Sık çıkılan seyahatler ve keşif gezileri sayesinde Portekizli denizciler ve kaptanlar denizcilikte hızla ilerleyecek ve aralarından dönemin en iyi astronomlarını, matematikçilerini ve haritacılarını çıkaracaklardır. Dönemin en öne çıkan bilim adamları arasında Pedro Nunes ile João de Castro sayılabilir.
Gemiler
15. yüzyıla kadar Portekizliler, sadece iç denizlere göre tasarlanmış olan gemilerle kıyılardan ayrılmadan keşif yapabiliyordu. Barka adı verilen bu gemiler küçük ve dayanaksızdı, tek mendirekli ve sabit kare şeklindeki yelkeniyle manevra kabiliyeti oldukça sınırlı bir ulaşım aracıydı. Özellikle güçlü rüzgârların bulunduğu okyanus yolculukları için uygun değildi. Bu gemilerle ancak sınırlı keşifler yapılmış ve Madeira Adaları ile Azorlar keşfedilebilmişti. Ayrıca Afrika kıtasında günümüzde Moritanya olarak bilinen bölgeye kadar gidilebilmişti.
Portekiz’in coğrafi keşifleri yapmasını sağlayan en önemli gelişme karavela olarak bilinen geminin tasarlanıp üretilmesi oldu. Bu gemilerin tasarımları balıkçılar tarafından kullanılan kayıklardan alınmıştır; yön vermesi daha kolay olan bu gemiler 50 ile 160 ton ağırlığında ve 1 ile 3 direkliydi. Ayrıca her türlü rüzgârda ilerlemeyi sağlayan üçgen tip yelkene sahipti. Geminin mürettebat ve yük kapasitesinin sınırlı olması bir sorun yaratsa da başarısına gölge düşüren bir etken değildi.
Okyanus ötesi yolculukların başlamasıyla birlikte daha büyük gemiler de imal edilmeye başlandı. Önceleri ticaret gemileri olarak tasarlanan ve büyük gemi anlamındaki “nau” ismiyle anılan bu büyük gemiler kıyılardaki korsanlık yüzünden donanmada da kullanılmaya başlandı. Gemilere top kullanımı için küçük pencereler açıldı. Ayrıca zaman içinde geliştirilen bu model gemiler yıllar içinde 200 tonluk yük kapasitesini 500 tona çıkardı.
Kozmografi
13. yüzyılda yıldızlarla yön bulma bilinse de daha çok Güneş'in konumuna göre yön bulma kullanılıyordu. Yıldızlara göre yön bulmakta Portekizliler de tüm Avrupalılar gibi Araplardan öğrendikleri teknikleri kullanıyor, astrolob ile kuadrant sayesinde yön buluyorlardı. Ayrıca Güneş'in yüksekliği ile yıldızların konumu ölçmeye yarayan ve Jacob’un asası adını verdikleri ilkel bir sekstant kullanıyorlardı. Ayrıca Güney Yarıküre'de keşifler başladığında yıldızların konumu değiştiğinden dolayı buna göre yön bulmayı başaran ilk Portekizliler 1471 yılında João de Santarém ve Pedro Escobar oldu. Ancak elbette yön tayininde ve koordinatlarda sürekli olarak düzeltmelerin yapılması gerekiyordu.
Potekizli denizciler sonraları astronomiyle ilgili tablolar oluşturdular ve okyanus yolculuklarında kullanılmak üzere hassas ölçüm aletleri tasarlamışlardır. Denizcilikte çığır açan bu tablolar sayesinde Portekizli kaptanlar artık sadece enlem değil boylamlarını da doğru hesaplayabilmekteydiler. 1496 yılında astronom Abraham Zacuto tarafından kaleme alınan Almanach Perpetuum adlı tablo kitabı Vasco de Gama ile Pedro Alvares Cabral tarafından da kullanılacaktır.
