Ön Bulgarlar veya Protobulgarlar, asıl kitlesini Ogur (Otuz-Ogur, On-Ogur) kitlelerinin oluşturduğu, 7. yüzyılda Karadeniz'in kuzeyi ile daha sonra İdil Nehri ve Tuna nehri bölgelerinde de yaşamış, Türkçe konuşan, yarı göçebe Türk kökenli bir halk. Sabir, Uz, Hazar v.b diğer Türk kökenli halklardan kalıntıları da içlerinde barındırmakla birlikte, bazı Fin-Ugor boylarının da (Çeremiş, Mordva, Zuryaken, Voltyake) Ön Bulgarların içinde yer aldığı bilinmektedir.Ayrıca aralarında Sarmat ve Alan kökenli kitlelerin de var olduğu düşünülmekte.
Etimoloji
Bulgar sözcüğünün kökeninin Türkçe olup anlamının genellikle Türkçenin (Eski Türkçe döneminde) bulga- (bugünkü bula- fiili “bulamak, bulaştırmak”) fiilinin -r ekiyle genişlemesiyle oluşturulmuş, "karışık, karışan, karıştırılmış (bulanık)" olduğu düşünülmektedir. Bir diğer varsayım ise bel gur, "beş kabile/boy" anlamına geldiği yönündedir.
Büyük Bulgar Hanlığı
Ön Bulgarlar Karadeniz’in kuzeyinde çoğunluğunu Onogurların oluşturduğu (Kutrigur-Utrigurlar); Sabirler, Hazarlar, Uzlar, Suvarlar gibi birçok diğer küçük Türk ve Hun topluluğunun parçalarını da aralarına alarak 632-668 arası Magna Bulgaria (Büyük Bulgarya) da denen Büyük Bulgar Hanlığı'nı kurmuşlardır. Kurucularının adı Kobrat, Kobratos, Kuvratos şekillerinde de geçen "Kurt"tur. Anlamının "birleştiren", "halk ile devleti bir araya getiren" olduğu düşünülmektedir. Kobrat, Doulo sülalesindendi. Yapılan araştırmalar bu hanedanın Mete Han ("Mo-Tu"- MÖ 209-174)'dan beri Hun hükümdarlarını yetiştiren "Tu-kı" ailesi olduğu yönünde olup, Ön Bulgar hükümdarları Asya Hun hükümdarları ile aynı sülaleye bağlanmaktadır.
560'ta Avarlara yenik düşmüşler, Balkanlar ve Doğu Avrupa'da nüfuslarını büyük ölçüde yitirmişlerdir. Bazıları Avarlara katılıp onlarla birlikte daha da batıya göç etmişlerdir. Ön Bulgarların çoğu Karadeniz’in kuzeyinde kalmışlardır.
Bizans ile aralarında sıkı ilişkiler kurmuşlardır. Kurucularının 665'te ölümünün ardına çıkan, kağanın oğulları arasındaki taht kavgalarını fırsat bilen Hazarlar'ın baskıları sonucu parçalanmışlardır. Kubrat'ın büyük oğlu Batbayan, Onogurların ve Macarların başında, Hazarların hükümdarlığı altına girmiştir. Otuz-Ogurların çoğunluğu Kuzeye göç edip İdil Bulgarları'nı, Asparuh Han'ın emri altında güneybatıya göç eden bölüm ise 681 yılında Tuna Bulgarları'nı oluşturmuşlardır. Asparuh Han'ın devleti, Balkanlar'ın Bizans'a ait olan küçük bir kısmı dışında tüm Balkan yarımadasını içine almıştır.
Ön Bulgarlar, Balkanlar'da uzun süre, mağlup ettikleri dört büyük Slav kavmi ve bazı diğer yerli kavimlerden oluşan halkın hükümdarları olmuş ama devletleri içindeki halkın karşısında aslında azınlıkta oldukları için, zamanla Slav kadınlarla evlenip, Slavca konuşmaya başlamaları ve Slav isimleri kullanmaları ile Slavların arasında erimişlerdir.
Günümüzün tarihçileri "Ön Bulgar" ve "Bulgar" isimlerinin ayrımını 9. yüzyılda Ön Bulgarların (Tuna Bulgarları) Hristiyanlığı kabul etmelerinden sonra başlatırlar. Böylece 865 yılından önceki halka Ön Bulgarlar ve bundan sonrakilere Bulgarlar denilir.
