'te yapılmıştır.


Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir.

Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 0,7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır.

Kule, Pisa'nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak yapılmıştır.

Galileo'nun, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddia edilmiştir. Bilginin kaynağı Galileo'nun bir öğrencisi olmasına rağmen bu iddia geniş çevrelerce bir efsane olarak kabul edilir.

Kule 1990-2001 yılları arasında onarım için kapalı tutulmuştur.

Bulunduğu zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi, 20 milyon sterlinlik projeyle kurtarıldı. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısında bulunulan kule, proje kapsamında yapılan 45 cm’lik bir düzleştirme çalışmasıyla eski haline getirildi.

Teknik bilgiler

  • Miracoli Meydanı Yüksekliği : Yaklaşık 2 metre
  • Yükseklik: 55,863 metre (183 ft 3 inc), 8 kat
  • Dış Çap: 15,484 metre.
  • İç Çap: 7,368 metre
  • Eğim açısı: 5.5° derece veya 4.5° derece (düşeyden)
  • Ağırlık: 14.700 t ( ton)
  • Duvar kalınlığı : 2,4 metre (8 ft)
  • Toplam Çan sayısı: 7, Gamlı tuned, saat yelkovanı yönünde.
    • 1. çan: L'assunda 1564 dökümü,yapan Giovani Pietro Orlandi ağırlık 3.620 kg (7.981 lb)
    • 2. çan: il crocifisso 1572 dökümü, yapan vincenzo Possenti ağırlık 2.462 kg (5.428 lb)
    • 3. çan: san Ranieri, 1719-1721 dökümü, yapan Giovanni Andrea Moreni ağırlık 1.148 kg (3.192 lb)
    • 4. çan : La Terza (birinci küçük) 1473 dökümü,ağırlık 300 kg (661 lb)
    • 5. çan: La Dasquereccio, 1262 dökümü, yapan Lattering ağırlık 1.014 kg (2.235 lb)
    • 6. çan : il Vespruccio (ikinci küçük) 14.nci yüzyıl dökümü tekrar 1501, yapanNicola di Jacobo ağırlık 1.000 kg (2.205 lb)
    • 7. çan: Del Pozzetto, 1606 dökümü ağırlık 652 kg (1.437 lb)
  • Çan kulesine adımlar: 294

Yapı Bilgileri
Konum:Campo dei Miracoli,Pisa
Ülke: İtalya
Koordinantlar:43°.7231 Kuzey,10°.3964 Doğu
yapım Tarihi:9 Ağustos 1173
Stil:Roma Mimari Tarzı
Yükseklik:55,9 metre (183 ft)

Pisa Kulesi’ne nasıl gidilir

Pisa Kulesi’ne en kolay ulaşım, Floransa’dan 20 dakika arayla hareket eden trenlerle, yaklaşık 1 saat süren yolculuğun ardından Pisa’ya gelmek. İstasyondan yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşle Mucizeler Meydanı’nda olmanız mümkün. Meydana geldiğinizde, tüm ihtişamı ile sizi karşılayan Pisa Kulesi’nin tepesine çıkıp şehri panoramik olarak seyredebilirsiniz.

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!