1919 yılının bungun bir Haziranı idi.
“Yunan Emirdağı’na geliyor” korkusu
Bozulus Türkmenlerinin boğazını ham armut nefesi katılığında tıkamıştı. Ova
köyleri ve ilçe hatunları Emirdağlarının meşelik ve kayalık koyaklarına saklanmak
için hazırlıklarını tamamlamıştı. Çullar, keçeler, kilimlerin denki yapılmıştı.
Eli silah turtan erkekler Kuvva karargahı olan Emirdağ Askerlik Şubesi’ne
başvurup silah altına alınmıştı. İlçe merkezinde gözleri beş metre ötesini
görmez yaşlılar bir de Deli Battal kalmıştı.
Her ilin ve ilçenin bir delisi vardır.
Kaymakamdan sonra herkesin tanıdığı bildiği biridir deliler. Emirdağlı Deli
Battal otuzlu yaşlardadır, çoğu zaman sakindir ama kızdırmak için çok üzerine
varılırsa kafasına taktığı ismin paçalarına bir güreşçi gibi dalar alıp omuzuna
kaldırır sonra güm diye yere vururdu. Battal hiçbir şey olmamış gibi yoluna
devam ederken arkasından kahkahalar yükselirdi. Deli Battal zamanın sakin
aktığı yıllarda Emirdağlının neşe ve heyecan kaynağı idi.
Kuvva karargâhından gelen bir emirden
sonra yaşlı kadınlar kirman ile yün eğirmeye, gelinler ve kızlar yün çorap
örmeye başlamışlardı. Bütün mahalleli ya çeşme başında, ya bir tandır damında
toplanır ellerindeki işi bitirirlerdi. Kadınların toplandığı tandır damlarına
erkekler girmezlerdi ama Deli Battal hariç… Ne zaman karnı acıksa Deli Battal
yufka açan kadınlara yaklaşır, ellerini koynunda kenetler, boynunu yana
bükerdi. Kadınlar anlardı ki Deli Battal tereyağlı katmer istiyor… Yufka işine
ara verilir Battal katmer ve üzüm hoşafı ile doyurulurdu.
Bütün mahallelerde olan biteni bilirdi
Deli Battal ama kimseye laf taşımazdı. Kuvvacılar için yün çorap örüldüğünü,
manda gönünden çarık dikildiği de gözlerinden kaçmamıştı.
Bir gün İncili Mahallesi’ne geldi.
Çeşmenin en yakınındaki evden bir kalıp sabun istedi… Erkekler onu kızdırmak
için üstüne gelse de kadınlar Battal’ın her istediğini verirdi. Sabunu alan
Deli Battal önce çarığını, sonra çorabını çıkarıp çeşme suyunda sabunla köpürte
köpürte yıkamaya başladı. O sıra mahalle kadınları penceresinden Battalı
gözlüyordu.. Böyle bir şeye ilk defa oluyordu… Sebebini merak etseler de
bulamıyorlardı.
İşini bitirdikten sonra Deli Battal bir
eline çarığını, öteki eline topuğu yırtık yün çorabını alıp çeşmenin başından
uzaklaştı. Uzun Çarşı’dan geçerken esnaflar Battal’ın yalın ayağına bakıyordu.
Diz kapaklarından aşağısı kesilmiş bir Balkan Savaşı gazisi seslendi:
“Deli Battal!.. Senin yalın ayak yürümen
bizim şerefimize dokunur. Yanıma gel, sana bir çift sarık vereyim.”
Deli Battal bir hedefe kilitlendi mi
çevreden söylenileni duymazdı. Başını sağa sola da çevirmeden hep ileri
bakıyordu. Emirdağ Askerlik Şubesi’ne geldi, nöbetçiye de dik dik bakıp içeri
daldı.
Burası Kuvvacıların karargahı idi,
Battal bunu herkesten önce öğrenmişti. Kuvvacıları da tek tek, isim isim
biliyordu. Dış kapıdan girişte sofaya açılan dört kapı daha vardı. Üçü açıktı…
Battal kapısı kapalı olana yöneldi, kapıyı sertçe açıp içeri daldı. Önce
topuklarını birleştirip hazırola geçti. Konuşurken sesi önce çok yüksekti:
“Kuvva karargahına Deli Battal’dan selam
olsun, Kuvvacılar var olsun, Deli Battal hepinize kurban olsun!..”
Kaymakam, Şube Başkanı ve diğer
Kuvvacılar şaşkındi. Güya bu toplantıyı gizli yapıyorlardı, Deli Battal kimden
haber alıp içeri dalmıştı?.. Ancak “Deli Battal hepinize kurban olsun!..”
hitabı içlerindeki kuşkuyu dağıtıp hepsini rahatlatmıştı.
Sonra Deli Battal’ın sesi Ağustos
güneşinde kalmış yün sıcaklığında yumuşamıştı:
“Duydum ki Mustafa Kemal'in askeri yalın
ayakmış, çarığı da delikmiş... Kuvvacılara yardım için herkes bir şeyler
yapıyor. Allah şahidimdir ki benim malım mülküm yok. Size çoraplarımı getirdim…
Şimdi yıkadım… Vallah temizdir… Çorabımın topuğu azıcık deliktir ama çarığım
sapa sağlamdır…”
Herkes birbirine baktı. Sonra Deli
Battal’ın çoraplarına ve çarığına baktılar, en son da ayaklarına… Battal biraz
mahcuptu, göz pınarlarından süzülen damlalar yanaklarından aşağı yuvarlanırken
Kuvvacıların içinde bir sevinç, bir gurur, bir hüzün dalgası kabarmıştı.
Bu sessizliği yine Battal’ın sesi
bozmuştu:
“Askere alın desem, beni yazmazsınız
biliyorum. Deli Battal’dan Kemal Paşaya selam olsun, gazanız mübarek olsun!..
Hadi bana eyvallah!..”
Deli Battal hışım gibi girdiği odaya
çorap ve çarığını bırakıp yine hışım gibi çıktı oradan.
***
Deli Battal’ın bir elinde çorap, ötekinde çarıkla
Emirdağ’ındaki heykeli Kuvva yıllarının hüzünlü bir hatırasıdır…
0 Yorum:
Yorum Gönder