Denizcilik teknikleri
Portekizliler, kıyılar boyunca yaptıkları keşiflerin yanı sıra okyanusa doğru da seferlere çıkarlar ve bu sayede meteorolojik ve denizin durumuyla ilgili önemli bilgiler toplarlar. Bu sefeler sırasında Madeira Adaları, Azorlar ve Sargasso Denizi'nin Portekizlilerce keşfedildiği bilinmektedir. Bu seferler sayesinde okyanusa dair önemli bilgiler ve deneyimler biriktirdiler, bunlar arasında;
Okyanus akımları ve akıntı şekilleri
Okyanustaki rüzgâr yönü ve rüzgâr hızı
Okyanusta saat yönünde dönen kuvvetli sarmal rüzgârlar sayılabilir.
Haritacılık
Prens Henrique’in emrindeki haritacılardan önde gelenlerden bir tanesi de Katalan haritacı Abraham Cresques’in oğlu Jehuda Cresques idi. Ayrıca Portekizlilerin en eski deniz haritası 1485 yılında Pedro Reinel tarafından yapılan portolan haritasıdır. Haritada Batı Avrupa’nın bir kısmıyla Afrika kıtası gösterilmekte, Diogo Cão’nun keşiflerine yer verilmektedir. Reinel bunun yanı sıra 1504 yılındaki haritasında boylamları ilk kez göstermiş ve ilk kez bir rüzgâr gülünü resmetmiştir.
Kendisi gibi haritacı olan oğlu Jorge Reinel ve Lopo Homem ile beraber bir atlas hazırlamaya başlarlar ve 1519 yılında basılacak olan ve “Lopo Homem-Reinés Atlas” olarak bilinen eser oluşturulmuş olur. Bu haritacılar zamanlarının en iyi haritacıları olarak değerlendirilmekte olduğu için İspanya Kralı V. Carlos onların kendisi için çalışmasını istemekteydi. Haritacılarına sahip çıkan Portekiz kralı I. Manuel Lopo Homem için yazılı bir yetkilendirme çıkartarak tüm Portekiz gemilerindeki pusulaların onun tarafından onaylanacağını ve düzeltileceğini bildirerek onu onurlandırıyordu.
Portekiz haritacılığı ve denizciliğinde önemli bir aşama da Batlamyus’un öngördüğü dünya modelinin bir kenara bırakılarak kıtaların coğrafi keşiflere göre resmedilmesi olur. Bu konuda öne çıkan kişi ise Fernão Vaz Dourado (c.1520-c.1580) olur.
Gemici Henrique
Ülkesinde bulunan uygun ortamı coğrafi keşiflere doğru yönelten kişi tahta çıkan Prens Henrique oldu. Portekizli kaptanlarının emrine neredeyse sınırsız kaynaklar veren Prens, onların en son bilgiye ulaşmasını ve teknolojik yenilikleri kullanabilmesi için kurumsal altyapıyı da kurdu. Yapılan coğrafi keşiflere mistik bir hava vermek için efsanevi bir şekilde bilinmeyen bir diyarda hüküm süren Hristiyan İmparator Prester John’un ülkesini bulmak ve onunla ittifak yaparak Kutsal Topraklar'ı Türklerin hakimiyetinden kurtarma amacını da dillendirmiştir.
