Uşak, İç Anadolu ve Ege Bölgesi arasında bir geçiş bölümünü teşkil eden İç Batı Anadolu eşiği üzerinde yer alan Uşak ilinin merkez şehridir.
Pers egemenliği MÖ. 334 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Makedonyalı Büyük İskender’in Anadolu seferi sonucu bölge tüm Anadolu gibi Büyük İskender’in hakimiyetine girmiş, İskender’in ölümünden sonra ise bölge, Büyük İskender’in generallerinden Antigonos’un payına verilmiştir. Daha sonra bir süre Bergama krallığına bağlanan Uşak ve çevresi M.Ö. 189 yılında Roma hakimiyetine geçmiş, Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması neticesinde Doğu Roma sınırları içinde kalan Uşak, MS. 12. yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır.
1071’den sonra yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiş, 1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manuel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon (Kumdanlı) Savaşı sonucunda Selçuklulara geçmiştir. Beylikler döneminde Germiyanoğulları’na tabi olan Uşak ve çevresi, 1391 de Yıldırım Bayezid’in Germiyanoğulları hakimiyetine son vermesi ile Osmanlılara dahil olmuş, Fetret Devrinde beylikler tekrar canlanmış, 1429 yılında Germiyanoğulları’nın son hükümdarı II. Yakup Bey’in vasiyeti ile Osmanlı Devletine kalmıştır. Uşak, Osmanlı hakimiyetine girdikten bir süre sonra yapılan idari taksimata göre Anadolu Eyaleti'ne bağlı Kütahya Sancağı'nın bir kazasıdır. 29 Ağustos 1920'de Yunan kuvvetlerince işgal edilen Uşak, işgalden 1 Eylül 1922 günü kurtuldu. Osmanlı devrinde Hüdavendigar Vilayetinin Kütahya Sancağına bağlı bir kaza olan Uşak, 20 Nisan 1924 tarihli 491 Sayılı Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile yapılan idari düzenlemede yine Kütahya Vilayetinin bir kazası olarak kaldı. 9 Temmuz 1953 tarih ve 6129 Sayılı kanunla vilayet haline getirilen Uşak ilinin merkez ilçesi oldu.
Şehrin kuzeydoğusundaki Aybey mahallesi en eski yerleşim yeridir. Bu mahallenin güneyine doğru şehir gelişmiştir. Cihannüma adlı eserinde Kâtip Çelebi Uşak'tan, dere içinde (Dokuzsele çayı) kaleli bir kasaba olarak bahsetmiştir. Evliya Çelebi de seyahatnamesinde Celali eşkıyalarına karşı şehir halkınca kale surlarının yeniden inşa edildiği belirtilmiştir. Seyahatnamede yazılanlara göre ticaretin oldukça geliştiği şehirde; 2 hamam, 370 dükkân, 7 han, 1 lonca hanı, 4 cami, 10 mescit ve 7 kahvehane bulunmaktaydı.
1520 yılında 10 mahalle bulunan Uşak'ta 1570 tahririne göre 12 mahalle bulunmaktaydı. Bu mahalleler; "Aybeğ" ya da diğer adıyla Karaoğlu Ahmed, "Cami" sonrasında Cuma(günümüzde Küme), "Hacı Hasan" (günümüzde Ünalan), "Kassab Hasan", "Meşhed", "Süleyman Fakih" ya da diğer adıyla Derviş Mehmed, "Burhan Fakih" (günümüzde Özdemir), "Cedid", "Hacı Yayarlu", "Hacı Sıddık", "Memi Çelebi" ve "Hacı Hızır" dır. 1570 kayıtlarına göre bu mahallelerde toplam 493 hane yaşamaktaydı.
1676 tarihindeki avârız kayıtlarına göre kazadaki 9 mahallede, 383 nefer ve 72 askeri nüfus olmak üzere 455 hane bulunmaktadır. 16. yüzyılda gayrimüslim nüfusun yaşamadığı Uşak kasabasında, 1676 avarızına göre Rum ve Ermenilerden oluşan 10 gayrimüslim hane bulunmaktaydı. 1792-93 yıllarında yerleşim, Uşak Voyvodası Acemoğlu Seyyid Ahmed'in isyanına sahne oldu. 1795 yılında Acemoğlu'nun öldürülmesiyle Uşak'ta denetim sağlanabildi.
1844 temettuat tahririne göre yerleşimde; Aybeğ, Kamer, Cuma (Cami), Eslice, Sabah, Hacı Hızır, Karaağaç, Burhan Fakih, Müslüman ve gayrimüslim nüfusun yaşadığı Hacı Hasan mahalleleri olmak üzere 9 mahalle bulunmaktaydı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Hacı Muradoğlu adındaki bey isyan ederek Şah İshak kalesine çekilmiş ancak öldürülmesiyle isyan bastırılmıştır. 1894 yılında meydana gelen ve "Koca Yangın" olarak adlandırılan felakette Aybeğ mahallesi haricinde yerleşim tamamıyla yanmıştır. 1898 yılında Uşak'ı İzmir'e bağlayan demiryolu inşa edilmiştir.
29 Ağustos 1920 tarihinde Yunan kuvvetleri Uşak'ı ele geçirdi. Şehir, Kurtuluş Savaşı sonucunda 1 Eylül 1922'de Türk kuvvetlerince geri alındı. Cumhuriyet döneminde Kütahya'nın ilçesi olan şehir, 15 Temmuz 1953 tarihinde yeni kurulan Uşak ilinin merkez ilçesi olmuştur.
Uşak kentinin gelişimi nedeniyle artık şehirle iç içe gelen Çevre, İkisaray, Hacıkadem, Kalfa, Karaağaç, Kuyucak, Muharremşah ve Ovademirler köyleri ile Bölme beldesinin tüzel kişilikleri Aralık 2015'te sonlandırılarak adı geçen yerleşim birimleri mahalle olarak Uşak merkez ilçeye bağlandı.
1890 tarihli Hüdavendigar vilayeti salnamesinde Uşak kasabasının toplam nüfusu 12.684, 1898 yılı salnamesinde 12.841 olarak belirtilmiştir. 1898 salnamesine göre nüfusun; 10.637'si müslüman, 1.548'i Rum ve 656'sı Ermenilerden oluşmaktaydı. 1924 Türk Ticaret Salnamesinde Uşak merkezinin nüfusu 15.000 olarak belirtilmiştir. Cumhuriyet Devri'nin ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927'de yapılmış olup, bu sayıma göre Uşak merkezinin nüfusu 16.887 olarak belirlenmiştir. Merkez ilçenin 83 köyü ve 29 mahallesi bulunmaktadır. 2019 yılı verilerine göre merkez nüfusu 256.669 kişidir.
Yöreye ait geleneksel yemekler arasında, Tarhana Çorbası, Yumurta Sızdırması, Ciğerli Bulgur, Döndürme, Arap aşı, Keşkek, Alacatene, Köpük Helva, Höşmerim ve Tahin Helva yer almaktadır. Uşak'ta her yıl Nisan ayında Türkiye genelinde cirit müsabakaları düzenlenmektedir. Uşak’ın konumu İç Batı Anadolu eşiğinde olduğundan zeybek oyunlarından ve Teke yöresinden etkilenmiştir. Zeybek oyunlarından daha çok Yörük zeybeği oynanmaktadır. Uşak'ta el sanatları olarak halıcılık ve kilimcilik ön plana çıkmaktadır.
Uşak ilinin köylerinde 1970'li yıllarda kullanılan yöresel sözler, deyişler ve sık kullanılan atasözlerinin yer aldığı "Uşak İli Köyler Sözlüğü" isimli bir kitap da mevcuttur.
Uşak ilinde ilk ve orta öğretim ile mesleki ve teknik eğitim olmak üzere 127 adet okul-kurum bulunmaktadır. 17 Aralık 2006 yılında Uşak Üniversitesi kurulmuştur.
İl merkezinde, Uşak (Tekstil) Organize Sanayi Bölgesi ve Karma (Deri) Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Uşak Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri ile bir sanayi şehridir. İlde üretim yapan başlıca sanayi tesislerinin üretim konularına bakıldığında, iplik, ham ve baskılı bez, elyaf, battaniye, deri, seramik ve halı üretimi ön plana çıkan faaliyet konularıdır. İlde 1926 yılında kurulan Uşak Şeker Fabrikası bulunmaktadır.
Uşak merkez şehri E-96 Ankara-İzmir karayolu üzerinde bulunmaktadır. Karadeniz, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan İzmir’e giden tüm araçlar Uşak’tan geçmektedir. Afyon-Uşak-İzmir demiryolu da il merkezinden geçmekte olup 1897 yılından bu yana hizmet veren hat, hızlı tren projesi kapsamına alınmıştır. Şehir merkezine 7 km uzaklıkta Uşak Havalimanı bulunmaktadır. Havalimanı ilk olarak 1998 yılında hizmete açılmış ancak talep yetersizliğinden 2001 yılında kapatılmıştır. 2006 yılından itibaren sivil hava uçuşlarına açılmıştır. Uşak Havalimanından İstanbul-Uşak arasında haftada 5 gün geliş-gidiş şeklinde seferler düzenlenmekte iken, 02 Ekim 2011 tarihi itibarıyla seferler Ankara-Uşak arası olarak değiştirilmiş, ancak talep yetersizliği nedeniyle tarifeli uçuşlar iptal edilmiştir. Ancak 2019 yılı Ocak ayı itibarıyla Atatürk Havalimanı-Uşak Havalimanı geliş-gidiş şeklinde tekrar tarifeli seferlere başlanmıştır. Ayrıca Bölgesel Zafer Havalimanı'nın il merkezine 103 km mesafede yer almaktadır.
