Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

















SON YAZILAR :
Loading...


21 Temmuz 2021

Tokat İlçeleri

 TOKAT İLÇELERİ

Almus

Almus Karadeniz Bölgesinde Tokat iline bağlı, merkezi il merkezine 34 km mesafede bir ilçe olup, doğusunda Reşadiye ilçesi ve Sivas ili Hafik ilçesi, batısında Tokat ili, kuzeyinde Niksar ilçesi, güneyinde Sivas ili bulunmaktadır. Başlangıçta köy ve nahiye iken idari taksimatta bucak merkezi olmuş, 1 Mart 1954'te ilçe olmuştur. 2018 yılı nüfus sayımına göre Almus ilçe merkezinin nüfusu 28.413 kişidir.


Almus ilçesi ceviz büyüklüğündeki vişnesi ile ünlüdür. Yakın zamana kadar yaklaşık 30 yıllık bir geçmişi bulunan "Almus vişne festivali" yapılırdı (ilk festival dönem kaymakamı Duran Duman'ın talimatı ile başlamıştır). İlçenin sosyoekonomik yaşamında ve tanıtımında önemli bir yer tutan bu festival son birkaç yıldır yapılmamaktadır.
Tarihçe

Fatih Sultan Mehmet devrinde Rum eyaletinin bir kısmında mevcut seraskerliklerin şöylece dağıldığı görülmektedir. Amasya müstakil bir seraskerlik bölgesi sayıldığı halde, 1972 kayıtlarına göre Tokat-Yıldız-Tozanlı ile birlikte tek bir seraskerlik Gavurni-Kafirni (şimdiki Almus) ayrı bir seraskerlik görülmektedir.

Eyalet‘i Rum’daki 15. asır kalelerinden bahsedilirken Tozanlı nahiyesinde bir kale kaydı bulunmaktadır. Burasının Akarçay (Meğrelli) kasabası yaylasının üzerinde bulunan ve Akıncı Kalesi diye adlandırılan yer olması kuvvetle muhtemeldir. Yukarıdaki kayıtlara göre Almus‘un bulunduğu mıntıka yani Tozanlı'nın mevcudiyetini 1453’den öncelerine kadar götürmek mümkün olabilmekte, bundan öncelerine ait devirler hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.

Bugün ilçe hudutları dahilinde eski tarihe ışık tutacak kalıntılara, topraktan pişmiş mezar lahitleri, küp kırıklarına rastlamak mümkün olmaktadır. Buna göre Almus ve civarının Bizans ve ondan öncesi Roma İmparatorluğu devirlerinde meskun bir alan olduğu söylenebilir. Yerleşme alanlarının daha ziyade dere civarlarına veya tepelere dağıldığını kalıntıların buralarda bulunuşu teyit etmektedir.

İlçede bulunan yerleşimlerin önemli bir bölümü Roma ve Bizans döneminden kalan adlarını 1960'lara dek korumuş, ancak bu tarihten sonra tüm yerleşimlere Türkçe adlar verilmiştir. Ceget, Daduhta, Eftelid, Ekseri, Elpid, Filtise, Firedökse, Gibis, Leveke, Mamu, Meğelli, Muhad, Sideri, Tiyeri, Tomara, Varzil, Zora, Zuğri (Zevğari) gibi Yunanca kökenli eski köy adları hâlen halk arasında kullanılmaktadır.

Almus bölge adı Osmanlı kayıtlarında genellikle Amlus şeklinde yazılır. Bu adın kaynağı ve anlamı bilinmemektedir. Şimdiki ilçe merkezi olan Almus kasabası eski kayıtlarda Gavurini veya Kâfirini olarak anılır.Fuat Köprülü'nün Almus adını Bulgar (itil) Türklerinin hükümdarları olan Almış Han'dan türetme önerisi bilim çevrelerinde ciddiye alınmamıştır. Ramazan Durmaz'ın Eftelit (Yunanca Eftalithos, yani "yeditaş") adını İlk çağ'da bugünkü Afganistan'da hüküm süren Eftalit (Akhun) kavmine bağlama önerisi de spekülatif niteliktedir.

Ogurlar, Hunlar’la karışınca "karışmış" (Bulgamış) manasına gelen "Bulgar" adını aldılar. Eski Türk Bulgarlarının boylarından olan Varsaklar’dan bir ihtiyar, bize, kendilerinin "Abdallarla karışmış" olduğunu söylemişti. Bu noktada, Eftelit ile Almus / Almuş adını şöylece birleştirebiliriz: İdil Bulgarlarının hanı Almuş Han, Müslümanlığı kabul eden bir hükümdardı. Oradan, bazı İdil Bulgari oymaklarının buralara (Anadolu'ya) geldiği açıkça görülüyor. (Dipnot: Almış Han 921 yılında Müslümanlığı kabul eden İlk Türk hükümdarıdır)

Tokat ilinde eski adları ile; Almus (İtil Bulgarları/Almış Han) Kınık (24 Oğuz boyundan birisi), Avara, Yukarı Avara (Avar Türkleri), Eftelit (Eftalit/Akhun Türkleri), Çokabdal, Abdaldamı, Tomara (Kuman prenslerinden Tamara) Kımıza (Kımız) gibi, adları Eski Türk Tarihine atfedilmesi çok muhtemel yerleşim birimlerinin bulunması, Malazgirt'ten çok daha önceki devirlerde Bulgar, Avar, Oğuz, Kuman, Akhun gibi Türk boylarının Tokat Havzasına yerleştiğini gösteren etimolojik verilerdir. Tokat'ta bu konuya ilişkin olarak derinleştirilecek tarihi ve etimolojik araştırmalar ile Anadolu'daki Türk varlık başlangıcının, Malazgirt Zaferi'nden çok önceki yıllara götürüleceği ve bu varlığın Anadolu'daki ilk merkezlerinden birinin Tokat Platosu olduğunun bilimsel anlamda ispatlanacağı söylenebilir.

Coğrafi özellikleri

Kuzey yarımküresinde, enlemi: 40 derece, 22 dakika, boylamı: 36 derece 55 dakikadır. Yüzölçümü 750 km² olup, 832 m rakımlıdır. Almus‘un iklimi Karadeniz'in tesiri altında kalan sahalarla Orta Anadolu‘nun kara iklimi yanında geçiş teşkil eder. Yağış genellikle aylara dağılmıştır. Ortalama olarak yağış 5442 mm'dir. Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs aylarında maksimum dereceye yükselir. En az yağış düşen aylar Temmuz ve Ağustos’dur. Baraj yeri ilçenin en verimli arazileri üzerinde bulunmaktadır. Vadinin aşağı kısımlarına doğru kaya mütecanis massif ve ince taneli andezidik lavlardan müteşekkildir. Bu andezitler genellikle kütle halinde olup, üst kısımlarına doğru iyice tabakalaşmış, lav akıntıları breş, konglemera ve tüfleri ihtiva etmektedir. Almus Baraj Gölünde su tutulmayı Ekim 1966 da başlanmış olup yüzölçümü 3130 ha dır.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

25.638

4.110

21.528

1970

27.466

3.164

24.302

1975

29.715

4.225

25.490

1980

29.167

3.749

25.418

1985

28.830

4.491

24.339

1990

36.328

5.901

30.427

2000

43.470

6.197

37.273

2007

29.009

4.401

24.608

2008

29.136

4.682

24.454

2009

28.246

4.408

23.838

2010

28.014

4.820

23.194

2011

27.989

4.773

23.216

2012

29.802

5.315

24.487

2013

27.065

4.969

22.096

2014

26.589

5.003

21.586

2015

26.004

5.039

20.965

2016

27.683

5.063

22.620


Kültür


Almus'un yemek kültürü oldukça zengin ve iştah açıcıdır. İlçede yöreye has pek çok miktarda leziz yemekler yapılmaktadır. Özellikle hamur işlerinden Çökelekli, Katmer, Cızlak, Haşhaşlı ve Cevizli Çörek, Mantı, Yuğurtmaç; çorbalardan tarhana, Kuskus, Bacaklı Çorba, Helle Çorbası, gendime Toygası Çorbası; pilavlardan Keşkek, Mercimekli Bulgur Pilavı; tatlılardan Zile Pekmezi, Cevizli Şeker Sucuğu (Köme) Tırtıl Baklavası, Yufka Tatlısı, Zambak Reçeli yöreye has yemeklerin başlıcalarıdır. 
Tokat ve Almus başta olmak üzere yerleşimde yaylacılık vardır. Yöre halkları yazın yaylalara yerleşirler. Köyleri Yayla Kültür Festivalleri olur. Yöresel oyunlar oynanır, halaylar çekilir.

