Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

















SON YAZILAR :
Loading...


16 Mart 2022

Isparta

Isparta, Isparta ilinin merkez ilçesidir. Şehir, yöreye özgü el dokuması halılarıyla ve gül yetiştiriciliğiyle tanınmaktadır.

Tarihi

Isparta ve çevresindeki yerleşim tarihi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Isparta' nın da önemli yerleşim merkezlerinden biri olduğu Pisidia bölgesine M.Ö. 2000’lerde Luvi ve Arzava toplulukları yerleşmiştir. Daha sonra bölgeye M.Ö. 1200'lerden itibaren Frigler, Lidyalılar, Persler ve Makedonyalılar egemen olmuştur. M.Ö. 323’te Büyük İskender’in ölümüyle beraber sırasıyla Seleukos, Bergama Krallığı ve sonrasında Roma hakimiyetine girmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir gelişme gösteren Isparta önemli bir piskoposluk ve ticaret merkezi oldu. Roma İmparatorluğunun bölünmesiyle Doğu Roma ve sonrasında Bizans topraklarında bulunan bölge 1204 yılında Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına katılmıştır. 1300 yılında Hamitoğulları Beyliği ve 1391 yılından sonra da Osmanlı topraklarına katılmıştır. II. Murad döneminde kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir. 16. yüzyılda güneybatı Anadolu’daki önemli pazarlardan biri olmuştur.

Tarih Öncesi Dönemlerde Isparta

Yörenin yerleşme tarihi, paleolitik dönemle başlamaktadır. 1944 yılında Şevket Aziz Kansu döneminde yapılan incelemeler sonucunda Bozanönü Ovası'nın ortasında bulunan Kapıini Mağarası, üst paleolitik eserleri vermektedir. Keçiborlu’nun Gümüşgün (Baladız) yakınlarında Prof. Louis’in yaptığı kazılarda, Mezolitik çağına ait “Mikrolit” adı verilen çakmaktaşlarına rastlanmıştır.

Tarih öncesi çağın üçüncü dönemi, neolitik devri olmuştur. Bu devre ait Yeniköy (Ş. Karaağaç) Höyüğü'ndeki buluntular bunu doğrulamaktadır. Toprak Tol Höyüğü ve Köşktepe’de rastlanan küp mezarlar ile ele geçen başka buluntular, Isparta’daki yerleşimin Kalkolitik dönemde de var olduğunu göstermektedir. Kalkolitik dönem sonrası Tunç Kültürleri, Pisidia ovasında oldukça yaygın bir biçimde gözlenebilir.

Coğrafî Konum

Isparta şehir merkezi; Akdeniz Bölgesi'nin kuzeyinde, Antalya Bölümü, Göller Bölgesi'nde yer alır. Doğusunda Eğirdir, kuzeyinde Atabey ve Gönen ilçeleri, batısında Burdur İli bulunmaktadır. Merkez ilçeye en yakın ilçe, 22 kilometre ile Atabey'dir. Merkez ilçe Isparta; ilin dokuz ilçesi ile komşu değildir. Merkez ilçeye en uzak olan ilçe ise 175 kilometre ile Yenişarbademli'dir.

İklim ve bitki örtüsü

Akdeniz iklimi ile karasal iklim arasında bir geçiş iklimine sahiptir. Kışları serin ve yağışlı yazları ise sıcak ve kurak geçmektedir. Çevresindeki göllerin iklim üzerinde önemli etkisi vardır. Yağışların büyük bir bölümü kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir. Yıl içinde en çok yağış Aralık ve Ocak aylarında yaşanmaktadır. Aylık yağış miktarları Ağustos ayına kadar düzenli olarak düşmekte ve Temmuz, Ağustos aylarında en kurak dönemine ulaşmaktadır. Eylül'den itibaren yağış miktarı tekrar artmaya başlamaktadır. Bitki örtüsü bozkırdır. Isparta'nın Akdeniz iklimini yaşayamamasının nedenlerinden biri ise Toros Dağları'nın arkasında kalmasıdır.

Ortalama Veriler

 

Aylar

Oca

Şub

Mar

Nis

May

Haz

Tem

Ağu

Eyl

Eki

Kas

Arl

Ort.En Yüksek °C

6.5

7.6

11.7

16.4

21.8

26.6

30.3

30.3

26.6

20.7

13.4

7.7

Ort.En Düşük °C

-2.2

-1.8

0.4

4.4

8.1

11.8

14.9

14.3

10.0

6.0

1.7

-0.9

Ort. Güneşlenme Süresi (saat)

3.8

4.9

6.1

6.9

8.7

11.0

11.8

11.3

9.8

7.3

5.2

3.3

Ortalama Yağışlı Gün Sayısı

12.0

10.6

10.7

11.4

10.4

6.2

4.0

2.9

3.5

6.2

8.3

12.4

Kaynak: meteor.gov.tr

 


Ekonomi

Gül ve Gül Ürünleri

Dünya'nın en kaliteli güllerinin yetiştiği Isparta toprakları, Dünya Gül Yağı Üretimi'nin yaklaşık % 65’lik kısmını karşılayarak sektöründe dünyada birinci sırada yer almaktadır.

Sanayi

Türkiye'nin en büyük çimento fabrikalarından biri olan Göltaş Çimento fabrikası bulunmaktadır Şehirde Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi, Isparta Deri Organize Sanayi Bölgesi, Yalvaç Organize Sanayi Bölgesi ve iki adet Sanayi Sitesi bulunmaktadır. Süleyman Demirel Organize Sanayi Bölgesi; şehir merkezine 26, Isparta Havalimanı'na 4 kilometre uzaklıktadır.

 

Sağlık

Şehirdeki ilk yataklı tedavi kurumu olan Gureba Hastanesi; 1900 yılında halkın bağışlarıyla kurulmuş ancak 1914 yılındaki depremle kullanılamaz hale gelmiştir. 1915 yılında yeni hastanenin inşaatına başlanmasına rağmen I. Dünya Savaşı sebebiyle çalışmalar gecikerek 1922 yılında sona ermiştir. 30 yataklı bu hastane; cumhuriyetin ilanından sonra yapılan çalışmalarla 50 yatak sayısına ulaşmış ve Verem Hastanesi adını almıştır. Bu bina günümüze ulaşmamıştır. 1945 yılında üç katlı Devlet Hastanesi'nin inşaatına başlanmış ve 1946 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır. Taş bina olarak adlandırılan bu bina, daha sonra yapılan ilavelerle Süleyman Demirel Üniversitesi'ne bağlı olarak kullanılmıştır.

 

Ulaşım

Isparta merkez ilçesine karayolu ile çevresindeki Antalya ve Afyon ve Konya illeri üzerinden ulaşılabilir.  yolu ile Antalya'dan,  ve  yollarıyla kuzey yönünden, Isparta-Eğirdir arasındaki  yoluyla da Konya yönünden şehir merkezine ulaşılabilir. Isparta Süleyman Demirel Havalimanı havayolu ile ulaşım sağlamaktadır.

İdarî yönetim

Merkez ilçedeki, 44 mahalle ve 3 belde kasabası doğrudan Isparta'ya bağlı yerleşim birimleridir.

Akkent

Anadolu

Ayazmana

Bağlar

Batıkent

Bahçelievler

Binbirevler 

Çelebiler Dere

DoğancıEmre

Fatih

Çünür

Davraz 

Gazikemal

Gülcü

Gülevler

Gülistan

Halıkent

Halifesultan HızırbeyHisar  

Yedişehitler

Yenice

Zafer

Işıkkent İskender

İstiklal

Karaağaç

Kepeci

Keçeci

Kurtuluş

Kutlubey Mehmet Tönge

Modernevler

Muzaffer Türkeş

Pirimehmet

SanayiSermet

Sidre

SülübeyTuran

Vatan

Yayla







 

Gülcü Mahallesi

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Elhacıvaz, Hacıvaz (1591'de Hacı Ayvaz) gibi isimlerle anılan mahallenin adı 1935'te Gülcü Mahallesi olmuştur. Ününü, Isparta'nın en eski yerleşim yerlerinden biri olmasından çok, Isparta'da Isparta gülü'nün (Rosa Damacena) ilk yetiştirildiği yer olmasına borçludur. Müftüzade İsmail Efendi'nin 1888'de Bulgaristan'ın Kızanlık veya Kazanlık (Bulgarca: Kazanlık / Казанлък) şehrinden getirdiği gülleri Gülcü Mahallesi'ndeki arazisine dikmesiyle Isparta'da gülcülük başlamıştır.
Isparta; hâlâ Türkiye gülyağı üretiminin %80'ini karşılamakta.
Merkeze Bağlı Beldeler
Büyük Gökçeli (Aşağı, Yukarı, Orta, Yeni)
Sav Kasabası (Aşağı, Fatih, Yukarı)
Kuleönü Kasabası (Kemal, Okul-Yeni Cami)

Nüfus

YılToplamŞehirKır
196564.73042.90121.829
197075.16650.90524.261
197586.04362.87023.173
1980109.97286.47523.497
1985127.898101.21526.683
1990133.061112.11720.944
2000170.713148.49622.217
2007206.186184.73521.451
2008197.169175.81521.354
2009211.614190.08421.530
2010244.045222.55621.489
2011213.511192.09321.418
2012219.904198.38521.519
2013223.430201.87321.557
2014228.730207.26621.464
2015235.456214.09621.360
2016241.723220.32221.401
2017251.531230.01121.520
2018258.375236.74921.626
2019264.426243.02021.406
2020262.255240.72321.532
Isparta'da spor
Isparta'nın profesyonel liglerde (futbol, basketbol, voleybol, hentbol) bulunan tek takımı Isparta 32 SK, 2021-2022 sezonu itibari ile 2. Lig'de mücadele etmektedir. Takım maçlarını 10.000 kişilik Isparta Atatürk Şehir Stadyumu'nda oynamaktadır.
Eğitim
Isparta'da Cumhuriyetin kurulduğu 1923'ten 1940'lara kadar biri şehir merkezinde diğeri Yalvaç ilçesinde olmak üzere iki ortaokul eğitim hizmeti sağlamıştır. 1940 yılında Gönen Köy Enstitüsü kurulmuş ve buradan mezun olan öğretmenler şehirdeki eğitim faaliyetlerine katkı sağlamışlardır. 1950 yılında ilk lise açılmış, 1960 yılına kadar lise sayısı dokuza ulaşmıştır. 1969 yılında "Isparta Eğitim Enstitüsü" kurulmuştur.
21 şubat 1976 tarihinde açılan "Isparta Devlet Mimarlik ve Mühendislik Akademisi" şehirdeki ilk yükseköğretim birimidir. Ayrıca aynı yıl "Meslek yüksekokulu" açılmıştır. 1992 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi kurulmuştur.
Kardeş şehirler
  • Türkiye Bitlis Türkiye
  • MoldovaGagavuzya Komrat Gagavuzya, Moldova
  • Belçika Genk Belçika
  • İran Hamedan İran

ISPARTA İLÇELERİ

Isparta ilinde 12 ilçe ve 1 il merkezi vardır.