Hindistan’a ulaşmak için bir güzergâh arayışı o öldükten sonra ciddi bir arayış konusunu olmuştur. Berberilerle yeniden savaşacak ve Ceuta’yı başarıyla savunacaktır. Ancak Kral I. Duarte zamanındaki Tanca Seferi'nde Portekiz Ordusu mağlup olacak ve geri çekilmek zorunda kalacaktır. Henrique’in kaptanları Afrika ve Atlantik Okyanusu'nu keşfetmeye devam edecekler, 1433 yılında Afrika’nın keşfedilmesi için çok önemli bir adım olan Batı Sahara’daki Cabo Bojador (Arapçası: Abu Khatar, Korkunun Babası) Burnu aşılacaktır. Afrika’nın derinliklerine ilerlenerek 1434 yılında ilk Afrikalı köleler Portekiz’e getirilecek ve oldukça kârlı bir ticaret olan köle ticareti başlatılmış olacaktır. 1445 yılında Senegal ve Yeşil Burun Adaları keşfedilecek ve 1446 yılında Sierra Leone’ye kadar gidilecektir. Keşifler aynı zamanda batıya doğru da genişler, bu seyahatler sırasında Portekizli denizciler Sargasso Denizini ve muhtemelen de Nova Scotia kıyılarını görmüşlerdir.
Tordesillas Antlaşması
Azor Adaları'nın ve Madeira’nın kolonileştirilmesi sürerken, Gine’den gelen altın, Portekiz ekonomisinin canlanmasına yol açar.
Coğrafi keşiflerin ilk meyvelerine bakıldığında gelişen denizcilik bilim alanının ışığında yapılan keşiflerin ekonomik anlamda getirisinin yüksek olduğu anlaşılmıştır. Portekiz, Afrikalı lakabını alan kral V. Afonso döneminde (1443-1481) Gine Körfezini keşfetmiş ve Gabon açıklarındaki St Catharine Burnuna kadar ilerlemiştir. Fas’a düzenli seferler düzenlenmiş ve 1471 yılında Tanca ele geçirilmiştir. II. João döneminde (1481-1495) Gine’deki ticareti korumak amacıyla günümüzde Gana’daki Elmina kentinin olduğu yere São Jorge da Mina kalesi inşa edilmiştir. 1482 yılında Diogo Cão Kongo’yu keşfedecek ve 1486 yılında bugünkü Namibya’da bulunan Haç Burnu’na ulaşmıştır. 1488 yılında Bartolomeu Dias Ümit Burnu’nu geçerek Hint Okyanusu’na açılan yolu bulmuş olur. 1492 yılında Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’yı keşfetmesinden sonra çatışan İspanya ve Portekiz egemenlik alanlarını birbirinden ayırmak için Papa VI. Alexander araya girecek ve iki ülke arasında imzalanan 7 Haziran 1494 tarihli Tordesillas Antlaşması ile keşfedilen bölgeler İspanya ile Portekiz arasında paylaştırılacaktır. Buna göre ileride keşfedilecek bölgeler Yeşil Burun Adalarının 370 fersah batısından geçen hayali bir çizgiye göre pay edilmiştir.
Gizlilik
Kolomb’un Hindistan zannederek karaya çıktığı Yeni Dünya ile ilgili kimi iddialar bulunmaktadır. Bu iddialardan birisine göre Kristof Kolomb bir Portekiz ajanıdır ve coğrafi keşiflerde daha geride bulunan İspanya’yı Hindistan rotasından uzakta tutmak için özellikle batıya doğru yola çıkmıştır. Bu iddianın gerçeklik payı sorgulanmakla beraber o dönemde her iki ülke arasında coğrafi keşifler ve haritalar birer devlet sırrı olarak gizlendiği için çok sayıda yanıltıcı bilgi ve belge bulunabilmektedir. Ayrıca özellikle Portekiz yeni keşfettiği yerlere dair bilgilerin yayılmasını engellemek için büyük bir gizlilikle davranmakta ve yanlış bilginin yayılmasını sağlamaktadır. Tarihçiler bu yüzden Portekiz keşifleri arasında olan Brezilya, Afrika kıtasındaki çok sayıdaki yerleşim yerinin ilan edilenin çok öncesinde keşfedildiğini düşünmektedirler. Bu keşiflere Sargasso Denizindeki keşiflerden ötürü Kuzey Amerika kıyılarını da dahil edenler vardır.