Turizm

Tokat ili dahilindeki turizme en uygun bölge Almus ilçesidir. İlçenin hemen yanı başındaki baraj gölü geniş yüzölçümü ve kıyılarını çevreleyen çam, kayın, gürgen ve meşe ormanları ile bir tabiat harikasıdır. İlçede konaklama tesisleri bulunmaktadır. Almus Baraj Gölü kıyıları çadırlı kamp yapmaya da uygundur. Gölde doğal olarak yetişen sazan türleri ve yayın gibi balıklar yanında, çiftliklerde yetiştirilen alabalık temin etme imkânıda mevcuttur. Göl amatör olta balıkçılığına açık olup, amatör balıkçılardan herhangi bir ücret alınmamaktadır. Göl sürat motoru ve su kayağı gibi çeşitli su sporları içinde uygun bir ortam oluşturmaktadır.

Almus ilçesi yayla ve dağcılık turizmi içinde çok uygun doğal şartlara sahiptir. Özellikle ilkbahar ve yaz mevsiminde ilçeyi çevreleyen yayla ve dağlarda el değmemiş bakir bir doğayı yaşama imkânı bulabilirsiniz. Piknik ve mangal için çok uygun açık alanlarda tamamen doğal beslenme ile yetiştirilmiş kuzu ve dana etlerinden tadabilirsiniz. Dilerseniz gölün hiçbir sanayi artığı bulunmayan sularında yetişen balıklardan ızgara yapabilirsiniz.


Artova

Artova Tokat il merkezine 37 km uzaklıktadır. 2018 yılı nüfus sayımına göre Artova ilçe merkezinin nüfusu 8.744 kişidir.


İlçenin doğusundan 20 km uzunluğunda kaplama bir karayolu ile 
Sivas-Tokat karayoluna ulaşılır. Buradan Tokat il merkezine 18 km mesafede olup, güneyindeki 17 km mesafelik karayoluyla Yeşilyurt ve 29 km'lik karayolu ile Sulusaray ilçesine ulaşım sağlanmaktadır.

Tarihçe

Bazı tarihi kaynaklar Artova ilçesinin kuruluşunun Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferine dayandırmaktadırlar. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “ ... şimale doğru giderek Çamlıbel dağından, Sivas eyaleti toprağında mahsulü çok, mamur ve müzeyyen kasaba misali köylerden geçtik. Arıkova (Artova) kasabasına geldik. Oradan da yine şimale giderek Şeyh Nusrettin Tekkesine uğradık” kaydı bulunmaktadır. 1 Haziran 1944'te ilçe olmuştur.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

32.265

2.863

29.402

1970

34.256

2.783

31.473

1975

37.133

2.813

34.320

1980

37.968

3.588

34.380

1985

40.615

4.162

36.453

1990

17.688

4.429

13.259

2000

16.246

5.610

10.636

2007

11.073

3.323

7.750

2008

10.770

3.254

7.516

2009

10.220

3.131

7.089

2010

10.022

3.086

6.936

2011

9.805

3.117

6.688

2012

9.450

3.156

6.294

2013

9.384

3.257

6.127

2015

8.752

3.164

5.588

2016

9.275

4.474

4.801

İdari yapı

İlçeye bağlı 27 köy ve 1 beldenin toplam nüfusu 10.636, ilçe merkez ve köy nüfus toplamı ise 16.246 dır. İlçe merkezi nüfusunda 1990-2000 yılları arasında %21,1 artış olmasına rağmen, 1990-2000 yılları arasında köy nüfusunun toplamında %19,8 oranında bir azalma görülmektedir. İlçe merkez ve köylerinin genel olarak 1990-2000 yılları arasında toplam nüfusunda %8,2 lik bir azalma söz konusudur.

Ekonomi

2005 yılından itibaren ilçenin dönüm noktası sayılan çimento fabrikasıyla yeni bir atılım hamlesiyle ilçe son iki yıl içerisinde iyi bir ilerleme hızına erişmiş olup artık dışarıdan göç almaya başlamıştır. Hayvancılık sektöründe de ilerleme olduğundan dolayı ilerleyen tarihlerde Tokat`ın en gözde ilçeleri olmaya aday.


Başçiftlik

BaşçiftlikTokat ilinin bir ilçesidir. Tokat il merkezine 82 km uzaklıktadır. 2018 yılı nüfus sayımına göre Başçiftlik ilçe merkezinin nüfusu 7.058 kişidir.


Başçiftlik İlçesi coğrafi konum olarak 
Kelkit Çayı bir eşkenar üçgenin tabanı kabul edilirse, Reşadiye-Niksar tabana bitişik köşeleri, Başçiftlik'te taban karşısındaki köşede yer alır. Diğer bir ifadeyle Başçiftlik, kuzeyinde Ordu iline bağlı Aybastı ilçesi, doğusunda Reşadiye ilçesi, güneyinde Niksar İlçesiyle çevrilmiş olup, toplam yaklaşık 130 km²'lik mülki sınıra sahiptir. Yaklaşık olarak 37 derece, 17 dakika doğu meridyenleri ile 40 derece, 28 dakika kuzey enlemleri arasında yer alır. Başçiftlik Canik Dağları üzerindeki havzanın batı kısmında yer alır. Bu havza doğuya gidildikçe genişler. Yörede İskevsür Ovası olarak adlandırılan bu havzada yaklaşık 15'e yakın köy ve kasaba yer alır. Bu havzanın kuzey ve güney kısımları Canik Dağlarının yüksek tepeleri ile kaplıdır. Denizden yüksekliği 1425 metre olan Başçiftlik 8217;in batısında büyük Çal tepesi, kuzeyinde Çartıl, Sivrilce güneyi ise Karaçam ormanlarının bulunduğu yüksek tepelerle çevrilidir. Doğusu düzlük alanlarla kaplıdır. Bu düzlük Bereketli ve Bozcalı Kasabalarına kadar devam eder.

Tarihçe

İlçenin İlkçağ ve kuruluş tarihi ile ilgili yeterli ve kesin bilgi bulunmamaktadır. Yörede arkeoloji kazıları ve yüzey araştırması yapılmamıştır. İlçenin kuruluşu ile ilgili bazı söylentiler bulunmaktadır. Ancak bunlar da belgelere dayanmamaktadır. Bir söylentiye göre ilçe, Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon İmparatorluğu’na açtığı seferden sonra kurulmuştur. Bir diğer söylentiye göre de Niksar ilçesinin doğusundaki Ayvazönü Mevkiine yakın bir yerde kurulmuştur. Nitekim o zamanki Başçiftlik mezarlığı da aynı isimle anılmaktadır.