Aksu 
İlçeye bağlı 13 köy bulunmaktadır. 
Yüzölçümü
 • Toplam 426 km² (164 mil²)
Rakım 87 m (285 ft)
Nüfus (2018)
 • Toplam 4,533
 • Kır 2,421
 • Şehir 1.823

Atabey

Türkiye'nin güneyinde Akdeniz kıyıları boyunca uzanan batı ve orta Torosları içerisine alan Akdeniz bölgesinin batı yarısını kaplayan Antalya bölümünün iç kesimi olan göller yöresinin iki büyük yerleşme merkezinden biri olan Isparta ilinin ilçe merkezlerinden birisidir.
İl merkezine 23 km uzaklıkta bulunan Atabey'in kuzeyinde Senirkent, doğusunda Eğirdir, batısında Gönen, ilçeleri ile güneyinde Isparta merkez ilçeye bağlı olan İslamköy, Kuleönü ve Büyükgökçeli kasabaları ile çevrilmiştir. Atabey 202 km² yüzölçümüne sahiptir.
TRT'de yayınlanan Sakarya Fırat dizisi bu ilçede çekilmiştir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in memleketidir.
Yüzölçümü
 • Toplam 202 km² (77 mil²)
Rakım 1.150 m (3.770 ft)
Nüfus (2018)
 • Toplam 5,477
 • Kır 1,363
 • Şehir 4.299


Eğirdir

Eğirdir, Isparta iline bağlı Eğirdir Gölü kıyısında bir ilçe. Isparta'ya 34 km uzaklıktadır.
Tarihçe
Eğirdir ve çevresinin Arvaza Krallığı (M.Ö.2000-1200) döneminden beri meskun olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır.Eğirdir Gölü güney ucu merkez olmak üzere Burdur Gölü'ne kadar olan bölgeye İlkçağ'da Askania adının verildiği sanılmaktadır.
Bu yöreye Luwi uygarlığı çağında Askawana,yani 'Ada Ülkesi' adı verilmiştir.Yöre,Arzava Krallığından sonra M.Ö. 1200 yıllarında Friglerin egemenliğini girmiştir.Daha sonra M.Ö. 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edilmiştir.
'Eğirdir kentinin Lidya'nın son hükümdarı Kroisos (MÖ 560-MÖ 547) tarafından kurulduğu ve ilk adının da "Krozos" olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından yaptırılmıştır. M.Ö. 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş,yaklaşık 200 sene Pers imparatorluğu egemenliğinde kalmış,daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir.Yöre Seleukoslar tarafından M.Ö. 188 yılında Apamea (Dinar) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır.Romalılar döneminde ilçe Prostanna diye anılmıştır.
Eğirdir ve çevresi 395 tarihinde Bizans egemenliğine girilmesinden sonra Akritur olarak isimlendirilmiştir.
Yörede ilk Türk yerleşiminin 1071'den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçaslan 1204 yılında çevredeki şehirler ile birlikte, Eğirdir'i de Selçuklu egemenliği altına almıştır. Selçuklular, sayfiye yeri olarak kullandıkları Eğirdir'e doğal güzelliklerinden dolayı Cennetâbad ismini vermişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca 1280 yılında günümüz Isparta, Burdur ve Antalya illerini hakimiyetine alan Hamitoğulları Beyliği kurulmuştur. Eğirdir uzun yıllar boyunca bu beyliğe başkentlik yapmıştır. Bu süre zarfı içerisinde Eğirdir gelişmiş ve bayındır hale gelmiştir. Bu gelişmelerden dolayı Eğirdir'e "Felekâbât", Isparta'ya ise "Hamit Eli" denmeye ve farklı iki merkez olarak ele alınmaya başlanmıştır. Eğirdir'in beylik başkenti olması sebebiyle; Hamitoğulları Beyliği'nin ikinci beyi olan Dündar Bey tarafından yaptırılan "Dündar Bey Medresesi" bu beyliğin en önemli mimari eserlerindendir. Eğirdir'in merkezinde yer alan bu tarihi taş medrese günümüzde kapalı çarşı olarak kullanılmaya devam etmektedir. 1391'de Eğirdir ve yöresi Osmanlı Devleti egemenliğine girmiştir.Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürmüş,Timur Ankara Savaşından sonra Anadolu'yu istilası sırasında Eğirdir'de kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adası'nı kuşatarak zapt etmiş ve bölgeyi 1402 yılında ve Karamanoğlu 2. Mehmet Bey idaresine bırakmıştır. Eğirdir, Sultan II. Murat zamanında 1423'te tam olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı egemenliği döneminde yörenin devlet sınırlarından uzak kalması savunma ihtiyacını ortadan kaldırmıştır.Bu yüzden şehrin surları onarım görmemiş,beylik dönemindeki canlı hayat sönmeye başlamıştır." Bu dönemde Eğirdir,Hamid Sancağının kazaları arasında görülmektedir.
Bu dönemde Eğirdir,Hamit ilinin kalesinde 'Hisar Erleri' bulunan,surlarla çevrili tek şehirdi.Bu surlar, 17. yüzyılda Fransız seyyah Paul Lucas'ın belirttiğine göre hala sağlamdı.Osmanlı İmparatorluğunda Hamideli Sancağı'nın merkezi olan Eğirdir, Tanzimat'tan sonra ise Konya Vilayeti Hamit Sancağına bağlı bir kaza olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Eğirdir, ilçe statüsünü korumuştur.

Eğirdir, Sevr Antlaşmasıyla İtilaf Devletleri tarafından bölüşülen Anadolu'da işgale uğramamış bölgelerimizden birisidir. Eğirdir halkı işgale karşı protestolara yeni bir boyut getirerek, 22 Mayıs 1915 tarihinde Yunanlara karşı Talayzade Salih Bey önderliğinde 700 kişilik bir silahlı kuvvet oluşturmuş, bu sayede Isparta Sancağında Milli Mücadele için ilk milis kuvvet kurulmuştur. İşgalci Yunan ve İtalyan kuvvetlerine karşı caydırıcı güç teşvik etmiştir. Bu milis güç, Isparta'da işgallere karşı Hafız İbrahim Demiralay önderliğinde kurulan daha sonra "Demir Alay" ismiyle anılan Kuvâ-yi Milliye birliğinin öncülü ve katılımcısı olmuştur. Böylece işgalci İtalyan kuvvetleri Antalya'dan yukarı iç kesimlere rahatça ilerleyememiştir. Yunan işgal kuvvetlerine karşı ise Denizli dolaylarında başarılı savunmalar yapılmıştır. Böylece Isparta ve Eğirdir'in işgal görmesi engellenmiştir.

Eğirdir Kalesi
M.Ö. 4. yüzyılın başında Lidya Kralı Krezus tarafından yaptırılmıştır.Yapı tarzı bakımından Lidya mimarisinin özelliklerini yansıtan kalenin yapımında taşlar arasında boydan boya ardıç ağacından hatıllar atılmıştır.Duvar yapımında taş bloklar kullanılmış,iç kısmında ise moloztaş dolgu maddesinden yararlanılmıştır.

İlçede göle doğru uzanan yarımada üzerinde iç ve dış kale bulunmaktadır.Yarımadayı ve bugünkü Kale Mahallesini kuzey-güney doğrultusunda kesen ve günümüze kadar varlığını koruyan İç Kale özellikle gölden ve karadan (Sivri Dağı'ndan) gelebilecek saldırılara karşı korunmak amacıyla üç tarafı su ile çevrili yarımadanın en güvenli bir yerinde yapılmıştır.

Dış kale ise,temel kalıntıları bulunan Demir Kapı Mahallesine kadar ulaşmaktadır.

Hızırbey Camii
Eğirdir'de bulunan camilerin en büyüğü olup,duvarları kâgir ve üstü toprak dam olarak Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır.Kesin tarihi bilinmemekle birlikte 13. yüzyılda 2.Gıyasettin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış olabileceği belirtilmektedir.1327'de Hızır Bey tarafından geniş çaplı onarım ve tamir görerek genişletilmiş olan bu eser in ismi Hızırbey Camii olagelmiştir. Camii'nin doğu cephesinde sur duvarlarından iç kaleye açılan bir kapı ve yol bulunmaktadır.İç Kaleye açılan kapı kemerinin 4,5–5 m üzerine Camii'nin zarif mimarisi inşa edilmiştir.

Kemerli minare Anadolu Türk'lerinin sanat anlayışını yansıtmakta ve Türk-İslam Dünyası'nın ender yapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Dündarbey Medresesi
İlçenin en merkezi yerinde bulunan ve taş medrese adıyla da anılan bina,1237 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında han olarak yapılmıştır.Daha sonra 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey tarafından medrese haline getirilmiştir.Medrese 2 katlı olup,ortada avlu yer alır ve 30 hücresi vardır.

Medresenin girişinde büyük bir taç kapı vardır.Kapının etrafında Selçuklu karakterinde geometrik şekille süslenmiştir.Yapının malzemeleri yakındaki Kervansaray'dan sökülerek getirilmiştir.Medrese bugün kapalıçarşı olarak kullanılmaktadır.

İklim
İlçe iklim bakımından Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş alanında yer almaktadır. İlçede, ne Akdeniz’in yağışlı ne de İç Anadolu’nun kurak iklimi söz konusudur. Yağışlar genelde kış ve ilkbahar aylarında olup yıllık yağış ortalaması 705 mm civarındadır. Hakim rüzgarların lodos ve poyrazdan estiği ilçede, ortalama sıcaklık 11,9 °C dereceyi bulmaktadır..

Yüzölçümü
 • Toplam1.227 km² (473 mil²)
Rakım950 m (3.110 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam32,436
 • Kır
14,667
 • Şehir
16.768                                 
Not: 1987 yılında Aksu ilçesinin kurulması ile nüfus azalmıştır.


Ekonomi
Eğirdir'in yerli halk arasında "Bağlar" olarak anılan bölgesinde tarım önemli yer tutmaktadır. Başlıca üretilen tarım ürünleri şunlardır: Elma, üzüm, ayva, muşmula ve az da olsa ceviz. Ancak en önemli bölgesel çaptaki tarımsal üretimi elmadır. Elması ile meşhurdur. Birçok çeşit elma üretimi yapılmaktadır. Fujı, Golden, Starking, Gala, Topaz, Pink Lady, Braeburn ve Grany Smith bunlardan bazılarıdır. Elmaları renk açısından genelde sarı, yeşil, pembe ve kırmızı renkte olmaktadır. Ayrıca tat ve şeker miktarı bakımından çoklu seçeneğe sahiptir. Örnek: Mayhoş, tatlı, ekşi.

En çok Akdeniz Bölgesi'nde beslenen keçi olan Kıl Keçisi; Eğirdir'in başlıca küçükbaş hayvancılığını oluşturur. Hayvancılık yaygın olmamakla birlikte dağlık kesimlerde rastlanmaktadır. Eğirdir'de balıkçılık faaliyeti önemlidir. Kılçıksız göl levreği, siraz, eğrez ve kerevit avı önemli balıkçılık faaliyetleridir. Eğirdir Gölü 1980 öncesinde 10 çeşitten fazla balık türü (bazıları endemik tür) barındırırken göl ekolojisine yanlış beşeri müdahaleler ve bazı balık hastalıkları yüzünden günümüzde bu sayı giderek azalmaktadır. Ayrıca ihracatta önemli bir ekonomik değere sahip olan kerevitten (su ıstakozu) 2005-2013 yılları arası popülasyonu önemli ölçüde azaldığı için faydalanılamamıştır. Son ekolojik sayım ve raporlarda 2014 yılından itibaren kerevit popülasyonun toparlanıp yeniden ekonomik değer kazanacağı öngörülmektedir.

