Türkçeye, Fransızca immunologie kelimesinden türeyerek gelen ve bağışıklık bilimi olarak da adlandırılır. İnsan vücudu sürekli dış etkilere açıktır. Yaşadığımız her yerde gözle göremesek de bakteriler, virüsler ve mantarlar bulunmaktadır. Bunların bir kısmı hastalığa yol açmaktadır. Vücudumuz bağışıklık sistemi tarafından çeşitli şekillerde kendini zararlı mikroorganizmalara karşı korumaktadır. Bağışıklık sistemini inceleyen tıp dalına immünoloji adı verilir. Şimdi immünoloji hakkında bilinmesi gerekenlere bir göz atalım… İmmünoloji hangi hastalıklara bakar?
İMMÜNOLOJİ NEDİR?
İmmünoloji, bağışıklık sisteminin incelenmesi ile ilgilenen, tıp ve biyolojik bilimlerin çok önemli bir dalıdır. Bağışıklık sistemi bizi çeşitli savunma hatları sayesinde enfeksiyonlardan korur. Bağışıklık sisteminde önemli kusurlar oluştuğunda veya bağışıklık sisteminin konak hücre ve dokularını korumak yerine zarar vereceği tepkiler oluşturmak zorunda kaldığı durumlarda birçok hastalık oluşabilir
Bağışıklık sistemi olması gerektiği gibi çalışmıyorsa, otoimmünite, alerji ve kanser gibi hastalıklara neden olabilir. Artık, bağışıklık tepkilerinin, Alzheimer gibi metabolik, kardiyovasküler ve nörodejeneratif koşullar da dahil olmak üzere geleneksel olarak immünolojik olarak görülmeyen birçok yaygın hastalığın gelişimine katkıda bulunduğu açıkça ortaya çıkıyor.
Bağışıklık yetmezliği hastalıkları, enfeksiyon ve tümör oluşumunun artan risklerinden dolayı açığa çıkar ve gen mutasyonu, gıdasızlık, HIV gibi bazı virüsler veya kanser tedavisi sebebiyle oluşabilir. Kendi moleküllerini hedef alan bağışıklık sisteminin tepkileri otoimmünite oluşturur, bu da ilgili dokulara veya organlara yönelik çeşitli problemler doğurur. Kısacası;
Vücudun çeşitli yabancı maddelere aşırı reaksiyonu sonucu ortaya çıkan rahatsızlıklara alerjik hastalıklar denir. İmmünolojik hastalıklar ise vücudun bağışıklık sistemini hedef alan rahatsızlıklardır.
İMMÜNOLOJİ HANGİ HASTALIKLARA BAKAR?
Bazı immünoloji hastalıkları şu şekilde sıralanabilir:
ASTIM
Astım, solunum sıkıntısı ataklarına yol açabilen kronik bir solunum sistemi hastalığıdır. Akciğerlerdeki hava yollarında daralma sonucunda nefes darlığı, öksürük ve hırıltılı solunum gibi belirtilerle seyreder. Alerjik ve kronik astım olmak üzere iki farklı şekli vardır. Alerjik astım, alerjik nezle ve atopik dermatit ile birlikte önemli alerjik kökenli hastalıklardan biridir. Alerjik astım, diğer alerjik hastalıklar gibi bağışıklık sisteminin belirli dış uyaranlara aşırı tepki göstermesi ile karakterize bir rahatsızlıktır. Kronik astım ise genellikle 30-40 yaşlarında başlayan ve solunum yollarında meydana gelen iltihaplanmalar ve daralmalar nedeniyle ortaya çıkan astım türüdür. Astım tedavisinde antienflamatuar ve bronkodilatör ilaçlar kullanılır ve belirtiler genellikle ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Alerjik astımda vücudun tepki verdiği alerjen maddelerden uzak durmak tedavinin önemli bir parçasını oluşturur.