Niksar çevresindeki bataklıklardan ve sivrisineklerden rahatsız olan halk doğuya doğru giderek ormanlık ve akarsuların bulunduğu bugünkü Başçiftlik ilçesinin olduğu yere yerleşmişlerdir. Bunlar geri döndüklerinde “Öyle bir yer bulduk ki, otu sümbül, kuşu bülbül” diye methetmişlerdir. Bunun üzerine köy halkından öncelikle beş hane, ardından da diğerleri buraya gelmiştir. Bu beş haneden ötürü de Beşçiftlik ismi bu yerleşime yakıştırılmış, zamanla bu isim Başçiftlik’e dönüşmüştür.

İdari durum

İlçe merkezi 1968 yılına kadar köy merkezi olarak, 1968 yılından sonra da belediye teşkilatının kurulmasıyla kasaba olarak örgütlenmiştir. 1997 yılında ise ilçe olmuş, kaymakamın atanmasıyla teşkilatlanmaya başlamıştır.

İlçede bir adet merkez belediyesi, 3 mahalle ve bağlı 8 köy 2 kasaba bulunmakta iken Karacaören kasabası 2009 yılı içinde Başçiftliğe mahalle orak bağlanmış bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Alanköy, Asar, Aydoğmuş, Dağüstü, Erikbelen, Sarıağıl, Şahnalan ve Yeşilçam köyleridir. Kasabası ise Hatipli Kasabasıdır.

İlçenin kurulmasından bu yana İlçede; henüz teşkilatı bulunmayan daireler Askerlik Şubesi olup Adliye kurulup dosya sayısının fazla olmamasından dolayı kapatılmıştır. 2008 yılı içinde emniyet teşkilatı ve jandarma hale hazırda mevcuttur. İlçenin kuruluşu ile beraber “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı” ve "Başçiftlik İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği" kurularak faaliyete geçirilmiştir. İlçede sadece Ziraat Bankası faaliyet göstermektedir

İlçedeki İdari birimlerle halk arasında herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Genel olarak asayişe müessir olayların olmaması ve halkın kamu hizmetlerine katkısı dilek, ve şikayetlerini rahatlıkla yönetim kademelerine iletmeleri olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bölge halkı kanunlara saygılı, devlet büyüklerini, amir ve memurlarını seven ve sayan munis tabiatlı, yardım seven kişilerdir

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1990

6.477

3.722

2.755

2000

13.321

5.971

7.350

2007

5.093

1.759

3.334

2008

5.610

2.755

2.855

2009

6.931

3.840

3.091

2010

6.600

3.583

3.017

2011

6.290

3.283

3.007

2012

7.105

4.195

2.910

2013

6.081

3.369

2.712

2014

9.399

5.606

3.793

2015

10.610

6.060

4.550

2016

9.961

5.562

4.399


Sosyal durum


İlçe kırsal bir bölge olduğundan sürekli göç veren bölge konumundadır. Ancak yapılan nüfus sayımları sırasında ilçe nüfusuna kayıtlı olup, başka bölgelerde oturan insanların ilçeye gelerek, nüfus artış hızına pozitif yönde etki ettikleri görülmektedir. İlçede sanayi sektörü olmadığından genç nüfus büyük kentlere göç etmekte ve ilçede yaşayan nüfus her geçen gün azalmaktadır. Kalan nüfus genelde yaşlı ve kadın nüfustur. Önümüzdeki yıllarda istihdama yönelik çalışmalar yapılamayıp aynı hız ile göç devam ederse on yıla kadar bu gün yaşayan nüfusun yarısına düşeceği tahmin edilmektedir.

İlçe kırsal bir bölge olduğundan sürekli göç veren bölge konumundadır. Ancak yapılan nüfus sayımları sırasında ilçe nüfusuna kayıtlı olup, başka bölgelerde oturan insanların ilçemize gelerek, nüfus artış hızına pozitif yönde etki ettikleri görülmektedir. İlçede sanayi sektörü olmadığından genç nüfus büyük kentlere göç etmekte ve ilçede yaşayan nüfus her geçen gün azalmaktadır. Kalan nüfus genelde yaşlı ve kadın nüfustur. Önümüzdeki yıllarda istihdama yönelik çalışmalar yapılamayıp aynı hız ile göç devam ederse on yıla kadar bu gün yaşayan nüfusun yarısına düşeceği tahmin edilmektedir. Türkiye için ve Başçiftlik'e has olarak, hayvancılığın geliştirilmesi ve eski seviyesine getirilmesi ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. Mera hayvancılığı için eşsiz bir alanı vardır. İlçe çevresi için de bu söylenebilir. Koyun ve sığır sayısı bugün için çok az olmakla beraber geliştirici çalışmalara önem verilmektedir.

Başçiftlik merkezinde, Karacaören, Alan ve Dağüstü köylerinde 20.000'e yakın koyun ve 8000'e kadar da sığır mevcuttur. Bu arada et tavukçuluğu "Koy-Tür" tipi denemelerde yapılır. Arıcılık, ilkbahar ve yaz ayları için, Başçiftlik ve yaylaları, özel bala müsaittir.

Çayır ve otlaklar Başçiftlik ve Karacaören için Türkiye'de örnek gösterilecek durumdadır. Ayrıca buralarda sulu tarım da oldukça yaygındır. Meyvecilik azdır, daha çok güneydeki köy gruplarında oldukça yaygındır. Armut ve elma yetiştiriciliğinden söz edilebilir.

Ortalama rakımı 1.400 m olan Başçiftlik, bu yüksekliğe rağmen oldukça bereketli topraklara sahiptir. "Katırbeli" nin bir yanı, "Kümbet Kırı"na kadar uzanır. Burası hayvancılığa çok müsait, kekik karışımı çimenlerin işgalindedir. Bu geniş alan, hayvancılık ve arıcılık için bulunmaz bir hazinedir. Patates yetiştiriciliği Baçşiftlik içinde söylenir.

Sebze olarak herkes kendi ihtiyacının bir kısmını karşılamakta ve bunun yanında fasulye ve lahana ekimi de yapılmaktadır. İlçe ve bağlı köylerinde mevcut (50.000) dekar arazinin yaklaşık 33.185 dekarda buğday, 4.867 dekarda arpa, 5.241 dekarda patates, 5.494 dekarda fiğ, 882 dekarda mısır, 353 dekarda nohut, 278 dekarda yeşil fasulye tarımı yapılmaktadır. İlçemizde bitkisel üretimin sınırlı yapılmasından dolayı hayvancılık ön plana çıkmıştır. Bu gün itibarıyla ilçede 7500 adet büyükbaş 8.000 adet küçükbaş hayvan varlığı mevcuttur.

Başçiftlik ekonomisi %30 nispetinde halıcılığa dayanmaktadır. 1971 yılında gerçekleştirilen halıcılık çalışmaları büyük bir ivme kazanarak çevreye dağılmış, hatta ilçemize yakın vilayetlere ve bölgelere dağılmış büyük bir iktisadi potansiyel oluşturmuştur. İlçe halıcığının hızı 1990 Körfez Krizinden sonra gerilemiştir. İlçe de daha önceki yıllarda ekonomi %75 halıcılığa dayalı iken bu gün %30 seviyelerine gerilemiş, buna paralel olarak da ilçe ekonomisi zayıflamıştır. Önceki yıllarda ilçe merkezinde 1200 olan tezgâh sayısı bu gün 300 civarlarına inmiştir. Dolayısıyla halı üretimi de gerilemiştir. Halıcılığın gerilemesinde 3 ana unsur etkisini hâlâ devam ettirmekte olup, bunlar malzemede bozulma imalatta bozulma ve ihracatta tıkanma şeklinde kendini göstermektedir. Buna rağmen ilçe halıcığın merkezi olma hüviyetini korumaktadır. Üretilen halıların %95”i ihraç malıdır.


