1986 yılı idi… ODTÜ ye başladığımda çok şaşırmıştım... Herkes ''Hocam''
diye hitap ediyordu bana... Sakallarım filan vardı o zamanlar... Dedim acaba
sakallarım olduğundan beni büyük mü zannediyorlar da hocam diyorlar? Gittim
berbere aynı gün, kestirdim sakallarımı... Ertesi günü yine herkes ''Hocam''
diye hitap ediyordu… Dedim bana benzeyen bir hoca var kampüste çok popüler ve
herkesin tanıdığı da, beni ona mı benzetiyorlar acaba???
O zamanlar kulakları çınlasın, uzaktan akrabamız ve köylümüz Süvari’nin
oğlu Dursun ODTÜ Kampüsünde temizlikçi olarak çalışıyordu. O'na denk geldim,
dedim böyle böyle... ''Herkes bana ''Hocam'' diyor... Beni birilerine
benzetiyorlar galiba? Sakalımı kestim yine durum değişmedi'' Dedi burada bana
da herkes ''Hocam'' diye hitap eder. Kimse temizlikçi demez... Burada herkes,
ama herkes birbirine ''Hocam'' eder...
Öyleymiş meğer... Dikkat etmemiştim ama herkes birbirine ''Hocam'' diye
hitap ediyormuş... Ondan sonra ben de herkese ''Hocam'' diye hitap etmeye
başlamıştım... Süvarinin Dursun dahil... Ne güzeldi bir temizlikçiye herkesin
‘’HOCAM’’ diyerek onure etmesi? Aradan tam 32 yıl geçti... ODTÜ de herkesin
birbirine ''Hocam'' diye hitap ettiğini ne merak ettim, ne de bir sebebinin
olduğu aklıma geldi... Taaaa ki daha dün Ankara Lisesi Whatsapp grubundan konu
ile ilgili aşağıdaki mesaj tarafıma düşene kadar:
‘’ Bugün Onun Doğum Günü! Sinan Cemgil günümüzde de çok kullanılan
"HOCAM"lı hitap şeklini başlatan isimdi. Hikaye Ankara’da, ODTÜ’de
başlamış ve Türkiye’de her bölgeye yayılmıştı. Cemgil, varlıklı ve aydın bir
aileden gelişi, sosyal çevresi, aldığı eğitim ve yetenekleriyle İngilizce,
Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Latinceyi çok iyi biliyordu. Arkadaşlarına
Dante’den İtalyanca dizeler ve henüz Türkçe’ye çevrilmeyen Marks kitaplarını
Türkçeleştirerek okurdu. Hatta anlatılanlara göre, Sinan bir gün mimarlıkla
ilgili bir kitap bakmak için arkadaşlarından biriyle Ankara'da İtalyan Kültür
Merkezi'ne gider. Oradaki kadın memurla İtalyanca, yanındaki arkadaşıyla da
Türkçe konuşur. Bu konuşmayı duyan görevli kadın dayanamayıp Sinan'a sorar:
"Ne kadar güzel Türkçe konuşuyorsunuz. Nerede öğrendiniz?"... Sinan
Cemgil, bir kütüphaneden farksız donanımı, politik birikimi ve hitabet yeteneği
ile de herkesce kabul edilen bir isim olmuştu. Bu nedenlerle arkadaşları
kendisine "Hoca" diye hitap ederdi. Ancak Sinan tevazu göstererek
başka bir amaçla ''Hocam''lı cümleleri başlatıp yaygınlaştırdı. Sinan’ın
“Hocam” dedikleri bildiğimiz hocalar değildi elbette. Amacı, müstahdeme,
bakkala, otobüs biletçisine, arkadaşına vs vs kimle konuşuyorsa ''Hocam'' diye
söze başlayarak ''sen benden daha iyi bilirsin'' tevazusuyla karşı tarafa
üstünlük ve öncelik sağlamış olup onure ederek insanlar arasındaki sınıf
farkını kaldırmaktı. Hümanist, halkçı ve eşitlikci yanıyla en hoşuna giden
kelimelerden biriydi bu. Sinan Cemgil'in slogan olmuş anlamlı sözlerinden biri
olan “Biz ODTÜ’de İngilizce Üç Kelime Öğrendik: Yankee Go Home” da unutulmayan duruşları
arasındadır. Bugün onun doğum günü! 15 Kasım 1944... Eğer yaşasaydı, izin
verilseydi yaşamasına 74 yaşında olacaktı. 68 kuşağının devrimci liderlerinden
son derece iyi eğitimli, idealist ve hoca lakaplı dopdolu bir karakter olan
Cemgil, işçi, köylü ve emekçi sınıfının hakları uğruna can veren emperyalizm
karşıtı bir yurtseverdi. Üzüntüyle anıyorum. Tüm yiğitlere ve devrim ruhuna
selam olsun...’’
