Merkür'ün, MESSENGER uzay gemisi tarafından 03 Ağustos 2004
tarihinde çıktığı uzay
yolculuğunda, daha önceki Mariner 10 uzay probunun 03
Kasım 1978 tarihindeki çıktığı
Merkür yolculuğunda görüntülenememiş olan
yüzünün çekilmiş fotoğrafıdır.
Merkür (Utarit), Güneş Sistemi'nin Güneş'e en yakın
gezegenidir. 8 gezegenin en küçüğüdür. Adını Roma mitolojisinde ticaret ve
yolculuk tanrısı ve tanrıların habercisi olarak bilinen Merkür'den alır. Çıplak
gözle izlenebilen 5 gezegenden biri (diğerleri Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn)
olarak eski çağlardan beri insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Yer benzeri ya da
'kaya' yapılı gezegenler sınıfına girmektedir. Güneş'e yakınlığı nedeniyle
yeryüzünden izlenmesi güçtür ve hakkında bilinenler sınırlıdır. Uydusu
bulunmamaktadır.
Merkür, Güneş'e uzaklığı yaklaşık 46 milyon ile 70 milyon
kilometre arasında değişen oldukça eliptik bir yörünge izler. Plüton'dan sonra
Güneş Sistemi'nin gezegenleri arasında gözlenen en yüksek dışmerkezlik değerine
sahip bu yörüngenin milyonlarca yıllık bir çevrim içinde zaman zaman daha da
basıklaşarak dışmerkezlik derecesinin günümüzdeki 0,21'den 0,5 düzeyine dek
yükselebildiği sanılmaktadır. Merkür, Güneş Sistemi'nin iç gezegenler olarak adlandırılan diğer dört üyesi gibi katı bir yapıya sahiptir. 5,43 g/cm³ olan yoğunluğu Dünya ile karşılaştırılabilecek denli yüksektir ve Dünya'dan sonra Güneş Sistemi'nde karşılaşılan en büyük değerdedir. Merkür Güneş'e yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının güçlü etkisi altındadır ve sıcak bir gezegendir. Yüzey ısısı uzun süren Merkür gündüz sırasında 457 °C üzerindeki düzeylere çıkabilirken, etkili bir atmosferin yokluğu nedeniyle gece -172 °C'ye kadar düşmektedir. Gezegenin koyu bir yüzeyi vardır. Yüzeyin 0,11 albedo değeri vardır, yani üzerine düşen güneş ışınlarının ancak yaklaşık onda birini yansıtır.
Yüzey şekilleri
Merkür yüzeyinin en dikkat çeken özelliği tüm gezegen
üzerine dağılmış irili ufaklı çarpma kraterleridir. İlk bakışta Ay yüzeyine
benzetilebilecek bu görünümün, daha dikkatli bir incelemede birçok farklılıklar
içerdiği anlaşılır. Ay'da olduğu gibi kraterlerin yoğun bir şekilde iç içe
geçtiği alanlar arasında, krater yoğunluğunun çok düşük olduğu, yumuşak
engebeli geniş düzlükler yer alır. Bu bölgeler kraterlerin sık olduğu bölgelere
göre daha alçakta yer alırlar ve Ay'daki 'deniz'lere benzer şekilde, büyük
çarpmalar sonucunda gezegen içinden yüzeye çıkan lav akıntıları ile oluştukları
sanılır. Gerek bu oluşumların, gerekse büyük kraterlerin çoğunun, Güneş Sistemi
içinde büyük çarpışmaların sürdüğü 4,5 ile 3,8 milyar yıl öncesini kapsayan
dönemde meydana geldiği düşünülür. 3,8 milyar yıl öncesinden günümüze kadar,
Güneş Sistemi büyük çarpışmaların sıklığının azaldığı, nispeten sakin bir
döneme girmiştir. Merkür üzerindeki en büyük çarpışma izi, 1300 km çapındaki
Caloris Havzasıdır. Bu dev lav denizi 100 km çapında bir gökcisminin çarpması
ile gezegenin manto tabakasından yüzeye çıkan sıvılaşmış materyel ile oluşmuş,
bu arada şok dalgalarının gezegen boyunca yayılarak diğer yüzünde odaklanması
sonucunda Caloris Havzasının tam karşı kutbunda 500.000 km²lik bir alan son
derece engebeli bir hal almıştır. Ayrıca düzlükler üzerinde yüzlerce kilometre
uzunluğunda ve yüksekliği 2–3 km'yi bulan kırıklar dikkati çeker. Bunlara,
gezegenin soğuması sırasında küçülen hacminin neden olduğu sanılmaktadır.