Erbaa

ErbaaTokat ilinin Şubat 2021'de yayınlanan 2020 sonu ADNKS kayıtlarına göre  70.030 ilçe merkezi, 98.342 toplam nüfus ile hem ilçe merkez nüfusu hem de köylerle birlikte toplam nüfus bakımından Tokat'ın en büyük ilçesi olan; bereketli Erbaa Ovası, konumu, iş olanakları, sanayisi ve OSB gibi önemli etkenler sayesinde göç almaya devam eden bölgenin cazibe merkezi olmuş bir ilçesidir.


Erbaa
 kelimesi, Arapça olup "dört" anlamına gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu kayıtlarında ise 18. yüzyılın başlarından itibaren Erbaa adının kullanıldığı görülmektedir. Bir ara bu kelime "Nevahi-i Erbaa" şeklinde kullanılmıştır. Mevzubahis dönemde Niksar-Amasya arasında en önemli yerleşim birimleri; Erek, Karayaka, Sonusa ve Taşâbat idi. Nüfus yönünden ancak birer nahiye büyüklüğünde ve aynı bölgede olmalarından hepsine birden Nevahi-i Erbaa yani "dört nahiye" denilmiştir. Hatta tahakkuk eden vergiler de bu isimle kaydedilmiştir. H.1256/M. 1840'ta, Erbaa adıyla bu dört nahiyenin (Erek, Karayaka, Sonusa, Taşâbat) vergisi 47.243 kuruş olarak resmi evraka geçmiştir.

Buna göre Erbaa; Erek, Karayaka, Sonusa ve Taşâbat'ın genel bir adı olmuş, dördü birden sanki bir ilçe görünümünü almıştır. Hatta resmiyette Kaza-i Erbaa tâbiri de kullanılmıştır.Daha sonra Erek diğerlerine göre daha fazla gelişim gösterince, Erbaa adını tek başına alarak 1872'de ilçe olmuştur. Kalan üçü yani Taşâbat,Karayaka ve Sonusa ise Erek'e yani bugünkü Erbaa'ya bağlanıp onun köyleri olmuşlardır. Daha sonra 1944'te Taşabat'ın yani günümüzdeki Taşova'nın Erbaa'dan ayrılıp ayrı bir ilçe olmasıyla Sonusa da Taşova'ya bağlanmıştır.

Tarihçe

Tarihöncesi Dönem

2011 yılında Çorum'un Bayat ilçesinde bulunan ocağa kadar Anadolu'daki en eski yer altı maden işletmesi MÖ 5000 yılına ait olup Erbaa'nın Kozlu köyünde olarak kayıtlara geçmiş ve bilinmiştir. Bu maden ocağına "Eski Gümüşlük" olarak bilinen mevkiide yapılan sondaj destekli aramalar sayesinde ulaşılmış ve ODTÜ Fizik Bölümü Radyokarbon laboratuvarında yapılan C-14 analizleri sonucunda MÖ 5000 tarihine ulaşılmıştır. Araştırmacılar, yörede ihtiyaç duyulan bakır gereksiminin binlerce yıl boyunca bu maden ocağından karşılandığı ihtimali üzerinde durmaktadır.

İlk Çağ

Eski Tunç Çağı

Günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmekte olan ve müzenin en değerli parçalarından biri olan"Bebeğini Emziren Ana" heykelciği Erbaa ilçe merkezi sınırlarında bulunan Horoztepe Arkeolojik Sit Alanı'nda yapılan arkeolojik kazılar sırasında bulunmuştur. Hatti Uygarlığı'na ait MÖ 2400-2200 yılına tarihlenen  ve bazı önemli buluntuları 1950'li yıllarda yurt dışına kaçırılan Horoztepe'de diğer bazı önemli buluntulara şunlar örnek verilebilir:

·         Boğa heykelciği

·         Tunç mızrak ucu

·         Sistrum

·         Hançer; kama ve sap delikli baltalar

·         Şerit biçimli kulplar

·         Geyik heykelciği

·         Emzikli çaydanlık, derin çanaklar, kulplu ve kulpsuz çanaklar

·         Ayna, güneş kursu, çalpara

·         Kirmen, kemer tokası;

Horoztepe'de bulunan eserler, yöre halkının Alacahöyük'te olduğu gibi sanat ve madencilik uğraşlarının önemli düzeye ulaştığını, dönem insanının madeni işleme bilgisinin yüksek olduğunu ve göstermektedir.

Helenistik Dönem ve Roma Dönemi

Dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilinen Amasyalı Strabon Roma Dönemi'ndeki adı Phanaroia olan Erbaa'nın coğrafyasını ve bitki örtüsünü şöyle tanımlamaktadır:

"Sidene ve Themiskrya Pharnika'ya sınır oluşturur.Bu bölgelerin yukarısında Pontus'un en iyi bölümü olan Phanaroia uzanır çünkü; Phanaroia bölgesinde zeytin yetişir,kaliteli şarap elde edilir ve bazı başka faydalar sağlanır. Doğu tarafta bölge uzantısıyla paralel gidişatta Paryadres yer alır, batı tarafta ise Lithros ve Ophlimos uzanır. Phanaroia oldukça uzun ve geniş bir vadidir. Topraklarını Armenia'dan Lykos ile Amaseia civarının dar geçitlerini aşarak gelen İris sular; iki ırmak vadinin yaklaşık ortasında birleşir."

Strabon yukarıdaki ifadesinde de görüleceği üzere günümüz Erbaa topraklarını tüm Pontus'un en iyi bölümü olarak ifade etmiştir. "Armenia'dan Lykos" olarak belirttiği ırmak günümüzdeki Kelkit Çayı'nın o dönemki adıdır. Yine Amaseia civarının dar geçitlerini aştığı belirtilen İris ise günümüzdeki Yeşilırmak'ın o dönemki adıdır. Bahsedilen iki ırmağın birleştiği yer ise günümüzde Erbaa'ya bağlı ve ilçe merkezine 13 km. uzaklıktaki Kale köyüdür. Bahsedilen Tozanlı ve Kelkit, Erbaa'da birleştikten sonra Yeşilırmak adı ile Çarşamba'da denize dökülür. Pontus kralı VI. Mithridates günümüzde "Boğazkesen" olarak bilinen bu birleşim noktasına Amasya'yı Niksar'a bağlamak için köprü yaptırmıştır ve bölgenein Phanaroia olan adını Opotorma olarak değiştirmiştir. Günümüzde tarihi köprünün ayakları sağlam biçimde durmaktadır. 2012 yılında Kale köyünde defineciler yaptığı kaçak kazılar ile buldukları iki kaya mezarını tahrip etmiştir. Bu kaya mezarlarının VI. Mithridates'in kızının kayıp mezarı olabileceği belirtilmiştir.

Erbaa'nın Hacıpazar köyünde 1983 yılında tesadüfen bulunan Bizans Dönemi'ne ait eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde korunmaktadır.Gnaeus Pompeius Magnus Boğazkesen mevkiinin adını Magnapolis olarak değiştirmiş ve hükûmet merkezini bir süre Bağpınar köyüne taşımıştır. Günümüzde Erbaa'da Bizans dönemine ait kilise kalıntısı gibi eserler bulunmaktadır.

Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi

Erbaa,İslamiyet ile Danişmentliler Beyliği'nin öncüsü Melik Ahmet Gazi tarafından 1077'de fethedilmesi ile tanışmıştır. Bu fetih ile başlayan ve Osmanlı Devleti ile devam eden süreçte ise en önemli yapı bugün sağlam bir şekilde ayakta olan ve kullanılmaya devam eden Silahtar Ömer Paşa Camii'dir. Akça beldesinde bulunan camii, 1082 yılında Selçuklular tarafından yaptırılmıştır ve incelemeler sırasında onarım gördüğüne dâir 18 Eylül 1862 tarihli bir kiremit parçası bulunmuştur. Yine bu dönemde Yavuz Sultan Selim,Çaldıran Muharebesi'ne giderken Boğazkesen'de Helenistik Dönem'de yaptırılmış olan köprüden geçmiştir. Ancak Boğazkesen üzerindeki köprü Helenistik Dönem'den sonra bu dönemde tâdilat geçirmiştir.