Yıl 2018… Kendimden tam 32 sene sonra bu defa oğlum ODTÜ de idi… Çok küçük
yaşta başlamıştı okula… Daha 3-4 yaşlarında okumayı, yazmayı, matematiği
kendiliğinden öğrenmişti bilgisayardan... 5 yaşında ise zaten‘’BİLEN’’ olarak
anaokuluna gitmişti… Anaokuluna Erzincan’da, Niğde’de İlkokul 3 ü tamamlamış,
geri kalan eğitimine İstanbul’da devam etmişti… İyi derecede ilk öğretim
puanına sahip olduğundan kolayca iyi bir liseye yerleştirebildik… Ama
İstanbul’da mesafeler çok uzak olduğundan pek te kolay olmamıştı… Uzun
araştırmalar sonucunda kendimize yakın olan Özel bir koleje %100 burslu
verebilmiştik… Oğlumuz iyi bir eğitim gördüğünden YKS de de derece bekliyorduk,
ilk sıralarda yer alamasa da yabancı dilden ilk 1000 ve sayısaldan ilk 3000
içindeydi… Yine uzun araştırmalar sonucu ve kendi istekleri neticesi Ankara
ODTÜ ye gönderilmesini uygun bulduk. İngilizceyi iyi derecede bildiğinden
hazırlık okumasına gerek te görmedik ki yeterlilik sınavını geçerek direk 1.
Sınıftan başladı… Ama çocuktu daha… 18 yaşında bile yoktu… Yüzünde tüy bile
çıkmamıştı…Kendinden 2-3-4 yaş büyüklerinin olduğu sınıflarda ezilirdi… Korkmuştuk
ebeveyn olarak ama oğlumuza hissettirmemiştik hiç… Sonradan öğrendim ki aynı
durumdan oğlumuz da korkmuş, ama bize hissettirmemişti… Taaa ki yukarıdaki
‘’HOCAM’’ yazısı düşene kadar böyle gidiyordu… Bu yazı dün telime düşer düşmez
oğluma ilettim… Oğlum beni arayıp teşekkür etti bu yazı için ve dedi ki, ‘’Baba
biliyorsun ben çok küçüğüm, bölümümüzde bulunan 1000 kişinin içinde en küçüğü
benim… Ne kadar korkmuştum beni küçük diye ezerler diye… Oysa bu yazıda
görüldüğü gibi buradaki insanlar ne kadar medeni, ne kadar anlayışlı… Yüzümde
daha tüy yok ama herkes bana da ‘’HOCAM’’ diye hitap ediyorlar biliyor musun?
Daha benim küçük olduğumu hissettirecek hiçbir olaya şahit olmadım…. Böyle
medeni insanların içinde olduğumdan çok mutluyum’’
32 yıl önce bizim zamanımızda bu imkanlar yoktu… Bir tuşa basarak binlerce
kişi ile bu bilgiler paylaşılamıyordu… Ama şimdi öyle mi ya? Bilgi çağında
olmak bu olsa gerek !! Benim 7 senede öğrenemediğim ODTÜ deki ‘’HOCAM’’
kelimesini var eden kahramanları oğlum ilk senesinde, hatta ilk aylarında
biliyor ve bu medeni insanlara minnettar… Bu vesile ile bizler de Sinan Cemgil
ve nice adsız kahramanı hasretle selamlıyor, 81 milyon TC vatandaşın da
birbirine ‘’HOCAM’’ diye hitap edebileceği günleri arzuluyoruz…
15 Kasım, 2018 Celal Ünsal
0 Yorum:
Yorum Gönder