Kırıkların bazı kraterlerin içinden de geçmeleri krater oluşum döneminden daha
sonra meydana geldiklerini düşündürür.
Gezegen yüzeyinin en dışta kalan birkaç metre kalınlığındaki
kısmının, Ay yüzeyindekine benzer biçimde çok küçük göktaşlarının milyarlarca
yıldır süren bombardımanı sonucunda ince bir toz haline gelmiş regolit tabakası
olduğu varsayılır. Aynı Ay'da gözlendiği gibi az sayıdaki genç kraterin,
ışınsal olarak kendilerini çevreleyen parlak beyaz çizgilerin ortasında yer
aldığı görülür. Bu çizgiler, çarpma sırasında 'kirli' regolitin üzerine
sıçrayan taze materyal ile ilişkilidir.
Yüzeyindeki maddeler
Merkür'ün yüzeydeki kurtulma hızı gezegenin düşük kütlesi
nedeniyle Dünya'nın ancak % 40'ı kadardır. Bu düzeydeki bir çekim gücü, gezegen
yüzeyindeki 400 °C'yi aşan sıcaklıklar karşısında gazların uzaya kaçmasına
engel olamayacak denli güçsüzdür. Bu nedenle Merkür'ün çoğunlukla orta ağırlıktaki
elementler içeren (oksijen, sodyum, potasyum) son derece seyrek bir atmosferi
bulunmaktadır. Bu atmosfer durağan olmaktan çok, Merkür'ün konumunda etkisi
güçlü olan güneş rüzgarı ve yüksek yüzey ısıları nedeniyle gezegen yüzeyinden
koparılan ve kısa sürede uzay boşluğuna kaybedilen atomlardan oluşmuş, sürekli
yenilenen bir yapıdadır. Bu şekliyle, Merkür atmosferini Dünya'nın egzosferi
ile karşılaştırmak olasıdır.
Merkür'ün Manyetik Alanı
Merkür'ün küçük boyutuna oranla önemli sayılabilecek bir
manyetik alanı bulunmaktadır. Ekseni Merkür'ün dönüş eksenine 11° eğimli,
kutupları Dünya'nın manyetik kutuplarına göre ters yerleşmiş durumda, yani
kuzey manyetik kutbu gezegenin coğrafi güney kutbuna komşu olan ve gezegen
yüzeyinde Dünya manyetik alanının % 1'i kadar güçlü bu alan, Merkür çevresinde
küçük bir manyetosfer oluşturmaya yeterlidir. Manyetosfer, Güneş rüzgarı adı
verilen ve güneş kökenli hızlı parçacıkların oluşturduğu plazma akımının,
gezegenin manyetik alanın etkisi ile saptırılarak engellendiği bölgedir.
Manyetosferin en dışında, plazma akımının yavaşlayarak hızının ses hızının
altına indiği ve yön değiştirdiği bir şok dalgası gözlenir. Merkür'ün manyetik
alanı güneş rüzgarı ile gelen parçacıkları yakalayıp gezegen çevresinde tutacak
kadar güçlü olmadığı için, Van Allen kuşakları yoktur.
Küçük bir gezegen olan Merkür'ün çekirdek sıcaklığının bir
manyetik alan oluşturmak için gerekli olan sıvı demir kütlesini barındırmaya
izin vermeyecek kadar düşük olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, bugün gözlenen
manyetik alanın gezegen içindeki aktif bir manyetik dinamo tarafından sağlanmak
yerine, çok önceleri mıknatıslanmış olan katı haldeki çekirdek tarafından
sürdürüldüğü görüşü ortaya atılmıştır.