Erbaa ilçe merkezinin yani o yıllardaki ismi ile Erek'in 1600'lü yıllarda çok küçük bir yerleşim yeri olduğu Evliya Çelebi'nin o tarihte yaptığı gezide bugün Erbaa'ya bağlı köy olan Koçak'a uğramış ve konaklamış olmasına rağmen Erbaa'ya uğramayıp Niksar'a geçmiş olmasından anlaşılmaktadır. Son olarak Osmanlı Devleti'nin döneminden günümüze ulaşan bir diğer yapıya ise Ravakbaba Türbesi ve Ravakbaba Camii örnek verilebilir. Erbaa 1872 yılında Amasya vilayetine tabii bir kaza olmuştur. Erbaa'nın 1904'teki nüfusunun cinsiyete göre etnik ve dinsel dağılımı ise şu şekildedir.

1904 Yılında Erbaa Kazası'ndaki Kadın-Erkek Nüfusunun Etnik ve Dinsel Dağılımı

Topluluk adı

Kadın

Erkek

Toplam

Yüzde

Müslüman

23.922

25.321

49.243

81,99

Rum Ortodoks

3.327

3.992

7.319

12,19

Ermeni Gregoryen

1.322

1.645

2.967

4,94

Protestan

178

189

367

0,61

Kipti

78

87

165

0,27

Toplam

28.827

31.234

60.061

100


Cumhuriyet Dönemi

Erbaa'nın taşınması ve yeniden kuruluşu

Erbaa,üst üste yaşadığı 1939 Erzincan Depremi1942 Niksar-Erbaa Depremi ve 1943 Erbaa Depremi'nden sonra neredeyse tamamen haritadan silinmiştir. Bu afetler ve sonrasında yaşanan gelişmeler Erbaa'nın yerinin tamamen değiştirilmesine giden süreci ortaya çıkarmıştır.

1939 Erzincan Depremi

1939 Erzincan Depremi'nin ardından yapılan çalışmalar sonrası 4 Ocak 1940'ta belirlenen sonuçlarına göre  ilçe merkezi ve köylerde 2276 bina yıkılmıştır. 921 kişi ölmüş, 585 kişi yaralanmıştır. Bu büyük felaket sonrası Kızılay, Erbaa'ya 200 yataklı bir sahra hastanesi kurmak için hazırlıklar yapmıştır. Bu felaket sonrası kurtarma ve yardım çalışmalarındaki üstün gayretlerinden ötürü 24 Nisan 1940'ta Erbaa'dan 52 mahkûm affa uğramıştır. Depremden sonra yetim kalan çocuklardan 16 tanesi Malatya Çocuk Esirgeme Kurumu'na, 3 tanesi Adana Çocuk Esirgeme Kurumu'na, 17 tanesi ise Ankara Çocuk Esirgeme Kurumu'na gönderilmiştir.

1942 Erbaa-Niksar Depremi

20 Aralık 1942'de gerçekleşen ve depremin merkez üssünün yörenin kendisi olmasından ötürü Erbaa tarihinde yaşanmış en yıkıcı, en büyük depremdir. Bu deprem sonucunda Erbaa'da 2295 ev, 4 otel, 4 fırın, 127 dükkân, 8 kahvehane, 13 depo ve bir mezbahane ile Belediye Binası yıkılmıştır. Sadece bir hamam ile birkaç ahşap yapı ayakta kalabilmiştir. Toplam 534 kişi can vermiştir.

1943 Erbaa Depremi

Toplam 12 kişinin can verdiği bu deprem üst üste yaşanan depremlerden en hafif olanıdır. Bu depremlerin ardından zorunlu olarak Erbaa'nın zemini ile ilgili devlet eliyle ilgili çalışmaların başladığı sürece girilmiştir.

Erbaa'nın Taşınması

Üst üste üç büyük felaket yaşayan yörede, gelen heyetler tarafından jeolojik ve tektonik araştırmalar yapılmış ve şehir merkezinin Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın tam üstüne yapıldığı rapor edilmiş ve yerinin değiştirilmesi önerilmiştir. Bu rapor üzerine Bakanlar Kurulu toplanmış ve aldığı karar ile Erbaa'nın eski yerinin güneyinde ve İmbat Deresi'nin batısında "Ardıçlık" mevkiine taşınması hükme bağlanmıştır. Bu karar üzerine 15 Nisan 1944 tarihinde Hükûmet Konağı'nın törenle temelinin atılmasıyla Erbaa şehir merkezi yeni yerinde Alman bir şehir planlamacısının çizimleriyle düzenli bir yerleşimle yeniden kurulmaya başlamıştır. Bu nedenle günümüz Erbaa şehir merkezinde "tarihi eser" olarak nitelenebilecek bir yapı bulunmayıp en eski bina 1944 yapımıdır.

Coğrafya

Coğrafi konumu

Erbaa, İç Anadolu Bölgesi'nin, Orta Karadeniz Bölümü'nde yer alır. Kuzeyden Samsun'un Çarşamba ilçesi ile Ordu ilinin Akkuş ilçesi, batıdan Amasya'nın Taşova ilçesi, doğudan Tokat'ın Niksar ilçesi, güneyden Tokat merkez ve güneybatıdan Turhal ilçesi ile çevrilidir.

Coğrafi şekilleri

Rakımı ortalama 245 metre olan Erbaa, Tokat'ın en düşük rakım değerlerine sahip topraklarıdır.Bu rakım değerinin 32 km uzunluğa ve 10 km genişliğe sahip Erbaa Ovası ile birleşimi sonucu ise bugün Erbaa toprakları ziraate son derece uygundur. İlçe toprakları, kısmen Tozanlı çayı olmak üzere özellikle Kelkit Irmağı boyundaki bir ova ile bunu çevreleyen dağlık yerleri içine alan 1111 kilometrekarelik yüzölçüme sahiptir.Erbaa’nın kuzey kısmında yer alan Karınca dağı ile Güneyindeki Sakarat ile Boğatlı dağları aynı zamanda içerisinde oluşmuş, bu dağlar Kuzey Anadolu dağ silsilesi içerisinde bulunmaktadır. Bu dağlar ortalama yükseltileri olan 1000–1250 m ile Karadeniz Bölgesi ortalamasına göre gayet düşüktür ve denizellik etkisine imkân verir.


İklimi

Erbaa’nın mikroklima iklimi özelliği ile Erbaa’da narenciye hariç her türlü sebze ve meyvenin yetişmesi, organik tarım ve seracılık alanındaki gelişmeler ve Erbaa Üzüm Yaprağı'nın bir marka haline gelmesi ilçeyi Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi'nin sebze ve meyve ihtiyacının karşıladığı önemli merkezlerden biri haline getirmiştir.

Erbaa'da mevsimler tam hükmünü icra edemeden birinden diğerine geçmektedir. Bu durum bölgenin iklim tipinin belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Erbaa'da kara iklimi ile ılıman deniz iklimi arasında kalanlar geçit iklimi hüküm sürmektedir. Ayrıca bölgede bozulmuş Akdeniz iklimi ceyeran etmektedir. Çünkü, burada kuzey Anadolu'nun da silsilesi etkisini kaybettiğinden ve Yeşilırmak havasının batısında rutubetli rüzgarlara maruz kaldığından ılıman bir iklimin hükümküm sürdüğü görülmektedir. Bu nedenle kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Erbaa'da en uzun ve kararlı mevsim sonbahardır. Sonbahar ılık ve devamlı, kış kısa ve genelde ılımandır. Yazın en sıcak aylar temmuz- ağustostur. Bu aylarda sıcaklık ortalama 36-39 derecedir.