İlçe, turizm potansiyeli açısından oldukça zengin bir içeriğe sahiptir. Özellikle "Altınkum Mahallesi"nde ve "Bedre Koyu"nda yaz turizmi önemli yer tutar. Buralarda yer alan plajlar; gölde yüzme aktivitesi ve kamping imkânı vermektedir. "Altınkum Plajı" ve Bedre Plajı" orta ölçekte yerli ve yabancı turist misafir etmektedir. Bu çok amaçlı plajlardan Altınkum'un içerisinde yer alan bungalovlarda veya bireysel çadır kurma imkânıyla konaklama yapılabilmektedir. "Bedre Plajı" ise Çadır kurma ve karavan park alanıyla konaklama imkânı sunarken içerisinde bulunan su kaydırakları ile çocukların vakit geçirebilecekleri alanlara sahiptir.[20] Bunların dışında plaja yakın oteller ve pansiyonlar da yer almaktadır. Yaz turizminin yanında kültür, tarih ve doğa turizmi potansiyelleri fazladır.

Kültür
Süleyman Demirel Üniversitesi'ne bağlı Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu ve Eğirdir Meslek Yüksek Okulu burada bulunmaktadır.

Eğirdir halkı tarafından Atatürk'e verilen Can Adası, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Dağ Komando Okulu, ender rastlanan Kasnak Meşesi ve Sığla Ormanları, Türkiye'nin en önde gelen Kemik Hastalıkları Hastanesi, elması ve sadece Eğirdir'de görülen Apollon Kelebeği ile tarih ve doğa zengini bir ilçedir.

Yerli halk arasında adı "Sivri Dağ" olarak geçen dağı, Türkiye'nin en büyük 2. (ikinci) tatlı su gölü olan Eğirdir Gölü ve iki yarımadası (Can Ada ve Yeşil Ada) önemli doğal güzellikleridir.

İlçe merkezinde yer alan, Lidyalılar döneminden kalan "Eğirdir Kalesi" ve Hamitoğulları Beyliği'nden kalan "Dündar Bey Taş Medresesi" önemli tarihi yapılarıdır. Ayrıca "Poyraz Mahallesi" ve civarında yer alan çoğunda hâlâ ikamet edilen taş ve ahşap yapılı evleri ilçenin tarihi ve mimari özelliği yansıtmaktadır.

Adalarının yer aldığı bölüm yerli halk tarafından "Nis" adıyla anılmaktadır. "Can Ada" (Küçük Ada) ve Yeşil Ada (Büyük Ada) ; Eğirdir Gölü üzerinde yer alan, doğal oluşumlu, yan yana iki adadır. Adalar, merkez karaya yakın olması dolayısıyla doldurma yol ile hem birbirine hem de merkez karaya bağlanmıştır. Böylece her iki ada da yarımada özelliği kazanmıştır. Yeşil Ada ya da diğer adıyla Büyük Ada üzerinde restore edilmiş ancak kullanılmayan tarihi bir Rum kilisesi yer almaktadır. Ayrıca bu ada deniz mahsulleri restoranları ve konaklama tesisleri açısından oldukça gelişmiştir.

Gelendost
Gelendost, Isparta ilinin bir ilçesidir.
Coğrafya
Isparta'ya 80 km uzaklıkta, Eğirdir Gölü'nün doğusunda, Akdeniz Torosları'nın kuzeyinde yer alır. Eğirdir ilçesine 40, Yalvaç ilçesine 25 km uzaklıktadır. Isparta ilinin Konya istikametinde 80. km'dedir.

Tarihçe
11 Eylül 1176 yılında Miryokefalon Muharebesi bu ilçede meydana gelmiştir. Bu savaşın Türk tarihi açısından önemi büyüktür.

İlçe 10 köyden oluşmaktadır.
Yüzölçümü
 • Toplam624 km² (240 mil²)
Rakım920 m (3.010 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam15,414
 • Kır
9,811
 • Şehir
5.338

Geçim kaynakları
İlçenin başlıca geçim kaynağı tarımdır. Elmacılık başta olmak üzere meyvecilik yaygındır. İlçede meyve bahçeleri Eğirdir Gölü'nden veyahut yer altı su kaynaklarından sulanmaktadır. Daha öncesinde Eğirdir Gölü'ndenbalık ve ıstakoz ile sağlanan geçim kaynakları vardı. Şimdilerde balıkçılık geçim kaynağı olarak değil, hobi olarak devam etmektedir. Bazı köyleri ve ilçe merkezinde de çok büyük ölçekli olmamakla birlikte, hayvancılık da Gelendost'un geçim kaynakları arasında yer almaktadır.


Gönen


Yüzölçümü
 • Toplam 372 km² (143 mil²)
Rakım 1.050 m (3.440 ft)
Nüfus (2018)
 • Toplam 7,364
 • Kır -
 • Şehir -


Keçiborlu

Keçiborlu, Batı Akdeniz Bölgesi Göller yöresinde Isparta ilinin bir ilçesidir.
Coğrafya
Keçiborlu ilçesinin yüzölçümü 562 km² dir. Fiziki coğrafyası genellikle arızalı olup Batı Toros Dağlarının kuzey uzantıları ilçeye uzanmaktadırlar. İlçe merkezinin rakımı 1.010 metredir. İlçenin en yüksek noktası 1890 metre yükseklikle ile Akdağ'dır. Diğer önemli yüksek noktalar arasında Göktepe, Gözlek Tepe, Kemer Tepe sayılabilir. İlçenin çevrelerinde Kılıç, Senir, Baladız (Gümüşgün) ovaları bulunmaktadır.

İlçenin doğusunda Gönen ilçesi, güneyinde Burdur ili merkezi ilçesi, kuzeyinde Uluborlu, batısı Afyonhkarahisar iline bağlı Dinar ve Dazkırı ilçeleri bulunur.

İlçede önemli bir akarsu bulunmamaktadır ve yörede bulunan akarsular küçük dereler olup kış yağışları ile ortaya çıkıp yaz sıcaklari ile kurumaktadırlar. Burdur Gölü'nünün 22 km bir sahil şeridi Keçiborlu ilçesinin güneyinde ve ilçe sınırları içindedir. Bu göl, suyunda erimiş maden tuzlarının bulunması nedeniyle acı su golüdür. İlçenin kuzeydoğusunda tarımsal sulama amaçlı bir gölet kurulup 1989 yılından beri kullanılmaktadır.

Keçiborlu ilçesinin Akdeniz Bölgesi'nde olduğu kabul edilmekle beraber, ilçede kışları sert ve soğuk, yazları kurak ve sıcak olan karasal iklim hüküm sürmektedir. Yağışların yıllık ortalaması 615 m² olup genellikle yağışlar kış ve ilkbahar aylarında olmaktadır.

Tarihçe
Keçiborlu ilçesi tarihi genel olarak Isparta tarihi ile birlikte incelenmektedir. Isparta’da M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren Baris Şehir Devleti'nin varlığı bilinmektedir. Keçiborlu tarihi dönemlerde sırası ile Hitit, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma-Bizans medeniyetlerine şahit olduktan sonra çevresi ile birlikte 1204 yılında Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyetine katılmıştır. 8. yüzyılın başlarından itibaren yöreye yerleşen Teke Aşireti'ne bağlı Türkmenler, Anadolu Selçuklu Devleti’nin çökmesinden sonra Hamitoğulları Beyliği'ni kurdular. Merkezi ilk defa Uluborlu olan beyliğin bünyesinde Keçiborlu bucağı Hamitoğulları'ndan İlyas Bey zamanında Gönen'e bağlanmıştır. Bu durum Gönen Kadısı İsa Bin Hamza tarafından 1472 yılında verilmiş bir vakfiyeden anlaşılmaktadır.

Keçiborlu ismi mahallin küçük-kırık tepeciklerden meydana gelen coğrafi yapısına atfen küçük taşlık manasına gelen Keçiborlu adı verilmiştir. Oğuz şivesinde "keçi", küçük; "bor" ise taş, maden anlamına gelmektedir.

İlçeye bağlı; 1 belde ve 14 köy vardır.
Yüzölçümü
 • Toplam562 km² (216 mil²)
Rakım1.010 m (3.310 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam14,383
 • Kır
6,986
 • Şehir
6.893

Ekonomi
Günümüzde Keçiborlu ilçesinde en önemli ekonomik sektör tarım ve hayvancılıktır. İlçe içinde tarım için kullanılabilir arazi alanı 174.5 bin dekardır. Bunun 21 bin dekarı sulu tarım için kullanılabilir durumdadır. Sulu tarım alanlarında meyvecilik, sebzecilik, bağcılık ve gülcülük yapılmaktadır. Elma, kiraz, kayısı, vişne, ayva, erik gibi meyvecilik için 9.740 dekar arazi kullanılmakta ve bu sektörün gelirinin yaklaşık 43 milyar TL olduğu hesaplanmaktadır. Tarla sebzeciliği (yani domates, biber, patlıcan, soğan, kabak, fasulye, bamya, salatalık, ıspanak, marul gibi sebzeler) için 3.970 dekar arazı kullanılmakta ve yılda toplam 8,305 ton sebze üretimi yapılmaktadır. Bağ ürünleri ve gül çiçeği üretimi için 21.000 dekar arazi kullanılmaktadır. Çiftçilerin makineleşme oranı %30'dır. Tarım sayımlarına göre ilçede 7.382 baş sığır; 8.600 adet koyun, 37.170 kıl keçisi ve kanatlı olarak 250.000 civarında hayvan bulunmaktadır. Hayvancılıkta besi ve süt sığırcılığı gelişmektedir.

Keçiborlu 1935 yıllarından itibaren Türkiye'de tek kükürt üreten fabrikanın bulunması dolayısı ile isim yapmıştır. İlçe merkezinde Etibank tarafından kurulan kükürt üretim fabrikası ilçe merkezinde önemli bir istihdam sağlayıcı kurum olmuştu. Ama kullanılan teknoloji (yani cevherinin kazılıp çıkartılması; çıkarılan cevherin fabrikada kömür ocaklarında yakılıp eriyen kükürdün soğutulup öğütülüp kullanılması) eski idi ve yeni teknoloji cevherin yeryüzüne çıkarılmadan süperkaynar su ile yer altında eritilmesi ve yeryüzüne çıkartılan içinde kükürt bulunan suyun işlenmesini içermekte idi. Eski teknolojiyi kullanan Keçiborlu kükürt fabrikası, ayrıca civarında çok büyük bir çevre kirliliği ortaya çıkartmaktaydı. Sonra da Keçiborlu'daki kükürt cevheri rezervleri de azalmıştı. Bu nedenlerle Keçiborlu kükürt fabrikasının maliyetleri yüksekti ve bu devlet maden işletmesi 1975'ten sonra sürekli olarak zarar etmeye başlamıştı. 1994'te hükûmet kararı ile Keçiborlu Kükürt Fabrikası üretim döneminde 1.200 kişinin çalıştığı ve 1993'te 612 kişinin bağlı olduğu kükürt fabrikası 1994'te kapatıldı. Fabrika yıkıldı; kükürt ocakları betonla kapatıldı.