Banaz
Tarihçe
Antik dönemlerde Banaz Ovasını oluşturan bölgenin adı "Panasion" olarak bilinmektedir. Bakır Çağına ait yerleşim yerinin az görüldüğü Banaz'da Tunç Çağı yerleşimleri sıklıkla görülebilmektedir. Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizans egemenliğinde bulunan yerleşim 11. yüzyılın sonlarından itibaren Türkler' in yerleşimi başlamıştır.
Banaz ilk olarak 1076 yılında Türk egemenliğine girmiş ancak Batı Anadolu’da Bizans'la sınır bölgesinde olduğundan yerleşim sık sık Anadolu Selçukluları ile Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. 1243 tarihinde gerçekleşen Kösedağ Muharebesi sonrasında Türkiye Selçuklu Devleti'nin dağılmasıyla Banaz, Selçuklu veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali'nın denetimine verildi. Banaz'daki Sâhib Ataoğulları Beyliği'nin yönetimi 1276 yılında Germiyanoğulları'na geçti. Sonrasında Sâhib Ataoğulları ile Germiyanoğulları arasında el değiştiren yerleşim, 13. yüzyıl sonu itibarıyla kesin olarak Germiyanoğulları'nın egemenliğine katıldı. 1391 yılına kadar Germiyanoğulları Beyliği’nin hakimiyetinde kalan yerleşim bu tarihte I. Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmış ancak 1402 yılında meydana gelen Ankara savaşı sonrasında Banaz'ın da dahil olduğu bölge Timur tarafından Germiyanoğulları Beyliğine geri verilmiştir. Germiyanoğulları Beyliği’nin son beyi olan Yakup Bey, Germiyanoğulları topraklarını vasiyeti olarak Osmanlı Devleti’ne bırakmıştır. Bu vasiyet uyarınca Banaz 1429 yılında yeniden Osmanlı hakimiyetine katıldı.
1391 yılından sonraki ilk Osmanlı hakimiyeti döneminde Anadolu Eyaleti Kütahya Sancağı'nın Uşak kazasına bağlı nahiye olan Banaz, 1429 yılından sonra da bu statüsünü korumuştur. Osmanlı kaynaklarında "Nefs-i Banaz" olarak yerleşimden bahsedilmekte olup, II. Bayezid döneminde yapılan tahrirde yerleşimde 45 hanenin bulunduğu ve 51 neferin yaşadığı kaydedilmiştir. 1520 kayıtlarında 40 hane ve 66 neferin bulunduğu nahiyede 1570 kayıtlarında 83 hane bulunmakta ve 114 nefer yaşamaktaydı.
1671-1672 yıllarında Uşak'ı gezen Evliya Çelebi Banaz'ı, yüz haneli, bir camili, hamamsız ve çarşısı olmayan küçük bir kasaba olarak tarif etmiştir. Ayrıca Banaz' a bağlı 40 köyün olduğu ve nüfusun çoğunun sipahi olduğunu da belirtmiştir.
1870 yılında Uşak kazası Banaz, Göbek ve Gediz nahiyelerinden oluşmaktaydı. 19. yüzyılın sonlarında Uşak halkının Uşak kazasının sancak yapılması ve bu süreçte Banaz' ın da kaza statüsüne yükseltilmesini içeren talepler Hüdavendigâr Vilayeti valisinin olumsuz görüşleri nedeniyle kabul edilmemiştir. 2 Ekim 1887' de Uşak ve çevresini etkileyen depremde Banaz önemli tahribata uğradı. 1912 yılına gelindiğinde ise nahiye merkezi İslam köyüne taşındı.
9 Temmuz 1953 tarihinde Uşak'ın il haline getirilmesiyle Banaz' da Uşak'a bağlı ilçe merkezi oldu.
İstiklal Savaşı'nda Banaz
23 Mart 1921'de Banaz, Yunan işgaline uğradı. 26 Ağustos 1922'de Atatürk'ün başlattığı Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde düşmanı bozguna uğratan Türk ordusuna bağlı birlikler 29-30 Ağustos gecesi General Vasil komutasındaki Yunan 2. Tümeni'ne bağlı birlikleri Büyükoturak kasabasının güneydoğusunda bozguna uğratıp geri çekilmeye zorlamıştır. 30-31 Ağustos 1922 gecesi Kaplangı ve Yenice dağlarında Türk birlikleri ile Yunan Tümeni arasında çarpışma olmuştur. Yunan birlikleri büyük kayıplar vererek hızla çekilmeye başlamıştır. 31 Ağustos 1922'de Türk ordusunun Banaz'a girmesi ile Banaz Yunan işgalinden tamamen kurtulmuştur. Her yıl 31 Ağustos günü ilçenin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
Coğrafya
Banaz, İzmir-Ankara karayolu üzerinde yer almakta ve il merkezine 32 km uzaklıktadır. İlçenin kuzeyinde Kütahya ilinin Gediz ve Altıntaş ilçeleri, doğusunda Afyonkarahisar' ın Sinanpaşa ve Sandıklı ilçeleri, güneyinde Sandıklı ve Sivaslı, batıda merkez ve Kütahya' nın Gediz ilçeleri yer almaktadır. Denizden yüksekliği 914 metre olan ilçenin yüzölçümü 1063 km²'dir.
İlçede 33.949 hektar tarım alanı, 66.948 hektar orman ve fundalık alan, 3.000 hektar çayır ve mera arazisi ile 2.403 hektar tarım dışı alan bulunmaktadır.
En yüksek dağı, ilçenin kuzeyinde bulunan ve asıl zirve kısmı Kütahya'nın Gediz İlçesi sınırları içinde bulunan, 2312 metre yükseklikteki Murat Dağı'dır. İlçe sınırları içerisinde 1200-1800 metreye kadar olan tepe ve yaylalar bulunmaktadır. Bu tepe ve yaylalar zengin çam ormanları ve otlaklarla kaplıdır. İlçenin adı ile anılan Banaz Ovası kuzeydoğudan güneybatıya uzanır. Yaklaşık 6 500 hektar olan ova, Uşak ilinin en büyük ve verimli ovasıdır.
İklim
Banaz'da genellikle Ege Bölgesi'nin yumuşak ve İç Anadolu Bölgesi'nin sert hava şartları bir arada görülür. Yazın Ege'nin yakıcı sıcağı, kışın iç Anadolu'nun sert soğukları Banaz'ı fazla etkilemez. Yıllık yağış 60–70 cm. arasındadır. Nispi rutubet normaldir.
Nüfus
Osmanlı döneminde yapılan 1831 tarihli ilk nüfus sayımında sadece erkek nüfusun tespiti amaçlanmış ve buna göre Banaz'da 3.529 erkek nüfusun bulunduğu belirlenmiştir. 1892-1893 yılına ait Hüdavendigâr Vilayeti Salname’nde 28 köyden oluştuğu belirtilen Banaz toplam 13.251 nüfusa sahip olup, bunun 6.768'i erkek ve 6.483' ü de kadındır. Yapılan sayıma göre yaşayanların tamamının Müslüman olduğu belirtilmiştir. 1898-1899 tarihli Hüdavendigâr Vilayeti Salname'nde ise 5.385' i erkek, 6.584' ü kadın olmak üzere 11.982 kişi Banaz' da yaşamaktaydı.
Ekonomi
Banaz ekonomisi tarım, hayvancılık ve sanayiye dayanmaktadır. İlçe ekonomisinin en önemli geçim kaynağını oluşturan tarım faaliyetlerinde şeker pancarı, haşhaş ve ayçiçeği üretimi önemli yer tutmaktadır. Banaz ovasında buğday, arpa, nohut, mercimek, tütün olmak çeşitli tarım ürünleri de yetiştirilmektedir. İlçede meyvecilikte önemli yer tutmakta olup, elma, vişne ve kiraz yetiştirilmektedir. Ayrıca sulak alanların bulunmasından dolayıda kavakçılık ilçede yoğun olarak görülmektedir. Hayvancılık daha çok dağ köylerinde yapılmakta, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştirilmektedir. İlçede, Banaz Küçük Sanayi Sitesi bulunmaktadır. 2011 yılı sonu itibarıyla ilçede 1 adet Seramik fabrikası, 1 adet Et Entegre tesisi, 1 adet Yem fabrikası, 1 adet Nişasta fabrikası, 1 adet Ağaç Emprenye tesisi, 1 adet Karton koli fabrikası ve 2 adet Tuğla fabrikası faaliyet göstermektedir.
Turizm
Mesire Yerleri
İlçe mesire yerleri açısından da oldukça zengindir. Evrendede, Çatalçam ve Yukarı Karacahisar Köyü sınırları içinde bulunan Çokrağan Mesire Yeri bunların başında gelir.
Evrendede Mesire Yeri
2011 yılında "Banaz Evrendede Tabiat Parkı" olarak ilan edilmiştir. 6,7 hektar genişliğinde olup, Banaz'a 4 km, Uşak'a 37 km uzaklıkta yer alan Evrendede mevkiinde bulunmaktadır. Ormanlık alanda; Karaçam, Kızılçam, Sedir, Meşe, Laden vb değişik türlerde ağaç ve çalı türleri bulunmaktadır. 1.200 metre rakımlı Tabiat parkı içinde gazino, büfe ve yürüyüş parkurları vardır.
Kaplıcalar
Doğal termal su bakımından oldukça zengin olan ilçenin Hamamboğazı mesire alanı içinde çeşitli içeriklerde şifalı hamamları ve sıcak su havuzları vardır.
