Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye
Yolunacak Kaz?..
Sağlıcakla Kalın
FUTBOL |
Fiziki özellikleri
519 km uzunluğundaki Yeşilırmak Tokat Amasya ve Samsun illerinden geçerken çeşitli akarsularla birleşir. 36.144 km²'lik su toplama havzası ile Türkiye yüz ölçümünün %5'ine karşılık gelir. Nehir başlıca üç kolun birleşmesinden meydana gelir.
Havzası
Yeşilırmak havzasında Turhal ile Tokat arasında Kazova, daha aşağıda Geldingen Ovası, Taşova ve Çarşamba Ovaları yer alır. Havza sınırlarında Ladik Gölü, Boraboy Gölü ve Kaz Gölü bulunur.
Yeşilırmak havzasında tamamı veya bir bölümü bulunan iller şunlardır: Samsun, Tokat, Amasya, Çorum, Yozgat, Sivas, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Erzincan ve Bayburt. Yeşilırmak Havzası; Çoruh Havzası, Doğu Karadeniz, Fırat-Dicle ve Kızılırmak havzaları ile komşudur.
Yeşilırmak'ın kolları ile beraber taşıdığı alüvyonlar merkezinde Çarşamba ilçesinin bulunduğu Yeşilırmak Deltası'nı oluşturmuştur.
Üzerinde Almus, Ataköy, Hasan Uğurlu ve Suat Uğurlu, Kılıçkaya, Süreyyabey barajlarının kurulduğu Yeşilırmak düzensiz bir rejime sahiptir.
Antik çağ filozofu Strabon'un eserlerinde adı İris olarak geçer.
Kızılırmak Nehri Türkiye topraklarından doğarak yine, Türkiye topraklarından denize dökülen en uzun akarsudur. Uzunluğu 1.355 km’dir. Nehir taşımacılığı için kullanılmaz. Başlıca kolları Delice Irmağı, Devrez ve Gökırmak’tır.
Havzası
Nehir, İç Anadolu'nun en doğusundaki Sivas ili İmranlı ilçesinde Kızıldağ 'ın (3025 m) güney yamaçlarından yaklaşık 39,8° Kuzey 38,8° Doğu noktasından doğar, ilk önce batı ve güney batıya 38,7° Kuzey 34,8° Doğu ya kadar akar, daha sonra yay şeklinde biçimlenir. Hafik yakınlarında Koçdere'yi, Sivas'a yaklaşırken Akmescid Deresi ve Tecer Irmağı'nı alır. Sivas'ı geçtikten sonra Yıldız Irmağı nehre katılır. İlkin batıya, daha sonra kuzey doğudaki Tuz Gölü'nü geçerek kuzey batıya akar. Daha sonra kuzey ve kuzey doğuya yönelir. Burada Delice Irmağı ile 40°28′20.54″K 34°08′28.40″D noktasında, Kula köyü sınırlarında birleşir. Sonra zig zaglar çizerek kuzey batıya akar. 41.10° Doğu 34.42° Batı da Devrez Çayı ile birlikte akar. Kuzey doğuya doğru döner. Sonuçta Karadeniz'e 41.72° Kuzey 35.95° Doğu noktasında boşalır. Sırasıyla Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Aksaray, Çankırı, Çorum ve Samsun illerinden geçerken çok sayıda dere ve çayın sularını toplayarak Bafra Burnu'ndan Karadeniz'e ulaşır.
Havzada bazı alanlarda vadi genişleyerek ovaya dönüşür. Yukarı havzada; Hafik, Zara, Sivas ovaları, aşağı havzada; Kargı, Osmancık, Tosya ve en büyüğü Bafra Ovasıdır.
Akım özellikleri
Yağmur ve kar sularıyla beslenen nehrin rejimi düzensizdir. Temmuz ve Şubat arasında düşük su düzeyinde akan nehir, Mart ayında hızla kabarmaya başlar ve Nisan ayında en yüksek su düzeyine ulaşır. Ortalama debisi 184 m³/sn olan nehrin 20 yıllık gözlem süresince en az 18,4 m³/sn'ye ve en çok 1.673 m³/sn'ye ulaştığı tespit edilmiştir. Havzaya kış yağışları kar şeklinde düşer, erime gerçekleşmediğinden akarsuya katılmaz. Sıcaklık düşük olduğundan buharlaşma azdır. İlkbaharda yağış artar, dağlardaki karlar erir, debi artar. Yazın orta ve yukarı havzada yağış yetersizdir, buharlaşma şiddetlidir. Bu mevsimde debi minimum seviyeye iner.
