Davud Yıldızı Yahudilik simgesi olarak
ilk kez 1933'te Prag Yahudi Cemaati tarafından kullanılmıştır. 1948 yılında,
Dr. David Wolfson tarafından tasarlanan, bulunan Davud Yıldızı israilin bayrağı
olarak kabul edilmiştir.
Türk – İslam Tarihiyle ilgisi :
Proto Türkçede kullanılan Ed Tamgası,
birbirlerine aksi yönde iç içe geçmiş iki üçgeni (heksagram) içerir ve Kün-Eki
(Gün ve Ay) sembolize eder. Sümerce’de Edin-Er “Tanrı”, Pelasg dilinde Ed-is
“Yaratma becerisine sahip olan” ve Ön Türkçede heksagrama atfedilen Uçu-Eki
“Gök ikilisi” sözcükleri genel anlamda “Tanrı” için kullanılır ve aynı köklere
dayanır. Ed Tamgasına İdil-Ural boyları ve İtalyan Alplerindeki Kamunlar
vadisinde rastlanmıştır. İsviçre Alpleri ile Kamunlar Vadisi arasında bulunan
örnekleri tarih ve coğrafya açısından bize çok ilginç bilgiler sunuyor. Bölgede
M.Ö.8-6.yüzyıllar arasında Etrüskler, Ege Adaları ve Kuzey Doğu Yunanistan’da
Pelasglar bulunuyordu. Etrüsk ve Pelasgların da Sümerler gibi etnik menşei
kesinleşmemiştir. Ancak, dil ve sosyal yaşama dair veriler Proto –Türk olma
ihtimallerine işaret etmektedir. Bu konu daha detaylı ele alınması
gerektiğinden burada değinmeyeceğiz. Sadece Sümer-Etrüsk-Pelasg ilgisini kurup,
buraya not olarak bırakmak istedik.
Türk uluslarının yaşam alanı açısından,
Hindistan’dan Adriyatik Denizi’ne kadar geniş sahada, halı, kilim, ahşap gibi
farklı eşyalar üzerinde süsleme figürü olarak Hz. Süleyman’ın Mührü (Davud
Yıldızı) görülür.
Selçuklu ve Osmanlı sanatında ise çok
daha bariz örneklerine rastlanır. Dönemin çinilerinde, tabak, sahan, sini gibi
metal ev eşyalarında, cam, taş, ahşap, dokuma, kağıt ve tavan süslemelerinde
çok sık kullanılmıştır. Büyük Selçuklu, Türkiye Selçuklu, Karamanoğulları,
Artukoğulları ve İlhanlı yapılarının kemer ve kubbe kilit taşlarında, özellikle
mezar taşlarında çok sık görülür. Maalesef bilgi eksikliği sebebiyle bu
eserlerin çoğuna zarar verilmiştir. Yahudi simgesi olduğu gerekçesiyle cami
süslemeleri, mezar taşları ve kitabelerindeki örnekleri tahrip edilmiştir. Rize
mezarlıklarında 2011 yılı içinde tahrip edilen mezar taşlarının üzerindeki
örnekler, Trabzon Rum İmparatorluğuna gazaya giden Türk boyları ile Türkiye
Selçuklu örnekleriydi. Tarihi anlamda büyük ayıbımız, aynı zamanda kaybımız
olarak görülmesi gereken bu olaydan sonra, halkı bilinçlendirmek için bir
çalışma yapılmamış olması, bir iki haber kanalında yayınlandığıyla kalmış
olması çok üzücüdür.
Osmanlı dönemi dikkate alındığında;
Mimar Sinan tarafından Gebze’de yapılan Çoban Mustafa Paşa Camii, Üsküdar
Gülnuş Emetullah Valide Sultan Camii gibi tarihi ve dini yapılarımızın tavan,
duvar ve cam süslemeleri, hamam kubbelerindeki havalandırma delikleri, mezar
taşları, padişahların sırlı (kutsal) denilen iç gömlekleri, anıtsal yapı ve
kemerlerin kilit taşları, çeşme, sebil, kıyafet, takı ve hat sanatında Mühr-ü
Süleyman (Davud Yıldızı) deseni kullanılmıştır.
Türkiye Selçuklu Sultanı I. İzzettin
Keykavüs 1216 da Antalya’yı tekrar fethettiğinde bölgeye Teke Türkmenlerini
yerleştirmişti. Türkiye Selçuklu Devletinin yıkılışı üzerine Kıbrıs Kralı
fırsattan yararlanıp Antalya’yı ele geçirdi (1361) Tekeoğullarından Mehmet Bey
1373’te Antalya’yı tekrar fethederek Kale burçlarına beyaz zemin üzerine
kırmızıyla Hz.Süleyman Mührü çizilmiş, uçlarına İslam’ı simgeleyen hilal
eklenmiş, altına ise Türklerde göksel ışık ve kutu simgeleyen mavi dalgalı
şeritler eklenmiş Sancağı asmıştır.
Teke Beyliği Sancağı Candaroğulları
Sancağı Karamanoğulları Sancağı
Mühr-ü Süleyman’ın, 1100 ile 1400 tarihleri arasında,
Anadolu’da yerleşik, denize kıyısı olan Teke Beyliği, Candaroğulları
(İsfendiyaroğulları) ve Karamanoğulları gibi Türk unsurlar için çok değerli
olduğu görülmektedir.
0 Yorum:
Yorum Gönder