Kışın en soğuk aylar ocak ve şubattır. Ortalama sıcaklık 3-5 dereceye kadar düşmektedir. En fazla yağış mayıs ayında olup yıllık ortalama 580 mm, en az yağış ağustos ayında olup 8.03 mm olarak tespit edilmiştir. Ortalama nispi nem %59 olup en yüksek değerler %66'ya kadar çıkmaktadır. İlçenin iklimi son yıllarda çevrede yapılan barajların etkisiyle ılımanlaşmıştır.

Bitki örtüsü

Erbaa'nın zengin bir bitki örtüsü vardır. Narenciye harici tüm ürünler yetiştirilebilmektedir. Genellikle bölgeye hakim olan bitki türü orman formasyonlarıdır. İlçenin kuzey kısmında orman örtüsü 300 m'den başlar ve ilk sıralamalarda bir takım makilik ortamlarda yabani zeytin ağaçları, dişbudak ve kestane ağaçlarına rastlanır. Arazi yükseldikçe kızıl çam, meşe, gürgen, kayın gibi türler görülür. İklim tipi olarak bir geçiş yeri teşkil ettiğinden birçok türden bitki ve meyvenin yetişmesine imkân tanır. Bunlardan bazıları;

·        A) Tarım yapılan bitkiler

Tütün, buğday, arpa, çavdar, yulaf, ayçiçeği, nohut, fiğ, mercimek, bakla, fasulye, bezelye, burçak, soğan, pırasa, sarımsak, ıspanak, lahana, turp, patates, domates, biber, salatalık, nane, dereotu, maydanoz, bamya, marul, çay ve şeker pancarıdır.

·        B) Yetişen meyveler

Çilek, ceviz, erik, fındık, vişne, kiraz, kayısı, nar, üzüm, ayva, elma, armut, incir, kavun, karpuz, ivaz, ıhlamur, kızılcık, mahlep, muşmula ve dut, yenidünya, kivi, pepinodur.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

68.816

13.168

55.648

1970

74.692

15.606

59.086

1975

83.854

20.315

63.539

1980

91.263

25.243

66.020

1985

96.253

28.840

67.413

1990

99.596

33.554

66.042

2000

100.586

45.595

54.991

2007

95.658

56.810

38.848

2008

96.059

57.210

38.849

2009

97.561

58.845

38.716

2010

95.815

59.901

35.914

2011

97.365

60.546

36.819

2012

95.582

60.201

35.381

2013

93.834

60.742

33.092

2015

92.654

65.027

27.627

2016

92.906

64.941

27.965


      Eğitim


Yükseköğretim

İlçede Bakanlar Kurulu kararıyla Gaziosmanpaşa Üniversitesi'ne bağlı 4 yıllık lisans seviyesinde eğitim veren Sağlık Yüksekokulu kurulmuştur ve yeni bölümler açma çalışmaları devam etmektedir. Barınma konusunda ise KYK ve tarafından ilçede var olan yurda ek olarak yaptırılan 300 kişi kapasiteli yeni ve modern yurt tamamlanmış ve faaliyete geçmiştir. Yine bu üniversiteye bağlı diğer yükseköğretim kurumları ve mevcut bölümler 2016 yılı itibarıyla şu şekildedir:

Erbaa Sağlık Yüksekokulu[

·        Sağlık Yönetimi Bölümü

·        Sosyal Hizmetler Bölümü 

·        Hemşirelik Bölümü


Erbaa Meslek Yüksekokulu[

·         Bankacılık ve Sigortacılık

·         Bankacılık ve Sigortacılık (İ.Ö)

·         Basım ve Yayın Teknolojileri

·         Bilgisayar Programcılığı

·         Bilgisayar Programcılığı(İ.Ö)

·         Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı

·         Grafik Tasarımı

·         Halkla İlişkiler ve Tanıtım

·         İşletme Yönetimi

·         İşletme Yönetimi (İ.Ö)

·         Moda Tasarımı

·         Muhasebe ve Vergi Uygulamaları

·         Tekstil Teknolojisi

Erbaa Sağlık Hizmetleri M.Y.O

·        Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik

·        Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik (İ.Ö)

·        Yaşlı Bakımı

·        İlk ve Acil Yardım

·        Çocuk Gelişimi

İlk ve ortaöğretim

2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı itibarıyla ilçe genelinde 115 kurum, 922 derslik, 20.195 öğrenci ve 1.204 öğretmen vardır.

İlçe merkezinde ise 1 Fen Lisesi,3 Anadolu Lisesi, 4 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, 2 İmam-Hatip Lisesi ve ilköğretim seviyesinde eğitim veren 20'nin üzerinde okul bulunmaktadır.

Sanayi

İlçe genelinde toplam fabrika sayısı 67’dır.Tekstil ve diğer iş kollarındaki yatırımların günümüzde de devam etmesiyle birlikte bugün ilçe genelinde toplam 67 adet fabrikada yaklaşık 7 bin 500 kişi çalışmaktadır.İlçemizde ana sanayi kolu toprak ve tekstildir. Tuğla ve kiremit fabrikaları halihazırda kapasitelerinin % 30 - % 40'ı civarında üretim yapmaktadırlar.Son yıllarda istihdam alanı olarak 1997 yılında kurulan Erbaa Organize Sanayi Bölgesi önem kazanmakta olup OSB’de 10 adet tekstil fabrikası, 1 adet ambalaj fabrikası, 1 adet çelik eşya fabrikası, 1 adet salamuralık yaprak paketleme fabrikası, 1 adet küvet ve duşakabin fabrikası, 1 adet ekmek fabrikası, 1 adet poşet fabrikası olmak üzere tahsis edilenler dahil 25 tesis vardır.

Şehrin muhtelif yerlerinde bu tekstil fabrikalarına hizmet veren 20 adet tekstil atölyesi bölgede hareketlenen yatırımların en temel göstergeleri olmuştur. Erbaa Meslek Yüksekokulu da Tekstil Teknolojisi bölümünü açarak bu yatırımlara insan kaynağı, aktif işgücü ve kalifiye elaman bakımından katkı sağlamıştır. Bunların yanında ilçemizde orman ürünlerine dayalı parke fabrikaları, kireç sanayi fabrikaları ve un fabrikaları mevcuttur.

İlçede ayrıca 1976 yılında kurulan ve 416 işyeri, 1 adet Kooperatif idare binası ve 1 adet Çıraklık Eğitim Okulu bulunan bir Küçük Sanayi Sitesi de bulunmaktadır.

Spor

Futbol

İlçenin Erbaaspor ve Erbaa Güreş İhtisasspor Erkek ve Kadın olmak üzere iki tane futbol kulübü vardır.

Güreş

İlçede ata sporuna ilgi kuvvetlidir. Kırkpınar'ın rövanşı olarak gösterilen ve 1995-1998 arası 4 sene Kırkpınar ağalığı yapan Erbaalı Hüseyin Şahin adına düzenlenen  Geleneksel Hüseyin Şahin Yağlı Güreşleri bu durumu açıklamaktadır. Yine 2011 yılında faaliyete geçen Erbaa Yağlı Güreş Alanı 20.000 seyirci kapasitesine ulaşılabilirliği ile ilçe halkının güreşe olan ilgisini açıklamaktadır. İlçede il merkezi ve diğer ilçelerden gelen katılımcıların yer aldığı minikler güreş turnuvaları da düzenlenmektedir. Erbaa Güreş İhtisasspor futbol kulübü de adından anlaşılacağı üzere güreş branşı kökenlidir.