Kızılırmak'ın aşağı havzasında Türkiye'de Karadeniz iklimi, orta ve yukarı havzasında karasal iklim etkilidir. En fazla yağışı aşağı havza Bafra Ovası alır. Orta kesimlerde yağış azalır. Yukarı kesimlerde bir miktar artsa da Karadeniz sahilleri kadar değildir. Yukarı Kızılırmak Havzasında bazı birimlerin yıllık ortalama yağışları şöyledir. Zara:579 mm, Hafik:419 mm, Sivas:414 mm, Yıldızeli:325 mm, Gemerek: 396 mm, Felahiye:429 mm. Bu bölümde yağış maksimumu Mayıs, yağış minimumu Ağustos ayında görülür.
Orta Kızılırmak Havzasında yazlar sıcak, kışlar soğuk karasal iklim etkindir. Avonos:328 mm, Mucur:409 mm, Kırşehir:378 mm, Kaman:455 mm, Keskin: 392, Kırıkkale:355 mm. Delice Çayı havzası Orta Karadeniz bölümünde yer alır, yağış ortalaması 315 mm'dir. Yozgat:555 mm, Sorgun:419, Çiçekdağı:325 mm, Sungurlu:407 mm, Boğazkale:491 mm yağış yağış alır.
Hidroelektrik potansiyel
Nehir üzerine 8 baraj yapılmıştır. Bunlar Kayseri ilinde Sarıoğlan,Yemliha kasabasında kurulmuş olan Yamula Barajı, Ankara yakınlarındaki Kesikköprü, Hirfanlı ve Kapulukaya barajları ile nehrin Bafra Ovası’na kurulmuş Altınkaya ve Derbent barajlarıdır. Nehir üzerine son olarak Obruk Barajı yapılarak 2007 yılı içerisinde su tutumuna başlanılmıştır.
İrili ufaklı birçok gölün bulunduğu Kızılırmak Deltası, Türkiye'nin Karadeniz kıyısında özelliğini büyük ölçüde koruyabilmiş en önemli sulak alanlarından biridir. 321 kuş türünün bulunduğu delta bitkiler bakımından da öneme sahiptir. Deltanın doğu tarafında Türkiye'nin nadir su basar ormanlarından Geleriç Ormanı bulunur.
Kızılırmak ve yaşam verdiği kentler
Akaçlama alanı üzerinde yaşam verdiği ilçe ve merkez ilçe sayısı 21 ilde 45 tanedir. En çok sayıda kentin kurulmasına neden olduğu bölgesi Çorum İl sınırları içerisinde kalan kısmı olup burada 10 adet kentin varlık bulmasını sağlamıştır. 45 adet kentin yalnızca 24 tanesi Sivas, Kırıkkale ve Çorum illerindedir.
Çorum ilinde 10 adet: Kargı, Osmancık, Dodurga, Laçin, Oğuzlar, Çorum, İskilip, Uğurludağ, Bayat, Sungurlu
Kırıkkale ilinde 7 adet: Sulakyurt, Bahşili, Yahşihan, Kırıkkale, Keskin, Karakeçili, Çelebi
Sivas ilinde 7 adet: Gemerek, Şarkışla, Yıldızeli, Sivas, Hafik, Zara, İmranlı
Kayseri ilinde 5 adet: İncesu, Kayseri, Felahiye, Özvatan, Sarıoğlan,
Ankara ilinde 4 adet: Kalecik, Balâ, Şereflikoçhisar, Evren
Kırşehir ilinde 3 adet: Kaman, Kırşehir, Mucur
Nevşehir ilinde 3 adet: Gülşehir, Avanos, Ürgüp
Sinop ilinde 2 adet: Durağan, Saraydüzü,
Samsun ilinde 2 adet: Bafra, Vezirköprü
Çankırı ilinde 1 adet: Kızılırmak,
Aksaray ilinde 1 adet: Sarıyahşi
Bu kentlerin bazıları zaman içinde yapılan baraj göletleri nedeniyle Kızılırmak ile sınır olmuşlardır; Sarıyahşi, Bahşili gibi.
Aşağı Kızılırmak Sıralaması Balık Dünyası
Aşağı Kızılırmak sıralaması üzerinde sayılan alanlarda: 1- Güvercinlik Göleti 2- Cevizlik Göleti 3- Gamlık Deresi 4- Dereköy Göleti 5- İstavloz Çayı 6- Uluçay (Vezirköprü) 7- Narlı Göleti 8- Altınkaya Baraj Gölü 9- Eser Çayı 10- Ağacalan Çayı 11- Derbent Baraj Gölü 12- İlyaslı Çayı 13- Cemal Deresi 14- Kaynatma Deresi 15- Kızılırmak; olmak üzere Haziran 2003 ila Eylül 2005 tarihleri arasında Prof. Dr. Nazmi Polat ve arkadaşları; Selma Uğurlu, Şevket Kandemir tarafından yapılan bilimsel çalışmalarda; 10 familyaya ait (Anguillidae, Atherinidae, Balitoridae, Cyprinidae, Gobiidae, Percidae, Poecilidae, Salmonidae, Siluridae, Syngnathidae) 22 tür ve 3 alttür teşhis edilmiştir.
