Hristiyanlıkta ibadet etmek ve bazı diğer dini vazifeleri yerine getirmek için tahsis edilmiş halka açık bina, tapınak.
Hıristiyanlar, Romalılar zamânında ibâdetlerini gizli olarak mağaralarda, mahzenlerde yaparlardı. Açık ibâdet yerleri yoktu. Çünkü Roma imparatorları, hıristiyanlığı yasakladıkları gibi inananları da yakalayıp öldürüyorlardı. Bizans imparatoru Konstantin'in, resmî din olarak hıristiyanlığı kabûl etmesinden sonra, kiliseler yapılmaya başlandı. Konstantin'den sonra birçok kilise yapıldı ve kilise mîmârîsi ortaya çıktı. (Harputlu İshâk Efendi)
Hıristiyanlığın çeşitli siyâsî sebeplerle mezheplere ayrılmasından sonra, kiliseler de ayrıldı. Merkezi Roma'da bulunan ve rûhânî lideri papa olan katolik kilisesi, merkezi İstanbul'da bulunan ve rûhânî lideri patrik olan ortodoks kilisesi ve İngiltere'de gelişen Anglikan kilisesi bunlardandır. (Harputlu İshâk Efendi)
Roma İmparatoru Büyük Konstantin Putperestken 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. İstanbul şehrini büyütüp imar etti ve Konstantiniyye adını verdi. 325 senesinde İznik’te bir konsil toplayarak pekçok olan İncil nüshalarını dörde indirtti. Eski dini olan Putperestlikten de pekçok şeyi bu İncillere sokturdu. Böylece yeni bir Hıristiyanlık dini ortaya çıktı. Daha önce gizli gizli mağaralarda ibadet eden Hıristiyanlar için kiliseler yaptırdı. Ondan sonra gelen Roma ve Bizans imparatorları da birçok kiliseler yaptırdılar. Böylece bir kilise mimarisi ortaya çıktı. Bu kiliselerin hemen hepsi birkaç küçük değişiklik bir yana bırakılacak olursa yüzyıllar boyunca hep bazilika tipi olarak yapıldı. İlk kiliselerin mimari tipi daha sonraki devirlerde, Roma tarzı, Gotik tarzı ve Barok tarzlarında yeniliklerle gelişmeler gösterdi. Hıristiyanların çeşitli sebeplerle mezheplere ayrılmasından sonra, her mezhebin kilise mimarisi değişiklikler gösterdi.
Bu arada kiliselerin kutsallığından ve dokunulmazlığından istifade eden Hıristiyan din adamları özel çıkarlar sağlamaya çalıştılar. Merkezi Vatikan’daki Roma kilisesinin lideri bulunan papa aynı zamanda ruhani bir devletin başkanı kabul edildi. Papadan sonra sırasıyla kardinaller, piskoposlar ve rahiplerden meydana gelen kilise temsilcileri kendi imtiyazlarını, sosyal, siyasi ve ekonomik çıkarlarını korumak için halk ve devlet adamları üzerinde baskı kurup Hıristiyanlık adı altında akla sığmaz zulümler, haksızlıklar yaptılar. Allahü tealaya mahsus olan günah affetmek kudretini kendilerinde gördüler. Para karşılığı günahları affettiler. Hatta Cennetten yerler sattılar. Hıristiyanlık dinine; papazların evlenmemesi, evlenmiş olan kimselerin katiyen boşanmaması, günah çıkarmak mecburiyeti gibi akıl ve mantık dışı kaideler koydular. Dünyada yaşamak adeta günah sayıldı.
Roma (batı) kilisesi dünyadaki bütün Hıristiyanların temsilcisi olduğunu savunarak Yunanca Katholikos (Katolik)= evrensel ismini aldı. Roma Katolik kilisesinin tahammülü mümkün olmayan baskılarına dayanamayan İstanbul Patriki Mihael Kirolarius 1054 senesinde isyan etti. Roma’daki papanın, İsa aleyhisselamın halifesi ve (ilk papa olarak kabul edilen havarilerden) Petrus’un vekili olduğunu kabul etmedi. Papazların halktan ayrı yaşamaları gibi bazı asli meselelerde Roma kilisesine muhalefet etti. Böylece Katolik kilisesinden ayrılan Şark (Doğu) kilisesi Ortodoks adını aldı.