Yerel televizyonlar

İlçede kurulan ve 1994 yılından beri karasal yayında hizmet veren Erbaa Radyo Televizyonu (ERT) kanalı bulunmaktadır. Kanal günümüzde yalnızca radyo yayınlarına devam etmektedir.

Yerel gazeteler

2016 yılı itibarıyla ilçede 2 adet yerel gazete bulunmaktadır. Bunlar:

·        Yeni Erbaa Gazetesi

·        Kelkit Gazetesi

Yerel radyolar

2016 yılı itibarıyla Erbaa merkezli yayın yapan radyo kanalları ve frekansları şu şekildedir:

·        Özlem FM (101.0)

·        Yöre FM (102.5)

·        ERT FM (90.0)


Niksar

     Niksar 1891 yılından beri belediye teşkilatına sahip Tokat ilinin bir ilçesidir.


Tarihçe

Pers İmparatorluğu’nun sona ermesiyle kurulan Pontus Krallığı döneminde Caberia adıyla anılan Niksar, sayfiye alanlarına pek çok tapınak, saray ve yerleşim birimi inşa edilmiştir. M.Ö. 72 yıllarında Romalılar'la Pontuslular arasında cereyan eden Mithridatis Savaşları'nın üçüncüsü Niksar’da yapıldı ve şehir Romalılar'ın hakimiyetine geçti. Romalılar, şehre Neocaesarea (Kayser'in yeni şehri) adını verdi ve Neocaesarea ismi, zaman içinde Niksar'a dönüşmüş.

Niksar, Romalılar döneminde ayrıca DiospolisSebaste isimleriyle anılmıştır. 1672 yılında Niksar’a gelen Evliya Çelebi ise Seyahatname’sinde Niksar ismi hakkında uydurulan şöyle bir hikâyeyi nakleder:

''Bu Niksar'ın doğusu Nik Hisar, yani iyi hisar olup, hafifletmek suretiyle yanlış olarak Niksar denir.''

Roma İmparatorluğu'nun MS 395 yılında ikiye bölünmesiyle Niksar, Bizans egemenliğine girdi. 11'inci yüzyılda Türkler'in Anadolu’ya yaptıkları akınlarda 1067 yılında Alp Arslan'ın komutanlarından Afşin Bey tarafından fethedildi, ancak 1068 yılında tekrar Bizans’ın eline geçti. Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında ise Artuk Bey tarafından fethedilen Niksar, 1073'te tekrar elden çıktı.

Niksar’ın asıl fatihi Danişmendli Devleti’nin kurucusu olan Gümüştegin Melik Ahmed Gazi oldu. Danişmend Gazi, fetihten sonra Niksar’ı sahil Rumlarına karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Bu dönemde Niksar ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.

1175’te II. Kılıçaslan zamanında Selçuklu topraklarına katılan Niksar, Moğol istilası ile 1341’de önce Eretna Devleti’nin daha sonra da Tacettinoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine girmiş ve bu beyliğin merkezi olmuştur.

1387 yılında Niksar’ı ele geçiren Kadı Burhaneddin’in bir savaşta öldürülmesi üzerine bölge halkı Yıldırım Bayezid’tan yardım istemiş ve Yıldırım Beyazıt’ın oğul Süleyman Çelebi 1398’de Niksar’ı Osmanlı topraklarına katmıştır.

Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Seferi, Yavuz ve Kanun’nin doğu seferleri sırasında uğradıkları Niksar, Osmanlılar'ın son yıllarında Tokat sancağına bağlı bir kaza olarak varlığını sürdürdü.

Niksar, 1867'de Trabzon Vilayeti'nin kurulmasından sonra, bu vilayetin Canik sancağının Ünye kazasına bağlı bir nahiye oldu. Trabzon vilayetinin ilk salnâmesi olan 1869 tarihli salnâmeye göre, Niksar nahiyesinin sadece erkek nüfusu tespit edilmişti. Buna göre Niksar nahiyesinde 6.636 Müslüman erkek, 648 Rum erkek ve 665 Ermeni erkek yaşıyordu. Toplam erkek sayısı, 7.950 kişiydi. Bu tarihte sadece yetişkin erklerin tespit edildiği bilinmektedir. Bu durumda Niksar nahiyesinin tahmini toplam nüfusu yetişkin erkeğin dört katıdır. Buradan hareketle bu nüfusun 31.800 kişinden oluştuğu söylenebilir. Bu tarihte Niksar nahiyesi 116 köyü kapsıyordu ve nüfusunun yüzde 16,5'i Hıristiyanlardan oluşuyordu. Trabzon Vilayeti sınırları içinde yaşayan Rumlar, Trabzon Rum Metropolitliği’ne bağlıydı. Trabzon kentinde olan bu metropolitlik, dört piskoposluktan oluşuyordu. Bunlardan biri Niksar Piskoposluğu’ydu. Niksar'ın yanı sıra OrduFatsaÜnye ve Terme kazalarında yaşayan Rumlar, Niksar kasabasında bulunan bu piskoposluğa bağlıydı.

Tarihî geçmişinin simgesi olarak RomaBizansSelçuklu, Danişmendli ve Osmanlı Devleti’nden kalma pek çok eser hala şehrin tabii bir parçası olarak ayaktadır. İstiklal Savaşı sırasında Rum ve Ermeni çetelerinin baskılarıyla karşılaşan Niksar, diğer taraftan memleketimizi işgal eden düşmanlara karşı, 16 Haziran 1919’da İzmir’in İşgali'ni protesto etmek amacıyla Anadolu’daki ilk mitinglerden birini gerçekleştirerek, cumhuriyetten bugüne kadar varlığını sürdürmektedir.

20 Haziran 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Tokat’taki ilk miting Niksar’da yapıldı. Binlerce kişinin katıldığı miting sonunda Redd-i İlhak Cemiyeti Reisi Hacı Mahir Bey’in imzası ile İtilaf Devletleri temsilcilerine aşağıdaki metinle telgraf çekilmiştir.

« Niksarlılar!

Hukûkun hâmisi olduğunu iddia eden Wilson’a ve diğer devletlere müracaat ediyoruz. Artık bizim feryadlarımıza kulak tıkamayınız. Bizim tamamiyet-î mülkiyemize, mevcudiyet-î millîyemize tecâvüze devamı kastediyorsanız, en kısa yol bizi öldürmektir. Geliniz, öldürünüz!

Biz Türk olarak en küçük vatan parçasının Türk kalmasını istiyoruz, siz de buna söz vermiştiniz. Şimdi ise sözünüzde durmadığınızı görüyoruz. Anadolu’ya uzatılacak bir tecavüz bizi öldürmek için uzatılan bir adımdır. »

Tarihi eserleri

·         Niksar Ulu Camii

·         Taşmektep

·         Talazan Köprüsü

·         Yağıbasan Medresesi

·         Melikgazi Türbesi

·         Kırkkızlar Türbesi

·         Akyapı Kümbeti

·         Kulak Tekkesi

·         Niksar Kalesi

·         Çıkrıkçı Baba Türbesi

·         Erzurumlu Emrah Türbesi

·         Leylekli (Yılanlı) Köprü

·         Kaya Mezarlar

Coğrafi konum

Niksar'ın rakımı ortalama 350 metre olup kuzeyinde Canik Dağları, güneyinde Dönek Dağı ve bu iki dağın arasında ise Niksar Ovası yer almaktadır. Canik Dağları Karadeniz’e paralel uzanan platolarla kaplıdır. Bu platolardan Çamiçi Yaylası yalnız Niksar’ın değil Tokat’ın da en önemli yaylalarındandır.