ALERJİK NEZLE
Alerjik nezle ya da tıbbi adıyla alerjik rinit, hapşırma, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı ve burun akıntısı ile karakterize, vücudun savunma sisteminin aracılık ettiği bir hastalıktır. Alerjik nezle halk arasında daha çok saman nezlesi olarak bilinir. Bu tam olarak doğru değildir; çünkü saman nezlesi terimi aslında sadece çayır, çimen ve yabani ot polenlerine karşı alerjik durumu ifade eder. Buna karşılık alerjik rinit, polenlerin dışında evcil hayvan tüyü, ev tozu akarları veya küfler gibi diğer ajanlar tarafından da tetiklenebilir. Hastalık tüm yaş gruplarında yaygındır. Genellikle çocuklukta başlar ve yaşam boyunca devam eder.
GÖZ ALERJİSİ
Göz alerjisi ya da alerjik konjonktivit gözün yüzeyini kaplayan tabakanın vücudun polen, toz gibi bir alerjene aşırı tepkisi sonucu iltihaplanmasıdır. Kaşıntı, yanma, kızarıklık, akıntı, yabancı cisim hissi göz alerjisinin ana belirtileridir. Prensip olarak, göze giren herhangi bir madde alerjik konjonktivite neden olabilir. En yaygın tetikleyiciler polen, küf sporları, evcil hayvan tüyleri ve ev tozu akarları gibi havada yaygın olarak bulunan alerjenlerdir. Genellikle alerjik nezle ile birlikte görülür ve tedavi edilmezse gözlerde kalıcı hasar bırakabilir.
HIŞILTILI ÇOCUK (WHEEZİNG İNFANT)
Hışıltı, nefes verirken göğüsten duyulan ıslık tarzında bir sestir ve solunum yollarında iltihabi duruma bağlı darlık oluştuğunda ortaya çıkar. 5 yaş altı çocuk ve bebeklerde yılda 3 defadan fazla tekrarlayan ya da bir aydan daha uzun süren hışıltılı olması durumunda ise hışıltılı çocuktan söz edilir. Çocuklarda hışıltı besin alerjisi, alerjik nezle veya alerjik astımın önemli bir bulgusu olabilir. Alerji ve astım dışında bronşiolit gibi başka hastalıklarda da görülebilir.
ÜRTİKER (KURDEŞEN)
Ürtiker ya da kurdeşen ciltte ortası soluk kaşıntılı
ve şiş döküntü oluşumuyla karakterize bir rahatsızlıktır. Ürtikere neden olabilecek veya ürtikeri tetikleyebilecek birçok faktör vardır. Olası nedenler ilaçlar, enfeksiyonlar, alerjiler, soğuk hava, basınç gibi çok çeşitlidir. Bazen ürtikere tam olarak neyin sebep olduğu tespit edilemez. Ürtiker, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen; fakat bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Hastalık altı haftadan kısa sürerse akut, altı haftadan daha uzun sürerse kronik ürtikerden söz edilir.
GIDA ALERJİSİ
Gıda alerjisi, bağışıklık sisteminden kaynaklanan ve vücudun bazı yiyeceklere gösterdiği aşırı duyarlılık sonucu oluşan bir rahatsızlıktır. Aşırı duyarlılık, vücut savunmasının gıdadaki bazı bileşenlere verdiği reaksiyonun artmasının bir sonucudur. Besin alerjilerinde ortaya çıkan şikâyetler çok çeşitlidir. Belirtiler kulak, burun ve boğaz, akciğerler, sindirim sistemi cilt ve mukoza zarlarıyla ilişkili olabilir.
BÖCEK ALERJİLERİ
Böcek alerjileri bal arısı, eşek arısı gibi belirli bir böceğin zehrine karşı vücutta aşırı bir reaksiyon oluşmasıdır. Vücut bağışıklık sisteminin oluşturduğu bu reaksiyonlar farklı şiddetlerde ortaya çıkabilir. Böcek alerjileri polen, ev tozu akarı veya hayvan kıllarına karşı alerjiden daha az görülmekle birlikte, hayatı tehdit edici anaflaktik şoka neden olabilecek şiddetli alerjik reaksiyon riski daha yüksektir.
ANAFLAKSİ (ALERJİK ŞOK)
Anaflaksi, en güçlü alerjik reaksiyondur ve alerjene tüm vücudun tepki göstermesi durumudur. Anaflakside alerjenle temastan kısa süre sonra alerjik reaksiyon ortaya çıkar ve hastanın genel durumu hızla bozulur. Solunumu engelleyerek çok hızlı bir şekilde hayati tehlike oluşturabileceğinden, her zaman derhal tedavi edilmesi gereken tıbbi bir acil durumdur. Dudaklarda şişme ve nefes darlığı alerjik şok için önemli uyarı işaretleridir.