Hamamboğazı
Ankara-İzmir yolu üzerinde, Banaz ilçesine 7 km uzaklıktadır. Güneyde ormanlık bir tepe üzerinde olup kaplıcada Gazoz, Sarıkız, Karakız denilen üç ayrı şifalı su bulunmaktadır. Deri hastalıklarına iyi gelen bir kaplıcadır.
Tarihi ve arkeolojik yerler
Ahat Köyü'nde bulunan Akmonia harabeleri ve Banaz Şehitler Abidesi ilçenin tarihi değerleri arasındadır.
Eşme
Uşak ilinin 62 km güneybatısında yer alan Uşak ilinin genel nüfusu bakımından Banaz'dan sonra en büyük ilçesidir.
Tarihçe
Tarihin ilk çağlarından beri değişik milletlere merkez olan Eşme'nin ilk sakinlerinin Eşmeli Aşiretinden olduğu rivayet edilmektedir. Eşme adının kullanılmasının nedenleri arasında; bugünkü ilçe halkının Eşmeli aşiretinden olmasıdır. Eşme ilçesi köylülerinin Eşme adı, bu addaki Yörük aşiret adlarından kalmadır. Bugün, Eşme’deki en büyük aşiret Horasan’dan gelme oldukları bilinen Kargılı, Kaşeli ve Çıkılı dır. Şanlı Urfa dan gelen karakeçili Yörük aşireti de Eşme'ye yerleşmişlerdir. Konar-göçer / yaylakçı-kışlakçı hayatı yaşanmış ve bu durum, yer yer günümüze kadar süregelmiştir. Ayrıca, Antalya Teke bölgesinden gelen Sarı keçili Yörükleri de Eşmeyi oluşturan Yörük boylarındandır. Eşme ilçesi Yörüklerden müteşekkildir. Eşme adı sulak yer anlamındadır. Su kaynaklarının olduğu yer anlamı da taşır.
Osmanlı döneminde Denizli ilinin Mutasarrıflık olması ile birlikte Güre,İnay, Sirge Nahiyeleri ile birleştirilerek merkezi Takmak olan Eşme Kazası adıyla Denizli'ye bağlanmıştır. (1865) daha sonra Saruhan sancağına (Manisa) bağlanmıştır. 1920 yılında başlayan Yunan işgali 3 Eylül 1922 tarihinde son bulmuştur. 1898 yılında İzmir-Uşak demiryolunun günümüzde Elvanlar mahallesi olarak belirtilen yerden geçmesi nedeniyle istasyon kurulmuştur. Takmak kaza merkezinin Yunan kuvvetlerince yakılması ve ulaşım durumu nedeniyle kaza merkezi 1934 yılında Takmak'tan Elvanlar'a taşınmış ve yerleşim Eşme adını almıştır. 1953 yılında Uşak Kazasının il olması ile Manisa ilinden ayrılarak Uşak'a bağlanmıştır.
Coğrafi özellikler
Eşme İç Anadoluyu Ege Bölgesine bağlayan geçit yolu üzerinde Omur baba, Kab aş-Macar, Güney Ören, Ağabey, Emirli ve Kemer Dağının eteklerinde kurulmuş bulunmaktadır. Kuzeye düşen köylerin bir kısmı Gediz vadisinde olan ilçe Kuzey doğusunda Uşak, doğusunda Ulubey, batısında Alaşehir ve Sarıgöl, kuzeyinde Kula ve Selendi, güneyinde Güney ilçeleri ile çevrilmiştir. 1362 km2 yüz ölçümüne sahiptir. İlçede orman alanları geniş yer kaplamakta olup, asli ağaç türleri Meşe ve Kızılçam' dır. Ormanlık alanlarda ağaçcık ve çalı formunda Ardıç, Ahlat, Tesbih ve Süpürge çalısı gibi bitki türleri bulunmaktadır.
Nüfus
Eşme nüfusu 2014 yılında yapılan sayıma göre 35749 kişidir. Bunun 14396'sı ilçe merkezinde, 21353'ü belde ve köylerde yaşamaktadır.
İdari yapı
İlçenin 1 beldesi (Yeleğen) ve 60 köyü vardır.
Ulaşım
Eşme; Uşak’a 62 km, İzmir'e 184 km, Kula’ya 43 km, Güney'e 41 km, Alaşehir'e 54 km uzaklıktadır. Eşme'nin ulaşımda en büyük artısı Uşak-İzmir demir yolu hattı üzerinde olmasıdır. Buna ek olarak 2012 yılında hizmete açılan İzmir-Konya demir yolu hattı da ilçeden geçmektedir. Ayrıca 2017 yılında hizmete girmesi planlanan "Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı" da ilçeden geçecek olup altyapı çalışmalarına başlanmıştır.
Ekonomi
İlçe ekonomisi çiftçilik, hayvancılık, sanayi, madencilik ve dokumacılığa dayalıdır. Son yıllarda kendini yenileyip geliştiren tavukçuluk, küçük ve büyük baş hayvancılığı ve beraberinde üretimi artan süt ürünleri diğer önemli bir gelir kolunu oluşturur. Ayrıca; halkın yaklaşık olarak büyük bir bölümü, yurt dışında (özellikle Almanya’da) çalışmakta olup, bununda ilçeye yaz aylarında katkısı büyüktür. Özgün desenleri ve kalitesiyle adına festivaller düzenletip dünyaya açılım kapısı olan kilimciliğin eskisi kadar olmasa da halkın geçimine katkısı önemlidir.
Tarım
2013 yılı verilerine göre; Eşme ilçesindeki tarım alanı 42.472 hektardır. Tarım arazilerinin 2.342 hektarı sulanabilirken, 40.130 hektarı sulanamamaktadır. Ancak planlaması ve projesi yapılan baraj ve gölet inşasıyla sulanabilen arazi miktarının artması beklenmektedir. Tarımsal üretimde tütün en önemli gelir kaynağıdır. Diğer önemli tarım ürünleri; buğday, arpa, haşhaş, çavdar, mercimek, nohut, mısır, susam ile turşuluk salatalık başta olmak üzere sebze, bağcılık ve meyveciliktir.
Hayvancılık
Eşme'de 2013 yılı verilerine göre; 29.807 büyükbaş hayvan, 158.000 koyun yetiştirilmektedir. Koyun yetiştiriciliğinde Eşme ilçesi ildeki en önemli koyun varlığına sahip ilçe konumundadır. Ayrıca küçükbaş hayvan olarak 7.000 keçi yetiştirilmektedir. Yıllık süt üretimi 61.934 ton/yıldır. İlçe, soğutma tankı sayısı ve kapasitesi bakımında Uşak ilinde ilk sırada yer almaktadır. İlçede kırmızı et üretimi 3.363 ton/yıldır. İlçede bulunan yem sanayi il üretiminin takriben %85' ini karşılamaktadır. Son yıllarda kanatlı hayvan yetiştiriciliği ve beyaz et üretiminde de artış görülmektedir. Yoğun olmamakla birlikte arıcılıkla da uğraşılmaktadır.
Eğitim
Eşme ilçesinde Uşak Üniversitesi’ne bağlı, Eşme Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Bunun yanı sıra 2015-2016 eğitim yılında 6 lise, 17 ortaokul, 23 ilkokul ve 1 anaokulu bulunmaktadır.
İklim
İlçede Akdeniz ikliminden karasal iklime geçiş özelliği gösteren bir iklim egemendir.Kar yağışının büyük bir kısmının kış aylarında gerçekleştiği ilçede yazları sıcak ve kurak geçer. Eşme' de yıllık ortalama sıcaklık 13.7 °C, yıllık ortalama yağış 459,4 mm dir. Yağışların aylara ve mevsimlere göre dağılımı düzensiz olmakla birlikte, en fazla yağış kış ve ilkbahar aylarında görülmektedir.
Karahallı
Karahallı, Uşak ilinin bir ilçesidir. Uşak'ın güneybatısında, il merkezine yaklaşık 62 km uzaklıktadır.
Tarihçe
Karahallı adı nereden gelmektedir?
Karahallı ismi Bozulus Türkmenleri'nin Danişmendli ormağının Karahalillü adlı cemaatinden gelmektedir. Konar-göçer yaşayan Karahalillü cemaati üyelerinin yerleşik düzene geçmesiyle de günümüz yerleşimi oluşmuştur. Bundan 700 yıl önce Danişmentliler Süleymanlı Oymağında tabi Karahaliloğulları Ömerlisi ve diğerleri Karahallı bölgesine iskan edildiler. Bu bölgeye yerleşen Kara Halili Türkmen oymağı tarihi süreç içerisinde konar-göçer hayat şeklinden yerleşik hayata uyum sağlamış ve kültürel yapılarında göçebe hayat tarzının motiflerini de barındırmışlardır. Kara Halil Oğulları, Karahallı bölgesine yayılarak civar bölgelerde de yerleşim birimleri oluşturmuşlardır. Böylece Karahalil'in yerleştiği köyün adı Karahallı, Garib Hasan'ın yerleştiği köyün adı Karbasan, Kara Bedir'in yerleştiği köyün adı Karabedirler, Deli Hıdır'ın yerleştiği köyün adı Delihıdırlı Köyü olarak zaman içerisinde değişikliğe uğramıştır.