Bu Keçiborlu ekonomisine büyük bir buhran yarattı. Keçiborlu merkez ilçesi belediyesine göre, bu fabrika ilçenin ekonomik ve kültürel yaşamına büyük katkı yapmakta idi. 1970'li yıllarda sadece çalışanların maaşları nedeni ile ilçenin ekonomisine giren yıllık para meblağı bugünkü rakamlarla 1 milyon dolar üzerinde olduğu; ilçe merkezine yılda 4-5 tiyatro grubunun geldiği; Burdur Gölüne yapılan plaja her hafta sonu 2 otobüs ile sürekli yolcu taşındığı büyük bir nostalji ile ifade edilmiştir. 1990'lı yılların ortasına 10 bine yaklaşın olan ilçe merkezi nüfusu devamlı bir düşüşe başlamış ve 2010'da 7 bin 100 kişi civarına düşmüştür. Bu istihdam buhranı hâlâ da devam etmektedir.

2000'li yıllarda bazı özel girişimciler yeniden kükürt üretimi için ön araştırmalar yapsalar da bundan sonuç alamadılar.

Ulaşım
Keçiborlu ilçesinde ulaşım önemli rol oynamaktadır.

Türkiye içinde önemli bir karayolu olan E-24 Devlet karayolu üzerinde olan ilçeden İstanbul, Ankara, İzmir'den gelen Antalya'ya giden karayolu geçmektedir. Bu yol ile Isparta'ya giden karayolunun, Keçiborlu ilçesi sınırları içinde bir kavşak noktası bulunmaktadır. Böylelikle ilçe turizm merkezleri ile büyük şehirlere geçiş ve kavşak noktalarında bulunmaktadır ve karayolları ulaşımın ilçe içinde çok hareketlidir.

Ayrıca ilçeden tarihsel İzmir-Aydın Demiryolunun bir uzantısı olup (Baladız kavşağından Burdur'a günümüzde çalıştırılmayan bir yan hattı olan) Isparta ile Eğirdir'e giden bir demiryolu hattı geçmektedir. İlçe sınırlarında içinde birkaç Devlet Demiryolları İstasyonu bulunmakta ve yıllardır demir yolu taşımacılığında yük ve yolcu açısından ilçeye çok önemli bir ulaşım alternatifi sağlamıştı .Ancak ilçe merkezindeki Keçiborlu istasyonu kapatılmış olup bu hizmeti kullanmak için Isparta'ya gitmek gerekir. Bu demiryolu hattı üzerinde Isparta'dan tarifeye bağlı olarak Pamukkale Ekspresi, Göller Ekspresi, Posta Treni, Mototren çalıştırılmaktadır.

1997 yılında ilçe sınırları içinde Isparta il merkezine bir hizmet olarak Süleyman Demirel Havalimanı açılmıştır ve bu hava limanından özel sektör hava ulaşım şirketleri tarifeli yolcu seferleri yapmaktadırlar.


Senirkent

Kocadağ veya Kapıdağı diye bilinen dağın eteklerinde muhkemdir. 1880 yılında belde, 1952 yılında ilçe olmuştur.

Beldeleri; Büyükkabaca, Uluğbey (İlegöp), Yassıören, köyleri; Garip, Ortayazı (Güreme), Başköy (Bisse), Gençali ve Akkeçili'dir. Köylerinden Büyükkabaca Köy'ü büyüklüğü ve ticari merkez olmaya adaydır. Bu beldenin nüfusu 6000'i bulmaktadır. Bu belde özellikle son yıllarda moda olan pat pat üretimi ile dikkat çekmektedir. Ayrıca beldede her sezon vişne, kayısı, kiraz ve elma alım merkezleri kurulmaktadır. Bu merkezlerde toplanan meyveler, meyve suyu yapılmak için çeşitli şehirlerde bulunan meyve suyu işleme fabrikalarına gönderilerek, meyve suyu üretiminde ülke ekonomisine büyük katkı yapmaktadır.

Eğirdir Gölü'ne komşudur. İklimi karasaldır. Akdeniz Bölgesi'ne bağlı olmakla beraber Toros dağları'nın kıyıya enine uzanmasından dolayı İç Anadolu iklimi hakimdir.
Tarih
Senirkent ilçesinin tarihi antik dönemlere kadar uzanmaktadır. ilçe topraklarındaki ilk yerleşim izlerine, Yassıören Höyük (Yassıören), Güreme Höyük (Ortayazı), Garip Höyük (Garip), Tohumkesen Höyük (Büyükkabaca), Aralık Höyük (Büyükkabaca), Gençali Höyük (Gençali)’de rastlanmıştır. Höyüklerde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucunda M.Ö. 3000–1200 yıllara ait eserler ve kalıntılar bulunmuştur. İlçede, ilkçağlardan itibaren, Hitit, Frig, Lidya, Pers, Makedon Krallığı, Roma ve Bizans egemenliği görülmüştür. Şehir merkezine en yakın antik yerleşim birimi, Gömüler mevkiindeki "Plinistra"’dır. Bölge 7. yüzyıldan itibaren Arap akınlarına uğramıştır. 12. yüzyıldan itibaren bölgeye Türklerin akınları görülmektedir. 1176 yılındaki Miryakefalon Savaşından sonra bölgede kalıcı Türk yerleşimi başlamıştır. Sultan II. İzzeddin Kılıç Arslan döneminde Isparta ile birlikte ele geçirildi. 1301 yılında Senirkent ve çevresi Hamidoğulları Beyliği'nin yönetimine geçti. 1361 yılında Osmanlı topraklarına katılan Senirkent; 1370 tarihinde Oğuzlar'ın Kayı boyundan gelen Türkler tarafından kurulmuştur. 1402 yılındaki Ankara Savaşı'ndan sonra Karamanoğulları Beyliği denetimine bırakılan yerleşim II. Murad tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 14.-15. yüzyılda Senirkent'te; Şeyhler Mahallesi, Orta Mahalle, 16. yüzyılda da Hıdır Çelebi Dede tarafından günümüzde Pazar ve Hıdır Çelebi adıyla anılan mahalleler kurulmuştur. 16. yüzyılın ortalarında Turgut Dede tarafından, Turgutlar Mahallesi kurulmasıyla kentin merkezini oluşturan mahalleler oluşmuştur. 1880’de Uluborlu'ya bağlı nahiye olarak belediye teşkilatı kurulmuştur. Osmanlı döneminde "Sınırkent" olarak anılan yerleşimde 1901 Konya Vilayet Salnamesine göre; Senirkent’te, 1 hükûmet dairesi, 13 cami ve mescit, 3 tekke, 7 medrese, 16 mektep, 1776 hane, 55 dükkân, 290 halı vesaire tezgâhı, 2 fırın, 9 değirmen, 3 kahvehane bulunmaktadır. Senirkent, 16 Haziran 1952'de ilçe olmuştur.

Senirkent'le ilgili olarak ilk nüfus verileri 1901 Konya Vilayet Salnamesinde geçmekte olup, Hamidabad Sancağı, Uluborlu Kazasına bağlı Senirkent kazasının merkezi 5430 kişi, çevresiyle birlikte 9691 kişi olup, tamamı Müslüman olarak verilmiştir. Nüfus; 1927 yılında 5835, 1940 yılında 12433 kişiden oluşmaktadır.[2] İlçeye bağlı 1 belde ve 7 köy vardır.
Yüzölçümü
 • Toplam600 km² (200 mil²)
Rakım1.088 m (3.569 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam11,811
 • Kır
6,472
 • Şehir
4.759

Ekonomi
İlçe ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Tarımsal faaliyet olarak meyvecilik ön plandadır. Elma, üzüm, kiraz, vişne, şeker pancarı ve tahıl üretimi yoğunlukla yapılmaktadır. Hayvancılık faaliyetleri olarak ilçede; büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile kümes hayvancılığı yapılmaktadır. İlçenin Eğirdir Gölü' ne kıyısı olan belde ve köylerinde balıkçılıkta ekonomik gelir kaynağını oluşturmaktadır. Son yıllarda mermer üretimi de yapılmaktadır.

İlçede iş potansiyelinin azlığı sebebiyle çok göç vermiştir. İlçede 1995'te 74 kişinin ölümü ile sonuçlanan bir sel felaketi meydana geldi.

Eğitim
Senirkent Yükseliş Birliği 1931 yılında kurulmuş olup, Afyon'da talebe yurdu açarak ilçe evlatlarının yüksek tahsil yapmasına imkân sağlamıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk özel okulu 1949 yılında Senirkent Ortaokuludur. Okulun tamamı Senirkentliler tarafından yapılıp, öğretmenleri de kendi imkânları ile tutmuşlardır. Okul daha sonra Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir.[kaynak belirtilmeli]

1940 yılında Senirkent Dokumacılar Kooperatifi, 1948 yılında da Senirkent Halıcılar Sanat Kooperatifi kurulmuştur. Bunlara bağlı olarak birde iplik fabrikası kurulmuştur. O yıllarda Senirkentin malları İstanbul'a girmeden, Türkiye tekstil fiyat piyasası oluşmazdı.


Sütçüler
Sütçüler, Isparta ilinin güneydoğusunda yer alan, Konya Antalya ve Burdur illerine sınırı olan ilçe.

1938 yılında ilçe olan Sütçüler ilçe merkezinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 2.661'dir. Deniz seviyesinden 1000 m yüksekte kurulan ilçenin toprakları dağlık ve engebelidir. Sütçüler ilçesinde 7 mahalle, 3 belde belediyesi ve 27 köy bulunmaktadır. İlçe halkının başlıca geçim kaynağı tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılıktır. İlçede Süleyman Demirel Üniversitesi'ne bağlı Sütçüler Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Sefer Ağa camii, Sığırlık kalesi ve Çandır köprüsü Sağrak Köyü yakınında Adada, Kesme civarında Kocaköy Asarı ve Kasımlar yolu üzerinde Zorzila ilçenin başlıca tarihi eserleri arasında yer alır.
Tarih
Sütçüler İlçesi sınırları içinde, Geç Neolitik (MÖ 8000-5500), Erken Kalkolitik (MÖ 5500-4500) ve Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) dönemlerine ait malzeme veren yerleşimlerin bulunmaması varlığı bilinen höyük ve kalıntıların, bilimsel anlamda arkeolojik araştırmaların yapılmamasındandır. Sütçüler İlçesinin Tarih Öncesi ve Tarihi Çağları tam olarak bilinmemektedir. Hitit dönemindeki (MÖ 1800-MÖ 1200) metinlerde bugünkü Sütçüler İlçesi topraklarının da içinde bulunduğu bölgenin adı Pitaşşa olarak geçer. Hitit (MÖ 1800-1200), Frig (MÖ 750-690), Lidya (MÖ 690-547) ve Pers (MÖ 547-334) dönemlerinde bölge sadece siyasal olarak el değiştirmiş, hiçbir zaman tam olarak ele geçirilememiştir. MÖ 334-323 tarihleri arasında Büyük İskender’in kontrolüne giren bölge, MÖ 323 yılında Büyük İskender’in ölümünden sonra haleflerinden Seleukos ve Lysimakhos arasında yapılan Kurupedion Savaşı (MÖ 281) sonucunda Seleukosların eline geçmiştir. MÖ 188 yılında Roma ordusuna yenilerek Apameia (Dinar) Barışını imzalayan Seleukoslar Toroslara kadar olan kısımdan çekilmişler ve bölge Romalılar tarafından Bergamalılara bırakılmıştır. MÖ 188-MÖ 133 yılları arasında Bergama Krallığının elinde bulunan bölgede Sağrak Köyü yakınında Adada, Kesme civarında Kocaköy Asarı ve Kasımlar yolu üzerinde Zorzila bulunmaktadır.