Tebaasının üçte birini kaybeden Katolik (Roma) kilisesi buna rağmen eski bildiğinden şaşmadı. Daha önceki yoluna devam etti. O asırlarda Avrupa’da yaşayan hükümdarlar da papanın halk üzerindeki etkisini iyi bildiklerinden kendisine karşı bir hareket gösteremiyorlardı. Görünüşte Avrupa’nın hakimi hükümdar ise de, gerçekte tek hakim kilise mensupları yani papazlar oldular. İlk zamanlar papaların arzu ve isteklerinin yerine getirilmesi İtalyan hükümdarlarının tasdikine bağlıydı. Daha sonra papaların nüfuzları o dereceye ulaştı ki, istediklerini imparator yapıp, istemediklerini azlettiler. Diğer taraftan kilise ve hükümdarlar her türlü ilmi düşünceye de karşı çıkmakta idiler. Galileo gibi İslam alimlerinden alarak dünyanın döndüğünü bildiren bilgini dinsizlikle itham ederek, sözünü geri almazsa öldüreceklerini söyleyip, tehdit ettiler. İnsanın tüylerini ürperten Engizisyon Mahkemeleri kurarak yüzbinlerce insanı haksız yere ve çok kere sırf servetlerini ele geçirmek için “dinsiz” adı altında türlü türlü işkenceler yaparak öldürdüler.
Endülüs’te (İspanya’da) ortaya çıkan parlak medeniyet, Endülüs dışına taşarak Avrupa’ya yayıldı. Endülüs’teki medeniyeti gören kabiliyetli bazı Avrupalılar ortaya çıktı. İslam alimlerinin kitaplarını Avrupa lisanlarına tercüme ettiler. Bunların tercüme ve telif ederek neşr ettikleri kitaplar sayesinde Avrupa halkı uyanmaya başladı. Nihayet 1517 senesinde Almanya’da Martin Luther adında bir papaz ortaya çıkıp, Roma Katolik kilisesinin akla uymayan birçok esaslarına karşı çıktı. Hıristiyanlığın bir mezhebi olan Protestanlığı kurdu. Bu mezhebi temsil eden kiliseye İncil kilisesi adı verildi. Papaya düşman olduğu gibi, İslamiyetin de azılı bir düşmanı olan Martin Luther çok kitap yazarak Hıristiyanları papaya karşı kışkırttı. Katolikler ile bu protestocular arasında büyük kanlı çarpışmalar oldu.
Martin Luther’den sonra ortaya çıkan Kalvin, Luther ile birlikte Katolik kilisesine karşı çıkmakla beraber, bazı meselelerde ona muhalefet etti. Luther ve Kalvin, Katolik kilisesinin ibadet, iman şekillerini reddettiler. Papanın Petrus’un vekili ve İsa aleyhisselamın halifesi olduğunu kabul etmediler. Luther ve Kalvin’in peşinden gidenler, “karşı çıkanlar” manasında Protestan diye isimlendirildi.
Katolik kilisesinin lideri olan papa, zamanındaki Katolik kralların askeri kuvvetlerini kullanıp, Protestanları kılıçtan geçirtti. Bu ise Protestanlığın İngiltere ve Amerika’da da yayılmasına ve yeni taraftarlar bulmasına sebeb oldu. İngiliz Kralı Sekizinci Henry de Luther gibi papaya isyan etti. Onun teşviki ve zoru ile Anglikanizm (Anglo-Amerikan) kilisesi kuruldu (Bkz. Anglikanizm). İngiltere’deki Protestanları temsil eden kiliseye Anglikan kilisesi Protestanların kiliselerine de umumi olarak Protestan kiliseleri adı verildi.
Katolik kilisesi diğer din mensublarını da Hıristiyanlaştırmak gayesiyle dünyanın her tarafında hususi katolik mektepleri kurdu. Misyoner ismi verilen çok mutaassıp papazlar yetiştirdi. Bunları bölük bölük Amerika, Japonya, Çin ve İslam memleketlerine gönderdi.