Cumhuriyet Öncesi Karahallı
İlçenin tarihini ortaya koyacak kesin bilgiler yoktur. MÖ 4000 yıllarda bölgede yerleşilmeye başlanmıştır. MÖ 1800 yıllarda Hititler bölgeye gelmişlerdir. MÖ 1200'lü yıllarda Frigyalıların egemenliğine geçmiştir. Bölge MÖ 547'de Pers imparatoru Kirus ile Perslerin eline geçmiştir. MÖ 324 Büyük İskender Persleri mağlup ederek Makedonya devletini kurmuştur. MÖ 260 Bergama Krallığı ve M.Ö. 132 ile MS 395 yılları arasında bölge Roma İmparatorluğu hakimiyetinde kalmıştır. Bölgede MS 165 yılında Pepouza şehri kurulmuştur. Bölge 395'ten 1072'ye kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1071 yılında Malazgirt'te Selçuklu Türkleri ile Bizanslılar arasındaki Türklerin zaferi ile sonuçlanan savaştan sonra bölge Selçuklu Devleti hakimiyetine girmiştir. 13. yüzyılda da Türkler bölgeye gelip bugünkü Karahallı şehrini kurmuşlardır. 13-14. yüzyıl Germiyanoğulları hakimiyetindeki ilçe 1429 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanmıştır.
Osmanlı kaynaklarına göre ilk defa II. Beyazıd döneminde yapılan tahrir kayıtlarında geçmektedir. Bu dönemde Göbek (Ulugöbek) nahiyesine bağlı Kara Halillü adında 23 haneli bir köy olan yerleşim 1520 yılı tahririnde Uşak kazasına bağlı 9 hanelik ve 1570 yılı tahririnde de 16 hanelik bir köy olarak kaydedilmiştir. II. Beyazıd döneminden 1520 yılına kadar geçen kısa süre zarfında 23 hanelik köyün 9 haneye düşmesinde bazı hanelerin civarda yeni köy kurmasından kaynaklanmış olmasını akla getirmektedir. Uzun yıllar köy statüsünde olan yerleşim, 14 Ocak 1907 tarihinde 24 köyün bağlı bulunduğu nahiye merkezi oldu. İdari anlamda 1907 yılında nahiye olan yerleşim, bu tarihten askeri olarak Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun düzenlenmesi kapsamında oluşturulan "Uşak Redif Taburu"nun teşkilat yapısı içerisinde 4. Bölüğünün askeri nahiye merkezi konumundaydı. 1898 yılı kayıtlarına göre 397 haneli yerleşimde 2500 civarında kişi yaşıyordu. Köylüler 1889 tarihinde Denizli Sancağı’nın Çal Kazası’na bağlanmak için Dahiliye Nezaretine başvurmakla birlikte Şûrâ-yı Devlet tarafından bu talep kabul edilmemiştir.
Kurtuluş Savaşı'nda Karahallı
Batı Cephesi harekatı içinde Sandıklı, Çivril, Çal ve Uşak kesimi içinde Karahallı'nın da yeri vardır. 28 Ağustos 1920'de Yunan işgaline uğramış olan Karahallı ilçesi, 2 Eylül 1922 tarihinde Yunan işgalinden kurtarılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Karahallı
1928 yılı kayıtlarına göre Uşak nahiyesi 15 köyden meydana gelmekteydi. Uşak 9 Temmuz 1953 yılında Kütahya'dan ayrılarak il statüsüne kavuştuktan sonra, Karahallı' da 9 Temmuz 1953 tarihinde Uşak iline bağlı ilçe merkezi olmuştur.
Tarihi Eserler
Karahallı'da Lidyalılar, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminden bazı kalıntılar olmakla birlikte, en önemli tarihi eser Clandras Köprüsü'dür. Ayrıca Hristiyanlığın 7 mezhebinden biri olan ve uzun süredir yerleşim yeri bulunamayan Montanism mezhebinin merkezi antik Pepuza kenti, ilçeye bağlı Karayakuplu köyünün 3 km. güneyinde Banaz Çayının kıyısında bulunmuştur.
Coğrafi yapısı
Kuzeydoğusunda Sivaslı (Uşak), batısında Ulubey (Uşak), güneydoğusunda Çivril (Denizli) ve güneybatısında Bekilli (Denizli), güneyinde Çal (Denizli), kuzeyinde Uşak merkez ilçeleri bulunmaktadır. İlçenin toplam yüzölçümü 337 km² olup rakımı 873 m'dir. İlçeden geçen tek akarsu Banaz Çayı'dır ve Ege Denizi'ne Didim civarlarından dökülür.
İklim
Karahallı'da karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Yağışlar kışın ve ilkbaharda görülür. Yıllık sıcaklık ortalaması 12,9 °C'dir.
Nüfusu
2015 yılı nüfus verilerine göre ilçenin merkez nüfusu resmi kayıtlara göre 4.127 olup, köyleriyle birlikte toplam ilçe nüfusu 10.624'tür. Karahallı dışında yaşayan Karahallılılar'la birlikte yaz aylarında ilçenin toplam nüfusunun 35-40 bin civarına çıktığı düşünülmektedir. Karahallı'ya bağlı 14 adet köy mevcut olup eskiden belde olan Karbasan, Karahallı merkez ilçeye 2014 yılında köy, 2018 yılında ise mahalle olarak bağlandı.[5] Bu belde mahalle olarak bağlanmadan önce son nüfus durumu:
Sosyo-ekonomik yapı
Osmanlı Devleti Dönemi Karahallı'da Sosyo-Ekonomik Yapı
Osmanlı Devleti dönemi, Karahallı'da sosyal hayat üzerine çok az kaynak vardır.
14. yüzyıldan sonra başlayan Ulu Camii ismi geleneğine göre yerleşim biriminin oluşmasıyla beraber Türk İslam kültürü gereğince ilk olarak cami yapılır ve şehirleşme bu cami etrafında teşekkül eder. Bu cami Ulu Camii olarak nitelendirilir. Karahallı da bu geleneğe uygun olarak Ulu Camii etrafında yerleşim alanını oluşturmuştur. Ulu Camii merkez olmak üzere yakın bölgeler çarşı olarak nitelendirilmiş ve uzaklaşıldıkça da evler teşekkül etmiştir.
Daha önce konar-göçer hayata uygun olarak büyük oranda hayvancılıkla geçinen Türkmen grubu, geldikleri ilk zamanlarda buna devam etmiş ve aynı zamanda yerleşik hayata uygun olarak tarımla da meşgul olmuşlardır. Bu ekonomik faaliyet sadece kendi geçimlerini sağlamaktan ibaret olmuştur. Gelişen ve ileride Uşak'ın en büyük köylerinden olan Kara Halili'de coğrafyanın, tarım ve hayvancılığı karşılayamaması halkın farklı geçim kaynaklarına yönelmesine sebebiyet vermiştir. Geldikleri yöreye hemen hakim olan ve birbirine bağlı Türkmen grubu tarım ve hayvancılıktan farklı olarak, günümüzde Karahallı'nın en önemli geçim kaynağı olan tekstile yönelmişlerdir.
Tekstil o zamanın metotlarıyla, çadır dokumak için kullanılan küçük el tezgâhlarında kumaş dokuyarak yapılmıştır. Bu metot zamanla gelişim göstermiştir. Tarım alanlarının yetersiz, içme suyunun az oluşu hayvancılığın bitmesine sebep olmuş, tarım ise sadece ailevi ihtiyaçları karşılamak için az da olsa devam etmiştir. Tarım ürünleri içinde coğrafyaya uygun olarak buğday, az da olsa pamuk, bostan, üzüm ve çeşitli sert coğrafyaya uygun meyve ağaçları vardır.
Karahallı'nın sarp, aynı zamanda ulaşım yollarına uzak oluşu, ekonomik faaliyetlerin gelişmemesine sebep olmuştur. Tekstil hayatına giren Karahallı halkı, kumaş dokuma aletlerinin yetersiz olmasından dolayı yakındaki Denizli ve Uşak'tan kumaş getirip işleyerek terzilik sanatını geliştirmişlerdir. Bu kumaşları hazır elbise haline getirip yakın yerleşim bölgelerine (Alaşehir, Dinar, Uşak, Manisa) giderek ürettikleri ürünleri satmışlardır. Bu vesile ile ticaret hayatına giren Karahallı halkı, ilerleyen zamanlarda Uşak'tan deri getirmek suretiyle ayakkabıcılık sektörüne de girmişlerdir. Meslek grupları teşekkül etmiş ve aynı zamanda çeşitli meslekler Karahallı'ya getirilmiştir. Bu mesleklerin Karahallı'ya gelişlerinin temelinde, Karahallı halkının akıllı bir politika güderek dışarıdan gelen bekar meslek erbaplarını, Karahallı içinden bir kızla evlendirip onun evini yaptıktan sonra Karahallı'da kalmasını sağlamaları yatmaktadır. Bu suretle çeşitli meslekler ve kültürel motifler Karahallı'ya girmiştir. Örneğin Berberler sülalesinden merhum Hafız Veli Çimen'in babasının dedesi Denizli'ye bağlı Süller kasabasından her ay Karahallı'ya tıraş için gelen bir bekar olup, Karahallı'da evlendirilerek berberlik mesleğini Karahallı'ya getiren ve yaygınlaştıran kişidir. Tekstil bu dönemde daha üretim aşamasına tam manasıyla geçmiş değildir. Tekstil, önemini Cumhuriyet'in ilanından sonra kazanacaktır.
Karahallı'da ticaretin yaygınlaşmasında lonca adı verilen, dışarıdan gelen tüccarların konaklayıp satış yapmaları için yapılmış yarı kapalı pazarların da etkisi çoktur. Karahallı'da Şeyhlü ve Kasab adıyla Uşak Salnameleri'nde geçen iki pazar olduğu bilinmektedir. Develerle gelen tüccarlar bu loncalara yerleşirdi. Yüksek Türk kültürünün getirmiş olduğu yardımlaşma ve misafirseverlik sonucu olarak bu tüccarların yiyecek ihtiyaçları lonca etrafında bulunan evlerde oturanlar tarafından karşılanırdı. Pazar günleri Ulu Camii imamı tarafından dua edilir ve pazar açılırdı. Tüccarlar, birbirlerini denetlemek suretiyle asayiş ve ticaret ahlakının devamını sağlarlardı.