Sağrak Köyü yakınındaki Adada antik kentinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte şehrin adı ilk kez MÖ 2. yüzyılda yapılan bir anlaşma metninde geçmektedir. Kentte MÖ 1. yüzyılda sikke basıldığı da göz önüne alınırsa kentin bu tarihten daha önce kurulduğunu düşünmek yerinde olacaktır. Roma İmparatorluk döneminde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius dönemleri Adada’nın en parlak dönemleridir. Kentte tabanı taş döşeli bir antik yol, Roma İmparatorluk Çağı Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, İmparatorlar ve Zeus Megistos-Serapis Tapınağı ile Yeniköy yolu altında kalan İmparatorlar ve Aphrodite Tapınağı yer alır. Ayrıca forum, bazilika, akropol anıtsal çeşme, yönetici binası, açık hava toplantı yeri tiyatro ve mezar anıtı bulunmaktadır.

Kesme Kasabası’nın güneyinde tepe üzerinde bulunan Kocaköy Asarının kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, kent muhtemelen Hellenistik dönemde kurulmuştur. Kentin çevresi kısmen ayakta duran bir surla çevrilidir. Kent içindeki en önemli mimari yapı tamamen yıkılmış durumda olan prostylos planlı tapınaktır. Örenyerinde ana kayaya oyulmuş dikdörtgen biçimli dört adet sarnıç ilginç bir mimari gösterir. Kent üzerinde mezar anıtları vardır.

Sütçüler - Kasımlar yolu üzerinde, dağ yamacında yer alan Zorzila kenti kalıntıları, Roma dönemine ait olup, şehir hakkında fazla bilgi yoktur.

Bölge MÖ 130’da Romalılar tarafından ele geçirilerek, MÖ 102-MÖ 49 yılları arasında Kilikya Eyaleti içine alınmış daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. MÖ 39 yılında Galat Kralı Amyntasın kontrolüne giren bölge MÖ 25 yılına kadar bu durumda kalmış, daha sonra Galatya Eyaleti içine alınmıştır. Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında parçalanmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içinde kalmıştır.

Sütçüler ve çevresi 1204 yılında çevredeki şehirlerle birlikte Anadolu Selçuklu Devletinin eline geçmiş ve Oğuz boylarına mensup Türk aşiretleri ile Yörükler tarafından yurt edinilmiştir. Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasının ardından Feleküddin Dündar Bey tarafından 1301 yılında kurulan Hamitoğulları Beyliği sınırları içine girmiştir. Bölge 1324-1327 yılları arasında İlhanlılar’ın Anadolu valisi Timurtaş tarafından işgal edilmiş ve Dündar Bey de bu dönemdeki İlhanlı hakimiyetini tanımıştır. Timurtaş’ın Mısır’a kaçışından faydalanan Dündar Bey’in oğlu Hızır Bey 1328 yılında tekrar bölgeye hakim olmuştur.

Sütçüler ve çevresi, Sultan I. Murad zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde Hamid Sancağının Eğirdir Kazasına bağlı bir nahiye iken, daha sonra müstakil bir kaza yapılarak, sancak merkezinin bulunduğu Isparta’ya bağlanmıştır. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında (1867'de) tekrar nahiye statüsüne indirilmiştir. 1868 yılında Bucak, Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Bavullu olarak adlandırılan nahiye merkezi, bulunduğu yerin dağlık ve engebeli olması nedeniyle dağ anlamına gelen Cebel adını almış, 1938 yılında bucak merkezinin teklifi ve İl Daimi Encümeni’nin kararı ile ilçe yapılmıştır. Sütçülere bağlı iki kasaba ve 27 köy vardır. İlçenin başta bağlı olduğu il olan Isparta'ya ve diğer önemli merkezlere uzak olması gelişmesini engellemiştir.

Coğrafya
Sütçüler ilçesi 37,5 kuzey enlem, 31 doğu boylam üzerinde Isparta ilinin güneyinde yer almaktadır. Doğusunda Konya iline bağlı Beyşehir-Seydişehir ilçeleri, kuzeybatısında Eğirdir, güneyinde Antalya iline bağlı Serik ve Manavgat ilçesi yer almaktadır. Güneybatısında Burdur-Bucakla komşu olan ilçe, kuzeydoğusunda Isparta ilinin Aksu ilçesi ve kuzeydoğusunda da Ş.Karaağaç ilçesi ile komşudur.

Batı Torosların kollarının kesiştiği Göller Bölgesinde yer alan ilçe Beyşehir sınırından Dedegöl (Dippoyraz) Dağı, kuzeyde Eğirdir'den Anamas Dağı, Yılanlı Ovası (Yayla) ve Kovada Gölü sınır oluşturur. Güneyde Bucak ilçesinden Aksu (Isparta Çayı), güneyde Serik'ten ise Sanlı Yaylası ayırır.

İlçe merkezi Başkoz, Belen, Birlik, Cami, Erenler, Yeşildere ve Yukarı Mahalle olmak üzere 7 mahalleden oluşmaktadır. İlçeye bağlı 30 köy bulunmaktadır.

Yüzölçümü
 • Toplam1.287 km² (496 mil²)
Rakım250 - 2.500 m (−7.950 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam10,707
 • Kır
7,736
 • Şehir
2.243

Ekonomi
İlçe ekonomisi coğrafi yapıya bağlı olarak gelişmemiştir. Ekilebilir arazinin azlığı tarımsal gelişmeyi kısıtlamış, yöre halkını hayvancılığa yönlendirmiştir. Sadece Akdeniz ikliminin yaşandığı Çandır ve Yeşilyurt ' da tarım ürünlerinden ekonomik gelir sağlamaktadır. İlçe ihtiyacının büyük bölümünü bu yöre karşılamaktadır. Verimli topraklara sahip Çandır ve Yeşilyurt köylerinde yerfıstığı, susam ve bol sebze meyve yetiştirilir. Son yıllarda seracılıkta önemli gelişmeler olmuştur.

Tarım ve hayvancılık
İlçe toprakları killi-kalkerli yapıdadır. Arazilerin eğimi %40-60'lara kadar çıkar. Üst toprak 8–10 cm derinliğindedir. Killi kalkerli tınlı bünyeli granül ve fırda yapıdadır. Tarım arazilerinin %85'i ormandan kazanılmış arazilerdir. Bu nedenle aşırı erozyona maruz kalmaktadırlar. Tarım topraklarında organik madde azdır.

Toplam 8.117 hektar tarım arazisinin 1339 hektarı sulanabilir, 6778 hektarı kuru tarım arazisidir. Arazi topoğrafik yapısının aşırı meyilli ve engebeli olması esasen az olan su kaynaklarının arazide kullanışlı hale getirilmesini engellemektedir. Sulu tarım belirli bölgelerde köy kenarlarında yapılmaktadır. Elma ve gül üretimi Ayvalıpınar'da, sebzecilik ve seracılık Çandır, Şehler, Melikler, Yeşilyurt gibi köylerde, kiraz ise Kasımlar Kasabası, ibişler, Güldallı, Darıbükü köylerde yapılmaktadır. İlçede toplam 128 adet sera bulunmaktadır.

Kekik Akçal Dağının çevresinde, Sanlı yaylasında, Kesme, Kasımlar, Beydili köylerinde, yaylalarda ve ormanlık arazilerde doğal olarak yetişir. Doğal yetişme alanları dışında B) Hayvancılık: Hayvancılık yörede genellikle kıl keçisi yetiştiriciliği üzerinedir. Ancak yörenin orman bölgesi olması sebebiyle, kıl keçisinin ormana verdiği zarar dikkate alınarak bu faaliyette kısıtlamaya gidilmiştir. Bu durum hayvancılıkla uğraşan kesimi koyun ve sığır besiciliğine yöneltmiştir.

Yaylada kekiğin ve kır çiçeklerinin bol oluşu arıcılık faaliyetlerine imkân tanımaktadır. Arıcılığın geliştirilmesi yönünde Köylere Hizmet Götürme Birliği kaynaklı olan TKV gözetiminde ve İlçe Tarım Müdürlüğü elemanlarının teknik yardımıyla 2000-2004 yılları arasında 9000-12000 fenni kovan dağıtımını amaçlayan 28000 dolarlık bir proje yürütülmektedir.

Balıkçılık da son yıllarda yöre halkının geçim kaynakları arasına girmiştir. İlk zamanlar birkaç balık çiftliği ile başlayan bu uğraş, Karacaören Barajının kurulmasıyla önemli bir seviyeye gelmiştir. Karacaören Baraj Gölünde yılda ortalama 45900 kg balık üretimi yapılmaktadır. İlçede toplam 9 adet alabalık üretme tesislerinde yıllık 81 ton alabalık üretimi yapılmaktadır.

Sanayi ve ticaret
İlçede büyük çaplı sanayi kuruluşu yoktur. İlçedeki en önemli sanayi kuruluşu Sütçüler Hidroelektrik santralidir.

İlçede büyük çaplı ticaret erbabı bulunmadığı için ticaret hayatı pek gelişmemiştir.

Sütçüler ve köyleri halkının %75'inin esas geçim kaynağı ise, yakın zamanlara kadar sütçülük ve yoğurtçuluk olmuştur. Yöre halkının insanları İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Eskişehir gibi büyük şehirlerde seyyar süt ve yoğurtçuluk yaparak geçimini sağlamışlardır.

Akdut ve dut pekmezi bilhassa Sütçüler ilçe merkezinin sakinlerinin uzun süre önemli geçim kaynaklarından birini oluşturmuştur. Günümüzde Belediye tarafından düzenlenen pekmezin hatırası, “Dut ve Pekmez Festivali” ile yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Sütçüler yöresinin diğer bir geçim kaynağı da ormancılık veya keresteciliktir. Yörede 20 bin hektar civarında kara ve kızılçam ormanı ile bol miktarda meşe (pelit) ardıç ve maki ormanları bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde özellikle 1950’li yıllardan sonra yöredeki ormanlar değerlendirilmeye başlanmıştır. Yöre halkı ormancılıkla ilgili faaliyetlerde çalışıp, belirli kazançlar elde etmektedirler. 1970-1997 yılları arasında 17 köyde Orman Köylerini Kalkındırma Kooperatifi kurulmuştur. İlçede küçük çaplı da olsa ağaç sanayisi ile uğraşan merkezde dört, taşrada ise tahmini 40 kadar hızarda orman ürünleri işlemeciliği yapılmaktadır. İlçenin ihtiyacına cevap verecek demir doğrama atölyeleri de sanayi alanında hizmet veren diğer kuruluşlar arasındadır.

Sütçüler ilçe merkezinde ve köylerinde, özellikle Osmanlı döneminde dokumacılığın da önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Dokumacılığın zayıflamasıyla birlikte yörede gelişmeye başlayan halıcılık, yöre halkının bir süre (özellikle 1950-1980'li yıllar arasında) önemli bir geçim kaynağını oluşturmuştur. 1951 yılında ilçe merkezinde Halıcılar Küçük Sanatlar Kooperatifi kurulmuş ve bu kooperatif aracılığıyla köylere halı ipliği ve halı tezgâhı götürülerek, halıcılık teşvik edilmiştir. Bu dönemde halkın yaklaşık %75'i halı dokumakta ve hemen hemen her evde bir halı tezgâhı bulunmakta idi. Günümüzde ise sadece Sütçülere bağlı Kesme Kasabasında halıcılık kooperatifi faaliyetlerini sürdürmektedir.