İdil Bulgarları
İdil Ön Bulgarları, 7-10. yüzyılları arasında ortaya çıkan bir Türk topluluğu. Büyük Bulgarya Hanlığı'nın Hazarlar tarafından dağıtılıp Ön Bulgarlar halkının bölünmesinden sonra meydana gelmiştir ve 13. yüzyıla kadar toplu halde kalmış olan bir halk olmuşlardır. Büyük Bulgar Hanlığı'nın yıkılışının ardına İtil-Çolman bölgesine yerleşip devlet kurmuş, çoğunluğunu Otuz-Ogurların oluşturduğu Bulgar grubudur. 7-15. yüzyıllar arasında varlıklarını sürdürmüşlerdir. İtil Bulgarlarının hakkında Bizans kaynaklarında bilgi yoktur. Haklarındaki bilgiler Arap kaynaklarıyla birlikte 9. yüzyıldan itibaren başlamaktadır. Bulgarların 7-9. yüzyıllardaki yaşamlarına ait bilgiler çok azdır. İlk dönemlerinde Göktürklere bağlı oldukları düşünülmektedir. Daha sonra Hazarlar'ın egemenliği altına girmişlerdir.
Ön Bulgarların güneybatıya göç eden Tuna Ön Bulgarları bölümü 9. yüzyılda Hristiyanlığı, İdil Ön Bulgarları ise 8. yüzyılda İslamı kabul etmişlerdir. İslamı devlet dini olarak kabul eden ilk Türk devletidir.
İdil Ön Bulgarlarının kuzeyde kurdukları hanlık, bölgede önemli ticari güce sahip olmuştur. Sonradan bu devletin kültürel mirası, Cengiz Han'ın Altın Ordu'suna akmış ve en sonunda Kazan Tatarları tarafından sürdürülmüştür.
Kazan Tatarları 19. yüzyıla kadar kendilerine hala "Tatarlar" değil "Ön Bolgarlar" denilmesine önem vermişlerdir. Çuvaşlar da kendilerini İdil Ön Bulgarlarının torunları olarak görürler. Günümüzün milliyetçi Çuvaşları, hala ülkelerine "Çuvaş Cumhuriyeti" yerine "Bolgar Cumhuriyeti" adı verilmesi gerektiğini vurgularlar.
Kubrat Han'ın kurduğu ilk Büyük Bulgarya Hanlığı'nın 640 yılında Hazarlar tarafından mağlup edilmesi sonucu Ön Bulgarlar iki büyük kola ayrılıp Karadeniz'in kuzeyindeki eski memleketlerini terk etmişlerdir. Kubrat'in oğlu Asparuh ile güneybatıya göç eden kol Balkanlar'da kurdukları Birinci Bulgar Devleti günümüz Bulgaristan'ının temeli olurken, Kotrak Han ile kuzeye göç edenler Volga Nehri'ne bitişik bir hanlık kurarak İdil Ön Bulgarlarını oluşturmuşlardır. Ön Bulgarların, Kubrat'ın diğer bir oğlu olan Batbayan'ın yanında kalan bölümü, Hazarların kontrolü altında yaşamayı kabul etmişlerdir. Bu yüzden Hazar Kağanlığı'nda kalanlara "Kara Bulgar" ve İdil Ön Bulgarlarına "Ak Bulgar" da denilir.
Büyük Bulgarya Hanlığı'nın parçalanması üzerine, İtil bölgesine göçen Ön Bulgar kabileleri, ilk zamanlar Hazarlarla dost geçindiler. Beş yüzyıllık tarihi ile sağlam siyasi ve askeri teşkilata sahip oldukları anlaşılmaktadır. Yerleştikleri toprakların verimli olması, ticareti iyi bilmeleri bu devlete güç kattı. Devletin başkenti olan “Bulgar” şehri, 11. ve 12. yüzyılda Avrupa'nın en önemli ticaret şehirlerinden biriydi.
Bulgar tüccarlar Hazar ülkesinde, Müslüman tüccarlarla karşılaşmaları, İtil Ön Bulgarlarının 10. yüzyılda İslam dinini benimsemelerinde etkili olmuştur. Bulgar Hakanı Almuş; 920 yılında halife El-Muktedir’den ülkesine din adamları ile mescit inşası için mimarlar göndermesini istedi. İtil Ön Bulgarları, İslamiyeti kabul etmeye başladılar. Almış Han İslam dinini benimsedikten sonra Cäğfär bine Ğabdulla (جعفر ابن عبدالله, Ja'afar ibn Abdullah) ismini almıştır.