Gelişen meslek adabına göre yetiştirilmiş ve sonunda usta olan çırak, ustası tarafından kuşak bağlanıp, makas verilerek ustalığı belgelenirdi. Çırak herkese yemek dağıtarak artık usta olduğunu ilan ederdi. Bu ve benzeri gelenekler Karahallı'da ticarete ve mesleğe duyulan saygıyı göstermektedir. Ticari hayattaki bu gelişim kısa zamanda halkın refah düzeyini arttırmıştır.
Karahallı'da ticaretin bu denli gelişmesi, Cumhuriyet'in ilanından günümüze kadar Karahallı için ticareti tek geçim kaynağı haline getirmiştir. Tüccarların dışarıya çıkarak ürünlerini pazarlamaları, onların değişik hayat tarzlarını görmeleri, ilerleyen zamanlarda tek geçim kaynağı olan dokuma tezgâhlarının Karahallı'ya girmesine vesile olacaktır.
İlerleyen süreçte Osmanlı Devleti'nde meydana gelen gerileme ile beraber tüm Anadolu'da olduğu gibi Karahallı'da da ekonomi gerilemiştir. I. Dünya Savaşı yıllarında üretim durmuş, yurt içine giren ucuz mallar el sanatlarını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiştir. Savaş yıllarındaki ağır savaş masrafları ve insan gücünün yok oluşu, Karahallı'da yaşamı güçleştirmiştir. Un bulamayan Karahallı halkı dağdan topladığı bıtırak denen yabani otu öğüterek un haline getirmiş ve bunu yemiştir. Yağ ise sadece hayvan, haşhaş ve susamdan az miktarda elde edilerek kıt kanaat kullanılmıştır. Değişen ekonomi ancak Cumhuriyet sonrasında yeniden hayat bulabilmiş ve gelişmiştir.
Cumhuriyet Dönemi Karahallı'da sosyo-ekonomik yapı
Kadın giyimi
Karahallılı kadın, Türk-İslam inancına uygun, gösterişten ve şatafattan uzak, kadınlığını dışa vuran mütevazı bir şekilde toplumun, o dönemde öngördüğü normlar doğrultusunda giyinirdi. Giyimlerinde Anadolu motiflerini canlı tutan, doğal sanat eserlerini sergilemekten çekinmezdi. Önemli günlerde o güne has giyimleriyle, belli bir yapıda renk mozaiğini giyimiyle oluştururdu.
Önceleri Karahallı'da kadınlar yakası yuvarlak, uzun etekli uzun kollu dize kadar beyaz göğnek (gömlek denilen içe giyilen elbise) giyerlerdi. Onun altında ayaklarına kadar uzanan, kalçadan lastikli dizlik ve iç zıbın denilen önde bele kadar, arkada da kalçayı örten bir iç giyimleri vardı. Ayrıca kadınlar içlerine camadan denilen daha çok beyaz kumaş üzerine işlemeli ya da renkli kumaşlar ile diktikleri, işli yerler öne gelecek şekilde bir içlik giyerlerdi. Entariyle sıtma yeleğin boyun kısmı V şeklinde olduğu için boyundan yere kadar göğüslük takarlardı.
Entarinin altına acem şalı ya da gudulu/yörük kuşağı denilen uçkurlu diril kumaştan ipek ve pamuklu karışımlı kumaştan, paçaları lastikli şalvar tipinde olan guduludan giyerlerdi.[24] Kadınlar dışarıya çıkacakları vakit önleri yanları yırtmaçlı, kolları uzun ve bol elbiseler giyip bunların üzerine işlemeli bir kemer takarlardı. Ayrıca kara çarşaf ve uzun bel kısmından büzgülü, koyu renkli bir başka sokak giysisi de vardı. Cumhuriyetin ilanından sonra car giyilmeyip pürgü adı verilen uçları saçaklı renkli bir şal örtülmeye başlandı.
Yeni gelinlerde ise, bu elbiselerin büzgülü olan kısımları pul ve boncuk işlemesiyle süslü olup, tepelik adı verilen daha çok altın paralarla ve çeşitli boncuk pullarla işlemeli alına takılan başlık, yazma ile tutturulup başa geçirilir ve saçla bir bütün oluşturulurdu. Normalde ise sade çeki ile aynı işlem yapılırdı. Bu elbiselerin üzerine yine ağır ve mütevazı altın bilezik, yüzük bele kadar sarkan kolye, altın-inci karışımlı küpe, cıngıl denilen gümüşten salkım zincirlerin ve paraların oluşturduğu bir göğüs takısı; ipe dizili boncuk takarlardı. Ellerine siyah eldiven takıp, içi aynalı çanta taşırlardı.
Evde nalın, dışarıda geçmeli ponponlu sivri burunlu bir ayakkabı, yaşlı kadınlar ise mest biçiminde ayakkabı, bunların içine de yün ve kıldan örülen nakışlı çorap giyerlerdi. Karahallı kadınındaki bu sadelik içeren giyimler, tarihten gelen bir mirasın sonucu ve yansımasıdır.
Erkek giyimi
Erkekler kadınlardan farklı olarak giyim konusunda daha sade ve rahattır. Erkek iç giyiminde, kadınlarınkinden farklı olarak göğnek boyları kısadır. Diz kapağına kadar bele iple bağlamalı, genellikle kadife kumaştan, ön kısmı işlemeli uçkurdan giyerlerdi. Dış giyim ise kemerli dizlerine kadar bolca uzanan sonra ayak bileklerine kadar daralan düğmeli külot pantolon veya şalvardan oluşurdu. İşlemeli uzun kollu cepken bele bağlanan bir poçu ve yün çorap giysiyi tamamlardı. Gençlerin başında sadece kırmızı bir fes bulunurken yaşlılar bu kırmızı fesin üstüne tülbent sararak sarığın ucu yan tarafından sallanırdı. Cumhuriyetten sonra şapka inkılabıyla beraber fes ve sarığı bırakmak suretiyle fötr şapkaya geçilmiştir. Fötür şapka Karahallılı terziler tarafından dikilmiştir. Fakat fötr şapka tutulmamış ve altı köşeli kasketler yaygın olarak kullanılmıştır. Ayakkabı olarak lastik, kabarlı ve demirden yapılmış ayakkabılar kullanılmıştır. Ekonomik durumu iyi olan aileler Aydın ve Söke'den getirilmiş kunduralar giyerlerdi. Bu kunduraların ses çıkartması amacıyla alt tarafına lastik konulmak suretiyle gıcırdaması ve bu suretle gösterişli olması sağlanmıştı. Bu tür ayakkabılara gıncırdıklı ayakkabı denilmiştir. Dış cepken baştan düğmeli ve keçeden yapılmıştır. Pantolon ise paça kısmı dar ve düğmeli olurdu.
Karahallı'da terzilik mesleğinin yaygın olması elbise dikimini ve bulunmasını kolaylaştırmış aynı zamanda tertiplilik muhafaza edilmiştir. O dönem itibarıyla Karahallı'da her ne kadar tekstil yapılsa da kumaş Uşak'tan getirilmiştir.
Dokumacılık
Karahallı da ekonomi tekstile dayanmaktadır. İlçedeki tekstil üretimi Osmanlı İmparatorluğu döneminde el tezgâhları ile başlamıştır. Dokumacılık temel gelir kaynağıdır.
1940'lı yılların sonlarına kadar daha çok beyaz mal yani astar ve kaput dokunurdu. O dönemde renkli dokumalar da yapılıyordu. Kareli bez dokunurdu. Buna satranç tablasına benzediği için satrançda denirdi. El tezgâhlarında diril, peştamal, tülbent, keme, zifir, kutmu, üstlük, güvercin gözü, çarşaf ve hatta el havlusu da dokunurdu. Güvercin gözü denilen dokunmuş maldan pantolon dikilip çevre pazarlarda satılırdı. Üstlük dokunduktan sonra özel ipekle işleme yapılırdı. İşleme yapılan üstlükler ve diğer dokunan renkli bezler Kütahya çevrelerinde çokça satılır, atlarla gidilen köylerde de pazarlanırdı.
1950 sonrası el dokumacılığı aile geçimini sağlayacak düzeyden uzaklaştı. Ama yine de devam edilmek zorundaydı. Ancak yeni arayışlara girildi. Dokumacılık makinalaştı. Eskiden beri var olan seyyar manifaturacılığa biraz daha hız verildi. Kara vasıtaları çoğaldığı için bazı tüccarlar otobüs veya kamyonlarla pazarlara mallarını götürüp Uşak, Çivril, Banaz, Dumlupınar gibi yerlere gidip geldiler. Bu arada at sırtında gezerek ticaretini sürdürenler de az değildi.
Karahallı'ya dokuma tezgâhlarında kullanılabilecek elektrik 1960 yılında geldi. Bu tarihten önce 1954 yılında belediyenin çabası ile bir dizel elektrik üreticisi temin edildi. Bu yalnız ışıklandırmada kullanılıyor, akşam saatlerinde çalıştırılıp gece saat 24:00'te durduruluyordu. 28 Mart 1960 tarihinde Banaz Çayı üzerine kurulan hidroelektrik santrali üretime başladı. Daha sonra her alanda kullanılan kaput bezi üretimine hız verildi.
Kısaca el tezgâhları ile başlanılan tekstil sanayi zamanla teknolojiye ayak uydurmuştur. Bugün bilgisayarlı hızlı üreten bir yapıdadır.