Belediye
Sütçüler İlçesi 800 yıllık bir geçmişe sahiptir. Eğirdir’e bağlı bir nahiye iken 1938 yılında ilçe ve Belediye statüsünü almıştır. 1938 yılında ilçede Belediye teşkilatı, Belediye Başkanı Ahmet Çetinkaya dahil 7 memur ve müstahdemden oluşan personel ile kurulmuştur. Belediye teşkilatının kurulmasıyla nahiye zamanında yapılmış bulunan ahşap bir binaya yerleşmiştir. 1961 yılı Eylül ayında ilçe merkezinde çıkan yangında Belediye binası dahil 23 ev ve 27 dükkân yanmıştır. Evleri yanan konut sahipleri, 7269 sayılı Afetler Kanunu gereğince Bayındırlık ve İskan Bakanlığının hazırlamış bulunduğu plana göre evleri yapılarak afetzedelere teslim edilmiştir. 1967 yılında Belediye hizmet binasının yapımına başlanmış ve 1970 yılında bitirilmiştir. Belediye hizmetlerini halen bu binada devam ettirmektedir.


Şarkikaraağaç
Şarkikaraağaç, Isparta ilinin bir ilçesidir. On iki ilçesi bulunan Isparta ilinde nüfus büyüklüğü bakımından üçüncü sıradadır.
İsim kökeni
İlçenin adındaki "şarkî" sıfatı "doğuya ait, doğuda" anlamına gelir. Karaağaç adında Denizli iline bağlı bir ilçe daha bulunması, bundan dolayı da herhangi bir karışıklığın ortaya çıkmaması için biraz daha doğuda olan Isparta'ya bağlı Karaağaç'a "şarkî", batıda olan Denizli'ye bağlı Karaağaç'a da "garbî" (batıya ait, batıda) sıfatı konulmuştur. Ancak sonraki yıllarda Denizli'nin Garbî Karaağaç'ı, adını Acıpayam olarak değiştirmiştir. Isparta'ya bağlı Karaağaç'ın önündeki "şarkî" kelimesi ise kaldırılmadan bugüne kadar kullanılagelmiştir. Yazılış biçimi eskiden Şarkî Karaağaç ya da Şarki Karaağaç iken, bugün sadece Şarkikaraağaç olarak birleşik yazılır. Yöre halkı günlük konuşmalarında genelde Şarkikaraağaç yerine Karaağaç, Karaaç ya da Garaaç deyimini kullanır.

Tarihçe
12. yüzyılın başında Selçuklu egemenliğine giren Şarkikaraağaç, 1864'te Konya vilâyetine bağlanarak kaza yapılmış ve 1878 yılında da Isparta vilâyetine bağlanmıştır. Göller Bölgesinin en önemli yerleşim merkezlerinden biridir. Bugün birer ilçe olan Gelendost ve Yenişarbademli, 1950'li yıllara kadar Isparta'nın en büyük ilçelerinden biri olan Şarkikaraağaç'tan bazı siyasi nedenlerle koparılarak ilçe yapılmıştır.

Eski çağda adı Neapolis olan ilçenin verimli bir ovada bulunduğu için tarıma elverişli olması, kuzeyden gelen tacirlerin Neapolis'in batı ve güneyine gidip gelmesi; Neapolis'in ticaret hacminin artmasında olduğu gibi zengin bir tarihe ev sahipliği yapmasına da vesile olmuştur.

Coğrafya
Konumu
Şarkikaraağaç, Akdeniz Bölgesi’nin batı bölümünde, Göller Yöresi’nde Isparta-Konya karayolu üzerinde yer almaktadır. Isparta'nın nüfus bakımından en büyük üçüncü ilçesidir. Güneyde Beyşehir ve Yenişarbademli, kuzeyde Yalvaç, Akşehir, Doğanhisar, batıda Gelendost ve Eğirdir, doğuda Hüyük ile çevrilidir. İlçenin yüzölçümü 1232 km²'dir. İlçenin etrafında kuzeydoğusunda Sultandağları, batıda Anamas Dağları, güneyde Orta Toroslar, Karadağ ve Kızıldağ bulunmaktadır. İlçe Isparta il merkezinin 118 km kuzeydoğusunda bulunmakta olup Konya'ya 120 km, Antalya'ya 240 km, Ankara'ya 300 km, Afyonkarahisar'a 145 km, Akşehir’e 50 km, Beyşehir'e 57 km, Yalvaç'a 32 km, Eğirdir'e 84 km uzaklıktadır.

Şarkikaraağaç ilçesi Isparta-Konya karayolu üzerindedir. Isparta il merkezine her yarım saate bir otobüs bulunmaktadır. İlçe Şehirlerarası Otobüs Terminalinden tüm şehirlere otobüs imkânı mevcuttur. İlçe, Isparta Süleyman Demirel Havalimanına 148 km, Konya Havalimanına 138 km ve Antalya Havalimanına 235 km mesafededir.

İklim ve bitki örtüsü
Akdeniz iklimi ile karasal iklim arasında, karasal iklime daha yakın bir iklim yapısına sahiptir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlıdır. Arazi bitki örtüsü bakımından genelde çıplaktır. Ovalar ve düşük yükselti alan kuramının yayvan olduğu bölgeler genellikle tarım arazileri olduğu için bu kesimlerde buğday, arpa, yulaf gibi tahıl ürünleri, şeker pancarı, haşhaş, ayçiçeği gibi tarla ürünleri, sebze, meyve ağaçlarından oluşan otsu ve odunsu bitki örtüsü gözlenmektedir. Kızıldağ'ın kuzey ve kuzeydoğu yamaçlarında sedir ağaçları, Anamasdağ bölgesinde ve özellikle karbonatlı kayaçların göstermelik verdiği diğer bazı bölgelerde çam, karaçam, bodur çalı ve bazı otsulara rastlanır.

İlçeye bağlı; 2 belde ve 26 köy bulunmaktadır.

Yüzölçümü
 • Toplam1.232 km² (475 mil²)
Rakım1.168 m (3.832 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam25,578
 • Kır
15,356
 • Şehir
9.533
Ekonomi
İlçenin Akşehir ve Konya ile de küçümsenmeyecek bir ticaret diyaloğu vardır. Bu diyalog geçmişte olduğu gibi bugün de devam etmektedir.

İlçe sınırlari içinde bulunan Kızıldağ Millî Parkı, temiz havası ve sedir ağaçlarıyla özellikle yaz aylarında ilçeye ekonomik ve sosyal alanda ciddî bir hareketlilik kazandırır.

Dünya barit yataklarının %0,05'i de Şarkikaraağaç sınırları içerisindedir.

Eğitim
İlçenin eğitim olanakları oldukça gelişmiştir. İlçede başta Anadolu Öğretmen Lisesi olmak üzere örgün ve yaygın eğitim veren her kademe eğitim ve öğretim kurumları vardır. Bu eğitim kurumları, il geneli ve çevre iller arasındaki başarıları ile Isparta ilinin önde gelen eğitim kurumları arasında yer alır. İlçede Süleyman Demirel Üniversitesine bağlı bir Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır.

Uluborlu
Uluborlu; Akdeniz Bölgesi'nde, Isparta'ya bağlı bir ilçedir.
Coğrafya
Isparta'ya 65, Antalya'ya ise 180 kilometre mesafededir. Antalya-İstanbul yolunun Tekke Tepe mevkiine 20 km mesafededir. Kuzeyinde Dinar, doğusunda Senirkent, güneyinde Atabey, Gönen ve batısında Keçiborlu ilçeleri bulunmaktadır.

İlçeye yerleşim önceleri Toros kollarının uzantısı olan Kapı Dağı'nın eteklerinde kurulmuş, 1950 yılından sonra da şimdiki bulunduğu Uluborlu Ovasına taşınılmıştır. Uluborlu'nun güneydoğusunda 2.463 m rakımlı Kapı Dağı ve bunun uzantısı olan Yuvacça Yaylası bulunmaktadır. Ortalama rakım 1100 m’ dir.

Yazları sıcak ve kurak, kış ayları ise soğuk ve yağışlıdır. 1986-1996 yılları arasındaki verilere göre ortalama sıcaklık 11,6 °C, ortalama nem %59.2, yılın en düşük sıcaklığı –12,1 °C, en yüksek sıcaklığı 34,6 °C’ dir. Ortalama yağış ise 564 mm dir. Yağışlar en çok ilkbahar ayları başında ve Sonbahar aylarında yağmakta olup, ekseriyetle batı ve Güney kesiminden gelmektedir.

Tarihçe
Tarih boyunca antik, askeri ve ticari yolların kavşak noktasında bulunan Uluborlu bölgesi Prehistorik devirlerden itibaren yerleşim yeri ve insanlar için bir cazibe merkezi olmuştur Kuruluş tarihi ile ilgili net bilgilere ulaşılamamış olmasına rağmen tespit edilebilen en eski tarihlere göre bazı kaynaklarda Frigya, bazı kaynaklarda ise Pisidia kenti olarak anlatılmaktadır.[2] MÖ. 334’te Pisidia bölgesi Büyük İskender’in kontrolüne girmiştir. MÖ. 281 tarihinde Makedonya Krallığı’nın Asya kolu olan Selevkos İmparatorluğu' nun yönetimine geçmiştir. MÖ. 183–133 yılları arasında Bergama Krallığı’nın elinde kalmış, onların elinden de MÖ. 130 yılında yine Romalılar tarafından alınarak Kilikia Eyaleti’ne dahil edilmiştir. Daha sonra ise Asia Eyaleti’ne bağlanmıştır. MÖ. 39 yılında Galat Kralı Amyntas’ ın hakimiyetine giren bölge MÖ. 25 yılına kadar bu durumda kalmış, daha sonra Galatia Eyaleti’ne katılmıştır. Bölge, Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395’te dağılmasıyla Bizans sınırları içinde kalmıştır. Batı Anadolu’da Apollonia adlı bir kentin bulunduğu bilinmesine rağmen buranın neresi olduğu uzun süre meçhul kalmıştı.Yapılan çalışmalar neticesinde Apollonia’nın Uluborlu olduğu tespit edilmiştir. Yerleşim daha önceki devirlerde Mordiaum ismiyle anılmıştır. MÖ l88-133 yılları arasında Bergama Krallığı'nın elinde bulunan bölge, MÖ l30’da Romalılar tarafından ele geçirilerek, MÖ 102-49 yılları arasında Kilikya Eyaleti içine alınmıştır. Apollonia şehri; daha sonra burada yaşayan Aziz Zozimus’un Antiocheia Valisi Domitian tarafından Konana’ya sürülmesinden sonra bu papazın adına atfen Sozopolis ismiyle anılmaya başlanmıştır. Apollonia, Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395 yılında parçalanmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. Daha sonra ise Bizans ordusunda paralı askerlik yapan Kuman-Kıpçak Türkleri Uluborlu’ya Selçuklu fetihlerinden önce gelip yerleşmişlerdir. Bunlar Kıpçak Türklerinin on altı boyundan birisi olan ve kendilerinin de mensup oldukları Borlu boyunun ismini şehre vermişlerdir. 1074 tarihinde Uluborlu Selçuklu Türklerinin eline geçmiştir. Bizans imparatoru II. Ioannes Komnenos'un Batı Anadolu’da yoğunlaşan Türkmen kitlelerini geri püskürtmek amacıyla 1119-1120 yılında bölgeye düzenlediği sefer sonrasında Bizans’ın kontrolüne geçmiştir. II. Kılıç Arslan zamanında, ll76 yılında yapılan Miryakefalon Savaşı ardından Uluborlu ve civarı 1180 yılında kesin olarak Selçuklu egemenliğine girmiştir. 1182 yılında Bizans sınırında bulunan, Kütahya ve Eskişehir’e kadar uzanan Selçuklu uç eyaletinin merkezi Uluborlu olmuştur. Güvenlik açısından oldukça müstahkem bir kale olan Uluborlu, Selçuklu veliahtlarının eğitim aldıkları, meliklik görevlerini yerine getirdikleri bir şehir konumuna gelmiştir. Bu doğrultuda yapılaşma ve teşkilatlanma zaman içerisinde giderek gelişmiş ve Ortaçağ Türk kent yapısı ortaya çıkmıştır. Özellikle Türkiye Selçukluları zamanında yoğun bir Türkmen göçü alan şehir gelişmeye başlamıştır.[2]