İdil Ön Bulgarları'nın bağımsız bir devlet kurmaları, Rus Çarı I. Svyatoslav 966 yılında Peçenekleri mağlup edip Hazar Kağanlığı'nı da dağıtmasına kadar beklemiştir.
İdil Ön Bulgarları 922 yılında, Alamuş Han'ın (Almuş, Almas, Almış) hükümdarlığı sırasında İslam'a geçmişlerdir.
Alamuş Han, bir kale yapımı içim Bağdat'taki El Muktedir halifesinden yardım istemiş, ve halife, kale mimarları ile birlikte din adamları da gönderip, İslam'a geçişini kale yapımı yardımı için şart kılmıştır. Böylece İdil Ön Bulgarları, daha Karahanlılardan bile önce toplu halde İslama geçerek, İslam'a topluca geçen Türk halkı olmuşlardır.[kaynak belirtilmeli] İdil Ön Bulgarlarının Müslüman olmasından dolayı, daha güneyde bulunan İslami halklarla iletişimleri ve alışverişleri artmış, ve böylece arap ülkelerinden Ruslara giden lüks malların ticaretini kontrol etmeye başlamışlardır.
İdil Ön Bulgarları başarılı bir tarımcılık geliştirip, Bolgar, Bilar (2. başkentleri), Suar (Suvar), Kaşan, Çükätav (Juketav), Aşlı (Oshel), Tuxcın (Tukçın), İbrahim (Bryakhimov) ve Tavile gibi birçok kentler kurmuşlardır. Ayrıca birçok cami ve kervansaray inşa etmişlerdir. 10. yüzyıla kadar hala, en azından yaz aylarında tahta evleri terk edip çadırlarda oturmuş oldukları bilinir.
İdil Ön Bulgarları için en mühim komşuları, Hazar hanlığının 966 yılında yıkılmasından sonra Ruslar ve Peçenekler olmuşlardır. 11. yüzyılın ortalarında İdil Nehrinin güneyinde yaşamış olan Peçeneklerin yerini Kıpçaklar (ya da Kumanlar) almıştır.
1006 yılında İdil Ön Bulgarları, ticari amaçlardan dolayı ilk kez Ruslarla diplomatik bağlantılar kurmuşlardır. İbrahim Han döneminde (1006-1025) bu bağlantılar Horasan'a kadar uzanmıştır. 12. yüzyılda ama Rus prensleri Bulgar tüccarlarının yolunu kestirip onları soydurdukları ve hatta onlara işkence ettirdikleri için, Ruslar ile aralarında ciddi sorunlar yaşanmıştır. 1117 yılında Prens Yuri Dolgoruki (hükümdarlık süresi: 1125-1157) ve Kıpçak Han'ı Ayepa arasında bir birleşme anlaşması gerçekleşmiştir. Ön Bulgarlar ama Ayepa Han'ı ve diğer Prensleri zehirleyerek bu anlaşmayı dağıtmayı başarmışlardır.
Andrei Bogoljubski (hük. 1157-1174) hükümdarlık zamanında İdil Ön Bulgarlarına saldırmış ve devletlerini tekrar tehdit etmiştir. Ruslara karşı sürdürülen bu savaşların birisi Gadbulla Çelbir Han (hük. 1178-1225) zamanında gerçekleşmiş ve bundan kısa süre sonra Moğollar Kalka'yı yağmalamalarından dönüşlerinde İdil Bulgarları ülkesini basmışlardır. Moğolların gücü artması devam sürdükçe İdil Ön Bulgarları devletinin sonu kaçınılmaz olmaya başlamıştır.
1236 yılının sonbaharında Batu Han gelmiştir; Volga Nehri'nin civarında Ruslara karşı saldırmak için toplanan dev ordusu Bulgar kentini talan etmiştir. Böylece büyük bir katliam ile İdil Ön Bulgarları hanlığının sonu gelmiştir. Hayatta kalan İdil Ön Bulgarları Moğol ordusuna katılmaya zorunlu tutulmuşlardır. Cengiz Han'ın Altın Orda döneminde İdil Ön Bulgarları toprakları ve inşa ettikleri kentler Cengiz Han'ın aristokratları için bir merkez haline gelmiş ve 14. yüzyıla kadar bu önemini korumuştur.