Merkür'ün kendi ekseni etrafında dönüşü
Gözlem koşullarının güçlüğü, Merkür'ün teleskopla
ayırdedilebilen yüzey yapılarının hareketlerine dayanarak dönüş periyodunun
hesaplanmasını zorlaştırmıştır. 1960'lı yıllara gelinceye dek gezegenin kendi
ekseni etrafında dönüşünün, Güneş çevresindeki hareketi ile 'kilitlenmiş'
şekilde 88 günde tamamlandığına inanılıyordu. Gezegenin bir yüzünün sürekli
karanlıkta kalarak çok düşük sıcaklıkta bulunması ile sonuçlanacak bu durum,
1962 yılında radyo gökbilim tekniklerinin Merkür'ün gece yüzünde sıcaklığın
hiçbir zaman -160 °C'nin altına düşmediğini ortaya koyması ile tartışmalı hale
geldi. 1965 yılında radar incelemeleri, gezegenin dönüş hızının yaklaşık 59
günlük bir devir ile uyumlu olduğunu gösterdi. İtalyan gökbilimci Giuseppe
Colombo bu sürenin Merkür'ün yörünge periyodunun 2/3 ü kadar olduğuna dikkati
çekerek, gezegenin alışılmamış bir dönüş-yörünge kilitlenmesi olabileceğini
bildirdi. Bu, Mariner 10 uzay sondasının 1974 yılında Merkür'ü ziyareti
sırasında doğrulandı. Bugün, Merkür'ün kendi etrafındaki dönüşünü 58,65 günde
tamamladığı bilinmektedir. Yörünge ve dönüş periyodlarının bu şekilde 3:2
oranındaki senkronizasyonu, gezegenin oldukça eliptik yörüngesinin yol açtığı
önemli yörünge hızı değişimleri ile daha uyumlu görülür. Bu şekilde, 1:1
oranındaki bir kilitlenmenin özellikle günberi dönemindeki hızlanma sırasında
yol açacağı librasyon hareketleri ve buna bağlı güçlü gel-git etkileri ve iç
gerilimler önlenmiş olmaktadır.
Merkür'ün bu dönüş biçimi ilginç sonuçlar doğurur. Gezegen
kendi ekseni etrafında bir dönüşünü tamamladığı 58,65 günlük süre içinde Güneş
çevresindeki dönüşünün de üçte ikisini gerçekleştirdiği için, güneşin görünür
hareketi çok daha yavaş olmaktadır. Merkür'ün herhangi bir noktasında güneşin
iki doğuşu arasında geçen süre dünya ölçülerine göre 176 gündür; diğer bir
deyişle bir Dünya yılı, 2 Merkür gününe eşittir. Bunun yanı sıra aşırı eliptik
yörünge nedeniyle değişen yörünge hızı, gezegenin güneş çevresindeki açısal
hızının bazen kendi etrafındaki açısal hızı aşmasına, yani güneşin görünür
hareketinin ters yöne dönmesine yol açar; gezegenin bu eliptik çizgi üzerinde
güneşe yaklaşıp uzaklaşmasıyla güneşin görünür boyutunun da değişmesi tabloya
eklendiğinde Merkür üzerinde geçen bir günün öyküsü iyice renklenir:
Caloris Havzası, Güneş'in meridyenden yani öğle noktasından
geçişi ile günberi geçişinin aynı zamana geldiği bir konumdadır. Merkür'ün her
iki yılında bir, bu bölge öğle ile yaz ortasını bir arada yaşayarak gezegenin
(ve Güneş Sistemi'nin) en sıcak yeri olur. Caloris Havzası'ndaki bir gözlemci Güneş'in
doğudan yükseldikçe büyüdüğünü ve doğudan batıya doğru hareketinin
yavaşladığını görür. Güneş en yüksek noktayı geçtikten ve alçalmaya başladıktan
kısa bir süre sonra durur ve geriye doğru hareket etmeye başlar. En yüksek
noktadan bu kez ters yönde ikinci geçişinde en büyük görünür çapa ulaşır ve
batıdan doğuya alçalırken yeniden küçülmeye başlar. Bir süre sonra tekrar
yavaşlayarak durur ve doğudan batıya alışılmış hareketine döner. Batı-doğu
doğrultusundaki bu geriye hareket dünya ölçüleriyle birkaç gün sürmüştür. Güneş
öğle çizgisinden üçüncü kez geçer ve batıya doğru alçalırken küçülmeye devam
eder. Güneş battığında bir Merkür yılı dolmuştur. İkinci yıl Caloris
Havzası'nın gecesi boyunca geçer, Güneş doğudan yükselmeye Havza'sının 3. bir
Merkür yılına girilmiştir.
