Uygur Kağanlığı 8.ve 9. yüzyılların ortaları arasında yaklaşık bir yüzyıl boyunca var olan bir Türk imparatorluğuydu. Çinliler tarafından Jiu Xing (Dokuz klan), dokuz Oğuz veya Dokuz Tuğluk olarak adlandırılan bir kabile konfederasyonuydu.
Etimoloji
Çin kaynaklarında Huei-ho, Wei-ho, Huei-hu, Wei-qu-er vb. şekilde görülen Uygur adının anlamı 974'te yazılan Chiu Wu-tai-shih'de şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının uy (takip etmek)+gur (Salgur gibi) tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün oy (oymak, baskı yapmak) + gur ve kuvvetli bir olasılıkla uy (akraba, müttefik)+ gur şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar.
Uygur adıyla ilgili bir diğer mes'ele ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlar'dan ayrı bir budun (boylar birliği, ulus) olan dokuz Oğuzlar, Göktürk siyasi otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp bizâtihî Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi.
Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden Türklerin dokuz kabilesi, Göktürkler'den ise "dokuz kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi; nitelik yönünden benzerliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına -başka bir deyişle- dokuz adet Oğuz boyuna, dokuz oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanılagelmiştir.
Tarihçe
Uygurlar hakkındaki bilgiler, Çin yıllıkları ile Göktürk ve Uygur kitabelerinde bulunmaktadır. Uygur kelimesine çeşitli anlamlar verilmekle birlikte en kabul göreni; akraba, müttefik anlamında olanıdır. Uygurlar Çin kaynaklarında Hunların soyundan gösterilmektedir. V. yüzyılda Orta Asya’nın büyük bir kısmına yayılmış olan Töleslerin bir boyu olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygurlar bu dönemde Kao-çı (yüksek tekerlekli arabalılar) adıyla bilinmekteydiler. Orhun Kitabeleri’nde ise Dokuz Oğuz adı ile anılıyorlardı. Uygurlar, Orhun ve Selenge vadilerinin yerli kavimleri idiler. Bunlar Göktürk devleti kurulunca, onların hâkimiyetini tanıdılar.
Kuruluş dönemi
Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur Kağanı Kutluk Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor (747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Nehri havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu.681-744 yıllar arasında faaliyet göstermiş bir Türk devletidir.
Gelişme dönemi
Uygurların Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Kırgızların yanı sıra Karlukların da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin'in, Göktürk Kağanlığı'nın çöküşü ile yayılma ve nüfus etme olanağı bulduğu Tarım Havzası'nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yeni durum, Çin'de sonu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur. Bu olayların en önemlisi Soğu kökenli olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan adındaki bir komutanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an'ı zaptetmesiydi. Moyen-çur, Tang imparatoru (o dönemde Çin'i yöneten hanedan) Su-tsung]'un yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri almakta zorlanmadı. Bunun Çin'e maliyeti hiç de azımsanamayacak derecedeydi: 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses.
Alp Kutluk Bilge ve ardılları olan ve neredeyse tamamı Ay Tengri'de kut ya da ülüg bulduklarını belirten adlar taşıyan kağanlar döneminde Tibetliler'in Çin'e baskısı iyice arttı. Üstelik bu kez Beş-balık havalisine hakim olan Şa-to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetliler, Uygurlar'ın Çin ile aralarında kurduğu ticari, siyasi ve askerî dengeleri sarsmaktaydı. Hattâ bazı kağanların devrilmesinde Tibetliler'in Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etkili oluyordu. Bir ara Ediz boyundan Kutluk Kağan döneminde (795-805) refah ve huzur seviyesine çıkıldıysa da Tibetliler'in Doğu Türkistan'a sızmaları ve Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu getirdi. Maniheizm'nin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve toplum yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanıbaşında bulunan, göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş olan Kırgızlar; 840 yılında Ordu-balıg'ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdüler, ahaliyi kılıçtan geçirdiler. Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar, yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya), Kan-çou'ya ve yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler.