1237 yılında Moğol hükümdarı Batuhan tarafından ortadan kaldırdılar. Yüksek medeniyete sahip olan Kazan Ön Bulgarları, Moğolların ve Altın Orda Devleti'nin Türkleşmesine neden oldu.
1399 yılında Rus istilasına uğrayan Bulgar Devleti, Altın Orda Devleti yıkılınca 1437 yılından itibaren “Kazan Hanlığı” bünyesinde varlıklarına devam ettiler.
İdil Bulgar Hanları
Volga (İdil) Nehri boylarında kurulan İdil Bulgar Hanlığı 965 yılına dek Hazar Devleti'ne tâbi olmuş, anılan tarihten 1237'ye kadar bağımsız kalmıştır. Hanlar 922 yılında resmen Müslüman oldular. 1237'den itibaren Altın Orda Devleti'ni metbû olarak tanıyan İdil Bulgar Hanları döneminde devlet iyice küçüldü ve 15. yüzyılın hemen başında tamamen Altın Orda Devleti'ne ilhak olundu.
Tespit edilebilen hanları sırasıyla şu şekildedir:
Tokı (770- )
Aydar
Zübeyr
Şelkey Yaltavar ( -900?)
Almış Cafer Yaltavar (900?-925?)
Mikâil (925?-930?)
Ahmed (930?-948)
Talib (948-958)
Mümin (958-980)
Hasan Yaltavar (980- )
Muhammed
Said ( -1020?)
Ebu İshak (1020?-1050?)
İshak (1050?- )
Barak
İbrahim ( -1170?)
Selim (1170?- )
İlham ( -1230?)
Pulat Temür (1230?- )
Abdullah I
Hasan II ( -1380?)
Mahmud (1380?- )
Abdullah II ( -1400?)
Birinci Bulgar İmparatorluğu
Birinci Bulgar İmparatorluğu, Bulgarların 680'de bugünkü Balkan bölgesinde Asparuh komutasında kurdukları devlettir. Devlet bugünkü Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna, Hırvatistan, Yunanistan, Macaristan, Kosova, Makedonya, Moldova, Karadağ, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Türkiye ve Ukrayna topraklarını içine alan yaklaşık Türkiye kadar bir toprak büyüklüğü olan (750.000 km²) topraklarda kurulmuştur.
Hazarların kuzeye doğru ittirdiği Bulgarlar, bugünkü Çuvaşistan'ın olduğu bölgede İdil Bulgar Devleti'ni kurmuş; batıya ittirdiği Bulgarlar ise Asparuh Han komutasında Tuna bölgesinde Birinci Bulgar İmparatorluğu'nu kurmuşlardır. Bu imparatorluk daha sonra kuzeyden gelen Slav kavimlerini de bünyesinde bulundurmuştur. Tengrizm dinine mensup Bulgarlar Balkanların en yüksek dağının ismini Türklerin göktanrısı Tengri olarak isimlendirmişlerdir. Bu dağ daha sonra Osmanlıların bölgeye hakim olmasıyla Musala (Maşallah'dan geldiği sanılmaktadır) olarak değiştirilmiştir.
Bulgarların bu devleti "Birinci" Bulgar İmparatorluğu diye adlandırmasının nedeni kurulan devletin Slav, Yunan ve Trakya halkını da içeren çok uluslu bir yapıya sahip olmasıdır. Ancak Birinci Bulgar İmparatorluğu kurulmadan önce Bulgarlar 2 tane daha devlet kurmuşlardı: Hazar bölgesindeki Bulgarya Hanlığı ve Volga Bulgarya Devleti.
Bugün Ortodoks Hristiyanlık dinine mensup, Çuvaşistan'da yaşayan ve Bulgarca'ya en yakın dil olarak nitelendirilen Çuvaşça dilini konuşan yaklaşık 2 milyon Çuvaş Türkü, Birinci Bulgar İmparatorluğu'nun tek varisleri sayılmaktadır. Bazı tarihçiler Moldova'ya bağlı özerk bir Türk Cumhuriyeti olan Gagavuzya'da yaşayan Ortodoks Gagavuzların da Bulgar kökeninden olabileceğini düşünmektedirler.