Hamitoğulları Beyliği’nin kuruluş sürecinde Dündar Bey önce Uluborlu’yu merkez yaparak kenti çeşitli açılardan imar etti. Uluborlu, 1361 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1403 yılında Timur tarafından ele geçirildi. Ceza olarak şehirdeki erkekleri tamama öldürüldü, kadın ve çocuklarda esir edildi. Bundan sonra kalesi toprak seviyesine kadar yıkıldı.[4] Uluborlu, Osmanlı döneminde 15. ve 16. yüzyıllarda yapılan tahrirlerden anlaşıldığına göre; Anadolu Eyaleti’ne bağlı Hamid Sancağı’nın bir kazasıdır. Uluborlu 1831’de yapılan ilk nüfus sayımı sırasında Hamid Sancağı’na bağlıdır. 1911 yılı Uluborlu şehrinin kaderini belirleyecek bir dönüm noktası olmuş, o yıl çıkan büyük yangından sonra şehrin, Musluk yöresine indirilmesi görüşü ağır basmaya başlamıştır. Ancak bu, cumhuriyet döneminde gerçekleştirilebilmiştir. 1935 yılında belediye tarafından verilen karar hemen uygulanmış ve yeni şehir kurulmaya başlanmıştır. Milli mücadelenin başladığı yıllarda Hafız İbrahim Demiralay’ın talimatıyla Uluborlu’da, Kaymakam Said Bey’in başkanlığında "Uluborlu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" kurulmuştur. Uluborlu, Türkiye için rekor teşkil edecek şekilde 220 yedek subayla I. Dünya Savaşı'na ve Türk Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. 242 İstiklal madalyası ile Uluborlu, Türkiye’de en çok İstiklal Madalyasına sahip olan ilçedir.[5] .1924 yılı öncesinde Uluborlu Hamit sancağına ve Konya vilayetine bağlı bir ilçedir. Bu tarih itibarıyla sadece Isparta vilayetine bağlı ilçe olmuştur. 1963'te de belediye kurulmuştur.

İlçede 4 köy vardır.

Yüzölçümü
 • Toplam322 km² (124 mil²)
Rakım1.100 m (3.600 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam6,388
 • Kır
966
 • Şehir
5.218
Ekonomik yapı
Bitkisel Üretim: Halkın gelir kaynaklarının başında sulu tarım gelmektedir. 1977 yılında Uluborlu Barajının inşasından sonra meyve üreticiliği modern yöntemlerle yapılarak büyük gelişme göstermiştir. Genellikle elma, kiraz, ayva, armut gibi meyveler yetiştirilmektedir. Uluborlu İlçesinde kiraz üretimi meyvecilik alanında önemli yer tutmaktadır. Uluborlunun yüksek yerlerden görünümü orman içinde bir yerleşim yeri gibidir ancak bu orman kiraz ve elma ağacı ormanıdır. 30-35 yıl önce üretimine başlanan Uluborlu kirazının önemli bir kısmı İngiltere, Almanya, Hollanda ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. İlçede 17 tür kiraz yetişmektedir. Uluborlu kirazının başlıca özelliği dayanıklılığı, kalitesi ve kendisine has lezzetidir. Ancak bu dayanıklı ve lezzetli meyveler yurt içinde satılamamakta, üst düzey kalitesi ve fiyatıyla tamamen yurt dışı pazarlara ihraç edilmektedir. Haziran ayının son haftasında, kiraz hasatıyla birlikte kent nüfusuna geçici tarım işçileri ve Uluborlu Kiraz festivali ile birlikte yapılan tarihi 500 yılı geçkin geleneksel yağlı güreşleri izlemeye gelen turistler eklenmektedir. İlçe merkezinde ihtiyaçların tümünü karşılayabilecek esnaf işletmeleri bulunmaktadır.

Eğitim

Süleyman Demirel Üniversitesi
Atatürk İlköğretim Okulu
Çakır Hasan İlköğretim Okulu


Yalvaç
Yalvaç, Isparta iline bağlı bir ilçedir. En gözde ve bilinen mekanlarından biri tarihi Çınaraltı'dır. İlçenin merkezinde bulunan bu çınar 1200 yıllarında dikilmiş ve 11 Mayıs 1992 tarihinde korumaya alınmıştır.
Etimoloji
Buraya Selçuklular devrinde yerleşen Oğuz Türk oymağının “Yalvaçlılar” olmasından dolayı bu dönemden sonra yerleşke "Yalvaç" olarak anılmaya başlanmıştır. "Yalvaç" kelimesi “peygamber, resul, elçi, yol gösterici” sözlük anlamı gelmektedir. Ziya Gökalp ise kelimenin eski Türkçede "sihir" manasına gelen "yalavı" kelimesinden, "yalavaç" sekline dönüştüğünü belirtmiştir. Yalvaç adı eski Türk kaynaklarında da kullanılmıştır. Bunlardan Orhun Abidelerinde "Yalabaç" şeklinde, "elçi ve resul" anlamında kullanılmıştır. Kutadgu Bilig' de ise kullanılan "Yalavaç" kelimesi peygamber olarak kullanıldığı gibi diplomat, devlet memuru ve elçi anlamlarında da kullanılmıştır.

Yalvaç’ta Oğuz hanın altı oğlundan (Dağhan) ın birinci kabilesinin adı "Salur"; ikinci kabilesi de "Eymir" olup günümz Yalvaç merkez ilçesinde bu iki ismi taşıyan mahalleler bulunmaktadır.

Tarihçe
Türk idaresi öncesinde Yalvaç
İlçe çok eski bir yerleşim yeridir. Yalvaç’ta yapılan araştırmalar sonucunda yerleşimin tarihi Geç Neolitik döneme ve Kalkolitik Çağ' a kadar uzanmaktadır. Antik Anadolu' da Pisidia bölgesinde bulunan yerleşim M.Ö. 546 yılında Lidya kralı Kroisos’un Pers kralı Kyros’a yenilmesinden sonra Pers idaresine girmiştir. Büyük İskender tarafından Makedonya Krallığı topraklarına katılan yerleşim onun ölümünden sonra komutanlarından I. Antigonos Monophtalmos tarafından kurulan Antigonos Hanedanı idaresindeki Makedonya Krallığı topraklarında yer aldı. İpsos Savaşı’ nda I. Antigonos Monophtalmos’ un ölmesiyle Pisidia bölgesinde yer alan Yalvaç’ ta Selevkosların egemenliğine girdi.

Pisidia ile Frigya sınırlarının ortasında yer alan Yalvaç’ ta Selevkoslar tarafından M.Ö. 275 yılında Frigya’ da bulunan Galyalılara karşı ileri bir karakol olarak Antiocheia, Pisidya kenti kuruldu. III. Antiokhos döneminde Selevkoslar’ ın Romalılar’a yenilmeleri sonucu M.Ö. 188 yılında yapılan Apamea Antlaşması ile Yalvaç’ ın da bulunduğu bölge Romalılar tarafından yaptıkları yardım karşılığı olarak Bergama Krallığı’ na bırakıldı. M.Ö. 129’ da Romalılar Bergama Krallığı’ na saldırarak Yalvaç’ ın olduğu bölgeyi ele geçirmiş ve burayı Kapadokya Krallığı’ na vermiştir. Küçük krallıkların denetiminde bulunan Yalvaç M.Ö. 1. yüzyılın başlarında kesin olarak Roma egemenliğine geçti.

Roma İmparatoru Augustus tarafından M.Ö. 6. yılında Pisidia’da sekiz koloni kurulmuş olup, Antiocheia, Pisidya bunların merkezi konumunda yer almıştır. Roma İmparatorluğu’nun M. S. 395 yılında bölünmesiyle Antiocheia Bizans İmparatorluğu’nun topraklarında kalmış ve eyalet ve piskoposluk merkezi olarak varlığını sürdürmüştür. Araplar M. S. 664 yılında Antiocheia’yı ele geçirmişlerdir. 713 yılında gerçekleşen Arap saldırılarında şehir tamamen yakıldı.

Türkler ve Osmanlı döneminde Yalvaç
Türkler’ in Malazgirt savaşından sonra Anadolu’ da ilerleyişleri sırasında Antiocheia, Pisidya Bizans için önemli bir savunma merkezi görevi görmüştür. Miryokefalon Muharebesi’ nden sonra Yalvaç, Anadolu Selçuklu Devleti egemenliğine geçmiş ve Türk yerleşimi kalıcı olarak başlamıştır. 1243 yılında gerçekleşen Kösedağ Savaşı ile Anadolu’ da beylikler dönemi başlamış, Yalvaç Hamitoğulları Beyliği denetimine geçmiştir. Hamidoğullarının Karamanoğulları Beyliği ile yaptığı mücadelede zor durumda kalması üzerine Yalvaç’ ın da içinde bulunduğu bazı yerleşimler I. Murad tarafından parayla alınarak Osmanlı egemenliğine katılmıştır(Ilçede 1200'lü yılların başından kalma "Ulu Çınar" diye bilinen çınar ağacı vardır. Ağaç şu anda koruma altındadır). Karamanoğulları tarafından ele geçirilen yerleşim 1387 yılında yeniden Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Yalvaç, 1402 yılındaki [[Ankara Savaşı'ndan sonra Timur tarafından Karamanoğulları beyliğine bırakılmıştır.

1415 yılında Çelebi Mehmed tarafından yeniden Osmanlı egemenliğine katılmıştır. Osmanlı yönetimindeyken Hamid sancağına bağlı kaza olan yerleşim 19. yüzyılın başlarında sancağın en büyük kazası olmuştur. Yalvaç 1840 yılında Konya’ya bağlanmış olup, 1864 yılında da belediye teşkilatı kurulmuştur. Yalvaç, Cumhuriyetin ilanından sonra, Isparta’ya bağlanmıştır.