Caloris Havza'sının 90 derece doğusunda bulunan bir gözlemci
için gün çok farklı başlar. Büyük ve sıcak bir güneş doğudan yavaşça yükselmeye
başlar, ancak bir süre sonra durarak yeniden alçalır, batarken en büyük çapa
ulaşır, dünya ölçüleriyle 2 gün sonra tekrar doğar ve yükseldikçe görünür
büyüklüğünün azaldığı gözlenir. Öğle çizgisinden geçerken en küçük halini
almıştır, batıya doğru alçaldıkça tekrar büyümeye başlar. Batıdan battıktan
kısa bir süre sonra aynı noktadan tekrar en büyük şekliyle doğduğu gözlenir,
batı ufkundan bir süre yükseldikten sonra yeniden alçalır ve bir Merkür yılı
boyunca görünmemek üzere batar.
Merkür'ün tanınmasının tarihçesi
Eski çağlardan günümüze ulaşan kaynaklarda Merkür Ay, Güneş,
Venüs, Mars, Jüpiter, ve Satürn ile birlikte, görünür hareketlerinin diğer
yıldızlardan farklılığıyla tanınan 7 gökcisminden biri olarak gösterilir. Bu
yönüyle, antik gökbilim için olduğu kadar astroloji açısından da önem taşıyan
gezegen, birçok dilde haftanın yedi gününe adını veren gökcisimlerinden biri
olarak, tarihöncesinden günümüze insan kültüründe yerini korumuştur. Eski
Yunan'da sabah yıldızı olarak görüldüğünde Hermes, akşam yıldızı olarak
görüldüğünde ise Apollo olmak üzere iki ayrı ad taşımaktaydı. Pisagor sayesinde
bu iki yıldızın aslında aynı gökcismi olduğunu öğrenen ilkçağ dünyası, Merkür
ve Venüs'ün Güneş çevresinde döndüğünü ileri süren Heraklit ile ilk kez
güneşmerkezli görüş ile tanıştı. Romalılar ise gezegene Hermes'in Roma mitolojisindeki
eşdeğeri olan ayakları kanatlı haberci tanrı Merkür'ün adını verirken büyük
olasılıkla Merkür'ün sabah ufku ile akşam ufku arasındaki hızlı geçişlerinden
etkilenmişlerdi.
1639'da İtalyan gökbilimci Giovanni Battista Zupi basit bir
teleskop yardımı ile Merkür'ün evreleri olduğunu farketti. Gezegenin Güneş
etrafında döndüğünü bildirdi.
1880'lerde İtalyan gökbilimci Giovanni Schiaparelli
atmosferin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek amacıyla, Merkür'ün
gökyüzünde yüksekte bulunduğu gündüz saatlerinde teleskopla yaptığı
gözlemlerle, Merkür yüzeyindeki koyu ve açık renkli bölgeleri gösteren ilk
'albedo haritası'nı çizdi ve Merkür'ün dolanma süresi ile kendi etrafında dönme
süresinin eşit olduğunu iddia etti.
Yunan asıllı ve Türkiye doğumlu Fransız gökbilimci Eugène
Michel Antoniadi 1934 yılında yayınladığı kitabında Merkür'ün o zamana kadar
yapılmış en ayrıntılı albedo haritasını sundu ve gezegenin dikkate değer bir
atmosferi bulunduğunu öne sürdü.
1962 yılında Michigan Üniversitesinden W.E. Howard, gezegenin
kızılötesi ve radyo ışınımları ölçümlerine dayanarak Merkür'ün gece yüzünün
hiçbir zaman güneş ışığı almayan bir yüzeyden beklendiği kadar soğuk
olmadığını, bu nedenle 88 günlük dönüş süresi iddialarının akla yakın
olmadığını ileri sürdü.
1965'te Gordon H. Pettengil ve Rolff B. Dyce Porto Riko'daki
Arecibo radyoteleskopu yardımıyla yaptıkları radar incelemeleri ile gezegenden
yansıyan ışınların Doppler kaymasını ölçerek Merkür'ün kendi ekseni etrafındaki
dönüşünü yaklaşık 59 günde tamamladığını hesapladılar. Bu bulgu üzerine İtalyan
bilim adamı Giuseppe Colombo bugün kabul edilen 3:2 yörünge-dönüş
senkronizasyonu görüşünü ortaya attı.