Birinci Bulgar İmparatorluğu, 9. yüzyılda Kağan I. Boris zamanında Hristiyanlığı benimsemiş, bu zamandan sonra da Kağanlık unvanını kaldırıp Knezlik unvanını almıştır. I. Boris'in dönemi Birinci Bulgar İmparatorluğu'nun bir Türk devleti olma vasfını yavaş yavaş kaybetmeye başladığı zamandır. Bu dönemde çok yoğun bir Slav etkisi yaşanmıştır. Tengricilik lağvedilerek toplu halde Hristiyanlığa geçilmiş, devlet İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne bağlanmış, Slav dili resmi dil kabul edilerek Kiril alfabesine geçilmiştir. Bulgarların Slav kültüründe eriyip Türklüklerini yitirmeye başladığı bu geçiş dönemi günümüz Slav Bulgaristan milletinin temelinin atıldığı dönemdir.
Türklerin kurduğu Bulgar İmparatorluğu'nun bir Türk devleti olma vasfını yitirmesine ve bugünkü modern Bulgaristan'ın bir Slav devleti olmasındaki en büyük neden; bir milleti millet yapan unsurların başında gelen dilin baskın kültür altında eriyerek asimile olması, yani 9. yüzyılda Türkçenin alt kolu olan Bulgarcanın yerine Slav dilinin ve harflerinin benimsenmesi olmuştur.
Her ne kadar bugünkü Bulgaristan bir Türk ülkesi olmasa da, Bulgar ülkesi anlamına gelen Bulgaristan kelimesi Bulgarlara Türk atalarından kalan tek mirastır.
Ön Bulgarlar, Türk dilleri'nin Ogur grubu'na mensup bir dil konuşan tarihi Türk halkı Büyük Hunları oluşturan İtil nehri çevresinde yaşayan Türk kavimlerinden biriydi. Büyük Hunların yıkılmasından sonra, batıya göç eden Hun boyları sebebiyle Bulgarlar daha kuzeye çekildiler ve bu Hunlarla kültür alışverişinde bulundular. 5. yüzyılda doğudan gelen Sabir Türkleri ile karşılaştılar ve biraz daha kuzeye ve batıya çekildiler. Avrupa Hunlarının bir parçası oldular. Avrupa Hunları ile Ogur Türklerinin karışmasıyla “Bulgar” adıyla anılan Türk topluluğunu meydana geldi. G. Németh'e göre,Bulgar (Bulganmak/Bulanmak) “karışmak” anlamına gelmektedir. Hunlardan sonra Sabirlerin ve Göktürklerin hakimiyetine girdiler. Balkanlardaki Ogur kabileleri Avarların İstanbul'u kuşatmaları sırasında Avarlara yardım etmişlerdir. Bizans-Avar rekabetinde Balkan Ogurları tampon vazifesiyle bazen Bizanslıları bazen de Avarları tutmuşlardır.
7. yüzyılın ilk yarısında Kubrat Han Karadenizin kuzeyinde dağınık yaşayan Türki Kutrigur (dokuz ogurlar), Utrigur (otuz ogurlar), Sabirler ve Onogurlar gibi Ogur kavimlerini ve bundan başka 7 (yedi) slav kavimini, Bizans'ın rızası ile kurduğu ilk büyük bulgar devletinin sınırları içinde birleştirmiştir. 7. yüzyılın ikinci yarısında diğer bir Türk halkı olan Hazarlar bu devleti mağlup etmeyi başarmışlardır.
Kubrat'ın büyük oğlu Bayan Hazarların hükümdarlığı altında yaşamaya razı olmuş, ama diğer dört erkek kardeşleri halkın en önemli bölümlerini ayırıp göç etmişlerdir. Kuzeye göç eden bölüm İdilbulgarları devletini, Asparuh Han'ın emiri altında güneybatıya göç eden bölüm ise 678 yılında Tuna Bulgarları devletini kurmuşlardır. Hazarların egemenliği altında yaşamaya razı kalan Bulgarlara Kara Bulgarlar, ve kuzeye göç eden İdil Bulgarlarına Ak Bulgarlar'da denilir. Diğer bir grup Avarlara katılarak daha da batıya orta Avrupa'ya doğru göç etmiştir.
Asparuh Han'ın devleti, Balkan'ın Bizans'a ait olan küçük bir kısmı dışında tüm Balkan yarımadasını içine almıştır.
