Neslişah Evliyazade: Ailemizin sonu Türk halkının kurtuluşu oldu.
Neslişah Evliyazade Sultan Vahdettin’in 5’inci kuşaktan torunu. Hanedan mensuplarının prensiplerine göre çok mütevazı büyütülmüş. Tam bir Atatürkçü. “Mustafa Kemal padişah olsaydı Osmanlı devam ederdi” diyor. Ve ekliyor “Hanedan kadınları iyi eğitimli ve feministti. Bizde herkes kendi işini kendi yapar.”
■ Sultan
Vahdettin'in tam olarak kaçıncı kuşak torunusunuz?
5’inci
kuşaktan torunuyum. Annem Hanzade Hanım’ın annesi Hümeyra Sultan, Ulviye
Sultan’ın kızı ve Yıldız Sarayı’nda doğmuş. Sultan Vahdettin İstanbul’dan
sürgün edildiğinde onunla önce San Remo’ya, oradan Nice’e birlikte giden torunu
da anneannem Hümeyra Sultan.
■ O
sürgünden dönebiliyor mu?
Evet.
Hümeyra Sultan Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’ye dönebilen ilk hanedan
mensubu. Atatürk, sadece kadınlara özel bir izin veriyor, o da öyle
dönebiliyor.
■ Atatürk’le
karşılaşmışlar mı peki?
Bir baloda
Atatürk onu dansa kaldırıyor. Ama anneannem ölene kadar, “Benim Hümeyra Sultan olduğumu
bildiği için mi kaldırdı, yoksa öylesine mi dans ettik, hâlâ bilmiyorum” derdi.
Anneannem Atatürk’e bayılmış.
DEDEM
VAHDETTİN’İN TABUTUNA HACİZ KONDU
■ Sürgünün
ilk yıllarına dair neler anlatırlardı?
Hiç paraları
olmadan Nice’e geliyorlar. Biraz sefil bir hayat... Nice’te Alfred Nobel’in
evini tutuyorlar. Ben yıllar sonra o evi gördüm. Dedem Vahdettin’in tabutuna
bile haciz konuyor, o kadar diyeyim. Yaşadıkları ülkelerde hanedan üyeleri
olduklarını da söylemezlerdi, mütevazılıktan.
■ Sarayın
kadınları aslında nasıllar?
Hepsi çok
zeki ve zarif kadınlar. Çok çalışkanlar ve sözleri erkeklerden daha fazla
geçiyor. Dahası sürgünde farklı işler yapmak zorunda kaldıkları için
karakterleri daha da güçlü. Mesela anneannem sonraki yıllarda Amerika’ya gidiyor.
Orada Nato askerlerine Türkçe öğretiyor.
■ Yani bizim
hayal ettiğimiz gibi etraflarında hizmetliler yok mu?
Hepsi çok
düzenli ve işlerini kendileri yapıyor. Çok hoş, sade ve bakımlılar. Hiçbir şeyi
atmazlar. Hani hep anlatıldığı gibi, “saray kadınlarının mücevherleri,
savruklukları” falan yok. Bu arada bütün Osmanlı hanedan mensupları yüksek
sesle konuşur. Ve çok hayvanseverler.
■ Peki
anneanneniz Hümeyra Sultan ve annesi Ulviye Sultan, saraydan dışarı çıkmazlar
mıymış?
Hayır! Çok
sosyal kadınlar. Hepsi iyi derecede İngilizce, Fransızca, İtalyanca gibi Avrupa
dillerini biliyorlar ve iyi yüzüyorlar. Çok demokratlar.
■ Ne
severlermiş, nasıl yaşarlarmış?
Et
yemeklerine bayılırlar, sorbe ve dondurmaya da... Yüksek sesle konuşarak yemek
yerler! Futbol delisiydi çoğu! Fotoğrafa çok meraklılar. Ellerinden her iş
gelir. Sarayda öğretilirmiş ama dışarıda “Haydi çalış” deyince afallamışlar.
Feministlerdi bir de! Cüceleri de var. Hepsini aile ferdi gibi sahiplenmişler.
■ Çok
fakirlik çeken olmuş mu?
Evet. Mesela
Şehzade Orhan Efendi Fransa’da mezar bekçiliği yapmış. Vefat ettiğinde
cenazesinde beş kişi varmış.