1991 yılında Arecibo radyoteleskopundan yapılan radar
gözlemlerinde gezegenin kutup bölgelerinde donmuş halde su bulunabileceğini
düşündüren bulgular elde edildi.
Mariner 10 uzay sondası
Bugüne dek Merkür'e gönderilen tek uzay aracı 1973 yılında fırlatılan Mariner 10 uzay sondasıdır. Sonda, Şubat 1974'te Venüs yakın geçişini gerçekleştirdikten ve gezegenle ilgili bilimsel gözlemler yaptıktan sonra, Güneş çevresinde Merkür yörüngesi ile kesişen ve yörünge dönemi Merkür'ün periyodunun tam iki katı olan eliptik bir yörüngeye girerek bu çizgi üzerinde her 176 günde bir Merkür'le karşılaşmaya başladı. 29 Mart 1974, 21 Eylül 1974 ve 16 Mart 1975 tarihlerinde gerçekleşen üç yakın geçişte gezegen hakkında çok değerli bilgiler elde edildi:
Merkür'ün kütlesi,çapı, dönüş süresi duyarlı olarak ölçüldü.
Gezegenin daha önce bilinmeyen manyetosferi keşfedildi, ince atmosferi hakkında veriler toplandı.
Ayrıntılı fotoğraflar çekildi, gezegenin yüzey haritası çıkarıldı. Ancak sondanın her geçişinde Merkür aynı konumda bulunduğundan, yüzeyin ancak yarıya yakın bölümü haritalanabildi.
Üçüncü geçişte gezegene 327 km yaklaşan sonda, bu geçişten kısa bir süre sonra yakıtının bitmesi ile görevini sonlandırdı. 1975 yılından bu yana bağlantı kurulamayan Mariner 10, sabit yörüngesinde her iki Merkür yılında bir gezegenle aynı noktada buluşmaya devam etmektedir.
MESSENGER uzay sondası
Yer'den Merkür'e gönderilen uzay araçları, gezegenin Güneş'e
yakın konumu nedeniyle, gezegen çevresinde yörüngeye girebilmek için çok yüksek
enerjiye gereksinim duymaktadır. Bu nedenle, Mariner 10 programında, gözlemler
için çok az zaman tanıyan hızlı yakın geçişler ile yetinmek zorunda
kalınmıştır.
1980'lerin sonlarına doğru NASA bilim adamlarından Chen-Wan
Yen, bir uzay sondasını Merkür çevresinde yörüngeye sokmaya olanak
tanıyabilecek ekonomik uçuş yolları tasarladı. MESSENGER bu plan üzerine
kurulmuş karmaşık ve uzun bir rota izleyerek Mart 2011'de Merkür etrafında
yörüngeye girmek üzere, 3 Ağustos 2004'te fırlatıldı. Gelişmiş bilimsel
aygıtlarla donatılan sonda, yörüngeye girmeye uygun bir açı ve hız elde
edebilmek için gerekli kütleçekim yardım manevralarını 1 kez Yer, 2 kez Venüs
ve 3 kez de Merkür yakın geçişi ile gerçekleştirecektir. 1 yıl sürmesi
planlanan yörünge etkinlikleri şu konular üzerinde yoğunlaşacaktır:
Merkür'ün tüm yüzeyinin yüksek çözünürlüklü (250
metre/piksel) görüntülerinin elde edilmesi
En azından gezegenin bir bölümünün topografik haritasının
çıkarılması
Yüzey bileşenlerinin gezegen üzerinde dağılımı
Çekim alanının ayrıntılı haritası
Manyetik alanın 3-boyutlu modeli
Çeşitli elementlerin yüksekliğe göre dağılımı
Kutuplarda kraterlerin güneş almayan alanlarında korunmuş
uçucu bileşenlerin araştırılması
BepiColombo programı
ESA (Avrupa Uzay Ajansı) tarafından 2012 yılında
fırlatılması planlanan ve Merkür'ün kendi ekseni etrafında dönüşünü aydınlatan
Giuseppe Colombo'nun onuruna adlandırılan BepiColombo uzay aracı iki ayrı
sondadan oluşacaktır. Merkür çevresinde iki değişik yörüngeye oturtulması
planlanan sondalardan birinin gezegenin manyetosferi, diğerinin ise yüzey ve
atmosferi ile ilgili gözlemler yapması öngörülmektedir.