Kültür ve medeniyet
Türk boyları arasında tarım toplumunun ilk örnekleri bu dönemde görülür. Tarım yapabilmek için şehirler kurulmuştur. Göçer hayatın izin vermediği kültür birikimi sağlanmıştır. Günümüz Türk devletlerine varan birçok özellik ilk olarak Uygurlarda görülür. İbn Fadlan Dönemin seyyahlarında Uygur kültürünün zenginliğinden bahsedilmiş, birçok dinin bir arada yaşaması betimlenmiştir. Türklerin ata dini olan tengricilik ile budizm, maniheizm, nesturi hristiyanlık bir arada ve problemsiz şekilde yaşamaktaydı. Devlet özellikleri açısından Çinlilerce ilginç bulunup, incelemek için elçiler yollanıyordu. Budizme geçiş de Çinli elçiler vasıtasıyla olmuş, Uygurlar diğer kültürler altında ezilmemek için dünyada pek kabul görmeyen maniheizmi tercih etmiştir. Mani dini yine Bögü Kağan zamanında resmî din hâline gelmiştir. Sonunda budist yoğunluklu, diğer dinlerin de rahat yaşandığı bir devlet ortaya çıkmıştır. İlk hukuk, sivil örgütlenme, vergi, spor, müzik terimler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bozkır hayatının anarşik yapısına karşılık Uygurlarda hoşgörü ve refah içinde yaşanıyordu. Bu özellikler o dönemden kalan binlerce hukuk, sivil ve devlet yazmalarında görülebilir.
İlerleyen dönemlerde Kansu'da yaşayan Uygurlar Buda dinine geçtiler. Uygurlar ilk zamanlar Göktürk alfabesini kullanmış daha sonra ise Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Moğol devlet teşkilatında görev alan Uygur asıllı insanların etkisiyle Uygur harfleri Moğal ve Mançurların da yazısı hâline geldi. Uygur yazısı Fatih Sultan Mehmed zamanında da İstanbul'daki sarayda öğretilmiştir. Fatih'in "Otluk Beli Fetihnamesi" Uygur harfleriyle ve Doğu Türkçesiyle yazılmıştır. Uygurlara ait matbaa ve kâğıt tezgâhlarının olduğu da bilinmektedir.
Kağanlar
Kutluk Bilge Kül Kağan (Gulipeilo, Guli-pei-lo veya Ku-tu-lu Pi-Chia Chüeh Ko-han) (744-747), Tang Hanedanı tarafından kendisine gä Kül Qağan) (747-759) Gulipeilo'nun birinci oğlu Moyunçor Kağan,
Tengri Kağan (Tängri Qağan) (759-779) Gulipeilo'nun ikinci oğlu Bögü Kağan, Tengri Kağan 762 yılında Mani (یین مانی Āyin e Māni; 摩尼教, Móní Jiào) dinine dönmüş, daha sonra yeğeni Tun Bağa Tarkan tarafından öldürülmüştür.
Alp Kutluk Bilge Kağan (Alp Qutluğ Bilgä Qağan) (Tun Bağa Tarkan) (779-789), 788 yılından sonra Çinliler Uygurlara Huihe (回紇 huíhé) yerine Huigu (回鶻 huígu) ismini vermişlerdir,
Külüg Bilge Kağan (Külüg Bilgä Qağan) (789-790) Alp Qutluğ'un birinci oğlu,
Kutluk Bilge Kağan (Qutluğ Bilgä Qağan) (790-795) Alp Kutluk'un ikinci oğlu, yaşı küçük olduğundan ülkeyi general Kutluk yönetmiştir.
Ay Tengride Ülük Bulmış Alp Kutluk Bilge Kağan (Ay Tängridä Ülüg Bulmıš Alp Qutluğ Uluğ Bilgä Qağan) (795-805),
Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Külüg Bilgä Qağan) (805-808),
Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan (Ay Tängri-dä Qut Bulmıš Alp Bilgä Qağan) (808-821),
Gün Tengride Ülük Bulmış Alp Küçlük Bilge Kağan (Kün Tängridä Ülüg Bulmıš Alp Küčlüg Bilgä Qağan) (821-824),
Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Alp Bilgä Qağan) (Kasar Tegin) (824-832),
Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan (Ay Tängridä Qut Bulmıš Alp Külüg Bilgä Qağan) (832-839) yardımcısı Kürebir'in batı'dan gelen Şato üç Türk boyları ile işbirliği yaptığını duyunca intihar etmiştir, ayrıca 839 yılında çok sert kış olmuş hemen hemen tüm hayvan sürüleri yok olmuş, Uygurların yaşam koşulları çok zorlaşmıştır.
Wuzong (Luji Qasar) + General Külüg Bağa (839-840).[16]
0 Yorum:
Yorum Gönder