İç savaş
Krallık deniz aşırı sömürgelerinde gelişmekteyken Portekiz’de sorunlar yaşamaya başlar. I. Duarte’nin ölümünden sonra başa geçen V. Afonso küçük yaşta olduğu için iktidarı kullanan kral naibi Coimbra dükü Pedro güçlenmekte olan burjuvazinin lehine, asillerin yetkilerini kısmaya çalışır. Aristokrasinin muhalefetinin başında olan Braganza Dükü ise krala yakınlaşarak naibin görevine son vermeye çalışır. İki toplumsal sınıfın çatışması şekline giren çatışma Mayıs 1449’de iç savaş boyutlarına ulaşır. İç savaş, Alfarrobeira Muharebesiyle sona erecek, Pedro ise öldürülecektir. İktidarı sağlamlaştıran Braganza Düklüğü arazilerini o kadar genişletir ki, ülkedeki tüm toprakların üçte biri dükün eline geçer. Pedro’nun naipliğinden sonra dış politikada başarısızlıklar yaşanır. Kastilya ve Aragon ile yapılan Mart 1476 Toro Savaşı kaybedilince 1478 yılında Alcantara Antlaşması imzalanır ve Portekiz’in İspanyol tahtında hak iddialarına son verilmiş olur. Sonra tahta gelen II. João Kastilya ve İngiltere ile iyi ilişkiler sürmeye çalışır ve içinde bulunulan ekonomik iflastan çıkma yolları arar. Feodal asillerin muhalefetini ezerek, topraklarına ve mallarına el koymayı planlar. Bu yönde kanunlar çıkartmak için 1481 yılında Evora’da yargıçlara yetki verir. Aristokrasi buna muhalefete kalkışsa da liderleri Braganza Dükü 1483 yılında vatana ihanetten idam edilince ve 1484 yılında Viseu Dükü bizzat kral tarafından bıçaklanarak öldürülünce aristokrasi dağıtılır ve öne çıkan liderler tasfiye edilir. II. João iktidarını sağlamlaştırır ve kralın yetkilerini mutlaklaştırır. Ondan sonra başa geçen I. Manuel iktidara geldiğinde Hindistan yolunu tek başına keşfetmiş bir imparatorluğa sahiptir.
Portekiz Asya’da
Brezilya’dan Afrika’ya, Hindistan’dan Japonya ve Çin’e kadar çok geniş bir bölgeye yayılan Portekiz sömürgelerinin sadece bir milyon nüfuslu bir ulus ile başa çıkmak beraberinde çok büyük zorluklar getirmişti. Ayrıca en büyük rakip İspanya ile girişilen ölesiye rekabet tüm Portekiz keşiflerinin büyük bir gizlilik içerisinde yapılması sonucunu vermişti. Her koloni ve her ticaret yolunun ayrı ayrı korunması için sahte belgeler, sahte haritalar düzenlenmişti.
Bu dönemdeki gizlilik ve sahte belge düzenlenmesi, günümüzde oldukça doğru olarak tanımlanan kaynakların doğruluğu hakkında soru işaretlerinin oluşmasına yol açmıştır. Bazı tarihçiler Portekizlilerin Brezilya ve Kuzey Amerika kıyılarının varlığını çok önceden bildiğini ve II. João’nın Tordesillas Antlaşmasının imzalanması sırasında Portekiz ile İspanya’nın etki bölgelerini ayıran hayali çizginin olabildiğince batıya kaydırılması için ısrar ettiğini iddia ederler. Portekiz, aynen İspanya’da olduğu gibi önemli kaptanlarına çıkacakları seferler için verilen özel haritaların kaynağı olan isimli Padrão Real ana haritayı Casa da Índia adı verilen yerde saklardı. Ne var ki 1755 yılındaki depremden sonra Lizbon’u neredeyse yutan yangın sırasında çok sayıda önemli belgeyle bunların da yanmış olabileceği düşünülmektedir.
Portekiz keşiflerinin kronolojisi
0 Yorum:
Yorum Gönder