Familya: Anguillidae
Anguilla anguilla (Linnaeus, 1758)
Familya: Atherinidae
Atherina boyeri (Risso, 1810)
Familya: Balitoridae
Oxynoemacheilus eregliensis (Banarescu&Nalbant 1978) Endemik tür
Barbatula kosswigi (Erk’akan ve Kuru, 1986)
Oxynoemacheilus banarescui (Delmastro, 1982)
Familya: Cyprinidae
Alburnoides bipunctatus (Bloch,1782)
Alburnus chalcoides (Güldenstädt, 1772)
Barbus tauricus (Kessler, 1877)
Capoeta sieboldii (Steindachner, 1864)
Carassius auratus auratus (Linnaeus, 1758)
Chondrostoma angorense (Elvira, 1987)
Cyprinus carpio (Linnaeus, 1758)
Squalius cephalus (Linnaeus, 1758)
Tinca tinca (Linnaeus, 1758)
Familya: Gobiidae
Neogobius fluviatilis (Pallas, 1814)
Neogobius melanostomus (Pallas, 1814)
Familya: Percidae
Perca fluviatilis (Linnaeus, 1758)
Sander lucioperca (Linnaeus, 1758)
Familya: Poecilidae
Gambusia holbrooki (Girard, 1859)
Familya: Salmonidae
Salmo trutta labrax (Pallas, 1814)
Oncorhynchus mykiss (Walbaum, 1792)
Familya: Siluridae
Silurus glanis (Linnaeus, 1758)
Familya: Syngnathidae
Syngnathus abaster (Risso, 1827)
Syngnathus acus (Linnaeus, 1758)
Eski Zamanlarda
Adını suyunun renginden alan, antik çağda ise tuzlu akarsu anlamına gelen Halys adıyla anılan Kızılırmak, Anadolu'da kurulmuş medeniyetlere hep ev sahipliği yapmış. Bugün Kızılırmak Vadisi'nde tarihin her dönemine ait izler bulmak mümkün; kaya mezarları ve yerleşimleri, farklı medeniyetlere ait kaleler, köprüler ve daha pek çok iz.
Hititler Marassantiya Nehri adını vermişlerdi. Hititlerin ana toprakları olan Hatti'nin batı sınırlarını şekillendiriyordu. Klasik eski zamanlarda Ön Asya ve Asya' nın geri kalanı arasında bir sınır oluştururdu. M.Ö. 28 Mayıs 585 yılında Medler ile Lidyalılar arasında yapılan "Battle of Hallys" Kızılırmak Savaşı burada olmuştur. Önceleri Lidya'lılar ve Pers'ler arasında bir sınırdı. Lidya'lı Croesus sınırı geçip Pers'lere (Pers Kralı Cyrus II) hücum etti ve bu savaşta (M.Ö.547) yenildi. Böylece Pers'ler sınırlarını Ege Denizi'ne kadar genişletti.
Ankara'nın güneydoğusundaki Şereflikoçhisar'a yaklaşırken, batıya doğru parlayan ışık size Tuz Gölü'nün yaklaştığını bildirir. Tuz kristallerinin şiddetli beyazlığı ve parıltısı aldatıcı bir biçimde kar ve buz gibi görünür. Kenara yaklaştığınızda bile ayakkabı ve çoraplarınızı çıkarırken kendinizi dondurucu bir duyguya hazırlarsınız. İlk adım sürprizdir, ikincide beklentilerinizi tekrar düzenlersiniz ve üçüncüde ayağınızın altındakinin gerçekten de tuz olduğuna ikna olursunuz. Ve yaşamın en gerekli unsurlarından biri olan tuz hakkında düşünmeye başlarsınız. Tuz, insan vücudunun yüzde 3.5'ini oluşturur. Bu, doğanın dengesinin olağanüstü bir kanıtıdır, çünkü dünya denizlerindeki tuz oranı da yüzde 3.5'tir. Arasıra çamurlu bölgelere batmayı umursamazsanız kauçuk çizmeler giyerek göl boyunca uzun bir yürüyüşe çıkabilirsiniz.