Siyasi tarih
Kubrat Han'ın küçük oğlu Asparuh Han yönetiminde Tuna boylarına gelen Bulgarlar, 679 yılında Tuna Bulgar Hanlığını kurdular. Bizans İmparatorluğu ile Avarlar arasında kalan Bulgarlar, 681 yılında yapılan anlaşma ile Bizans İmparatorluğu tarafından resmen tanındı. Asparuh'tan sonra yerine oğlu Tervel Han geçti. Bizans İmparatorluğu ile dostluk antlaşması imzaladı.
Konstantinopolis (bugünkü İstanbul)'un Araplar tarafından kuşatılmasında Bizans İmparatorluğuna yardım ettiler. 718-756 yılları arasında hüküm sürmüş hükümdarlar döneminde Bizans ile Bulgar Devleti arasındaki ilişkiler nispeten sakindir. Ancak bu barış dönemi V. Konstantinos'un Bulgar sınırında kaleler inşa edip buralara Suriyeli ve Ermeni göçmenleri askeri sınıf olarak yerleştirmeye başlamasıyla son bulmuştur ve Bizans İmparatorluğu ile savaşlar yaşanmıştır. Kormisoş Han'la Dulo hanedan ailesi son bulmuş ve Bulgar tahtı için eski Bulgar sülaleleri olan Vokül ve Ugayin, birbirlerine karşı üstünlük mücadelelerine girmişlerdir.
9. yüzyılda başa geçen Krum Han zamanında yeniden güçlendiler. Macaristan'ı ve Romanya'yı ele geçirdiler. 811 yılında Bizans İmparatorluğu'nu yenilgiye uğrattılar. 813 yılında bugünkü Edirne'yi alan Krum Han, 814 yılında Konstantinopolis'i kuşattı. Fakat kuşatma sırasında öldü. Yerine oğlu Omurtag Han geçti. Omurtag Han döneminde daha da güçlenen Birinci Bulgar İmparatorluğu, Tuna'ya göç eden Slavlar arasında benliklerini kaybetmeye başladılar. I. Boris 852-889 döneminde 864 yılında resmen Hristiyan olan Bulgarlar özelliklerini kaybettiler. 1018 yılında Birinci Bulgar İmparatorluğu yıkıldı. Daha sonraları Slav Hristiyan Bulgar devletleri kuruldu.
Tuna Bulgarcası
Tuna Bulgarcası hakkındaki bilgilerimiz de bize kadar gelen fakat çok sınırlı olan dil malzemesine dayanmaktadır. Bununla birlikte, bu dil malzemesi Tuna Bulgarcasının mahiyeti ve onun Kuban ve İdil (Volga) Bulgarcasına olan yakınlığı konusunda bizi yeterince aydınlatacak niteliktedir.
Tuna Bulgarlarının tarihe etkileri
Konstantinopolis'i kuşatmışlardır.
Hristiyanlığı benimseyerek Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir.
Bizans İmparatorluğu'nun Balkanlarda tutunmasına yardımcı olmuşlardır.
Bozkır geleneğini terk edip feodal bir toplum yapısına geçmişlerdir.
Akademik çevrelerin çoğu tarafından Bulgarların konuştuğu dil, Hazarca ve Çuvaşça (Birçok kaynağa göre Hunca da dahil) ile birlikte Türkçenin Ogur koluna ait bir dil olarak kabul edilir. Bu görüş çeşitli bulgularla da desteklenmiştir. Ön Bulgarlardan kalan yaklaşık 100 civarında yazılı taş bulunmuştur. Bunların birçoğu Orhun alfabesi ile yakın benzerlik gösteren runik yazıyla yazılmıştır.(Grek ve Kiril alfabesi ile yazılan yazıtlar da vardır.) Bu yazıtlar ilk kez S. Baichorov tarafından incelenmiştir ve dillerinde birçok Türkçe sözcük saptanmıştır. F. Altheim, Oğur Bulgarlarının Grek ve Latin yazısından tamamen farklı, bir çeşit runik yazı türü kullandıklarını, bu Tuna Bulgar yazısının, Batı Hunlarının yazı şeklinin devamı niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Buna göre dillerinde sıkça rastlanan "Tarkan", "Batur", "Han" gibi unvanlar, Han isimleri ve diğer birçok Türk dilindeki karşılığı "Tengri" olan "Tangra" gibi sözcükler de bu görüşü desteklemiştir. Ayrıca o döneme ait Prokopius, Agathias ve Menander Protektor gibi Bizanslı tarihçiler de Bulgarları Hun olarak tanımlamıştır. Bizanslı Patrik, 2. Michael Bulgarları İskit veya Sarmat olarak tanımlamışsa da, bunun klasik bir Bizans geleneği olan halkları bölgesel olarak adlandırmaktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Modern bilim adamları tarafından Bulgarların kökenini açıklamakta kesinlik içermediği için bu bilgi kabul görmez.