Katolik kilisesinin, Katolikliği yaymak için misyonerler yetiştirerek faaliyete geçmesi üzerine, Protestan kiliseleri de, buna karşı boş durmadılar. Çeşitli yerlerde cemiyetler kurarak çok büyük sermayeler topladılar. Dünyanın her yerine Protestanlığı anlatan kitaplar ve misyonerler gönderdiler.
Günümüzde birçok insan kiliseyi bir bina olarak algılar. Kutsal Kitap’ın kilise anlayışı bu değildir. “Kilise” sözcüğü, “topluluk” ya da “çağrılmış olanlar” olarak tanımlanan Grekçe ekklesia sözcüğünden gelir. “Kilise”nin kök anlamı, bir bina değil, insanlardır. İnsanlara hangi kiliseye gittiklerini sorduğunuzda, genelde bir binayı tanımlamaları bir ironidir. Romalılar 16:5 “Onların evindeki inanlılar topluluğuna da selam söyleyin” der. Pavlus, onların evindeki inanlılar topluluğu derken bir kilise binasından değil, inanlılardan oluşan bir bedenden söz ediyordu.
Kilise, Mesih’in bedenidir, Mesih de bu bedenin başıdır. Efesliler 1:22-23, “Her şeyi ayakları altına sererek O'na bağımlı kıldı. O'nu her şeyin üzerinde baş olmak üzere kiliseye verdi. Kilise O'nun bedenidir, her yönden her şeyi dolduranın doluluğudur” der. Mesih’in bedeni, Pentikost Günü’nden (Elçilerin İşleri bölüm 2) Mesih’in geri dönüşüne kadar İsa Mesih’e iman eden bütün inanlılardan oluşur. Mesih’in bedeni iki yönden oluşur:
1) Evrensel kilise İsa Mesih’le kişisel bir ilişkisi olan bütün insanlardan oluşur. “İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh'ta vaftiz edildik ve hepimizin aynı Ruh'tan içmesi sağlandı” (1 Korintliler 12:13). Bu ayet, iman eden herkesin Mesih’in bedeninin bir parçası olduğunu ve bunun kanıtı olarak da Mesih’in Ruhu’nu almış olduğunu bildirir. Tanrı’nın evrensel kilisesi, İsa Mesih’e imanla kurtuluşu almış olan insanların hepsidir.
2) Yerel kilise Galatyalılar 1:1-2’de tanımlanmıştır: “Ben Pavlus'tan ve benimle birlikte olan bütün kardeşlerden Galatya'daki kiliselere selam!” Burada Galatya bölgesinde birçok kilise; adına yerel kiliseler dediğimiz birçok yer olduğunu görüyoruz. Bir Baptist kilisesi, bir Luterci kilise, bir Katolik kilisesi vs. evrensel kilise anlamında kilisenin ta kendisi değildir. Bunlar yerel kiliselerdir, yerel inanlılar topluluklarıdır. Evrensel kilise, Mesih’e ait olanlar ve kurtuluş için O’na güvenmiş olanlardan oluşur. Evrensel kilisenin bu üyelerinin yerel bir kilisede paydaşlık ve bina edilmeyi istemeleri gerekir.
Özet olarak, kilise bir bina ya da bir mezhep değildir. Kutsal Kitap’a göre, kilise Mesih’in bedenidir; kurtuluş için İsa Mesih’e iman edenlerin hepsidir (Yuhanna 3:16; 1 Korintliler 12:13). Yerel kiliseler, evrensel kilisenin üyelerinin bir araya gelmesidir. Yerel kilise, evrensel kilisenin üyelerinin 1 Korintliler 12’ci bölümündeki “beden” ilkelerini, Rab İsa Mesih’in bilgisi ve lütfunda birbirlerini yüreklendirerek, birbirlerine öğreterek ve birbirlerini bina ederek bütünüyle uygulayabilecekleri bir yerdir.
0 Yorum:
Yorum Gönder