Su yüksekliği çoğu zaman birkaç santimetreyle yarım metre arasında değişir, fakat Beyşehir Gölü'nden taşan su kanallar yoluyla Tuz Gölü'ne döküldüğünde derinlik 30-40 santimetre artar. Su seviyesi yükseldiğinde gölün ekolojik dengesi bozulur. Buharlaşma azalır, suyun atmosfer ve yer arasındaki çevrimi düzensizleşir.
Tuz Gölü, Melendiz ırmağı, pek çok küçük akıntı ve yeraltı tuzlu su kaynaklarıyla beslenir. Göldeki üç tuz yatağı yılda bir milyon ton, yani Türkiye'nin toplam ihtiyacının %64'ü kadar tuz üretir. Doymuş tuzlu suyun Kaldırım, Kayacık ve Yavşan tuz yataklarına dökülmesine izin verilir ve tuz çökeldiğinde su tekrar çektirilir. Sonra tuz, geniş bir demiryolu ağı boyunca göl kıyısındaki ambarlara doğru yol alan vagonlara doldurulur. Tuz buradan kamyonlarla esasen Şereflikoçhisar'da bulunan özel tuz işleme fabrikalarına götürülür. Burada tuz tüm Türkiye'ye dağıtılmak üzere defalarca kez yıkanır, kurutulur ve paketlenir. Osmanlı döneminde göl etrafında doğal olarak oluşan tuz blokları kırılırdı ve göl kıyısında tüccarlara satılırdı. Tuz develere yüklenir ve her yöne taşınırdı. Sonraki yıllarda ambarlar inşa edildi ve sonra her yıl gölün değişik kısımlarından tuz elde edilmesini mümkün kılan ve raylar arası mesafesi dar olan bir demiryolu kuruldu. Bu, bugün kullanılan daha verimli tuz yataklarının kurulduğu 1970lere kadar devam etti.
Tuz Gölü, 1500 kilometrekarelik alanıyla Van Gölü'nden sonra Türkiye'nin ikinci büyük gölüdür. Göl çevresinde ülkenin değişik kısımlarından gelen insanların kurduğu pek çok yeni köy vardır. Burada stok çiftçiliği ve tarım uygulanır. Kıyı kesiminde özellikle kavun ve karpuz tarlalarından çok etkilenirsiniz. Göl sularına batırılan herhangi bir nesnenin kısa sürede tuz tabakasıyla kaplanmasına rağmen göl kıyısına yakın büyüyen kavunlar harika bir şekilde tatlıdır. Burada pek çok çömlekçi bulunur ve ustaların Türkiye'nin ve dünyanın başka hiçbir yerinde üretilmediğini iddia ettiği su kavanozları üretilir.
İç Anadolu Bölgesinde yer alan Tuz Gölü Türkiye'nin ikinci büyük gölü olup meydana gelmesi tektoniktir. Tuz Gölü tüm yağışlarını kış aylarında alırken yazın göle giren su yoktur. Göl içinde suyun tuz konsantrasyonu çok yüksek olduğu için suda yaşayan bitkilere rastlanmaz. Göl çevresinde geniş bir alanda çok zayıf tuzcul floraya rastlanır. Tuz Gölü'nü besleyen sular doğuda Şereflikoçhisar'dan geçen Peçenek Suyu, güneyde Eskil'den göle giren Bağlıca ve Kırkdelik suları ile Eşmekaya kaynakları, güneybatıda Tersakan ayağı ile batıda Cihanbeyli'den gelen İnsuyu'dur.
Tuz Gölü ile yakın ilişkide olan göller Tuz Gölü ile bir ekosistem bütünlüğü arz etmektedir.Yakın çevresindeki göller Tersakan Gölü, Bulak Gölü ve Kulu Gölleridir.
Tuz gölü kışın kapladığı geniş su alanı ile su kuşları için önemli bir kışlama bölgesidir. Uluslararası kriterlere göre A sınıfına giren bir sulak alandır. Kış aylarında çok sayıda Sakarca Kazı gölde barınır ve çevredeki tahıl ekili alanlarda beslenir. İlkbaharda göl içinde oluşan adalarda ve göl kıyısındaki bataklıklarda suna, angıt, çamurcun, büyük yağmurcun, kocagöz, ince gagalı martı, gümüşü martı ve bataklık kırlangıcı kuluçkaya yatmaktadır. Gölün ornitolojik önemi yurdumuzda en büyük flamingo kolonisinin kuluçka alanı oluşudur.