İlçedeki tekstilci iş adamları teknolojik gelişmelere ayak uydurmuşlar ve Karahallı'da her türlü tekstil üretimi yapabilecek tecrübe, birikim ve imkânlara sahip olmuşlardır. Karahallı Türkiye'nin en önemli tekstil üretim merkezlerinden biri konumundadır.
İlçede tahminen 1000 - 1200 adet dokuma tezgâhı bulunmakta olup, üretim ufak atölye ve büyük modern fabrikalarda yapılmaktadır. İlçedeki pamuklu dokuma sanayi uluslararası piyasalarla iş yapma yönünde ilerlemektedir.
Tarım
İlçe bölgesinde tarım ikinci planda kalmış olup, sulama olmaksızın tarım yapılır.
Bölgede buğday, tütün, mercimek, nohut, pamuk, haşhaş, susam ve üzüm gibi ürünler yetiştirilir. Bölgede çok çeşitli siyah ve yeşil üzüm bağları bulunur. Bölgede üretilen üzümler 17 km uzaklıktaki komşu ilçe Bekilli'de şarap yapılır. Bölge şarabı çok kaliteli ve meşhurdur.
Clandras Festivali
Karahallı'nın düşman işgalinden kurtuluş tarihi olan 2 Eylül'de Karahallı'da Clandras Festivali düzenlenir. Bu festival Dokuma Festivali olarak da bilinir. Festival adını Karahallı'daki Frigyalılar döneminden kalma tarihi Clandras Köprüsü'nden almıştır.
Karahallı Pazarı
Karahallı'da Cumartesi günleri pazar kurulur. Bu pazara çevre köy ve ilçelerden müşteriler gelir. Karahallı'da meşhur ciğerci Arif Usta sadece Cumartesi günleri satış yapar. Bu dükkânda sadece ekmek arası ciğer kavurması satılır. Karahallı'da bunun yanında içilebilecek en meşhur içecek kar şerbetidir. Bu şerbet de sadece Cumartesi günleri pazar alanında satılır ve kar şerbeti vardır. Her cumartesi gelir ama sadece yaz günleri gelir...
Karahallı'da Eğitim
1907 yılında belediyelik olan, Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Karahallı Bucağında Cumhuriyet öncesinde Osmanlı Devletini eğitim ve öğretime ciddi anlamda önem vermediği, bu eksikliğin vatandaşların kişisel katkılarıyla sürdürülmeye çalışıldığı görülmüştür. Karahallı Bucağında eğitim ve öğretim Cumhuriyet öncesinde bu gün Gölbaşı Camisinin doğu kısmında yer alan ve Mektep adı verilen binada 1945 yılına kadar sürdürülmüştür. O zamanlar Karahallı Merkez ya da İlkokulu, sonradan Cumhuriyet İlk Okulu ve bugünkü adıyla Cumhuriyet İlköğretim okulunun açılışına kadar Devre-i Ula ve Devre-i Mutavassıta’dan oluşan ve her biri 3’er yıl süren 2 kademeli olarak sürdürmüştür.1914-1917 yılları arasında birinci kademede okuyan Hafız Veli Çümen’in anlatımlarına göre Karahallı eşrafından Hasan Hoca Alakuş ve Hamit Hoca Mercan öğrencilere Sarf ve Naif, Hendese, Hesap, Tarih ve Coğrafya dersleri öğretilmiştir. Sarf ve Naif derslerinde Osmanlıca sözcük ve tümce yapısı ile dilbilgisi kuralları, Hendese ve Hesap derslerinde ise halkın günlük yaşamında kullanabileceği dört işlem ve kesirli sayılar, Tarih derslerinde ağırlıklı olarak Türk-İslam Tarihi, Coğrafya derslerinde tüm dünya coğrafyası öğretilmiştir. Bu yıllarda okuyan öğrencilere ancak 2.kademeyi yani Devre-i Mutavassıta’yı (bugünkü anlamda ilköğretimin ikinci kademesi) bitirdikten sonra diploma verildiği ve bu kişilerin küçük çaplı memuriyetliklere atandıkları saptanmıştır.Bu dönem öğrencilerinden göze çarpan tek kişi Cumhuriyetimizin ilk ziraatçıları arasında olan, yurdun değişik yörelerinde halkı tarım ve tarım alanlarının ıslahı konusunda bilinçlendiren Necati KÖYLÜ’dür. Mektep’te toplam 6 sınıf, sınıflarda 30’ar öğrenci ve yaklaşık 200 öğrenci olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti 1917 yılında Uşak’tan Fevzi ve Kılıç Osman Hocaları ilk kez maaşlı olarak atamıştır.Bu durum sonucunda diğer yerleşim birimlerinden öğrenciler Mektep’e okumaya gelmişlerdir. Bucağımız dışında bugünkü Karbasan Beldesinde1850’li yıllardan itibaren Medrese eğitimi verilmiş, özellikle çevre vilayetlerden öğrencilerin geldiği görülmüştür.Ancak medrese eğitiminin denetimsizliği sebebiyle öğrencilerin uzun süre eğitim almalarına karşın pek başarılı olunamamıştır.Asım Hoca,Sakallı Hoca (Hafız Ali ARSLAN) ve Çokaklı Kamil Hoca bu dönemde yetişen ender kişiler olmuşlardır.Bu kişiler bucağımızda uzun süre din adamı olarak hizmette bulunmuşlardır. Cumhuriyetin ilanından sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Latin Alfabesini kabul etmesi ve bizzat kendisinin bu çalışmalarda başöğretmenlik yapmasıyla ülke genelindeki eğitim çalışmaları bucağımızda da başlatılmıştır. 1926-1927 yılları arasında Mektep’te geceleri Latin Alfabesi öğretilmeye başlanmıştır.Her ne kadar katılım jandarma eşliğinde olsa da hiçbir engel görmemiştir. Daha sonraki yıllarda ilçemizdeki eğitim Cumhuriyet İlk Okulu (1945), Karahallı Orta Okulu (1954-1973), Hasan Gürel İlk Okulu (1966), Mehmet Yeşil Lisesi (1973-1999), Veyis Turan Endüstri Meslek Lisesi (1987-1999), Dadaylı Halit Bey İlk Okulu (1986-1999), Acarlar İlköğretim Okulu ( 1985-1999), Veli Özer Orta Okulu (1988-1999), Veyis Turan Çok Proğramlı Lisesi (1999) ve son olarak Meslek Yüksek Okulunda (1994) devam ettirilmektedir. Geçmiş yıllarda her köyümüzde ilk okul olmasına karşı bu gün birçok köyümüzde okullarımız öğrenci sayısının yetersizliği sebebiyle kapatılmış ya da taşımalı kapsama geçilmiştir. Her geçen yıl okullarımızdaki öğrenci sayısı da azalmaktadır.1990 yıllarda ilçe toplamında 2000 öğrenci olmasına karşın 2010-2001 eğitim ve öğretim yılında 1257 ilköğretim ve 271 orta öğretim öğrencisi bulunmaktadır. Başlangıçta elle,sonra elektrikle çalışan dokuma makinelerini ilçemize gelmesi ve halkın neredeyse tamamının dokuma ile uğraşması Karahallıların okumaya karşı olan ilgisini azaltmıştır. 1970 yıllarda Türkiye’nin pamuklu dokuma üretimini yarıya yakının karşılayan İlçemiz sonraki yıllarda sermayenin İstanbul, Kütahya, Bursa ve Denizli gibi illere taşınması sebebiyle teknolojisini yenileyememiş ve yenik düşmüştür. Sermaye ile birlikte iş gücüde yoğun bir şekilde göçmüştür.O yıllarda iş olanaklarını çok olması sebebiyle “Okursa okur,okumazsa dokur” sözü tüm yaşamımızı etkilemiştir. İlçemizde eğitimin temel göç olgularından kabul edilmemesine karşın ve Karahallı’nın geçmiş yıllarda öğretmen atamalarında Uşak’ın en son noktası gözüyle bakılmasında eğitim seviyemiz oldukça düşmüştür. Ancak son yıllarda çaresizlik yüzünden ilçe halkı çocuklarını eğitime zorunlu olarak yönlendirmesi ve ilçemizin zorunlu bölge olmasıyla,öğretmen sılkıntısının giderilmesiyle eğitim seviyemiz artmıştır. Bilinmeli ki Karahallı insanı çalışkan ve kıvrak zekalıdır. Bu konuda da mutlaka başarılı olacağız.
Bu yazıda geçmişle ilgili bilgiler Hafız Veli Hoca ile Cumhuriyetimizin 75.kuruluş yıldönümünde yapılan söyleşiden alınmıştır.
Karahallı' da 12 ilköğretim okulu, 1 lise ve 1 meslek yüksekokulu bulunmaktadır. 1993-1994 yılı eğitim öğretim yılında eğitime başlayan meslek yüksekokulu Afyon Kocatepe Üniversitesi bünyesinde eğitim-öğretim devam etmekteyken 2006 yılında Uşak Üniversitesi' ne bağlandı.
Sivaslı
Sivaslı, Uşak ilinin bir ilçesidir.