Buna rağmen bazı Bulgar akademisyenler, bir takım bulgulara dayanarak Bulgarların konuştuğu dilin İran dillerine ait olduğu hipotezini ortaya atmıştır.(özellikle 1990'larda bu tez bazı akademik çevrelerde ünlenmiştir.) Bugün bu iddiayı destekleyenlerin çoğu, bunun nedeninin aslında Bulgarlar arasında bulunmuş olması gereken İrani unsurların dillerinin, Türk dilleri üzerindeki etkisinden kaynakladığı gibi "ortada" bir duruş sergilerken, diğer bazı Bulgar akademisyenler bu görüşe karşı çıkmaktadırlar.
İnançları
Ön Bulgarların dini Tengricilik idi ve "Tangra" Bulgarların en büyük tanrılarına verdiği addı. Tangra, eski Türk tanrısı Tengrinin Ön bulgarlardaki adıdır. Neredeyse bulunan her yazılı taşta adı geçmektedir. Bulgarlardan kalan yazıtlardaki Tangra/Tengri runik harflerle (Old Turkic letter I.svgOld Turkic letter R2.svgOld Turkic letter NG.svgOld Turkic letter T2.svg) şeklinde yazılmıştır.
Bulgarlar da diğer Türk topluluklarında olduğu gibi doğa güçlerinin kutsallığına, ataların ruhlarına saygı gerektiğine ve Gök Tanrı'ya(Tangra/Tengri) inanmışlardır. Onlara göre Tanrı ebedîdir. Her şeyi görür, bilir ve doğruyu yalanı ayırt ederdi. Can verir, ömür uzatır, kötüleri cezalandırırdı. Tanrı tekti ve kendilerine han gönderirdi. Hanlar, Tanrının kendilerine verdiği "Kut"la yönetirdi.
Tengricilikte büyük dağların güçlü ruhları barındırdıklarına inanılır ve bereket duaları bu kutsal sayılan büyük dağlara yöneltilirdi. Ön Bulgarlar, Balkanlar'ın en yüksek dağına "Tangra" adını vermişler ve onu kutsal saymışlardır. Bu 2925 yüksekliğindeki dağın adı, Osmanlıların 15. yüzyılda Balkanlar'ı ele geçirmelerine kadar değişmemiş, daha sonra Osmanlılar dağa "Maşallah" adını vermişlerdir.
Bu dağın yanında bazı diğer dağları da kutsal saydıkları düşünülür. Örneğin Perpenikon Dağı’nın zirvesinde, Tengriciliğin verimlilik tanrıçası olan Umay'ın resmi rölyef olarak bir dikili taşa kazınmıştır.
Ön Bulgarlar semavi objeleri de kutsal saymışlardır; güneşi, ayı ve o zamanlarda tanıdıkları beş gezegeni: Jüpiter, Venüs, Merkür, Merih ve Satürn. Ön Bulgar hanlarının mühürleri "Tangra" anlamına gelen run işaretinin, bu beş gezegenin işaretleri ile çevrili bir simgedir.
Gök tanrısı Tangra’ya kurban etmek için beyaz atları tercih etmişlerdir. Kurban edilen hayvanın iç organları ile şamanlarının geleceği okudukları bilinir.
Daha sonra 865'te Tuna Bulgarları Hristiyanlığa geçmiş, 10. yüzyılın başlarındaysa İdil Bulgarları İslam dinini kabul etmiştir.
Bulgarlar ilk dönemlerde doğa güçlerinin kutsallığına ve Gök Tanrı'ya inanmaktaydılar. 921'de Abbasi halifesine İslam dinine geçme kararını bildirdiler. İslamlığa geçmeleri Bulgarların Slavlar arasında erimelerini ve slavlaşmalarını engellememiştir.
0 Yorum:
Yorum Gönder