Konya Ovası kapalı bir havzadır, dışarıya akıntısı yoktur. Konya Ovası'nda biriken ve tuzlanmaya neden olan fazla sular drenaj kanalı açılarak Tuz Gölü'ne akıtılmıştır.Drenaj amaçlı inşa edilen bu kanala Konya'nın kanalizasyonu başta olmak üzere çevredeki tüm fabrikaların ve küçük sanayi sitelerinin atıkları da bu kanala bağlanmıştır.
Ankara'dan Şereflikoçhisar'a doğru ilerlerken batı yönündeki ışıltılarla kendini fark ettiriyor Tuz Gölü. Yoğun beyazlık, tuz kristallerinin tayfları, insan beyninde kaçınılmaz kar ve buz çağrışımı yapıyor. Ayaklarınızı kıyıdaki bir karış suya sokana kadar da bu duygudan kurtulamıyorsunuz. Donma derecesine yakın bir ısıya hazırlıyor beden kendini. İlk adım şaşırtıyor, ikincisi alıştırıyor, üçüncüsü ayaklarınızın altındakinin tuz olduğunu kabul ettiriyor. Ve tuzu düşünüyorsunuz: Yaşamın en önemli uzantılarından, hatta vazgeçilmezlerinden biri...
Bedenimizde yüzde 3.5 oranında bulunan tuz... Doğanın dengesine eşsiz bir göndermedir bu, çünkü dünya denizlerindeki tuz oranı da yüzde 3.5! Melendiz Suyu dışında birkaç küçük dere ve yeraltı tuzlu su kaynakları ile beslenen Tuz Gölü'nde bulunan üç tuzlada, Türkiye'nin yıllık tuz ihtiyacının yüzde 64'ü olan 1 milyon ton tuz elde ediliyor. Tekel tarafından işletilen Kaldırım, Kayacık ve Yavşan tuzlalarındaki tuz yataklarına dönem dönem verilen doymuş tuzlu su, bir süre sonra çekiliyor. Çökelmiş olan tuz, kazma kürek kullanılarak zeminden alınıyor, vagonetlere yüklenerek geniş bir raylı ulaşım sistemiyle kıyıdaki depolara ulaştırılıyor. Depolarda kamyonlara yüklenen tuz, Şereflikoçhisar'da yoğunlaşan özel işletmelerde yıkanıyor. Havuzlarda tekrar tekrar yıkanan tuz çuvallanarak sanayide kullanılmak üzere Türkiye'nin dört bir yanına dağıtılıyor
Meriç (Bulgarca: Марица, Maritsa, Yunanca: Εβρος, Evros) Yunanistan ile Türkiye sınırının bir kısmını oluşturan, Bulgaristan'da doğarak Türkiye'ye giren ve Edirne üzerinde Ege Denizi'ne dökülen ırmaktır.
Balkanlar'ın en büyük nehirlerinden biri olan Meriç, Rila Dağı’nın kuzey eteği yakınlarından çıkar. Bulgaristan'da Filibe ovasını, Türkiye’de Edirne şehrini, Batı Trakya'yı suladıktan sonra, Ege Denizi’ne dökülür. Meriç, 480 km uzunluğundadır. Başlıca kolları Ergene, Arda ve Tunca'dır. Meriç nehri Türkiye'nin 10. büyük nehridir.
Nehir, Türkiye sınırları içinde ilk olarak Edirne kuzeyinde Arda Nehri ile karışır. Bundan sonra Edirne güneyinde Tunca Nehri, Meriç ile birleşir. Uzun bir süre Türk-Yunan sınırını çizerek akan Meriç Nehri’ne İpsala'laya (30) otuz km kala Adasarhanlı köyünde Ergene Nehri karışır.
Meriç Nehri, İpsala güneyinde başlıca iki kola ayrılır. Birinci kol Türkiye sınırını terk ederek Yunanistan’a geçer ve Saros Körfezi’ne dökülür. Diğer kol ise bataklıklar oluşturarak Gala gölü gibi göllenmeler yaparak Türkiye topraklarından Enez yakınlarında Saros Körfezi’ne (Ege Denizi) dökülür.
Meriç, 1371 yılında yapılan Çirmen Savaşı’nın da geçtiği yerdir. Osmanlı İmparatorluğu ile Sırp Devleti arasında yapılan bu savaş, Türk zaferi ile sonuçlanmıştır.
Doğduğu Havza |
KISA KISA |
Copyright © 2011 merhancag. All Rights Reserved. Merhancag theme designed by Themes by maktaren.com. Bloggerized by Free Blogger Template. Powered by Blogger. Created By SoraTemplates | Distributed By Gooyaabi Templates
Copyright ©
merhancag.
Designed by OddThemes
|
Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç
Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...
facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!