Gözlem koşulları
Merkür, Güneş çevresinde yaklaşık 88 gün süren dolanma
süresi ve 116 günlük kavuşum dönemi ile, gökyüzündeki görünür hareketini yılda
üç kez yineler. Bir alt gezegen olması nedeniyle ile her zaman Güneş'e yakın
konumdadır ve gözlenmesi Güneş'in parlak ışığı nedeniyle oldukça güçtür. -1,9
kadir derecesine varabilen parlaklığı ile en parlak yıldızlardan ve bazen
Satürn, Mars ve hatta Jüpiter'den daha ışıklı olabilmesine karşın hiçbir zaman
karanlık bir zemin üzerinde izlenemediği için, her kavuşum döneminin en fazla
birkaç gün süren bir kısmında, en yüksek batı ya da doğu uzanımı esnasında
çıplak gözle görülebilir. Bu gözlem koşulları, doğu uzanımı için güneşin
batışını izleyen, batı uzanımı için ise güneşin doğuşundan az önceki kısa bir
süre için gerçekleşir. Bu nedenle her 116 günlük dönemde Merkür bir kez 'akşam
yıldızı', bir kez de 'sabah yıldızı' olarak izlenir. En yüksek uzanım, yörünge
dış merkezliğin yüksek olması nedeniyle 18° ile 28° arasında değişir, ancak 28°
bile rahat bir gözlem için yeterli değildir. Özellikle tutulum düzleminin ufka
daha yakın olduğu yüksek enlemlerden gezegenin görülmesi çok zordur. Gözlem
noktası Yer ekvatoruna yaklaştıkça Merkür'ün sabah ya da akşam alaca
karanlığında ufuktan yüksekliği artacağı için çıplak gözle görülebilmesi daha
kolay olur. Merkür'ün oldukça eliptik yörüngesinin uzun ekseninin Yer
yörüngesine göre konumuna bağlı olarak, dünyanın güney yarı küresinin sonbahar
başlangıcına denk gelen döneminde, gezegenin olası en yüksek batı uzanımı ile
7°'lik yörünge eğikliğinin üst üste gelmesi sayesinde Merkür için en uygun
gözlem koşulları oluşur. Aynı şekilde olası en yüksek doğu uzanımı ile yörünge
eğikliği açısının birbiri üzerine eklenmesi, yine güney yarı küreden bu kez kış
aylarında gezegenin rahat gözlenmesine olanak sağlar. Yüksek dış merkezlik
nedeniyle yörünge hızı dolanma sırasında çok değişir ve kavuşum süresi Yer'in
Merkür yörüngesine oranla konumuna göre birkaç gün kayabilir.
Yer atmosferinin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek
amacıyla, teleskop kullanılarak yapılan profesyonel gözlemler Merkür'ün ufuktan
iyice yüksekte bulunduğu gün ortası saatlerinde gerçekleştirilir. Tam güneş
tutulmaları çok kısa süre için de olsa güneşe çok yakın konumdaki gezegenin gün
ortasında çıplak gözle izlenebilmesine olanak sağlar.
Kısıtlayıcı etmenler nedeniyle, yeryüzünden yapılan
gözlemler en güçlü teleskoplar kullanıldığında dahi Merkür'ün yüzey şekilleri
hakkında yeterli bilgi sağlayamamış ve elimizdeki bilgilerin büyük kısmı
Mariner 10 uzay sondası tarafından sağlananlarla sınırlı kalmıştır.
Evreler
Bir teleskopla izlendiğinde Merkür'ün Ay ve Venüs gibi
evreleri olduğu görülür. Gezegenin yeryüzüne en uzak ve Güneş'in arkasında
bulunduğu üst kavuşum anında görünen yüzeyinin tümü aydınlandığından ışıklı bir
daire şeklinde 'dolun' evresi söz konusudur. Bu aynı zamanda uzaklık nedeniyle
Merkür'ün görünür çapının en az olduğu dönemdir. En iyi gözlem koşullarının oluştuğu
en yüksek uzanım anında gezegen bir yarım daire şeklinde görülür. Güneş ile Yer
arasında kaldığı dönemlerde ise karanlık yüzünü göstererek bir 'hilal' şekli
alır. Hilalin en ince olduğu dönemler gezegenin dünyaya en yakın olduğu ve
görünür çapının en büyük olduğu dönemlerdir, ancak bu esnada güneş ışınları
gezegenin görülmesini engeller.