■ Dedeniz
Vahdettin vatan haini ilan edilmişti...
Ailem buna
çok üzüldü, çok kırıcı bir şey. Üstelik Sultan Vahdettin Kurtuluş Savaşı’nı da,
Mustafa Kemal’i de destekliyor. Ama yeni yönetimlerde her zaman böyledir ya...
Eskisi suçlanır.
■ Tarih
derslerinde siz de zorlandınız mı?
Tabii. Ben
öğrenciyken de ‘vatan haini’ diyorlardı. Üstelik tarih bir bütün; Fatih’i
kahraman yapıyoruz, Vahdettin’i hain... Olur mu öyle şey? Sultan Vahdettin, bir
gün geri dönecek diye yanına hiçbir eşyasını almamış. Bu nasıl kaçmak?
İsteseydi kalırdı. Halktan da destek görürdü. Gitmeseydi iç savaş çıkardı...
■ Aileniz
Atatürk’e kızgın mı?
Süründüler,
evet. Ama aksi olsaydı şimdi bu ülkede oturmazdık. Ne olurdu hain denmeseydi,
biraz paraları olsaydı, bu dramları yaşamasalardı... Sadece bu var. 35
padişahın mezarı burada, Vahdettin’inki Suriye’de. Niye orada kalsın? Ama asla
Atatürk’e düşman ya da kızgın değiller. Belki ailemin, Osmanlı hanedanının sonu
oldu ama Türk halkının da kurtuluşu oldu.
■ Sultan
Vahdettin Atatürk’ü sever miydi?
Sürgündelerken,
kalfalardan biri anneannem Hümeyra Hanım’a, İzmir Marşı’ndaki “Yaşa Mustafa
Kemal Paşa” sözlerini “Kahrolsun Mustafa Kemal” diye öğretmiş. Anneannem de beş
yaşında, ne bilsin... Şarkıyı böyle söylerken Sultan Vahdettin duymuş ve “Bir
daha benim askerime kahrolsun deme” diyerek kızmış. Kimsenin böyle bir şey
demesine izin vermezmiş.
■ Ailenizde
Vahdettin’den ya da saraydan kalan yadigarlar var mı?
Tuğrası
bizde. Çok şık, zarif.
■
Parlamenter sistem mi yoksa başkanlık mı?
Ben
liberalim, parlamenter sistemden yanayım.
■ En çok
hangi sarayı seviyorsunuz?
Topkapı
Sarayı’nı çok beğeniyorum. Bir gece kalacaksın deseler orayı tercih ederim.
TAPUSU OLAN
TOPRAĞINI ALABİLİR
■ Sizin de
Nilhan Sultan gibi “Şurası bizim, geri verin” diye isteyeceğiniz yerler var mı?
Benim
bildiğim tapusu Osmanlı hanedanına ait olan bir yer yok. Sultan Vahdettin’e ait
olan bir mülk varmış, orayı da o dönem satmış. Ellerinde tapuları olan hanedan
üyeleri varsa, tabii ki almalılar. Ona bir şey diyemem.
■ At
biniyorsunuz; çok şampiyonluğunuz var...
Evet,
şampiyonluklarım var. 15 yaşından beri at biniyorum. Milli biniciyim. Babam
Osman Refik’in dedeleri Nejat ve Sedat Evliyazade, atlara çok meraklıymış. Bana
da onlardan geçmiş. Türkiye Jokey Kulübü’nü kurmuşlar. Altay Spor Kulübü’nü de
onlar kurmuş. Kırmızıya yakın renkteki atlarından birinin adı Al Tay’mış.
ATATÜRK
SULTAN OLSAYDI OSMANLI DEVAM EDERDİ
■ Saray içi o
kadar modernken, bu yönetime niye yansımamış?
Bence bu
zamanlama ve karakterle ilgili. Dedem Vahdettin, sultan olmayı zaten hiç
istememiş. O dönem hanedanın başına kim gelse bir şey değiştiremezdi. Ancak
Mustafa Kemal gibi bir karakter sultan olsaydı, belki Osmanlı yönetimini
modernleştirebilirdi. Osmanlı devam edebilirdi.
0 Yorum:
Yorum Gönder