Coğrafya
Yalvaç, Akdeniz Bölgesi’nin batı bölümünde, Göller Yöresi’nin en kuzeyinde yer almaktadır. İl içinde Isparta merkezden sonra en büyük ve en kuzeydeki ilçesidir. Isparta’nın 105 km kuzeydoğusunda bulunmakta olup, Antalya'ya 230 km, Konya'ya 180 km. ve Akşehir'e 50 km. uzaklıktadır. 1415 km2 yüzölçümüne sahiptir. Yalvaç ilçesinin yaklaşık olarak %41' i tarım alanı, %25' i orman arazisi, %24' ü yerleşim yeri ve boş alanlar, %7' si göl alanı ve %3' ü çayır ve mera alanlarından oluşmaktadır.[4] Yalvaç İlçesi, Sultan Dağları’nın eteklerine yayılmıştır. İlçe; doğuda Akşehir, batıda Senirkent ve Afyon ilinin Çay ilçesi, kuzeyde Sultandağı, güneyde ise Şarkikaraağaç ve Gelendost ilçeleri ile komşudur. Denizden ortalama yüksekliği 1.100 m’dir. En yüksek noktası 2.531 metre ile Yalvaç-Çay sınırında bulunan Gelincik Ana tepesidir. Yalvaç, Kumdanlı Hüyüklü ve Yağcılar ovaları ilçe sınırları içinde kalan başlıca düzlükleridir. Hoyran Gölü ilçenin tek gölüdür.

Ekonomi
Yalvaç ilçesinin ekonomisi genel olarak tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Sanayi ağırlıklı olarak orta ve küçük ölçekli işletmelerden meydana gelmektedir. Dericilik, tekstil ve konfeksiyon sektörü ilçe ekonomisinde yer tutmaktadır. Madencilik faaliyetleri olarak; olivin, barit, alüminyum ile Kaşıkara beldesi ve Yarıkkaya köyü mevkisinde kömür çıkarılmaktadır. Ayrıca mermer üretim tesisleri de bulunmaktadır.

Tarımsal faaliyet olarak; hububat (buğday, arpa, nohut vb), meyvecilik (elma, armut, kayısı, kiraz, vişne), sebzecilik (domates, yeşil fasulye, beyaz lahana, domates, salatalık ve ıspanak vb), bağcılık ile yem, kültür ve sanayi bitkileri üretimi yapılmaktadır. Meyve üretimi olarak, sırasıyla elma, kayısı, armut, üzüm, vişne ve kiraz önemli yer tutar. Sebze türleri olarak, domates, yeşil fasulye, beyaz lahana, domates, salatalık ve ıspanak üretimi öncelikle sayılabilir. İlçede büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkta önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. Yalvaç' ta yaklaşık olarak 20.500 büyükbaş, 52.000 küçükbaş hayvan yetiştirilmektedir. Hayvancılık faaliyetlerinde süt üreticiliği önemli yer tutmaktadır.

Nüfus
1831 yılında yapılan nüfus sayımına göre Yalvaç’ın sadece erkek nüfusu ise 7930 kişidir. 1840 yılında Yalvaç’ta 1510’u kaza merkezinde, 10755’i de köylerde olmak üzere 12265 kişinin yaşadığı ve hepsinin Müslüman tespit edilmiştir. Konya vilayet salnamelerine göre 1877’de Yalvaç kazasında 22 köy ve 3674 hane bulunmakta olup, tahmini nüfusu 10300 kişi, 1882’de 11981’i erkek, 12247’si kadın olmak üzere toplam 24228 kişi, 1893 tarihinde 12919’u erkek, 12720 kadın olmak üzere toplam 25639 kişi yasamaktadır. 1907 yılında Yalvaç' ta 31000 kişi yaşamaktayken, Kurtuluş savası sonrasında 1920 yılında bu sayı 28402 kişiye düşmüştür.

İlçeye bağlı; 1 belde ve 37 köy vardır.
Yüzölçümü
 • Toplam1.415 km² (546 mil²)
Rakım1.150 m (3.770 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam46,646
Yalvaçlılar
Yalvaç nüfusunun yaklaşık %75'i şehrin dışına 2000 yılından önce çalışmak için göç etmiştir. Çogunluğu İstanbul'da olup Ankara ve İzmir'de de asımsanmayacak Yalvaçlıya rastlamak mümkündür. 1970 yıllarında Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer avrupa ülkelerinin iş güçü ihtiyacını büyük bir ölçüde karşılamıştır.

Yerel mutfak
Yalvaç'ta yapılan en yaygın börek, bayramlarda ve düğünlerde ikram edilen kıymalı su böreğidir. Bunun yanında bir eve, evin damadı misafir geldiğinde muhakkak damat baklavası ikram edilir. Keşkek, yörenin en bilinen mahalli yemeği olup kaburgadan yapılan yerli pastırma ve önceden ıslatılmış keşkekliğin, toprak çömleğe konarak ateşi sönmüş mahalle fırınlarında yaklaşık 12 saat pişirilmesi ile yapılır. Ayrıca Yalvaç'ta bilinen diğer bir yöresel yemek de boranıdır. Boranı, fasulye ya da ıspanaktan yapılır.

Yenişarbademli
Yenişarbademli, Akdeniz Bölgesi'nde Isparta ilinin bir ilçesidir. Nüfusu 1.936 kişi olup bu bakımdan 922 ilçe arasında sondan ikincidir.
Coğrafi konum
İlçe, Beyşehir Gölünün batısında Toros dağlarının kuzey uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. Doğusunda Beyşehir, batısında Aksu ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. İlçe denizden 1150 m yüksekliktedir. Akdeniz iklimi ile karasal iklim arasında kara iklime yakın bir iklimdedir. İl merkezine uzaklığı 105 km olup, yüzölçümü 184 km²'dir.

Tarihçe
Coğrafi şartların uygun olduğu Yenişarbademli, tarih boyunca birçok uygarlığa sahne olmuştur. Yapılan araştırmalara göre, MÖ 4000 yıllarında Etiler (Hititler), MÖ 1500 yıllarında Frigyalılar, MÖ 800 yıllarında İyonlar, MÖ 600 yıllarında Lidyalılar, MÖ 446 yıllarında Persler, MÖ 190 yıllarında Romalılar, MS 395 yıllarında Bizanslar yörede egemen olmuşlardır. 1071 Malazgirt zaferinden sonra 1142 yıllarında Selçuklu topraklarına katılmış, 1810 yılında Konya vilayetine bağlı bir kaza olmuştur.

Yenişarbademli, ilçe statüsüne 1990 yılında sahip olmuştur. İlçe ve yöresinde günümüze kadar ulaşan 25 civarında ören yeri bulunmaktadır. Ayrıca, tepeler üzerine kurulmuş çeşitli zamanlara ait kale kalıntıları bulunmaktadır.

Bunların başlıcaları; Kestel (küçükkale), Kaledost (geledost), Doğdu, Çataltepe, Asar (kaletepe), Ortatepe, Mandras, Maltepesi, Aktepe (Gavur harmanı) dır. Ayrıca, vadilerde kurulan 12 yerleşimde ise sarnıçlar, kaleiçi ve yer altı evleri bulunmaktadır. Psidia bölgesine dahil olan Yenişarbademli’deki kalıntılar, Roma ve Bizans dönemlerindeki Gorgorum antik kenti olarak anılmaktadır.

İlçeye bağlı 1 köy vardır.
Yüzölçümü
 • Toplam184 km² (71 mil²)
Rakım1.050 m (3.440 ft)
Nüfus
 (2018)
 • Toplam2,300
 • Kır
285
 • Şehir
1.651
Turizm
Pınargözü Mağarası
Yerli yabancı tüm mağara araştırmacılarının gözdesi olan mağara, 15 km uzunluğuyla Türkiye’nin en uzun mağarasıdır.

Mağara, Yenişarbademli ilçesine 8 km uzaklıkta, Çaydere Ormanları’nın içinde bulunmaktadır. Aynı zamanda bir su kaynağı olan mağara, çevresinde tespit edilen 213 çeşit barındıran bitki örtüsüyle de dikkat çekicidir.

Mağaraya, girişte bulunan sifondan dalarak girilir. Sifonun önünde hızı 45 km’ye ulaşan hava akımı oluşur ve su ısısı Ağustos ayında bile 5.8 °C'dir.2011-2014 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma projeleri kapsamında ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü destekleri ile mağaranın jeolojik, morfolojik ve speleolojik özellikleri ortaya çıkartılmıştır

Bölgede bulunan dünyanın en büyük yeraltı ırmağı, Beyşehir Gölü ile Manavgat Çağlayanı arasında akar.

Kubad-ı Abad
Kubad-ı Abad, Yenişarbademli ilçesi merkezine 2,5 km uzaklıkta, Konya sınırları içinde, Beyşehir Gölü’nün kuzeybatı kıyısına kurulmuş, Anadolu Selçukluları dönemi sivil yapılarının en ünlü ve sanat tarihi açısından önemli yapılardandır.

Alaaddin Keykubad’ın buyruğuyla, 1236’da veziri mimar ve nakkaş Sadeddin Köpek yaptırmıştır.Konya Beyşehir Gölyaka kasabası sınırları içindedir.

1949’da çevrede araştırmalar yapan M. Zeki Oral’ın bulduğu çini kalıntılarından sonra, 1956’da Mehmet Önder çalışmaları sürdürmüştür. 1965-1968 arasında K. Otta Dorn başkanlığındaki kazılardaysa 5.200 m²’lik alanı kaplayan Selçuklu kenti tümüyle ortaya çıkarılmıştır.

Çit duvarına benzer alçak bir sur içinde Büyük Saray, Küçük Saray (Vezir Sarayı) Ferdevs (Paradeison) Av Hayvanları Parkı, Büyük Saray altında sultan kayıklarının ya da küçük yelkenlerin yanaşabileceği iki gözlü küçük bir tersane ve 16 yapı kalıntısı bulunmaktadır. Bunlar arasında bir mescit, hamamlar, fırın ve mutfak, kışla kapısı, depolar ve ahırlar vardır.

Kazı çalışmaları Prof Dr Rüçhan Arık başkanlığındaki ekip tarafından devam ettirilmektedir.

Dedegül Dağı
Her yaşta insanın tırmanabileceği bir dağ olan Dedegül Dağı, yumuşaklığı ve güzellikleriyle her yıl yüzlerce dağcıyı ağırlamaktadır. Dağ turizminde önemli bir yere sahip olan Dedegül, tur kayağı ve triking yürüyüşlerine olanak sağlamaktadır.Dünya dağcıları yılda bir kere ilçede buluşmaktadır.

Karagöl
Karagöl Ispartanın en yüksek dağı olan (2992 m) Dedegül Dağı'nın doğusunda Kurucuova Sınırları içerisinde 2335 m. Yükseklikte 2500 metrekare büyüklüğünde bir buzul gölüdür.

Karagöl ve sadece Dedegül eteklerinde yetişen Dedegül Çiçeği, dağcıların ilgi odağıdır

Kız Kalesi Adası
Kubad-ı Abad’ın 3 km kuzeydoğusunda bulunan Kız Kalesi Adası, Türkiye’nin Manyas’tan sonra önemli kuş cennetlerinden biri konumundadır. Kubad-ı Abad’ın haremliği ve tersaneliği olan 5 dekarlık bu tarihi ada, 10’un üzerinde kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Konya ili Beyşehir İlçesi Gölyaka Kasabası sınırları içerisindedir.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!