Tarihçe
Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ dönemlerinden itibaren yerleşimin izlerinin görüldüğü Sivaslı, MÖ 2500 yıllarına kadar Hitit hakimiyeti altındayken bu tarihte Luvi istilasına uğramıştır. Hitit krallığı dağıldıktan sonra buraya, Ege göçleri sırasında boğazlardan gelen Frigyalılar yerleşmiştir. MÖ 7. yüzyılda bu bölge Frigyalılar ve Lidyalılar arasında paylaştırılmıştır. Daha sonra Pers, Makedon Krallığı ve Bergama Krallığı egemenliğinde kalan yerleşim MÖ 2. yüzyılda Roma hakimiyetine geçmiştir. İlçedeki en eski yerleşim alanı antik Sebaste kentidir. 20 yıllarında İmparator Augustos tarafından kurulmuş ve daha sonraki dönemde bir piskoposluk merkezi olmuştur. İlçedeki diğer bir antik yerleşim alanı Hacım Köyü sınırlarında bulunan Alaudda’dır. Bu antik yerleşim Bizans döneminde şehir derecesine kadar yükselmiştir. Roma' nın bölünmesiyle yerleşiminde bulunduğu alan uzun süre Bizans hakimiyetinde kaldı. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra bölge Bizans ile Türkler arasında sürekli el değiştirmiştir. Kesin olarak 1233 yılında Türk hakimiyetine yerleşim, Selçukluların dağılmasından sonraki beylikler döneminde Germiyanoğulları egemenliğinde kaldı. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra 1402 Ankara Muharebesi' nden sonra yeniden Germiyanoğulları egemenliğine geçti. Yerleşim, 1429 yılında kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Sivaslı, Osmanlı dönemi tapu tahrir defterlerinde "Sivaslu Karyesi" olarak Kütahya sancağının Uşak kazasına bağlı bir köy olarak kaydedilmiştir. Kayıtlara göre köyde; II. Bayezid döneminde 37 nefer ve 34 hane, 1520'de 77 nefer ve 50 hane, 1570'te de 117 nefer ve 94 hane bulunmaktadır. 1676 tarihli Avârız defterine göre Selçikler ve Göçeler köyleriyle birlikte askeri nüfusun en fazla olduğu köydür.
1914 yılında Uşak'a bağlı bir nahiye olan Sivaslı, merkezde dahil 20 köyden oluşmaktaydı. Bu tarihte Sivaslı merkezde 1560 kişi yaşamakta olup, tüm nahiye nüfusu 11852 kişidir. Sivaslı, 15 Temmuz 1953’te Uşak’ın il olmasıyla birlikte ilçe olmuştur.
Coğrafi yapısı
Sivaslı, Ege Bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde yer almaktadır. Uşak iline bağlı bir ilçe olan Sivaslı, yaklaşık 486 km² yüzölçümüne sahiptir. Uşak'ın güneydoğusunda ve Uşak-Denizli Devlet Karayolunun 35 kilometresinde, Bulkaz Dağları'nın eteklerinde kurulmuştur. İlçe yönetim sahasının kuzeybatısında Uşak merkez ilçesi, kuzeyinde Banaz, doğusunda Sandıklı, güneyinde Çivril ve güneybatısında ise Karahallı ilçeleri yer almaktadır.
İlçenin geriye kalan arazisi genellikle düz olup, yer yer engebelidir. İlçe dahilinde en yüksek rakam 1654 m, en düşük rakam 720 m, ortalama rakım ise 1187 metredir. Topraklarından Büyük Menderes nehrinin bir kolu olan Banaz Çayı geçmektedir. Banaz'dan doğan Banaz Çayı ilçeye Ketenlik köyünde girmekte olup, Yeni Erice ve Azizler Köyü'nü takiben Budaklar Köyü altında ilçeyi terk eder. Sivaslı, 2. sınıf deprem bölgesinde bulunmaktadır.
Sivaslı ilçesinde belli başlı yükseklikler; Uşak'ı İç Anadolu'dan ayıran ve Bulkaz Dağları'nın devamı niteliğindeki güney ve kuzey istikametinde uzanan Sazak Tepesi (1654 m) Sürtep Tepe (1650 m), Erice Tepe (1579 m) ve Cılbak Tepe (1154 m) yer almaktadır. Bölgedeki dağların tamamına yakını bozuk baltalık ve ormanlıktır. Sürtep Tepe ve Sazak Tepe'den Afyon ili Hocalar İlçesi'ne geçiş yapılabilmektedir.
İlçe genelinde Pınarbaşı, Budaklar, Hacim, Kökez, Samatlar, Salmanlar, Ağaçbeyli köyleri ile Selçikler, Tatar ve Yayalar beldeleri kısmen ovalıktır.
Sivaslı‘da, büyük çapta doğal ya da yapay bir göl bulunmamaktadır. Eldeniz, Hanoğlu, Cinoğlu, Ketenlik, Kökez gibi köylerde küçük çaplı hayvan sulama göletleri vardır. İlçenin Uşak yönünden girişindeki Uzunoluk mevkiinde Uzunoluk Göleti ve Evrenli Doğal Parkı içinde Evrenli Göleti vardır. Yayalar Köyü ve Erice Köyü sınırları içinde sulama göletleri bulunmaktadır.
Bitki örtüsü
Bitki örtüsünü bozkırlar ve çalılıklar teşkil eder. Dağlarda ise orman alanları geniş yer tutar. Ormanlarda en çok çam, ardıç ve meşe ağaçları bulunmaktadır.
İklim
İlçede Uşak yöresine hakim olan Akdeniz - Karasal geçiş iklimi hüküm sürer. Yıllık ortalama sıcaklık 12,5 derece; yıllık yağış ortalaması ise 540 mm'dir.
Nüfus
Yıl Toplam Şehir Kır
2016 20.863 7.036 13.827
Ekonomi
İlçenin geçim kaynakları tarım, hayvancılık ve hizmet sektörüdür. İlçe ekonomisinde 1960’lı yıllardan sonra Avrupa'ya işçi olarak giden kişilerin getirileri de önemli yer tutmaktadır. Sivaslı kasabasında temel geçim kaynaklarından biri de hizmet sektörüdür. İlçe merkezi olmasından dolayı ticaret ile pazarlama sektöründe çalışanların büyük çoğunluğu hizmet sektöründen geçimini sağlamaktadır.Bunların dışında ilçede; dokumacılık, halı-kilim, testi-bardak ve mermer ocakları gibi işletmeler de mevcuttur. Sivaslı’nın çileği çok meşhurdur. Her yıl Haziran ayının başında "Çilek Festivali" düzenlenmektedir.
Tarım
Sivaslı'da ki tarım arazilerinin 23.680 hektar alanı kuru, 2.317 hektarı sulu tarım alanıdır.(2006 yılı verileri) İlçedeki başlıca bitkisel üretim hububat (buğday, arpa, yulaf vb.), bakliyat (nohut, kuru fasulye, mercimek), şeker pancarı, tütün, haşhaş ve ayçiçeğidir. İlçedeki sebze yetiştiriciliği olarak başlıca sebzeler, domates (1.200 dekar), biber (1.370 dekar), taze fasulye (1.500 dekar), salatalık (1.500 dekar) üretimi yapılmaktadır. Meyvecilik olarak başta çilek (2.100 dekar) olmak üzere, elma (65.950 ağaç), vişne (11.360 ağaç), kiraz (10.250 ağaç), ceviz (2.350 ağaç), armut (13.960 ağaç) ve üzüm yetiştiriciliği (6.955 dekar) yapılmaktadır.[20]
Hayvancılık
İlçede hayvancılık da gelişmiştir. Koyun, kıl keçisi ve sığır en çok beslenen hayvanlardır. Son yıllarda kümes hayvancılığı ve arıcılık da yapılmaktadır. Sivaslı’da, büyükbaş hayvancılık daha çok ahır hayvancılığı seklinde yapılmaktadır. Sığırlar ağırlıklı olarak süt üretimi için yetiştirilmektedir. İlçe merkezinde süt üretimi için kurulmuş süt birliği de bulunmaktadır.
Mesire yerleri
Evrenli Mesire Yeri
Sivaslı ilçesinin 1 km doğusunda Bulkaz Dağı'nın eteklerinde bol sulu ve ağaçlıklı bir yerdir.Her sene burada çilek festivali olur.
Tarihi ve arkeolojik yerler
Payamalanı ve Selçikler beldesindeki Sebaste Harabeleri ilçenin tarihi zenginlikleri arasındadır.
Payamalanı
Sivaslı ilçesine 8 km uzaklıkta olup klasik devir yerleşim alanıdır. Dört tepe üzerine kurulmuş olan şehrin büyük bir mezarlığı ve iki kilisesi vardır.
Eğitim
İlçe merkezinde 3 adet ilkokul (Cumhuriyet İlkokulu, Atatürk İlkokulu, Muammer Yazgan İlkokulu) 3 adet ortaokul (Cumhuriyet Ortaokulu, İmam Hatip Ortaokulu, 31 Ağustos Ortaokulu), 3 adet lise (Dursun Yalım Fen Lisesi, Sivaslı İmam Hatip Lisesi, Sivaslı Anadolu Lisesi), 1 adet Halk Eğitim Merkezi bulunmaktadır.
Sağlık
İlçede Sivaslı Devlet Hastanesi, Sivaslı Toplum Sağlığı Merkezi ve Sivaslı Aile Sağlığı Merkezi gibi sağlık kuruluşları bulunmaktadır. İlçe sınırlarında Selçikler Aile Sağlığı Merkezi ile belde ve köylerinde de 12 adet Sağlık Evi bulunmaktadır.
Ulubey
Ulubey, Uşak iline 30 km uzaklıkta yer alan ve Denizli iline sınırı olan ilçedir.
Tarihçe
Ulubey ilçesi olduğu Uşak’ın tarihiyle aynı evreleri geçirmiştir. Yerleşim; Hitit, Frig, Lidya, Pers, Makedon Krallığı, Bergama Krallığı, Roma, Bizans ve Selçuklular ile Germiyanoğullarının egemenliğinde bulunmuştur. İlçe toprakları 1429 yılında kesin olarak Osmanlı egemenliğine geçmiştir. İlçenin Sülümenli köyündeki Blaundos antik kenti M.Ö. 334’te Makedonyalılar tarafından kurulmuştur.