Alerji Testleri
Çocuk ve erişkinlere yönelik Alerji ve İmmünoloji bölümünde yapılan önemli testler ve tedavi uygulamaları aşağıda sıralanmıştır.
SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ
Spirometri adı verilen bir cihaz yardımıyla hava yollarının durumunu ve akciğer kapasitesini değerlendirmek amacıyla yapılan testlerdir. Spirometri ile yaş, boy ve cinsiyet dikkate alınarak maksimum solunum kapasitesi belirlenir.
ALERJENLE PROVOKASYON TESTİLERİ
İlaç provokasyon (yükleme) testi
İlaç provokasyon testi, ilaç alerjilerinin tanısında ve bazı durumlarda tedavisinde kullanılır. Bu test, ciddi riskler taşıdığı için bu konuda deneyimli alerji ve immünoloji uzmanı tarafından acil şartlarında yapılması gerekir.
Besin provokasyon testleri
Gıda alerjilerinde tanı amaçlı kullanılan önemli bir testtir. Şüpheli besinler önce diyetten çıkarılır. 2-4 haftalık alerjensiz diyetten sonra ilgili besin bir uzman eşliğinde azar azar hastaya verilerek vücudun verdiği tepkiye göre sonuç değerlendirilir.
EGZERSİZ TESTİ
Egzersiz testi, eforla artan solunum sıkıntısı şikâyeti olan hastalarda yapılır. Hastanın 4-6 dakika süreyle eğimli bir koşu bandında koşması istenir. Egzersiz sonrası yapılan solunum fonksiyon testlerinde öncesine göre düşme olup olmadığı değerlendirilir.
RADYOLOJİK TETKİKLER
Alerjik astım, kistik fibrozis gibi hastalıkların tanısı ve takibinde akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik görüntüleme yöntemleri de kullanılır.
TER TESTİ
Doğumsal bir hastalık olan kistik fibrozis hastalığı tanısında kullanılan ve çocuk immünoloji ve alerji bölümünde yapılan bir testtir. Bu testte terdeki klor miktarı ölçülür. Kistik fibroziste ter bezlerinin çalışmasında bozukluk vardır ve terdeki sodyum ve klor miktarı artmıştır.
DERİ PRİCK - İNTRADERMAL TESTLERİ
Deride uygulanan ve hastanın hangi maddelere karşı alerjisi olduğunu belirlemek için yapılan testlerdir. Bu testler farklı alerji türleri için farklı maddelerle yapılır. İlaç alerjilerinde ilaçlar ile deri testi ya da gıda alerjisi durumunda besinler ile cilt testleri yapmak mümkündür.
Prick testi:
Ön kolun iç kısmına steril bir lanset yardımıyla çizilikler yapılır ve her bir çiziğe farklı alerjen maddeler damlatılır. Ciltte oluşan tepkiye göre kişinin hassas olduğu maddeler belirlenir.
İntradermal testi:
Bu testte ise alerjen maddeler ince bir enjektörle ön kolda deri içine verilir.
Kanda spesifik IgE bakılması (RAST Testi)
İmmünoglobulin E (IgE) tipindeki alerjene spesifik antikorlar, alerjik reaksiyonlara aracılık etmekten sorumludur ve bu nedenle alerji teşhisinde önemli bir rol oynar. Bu yöntem deri prick testinin yapılamadığı durumlarda (örneğin küçük bebeklerde) tercih edilir. RAST testi, deri prick testine göre daha az tercih edilir, çünkü daha az güvenlidir.
İmmünoterapi
İmmünoterapi, alerjik hastalıklarda görülen belirtilerin tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde alerjiye neden olan madde, hastaya belirli aralıklarla verilerek bağışıklık sisteminin oluşturduğu tepki tetiklenir. Sonunda immünotolerans olarak adlandırılan ve alerjene maruz kalma durumunda ortaya çıkan belirtilerin azalması ya da ortadan kalkması hedeflenir.
0 Yorum:
Yorum Gönder