Merkür'ün Güneş geçişleri
Merkür her yıl (ortalama) üç kez alt kavuşum konumundan
geçtiği halde, yörüngesinin tutulum düzlemine 7 derecelik bir açı yapması
nedeniyle güneş diskinin önünden geçişi nadiren gerçekleşir. Merkür
yörüngesinin tutulum düzlemini kestiği noktalar, yani yörüngenin çıkan ve inen
düğümleri ile Güneş ve Yer'in düz bir çizgi üzerinde yer almasını gerektiren bu
durum her yüzyılda 12-14 kez ve yalnız Mayıs ve Kasım ayları içinde gözlenir.
Güneş diski üzerinde küçük bir siyah beneğin ilerlemesi şeklinde izlenen bu
olay, Merkür'ün yörünge hızının daha düşük olduğu günöte noktasına daha yakın
olan Mayıs geçişlerinde daha yavaş olur ve 9 saat kadar sürebilir.
Yörüngesel özellikleri (Epoch
J2000)
|
|||||||
Güneş'ten ort. uzaklığı
|
57,909,176
km
0.387 098 93 AB |
||||||
Yörünge
uzunluğu
|
360,000,000 km
(2.406 AB) |
||||||
Yörünge dış
merkezliği
|
0.205 630
69
|
||||||
Günberi
|
46,001,272 km
0.307 499 51 AB |
||||||
Günöte
|
69,817,079 km
0.466 698 35 AB |
||||||
Yörünge
periyodu
|
87.969 34
gün
(0.240 846 9 a) |
||||||
Kavuşum süresi
|
115.8776
gün
|
||||||
Ort.
yörünge hızı
|
47.87 km/s
|
||||||
Max.
yörünge hızı
|
58.98 km/s
|
||||||
Min.
yörünge hızı
|
38.86 km/s
|
||||||
Eğiklik
|
7.004 87°
(Güneş ekvatoruna göre 3.38°) |
||||||
Çıkış
düğümü boylamı
|
48.331 67°
|
||||||
Günberi
açısı
|
29.124 78°
|
||||||
Uydularının sayısı
|
0
|
||||||
Gözlem özellikleri
|
|||||||
Görünür parlaklık
|
|
||||||
Yer'e
uzaklık
|
|
||||||
Görünür çap
|
|
||||||
Fiziksel özellikleri
|
|||||||
Ekvatoral çap
|
4879.4 km
(0.383 Dünya çapı) |
||||||
Yüzey alanı
|
7.5×107
km²
(0.147 Dünya yüzeyi) |
||||||
Hacim
|
6.083×1010
km³
(0.056 Dünya hacmi) |
||||||
Kütle
|
3.302×1023
kg
(0.055 Dünya kütlesi) |
||||||
Ana özkütle
|
5.427 g/cm³
|
||||||
Ekvatoral yerçekimi
|
3.701 m/s²
(0.377 g) |
||||||
Kaçış hızı
|
4.435 km/s
|
||||||
Dönme
periyodu
|
58.6462
gün (58 gün 15.5088 h)
|
||||||
Dönme hızı
|
10.892 km/h
(ekvatorda)
|
||||||
Eksen eğikliği
|
~0.01°
|
||||||
Kuzey
kutbunun
bahar açısı |
281.01°
(18 h 44 d 2 s) 1
|
||||||
Yükselim
|
61.45°
|
||||||
Albedo
|
0.10-0.12
|
||||||
Yüzey sıcaklığı
|
|
||||||
Ort. yüzey
sıcaklığı: Gündüz
|
623 K
|
||||||
Ort. yüzey
sıcaklığı: Gece
|
103 K
|
||||||
Atmosfer özellikleri
|
|||||||
Atmosfer basıncı
|
çok düşük
|
||||||
Moleküler Oksijen
|
42%
|
||||||
Sodyum
|
29%
|
||||||
Hidrojen
|
22%
|
||||||
6%
|
|||||||
Potasyum
|
0.5%
|
||||||
Diğer
|
0.5%
|
0 Yorum:
Yorum Gönder