Osmanlı dönemi 16. yüzyıla ait tahrir defterlerinde "Ulu-Göbek" ve "Göbek" olarak kayda geçen yerleşim, II. Bayazid ve 1520 yılı tahrirlerinde nahiye iken 1570 tahririnde Uşak kazasına bağlı bir köy olarak geçmektedir. Ulugöbek Köyü’nde 16. yüzyılda az sayıda gayrimüslim nüfus da vardı. Bunun dışında Uşak kazasında gayrimüslim nüfus yer almamaktaydı. Ulugöbek, Sultan Selim Han’ın vakfı olması dolayısıyla bu köye kayıtlı 66 hane avârıza dahil edilmemiş olup, 1676 yılında 115 nefer kaydedilmiştir.
1867 yılında Uşak kazasına bağlı bir nahiye oldu. 1871 yılında yerleşimde nahiye müdürlüğü ve belediye teşkilatı bulunmaktaydı. 1879 yılında nahiye müdürlüğü ve belediyesi kaldırıldı. 1889-1890 yıllarında Göbek nahiyesine bağlı 9 köy bulunmakta olup, 1910 yılında belediye teşkilatı yeniden kuruldu. 1914 yılında Uşak kazasına bağlı Göbek nahiyesinde 12 köy ve 5142 kişilik nüfus bulunmaktaydı. Nahiyede yaşayanlardan bazılarının talebi üzerine 1914 yılında Göbek olan nahiyenin ismi Ulubey olarak değiştirilmiştir.
1920 yılında Yunan güçlerince ele geçirilen Ulubey, 2 Eylül 1922'de yeni Türk devleti tarafından yeniden ele geçirildi. 15 Temmuz 1953 tarihinde 6129 Sayılı Yasa ile Uşak’ın il olmasıyla Ulubey' de ilçe olarak Uşak’a bağlandı.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Sülümenli Köyünde Helenistik çağdan kalan Blaundos, Karacaahmet Köyündeki Kübet, İnay Köyündeki Balçıklı dere, Kervansaray (16.yüzyıl), Tarihi taş köprü, 7 oluklu çeşme, Mais, Çırpıcılar Köyündeki Clanuda, Aksaz Köyündeki Hamam, Banaz Çayı üzerindeki Hasköy Asarı bulunmaktadır.
Coğrafi yapısı
Deniz seviyesinden 740 m yüksekte yer alan Ulubey'in nüfusu belde ve köyleri ile birlikte 2012 yılı itibarıyla 14.192'dir. 1953 yılında Uşak ilinin bir ilçesi haline gelen Ulubey'in 27 köyü bulunmaktadır. 794 km² yüzölçümüne sahip ilçe topraklarının yarıya yakın kısmı tarım arazisidir. Ulubey'in doğusunda Karahallı, batısında Eşme, kuzeyinde Uşak merkez, güneyinde Denizli'nin Çal, Bekilli ve Güney ilçeleri bulunmaktadır. Bölgede küçük yükseltiler halinde uzanan Menekşeli T., Pınarlı T. (1102 m), Acet T. (1095 m) Eder T. (1110 m), Gökgöz T. (1152 m), Irgat T. (822 m),İğdeli T. (666 m), Aracam T., Yün Dağı,Ayvalık Burnu sırtı, Değirmen T., Tavsanlı T., Kırmızı Dağ, Dede Gölü T., Semik T. belli başlı yükseltileridir. İlçenin arazisi genel haliyle tipik bir yayla görünümündedir. Düzlükler azdır. Tarlalar çoğu kez eğimli arazi üzerine yayılmıştır. İlçe sınırlarında 24,842 hektar orman arazisi bulunmaktadır. Çam, ahlat ve palamut ağaçları bulunur.
İlçenin sınırları içinden Dokuzsele(Ulubey) ve Banaz Çayı geçmektedir. Dokuzsele çayı boyunca yaklaşık 75 km uzunluğundaki Ulubey Kanyonu uzanmaktadır.
İklim
İklim genellikle ılımandır. İç Anadolu ve Ege arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Yıllık ortalama sıcaklık 13,7 C'dir.
Nüfus
Yıl Toplam Şehir Kır
2016 13.135 4.896 8.239
Ekonomi
İlçe ekonomisi büyük oranda tarıma dayandığından halkın çoğu çiftçilikle uğraşmaktadır. Buğday, arpa, nohut ve tütün en çok yetiştirilen tarım ürünleridir. Ayrıca yulaf, haşhaş, üzüm, armut, elma, susam ve fasulye vb hububat, sebze ve meyve üretimi de yapılmaktadır. Hayvancılık olarak koyun, kıl keçisi ve sığır ile son yıllarda yoğunlaşan kümes hayvancılığı yapılmaktadır. 2004 yılı verilerine göre ilçede; 10.227 büyükbaş, 20.202 koyun, 18.266 keçi ve 220.000 kanatlı hayvan bulunmaktadır. Ulubey ilçesi Kıranköy' de 8 ton/yıl kapasiteli Bayraktar Aynalı Sazan işletmesi bulunmaktadır. Bazı küçük atölyeler dışında çeşitli fabrika ve işletmeler bulunmaktadır. 2011 yılında dördü tarım kredi kooperatiflerine ait olmak üzere toplam 12 tane gübre bayisi bulunmaktadır. Ulubey İlçesi, Gümüşkol yakınlarında altın madeni bulunmaktadır. İnay köyünde Kalkınma kooperatifi tarafından yapılmış olan un fabrikası bulunmaktadır.
Turizm
İlçede Sülümenli Blaundus antik kenti, Kanyonlar ve Tümülüsler önemli tarihi zenginliklerdir. Başlıca sit alanları;
İnay Köyü Süpürgeli Tepe höyüğü *Dutluca köyü, Dutluca Höyük
Sülümenli köyü Blaundos antik kenti *Çırpıcılar Köyü, Clanudda Antik kenti
Avgan Beldesi, İkizhöyük ve Höyük mevkii tümülüsleri *Külçen Köyü, Külçen Höyüğü
Aksaz Köyü, Aksaz Hamamı *Hasköy, Hasköy asarı ve Kocatarla höyüğü
Köseler Köyü Höyüğü
Karaca Ahmet köyü , Balçıklı Kemikli Tepe Fosil Yatakları
Kanyonlar
Dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Ulubey Kanyonu ilçede bulunmaktadır. Kanyonda 2015 yılında yapılan 135 metrekarelik cam terasla kanyonda izleme bölümü oluşturulmuştur. Ulubey ilçesinde Mayıs ayının 4.haftasında "Ulubey Kanyon Kültür ve Turizm Festivali" düzenlenmektedir. Ulubey kanyonu 2013 yılında "Tabiat Parkı" olarak ilan edilmiştir.
Aksaz Kaplıcaları
Ulubey şehir merkezine 18 km uzaklıkta olan Aksaz köyünde yer alan Aksaz Deresi'ndedir. Kaplıca Aksaz köyüne 3 km, Ulubey ilçesine 25 km uzaklıktadır.
Ulubey Çamlığı
Ulubey şehir girişinin 500 m öncesinde kanyona açılan bir alandır. 80.000 m² lik alan 1969 yılında Belediye tarafından tesis edilmiştir.
İnay Köprüsü
Ulubey ilçesi İnay Köyü’nde Osmanlılar zamanından kalma tek gözlü bir köprüdür.
Diğer tarihi eserler
Emirler Mahallesinde 1791-1792 tarihlerinde, Curaoğlu Süleyman adına yaptırılan "Ömer Efendi Camii" bulunmaktadır. Gölbaşı Mahallesi’nde 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilen "Hacı Mehmet Efendi Camii" 1906 yılında yeniden yapılmış ve 1954 yılında da geniş çaplı tadilat görmüştür. Emirler Mahallesinde bulunan "Tahtalı Camii"' nin yapım tarihi kesin bilinmemekle birlikte mimarisinden 19. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Camii Kebir Mahallesindeki "Ulu Cami" 1883-1884 tarihinde inşa edilmiş, minaresi de 1896-1897 yılında, minareci Hacı Hafız Ali tarafından yapılmıştır. Ulu Cami 1921-1922 yılında tadilattan geçirilmiştir. Camii Kebir Mahallesi’nde bulunan "Çarşı Camii"' nin 19. yüzyılın ortalarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Cemal Gürsel Caddesi’nde bulunan "Pazar Çeşmesi" 1810 yılında inşa edilmiştir. Dilaver Mahallesindeki bir evin duvarı hizasında yer alan Bekir Çeşmesi 1907-1908 yılında inşa edilmiştir. "Gölbaşı Çeşmesi" olarak bilinen ve yıkılarak yeniden yapılan ancak kitabesi duran çeşme 1784-1785 tarihinde yapılmıştır.
Eğitim
Ulubey ilçesinde iki tanesi merkezde, geri kalanı belde ve köylerde olmak üzere toplam 5 adet ilköğretim okulu bulunmaktadır. İlçe merkezinde üç tanesi olmak üzere toplam 6 ortaokul, ilçe merkezinde olmak üzere 2 adet lise, 1 halk eğitim merkezi, 2 tane mesleki eğitim merkezi mevcuttur. Ayrıca Ulubey ilçesinde Uşak Üniversitesi’ne bağlı, Ulubey Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Öğrencilerin konaklaması için ilçede 3 kız, 1 erkek öğrenci yurdu bulunmaktadır.
0 Yorum:
Yorum Gönder