Akarsular bakımından oldukça zengin olan Niksar topraklarını Kelkit Çayı ve bu çayın irili ufaklı kolları sular. Kelkit Çayı’nın suladığı ve taşıdığı alüvyonlarla bereketine bereket kattığı Niksar Ovası, Karadeniz Bölgesi’nin en önemli ovalarından birisidir.

Tarım arazisi bakımından elverişli bir ovaya sahip olan ilçenin %53’ü orman ve fundalıklarla, %12’si çayır ve meralarla kaplıdır. İlçe topraklarının %32’si ekilip dikilirken, yalnızca %3’ü tarıma elverişli değildir.

Niksar’ın kuzeyindeki yüksek kesimlerde kayınçamgürgenladin; alçak kesimlerdeki düzlüklerde kavak ve söğüt; ovada otsu bitkiler; vadilerde ise meyvelikler bitki örtüsünü oluşturur.

Dağ ve ormanlarda yaşayan başlıca av hayvanları sansartavşankurttilkivaşakayı ve domuzdur. Kuş türleri içinde ise keklikyaban ördeği ve bıldırcın önemli yer tutar.

İklim

Niksar, Karadeniz iklimiyleİç Anadolu'nun karasal iklimi arasında bir geçiş bölgesindedir. Kışlar genellikle ılık ve yağışlı, yazlar sıcak geçer. Her ay yağış alan ilçenin yıllık yağış ortalaması 563 mm., yıllık sıcaklık ortalaması ise 13,9 derecedir.

Ekonomik ve sosyal hayat

İlçede ekonomik hayat geniş ölçüde tarıma dayalı olmakla birlikte, son yıllarda sanayide de önemli ölçüde ilerlemeler kaydedilmiştir. Kelkit ırmağının suladığı Niksar ovası tümüyle tarıma ayrılmıştır. Ayrıca Karadeniz ile İç Anadolu arasında bir geçit bölgesinde yer alan ilçede iklim şartları da tarımsal üretime elverişli bir ortam yaratır. Ekime elverişli alanların % 37,8 gibi büyük bir bölümünde tahıl üretimi yapılmaktadır. İlçede tahıl üretimi yapılan alanları sırasıyla meyvelikler, endüstri bitkileri, sebzelikler ve baklagil üretimi yapılan alanlar izlemektedir. İlçede yetiştirilen başlıca tahıllar; buğdayarpa ve mısırdır. Bunun yanında şekerpancarı, tütün, ayçiçeği, patates ve mahlep gibi sanayiye hammadde olan ürünlerde üretilmektedir. İlçede en çok yetiştirilen meyveler; üzümelmakirazşeftali ve cevizdirCevizin Niksar’da önemli bir yeri vardır. İlçe ekonomisine büyük bir katkı sağlayan ceviz, kırım atölyelerinde içleri çıkarıldıktan sonra genellikle yurtdışına satılmaktadır.

Tokat’taki ormanların % 12'si Niksar ilçesi sınırları içerisinde kalır. Niksar’da büyük ölçüde kavak üreticiliği de yapılmaktadır.

Çamiçi Yaylası ile yayla turizminin önemli merkezlerinden biri olma yolunda ilerleyen Niksar geçmişte düzenlemiş olduğu Yayla Şenlikleriyle bu konuda önemli adımlar atmıştır.

Önceleri daha çok tarıma ve küçük sanayiye dayanan sanayi yapısı günümüzde büyük ölçüde gelişme göstermiş, başta gıda, konfeksiyon, dokuma ve ağaç işleme sanayiinde birçok işyeri kurularak önemli ölçüde istihdam sağlayan teşebbüsler haline gelmiştir.

Dünyanın en yumuşak ve içimi en leziz olan Niksar Ayvaz Suyu'nunda ilçe ve ülke ekonomisine büyük bir katkısı vardır. Dolum tesislerinde şişelenen sular yurdun her bölgesine dağıtılmakta ve yurt dışına ihraç edilmektedir.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

64.411

12.577

51.834

1970

72.062

17.424

54.638

1975

78.115

19.156

58.959

1980

82.224

23.655

58.569

1985

86.985

28.348

58.637

1990

84.932

35.201

49.731

2000

90.672

44.808

45.864

2007

64.941

34.262

30.679

2008

64.076

32.675

31.401

2009

64.930

33.682

31.248

2010

64.095

33.490

30.605

2011

62.791

33.090

29.701

2012

63.724

32.692

31.032

2013

63.140

31.978

31.162

2015

62.735

37.143

25.592

2016

64.553

39.338

25.215


Kardeş kentler

·          Sovyetskiy, Ukrayna


Pazar

Pazar,  İl merkezine 25 km mesafede yer almaktadır.

Tarihçe

Kazova (Kazabad) yöresi, antik çağda Kral Yolu üzerinde olup Dazimonitis olarak anılmıştır. Yörenin en önemli yerleşimi olan Kazabad Nahiyesi'nin ise yeri tam olarak bilinmemekle beraber buraya çok yakın olduğu söylenen Pazar, 1520 yılına kadar İnepazarı olarak anılmış olup bu tarihten sonra Ezine Pazarı adını almıştır. 17. yüzyılda yazılan Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ise Eski Aynapazarı olarak geçmiştir. Bu sürede eski isimleriyle de anılan Pazar, nihai ismine 1903 yılında kavuşmuştur.

1073 yılında I.Melikşah ile Selçuklu idaresine giren bölge çeşitli beylikler arasında el değiştirdikten sonra 1399 yılında Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Coğrafi Konum

Pazar, Tokat il merkezinin batısında Kazova üzerinde yer almaktadır. İl merkezine 25 km mesafededir. İlçenin yüzölçümü 276 kilometre karedir. Rakımı 623 metredir. Doğusunda Tokat il merkezi, kuzey batısında Turhal ilçesi, batısında Zile ilçesi ve güneyinde Artova ilçesi yer almaktadır. İlçenin güneyinde doğu-batı yönünde uzanan sıradağlar, kuzeyinde ise Yeşilırmak ve Kazova yer almaktadır. İlçeye bağlı iki belde ve on beş köy vardır. Pazar ilçesi Karadeniz iklimi ile İç Anadolu'nun karasal iklimine geçiş bölgesinde yer almaktadır. İlçe arazisinin önemli bir kısmı Yeşilırmak tarafından sulanmaktadır.

Turizm

İlçe sınırları içinde yaklaşık 10'a yakın yapay tepe (höyük) bulunmakta olup bunlardan ilçenin doğu tarafında bulunan Endiz Höyüğü Hellenistik Döneme tarihlenmektedir. Pazar'ın doğu çıkışında Anadolu Selçuklu Devleti döneminde I. Alaeddin Keykubad'ın birinci eşi Mahperi Hatun tarafından 1238 yılında yaptırılmış bir kervansaray ve 3 km ilerisinde Yeşilırmak üzerine kurulu yine aynı döneme tarihlenen Tavukçu Köprüsü olarak da bilinen kesme taştan bir köprü bulunmaktadır. İlçe merkezinde halk arasında "Cuma Cami" olarak da bilinen Halil Bey Cami ise caminin doğu girişi üzerinde bulunan kitabesine göre, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han zamanında Hüseyin oğlu Hacı Mehmet tarafından 1334 yılında yaptırılmıştır. İsminde dolayı cami ile aynı döneme tarihlenen ve halen kullanımda olan Halil Bey Hamamı bulunmaktadır. Hamamın hemen önünde 1884 yılından kaldığı tahmin edilen eski bir çınar ağacı vardır. İlçenin batı çıkışında şu an harabe halinde bulunan Beyobası Hamamı ise 15.yüzyılın ilk yarısında Hacı İvaz Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yine ilçe merkezinde Osmanlı Dönemine ait Hacı Sinan bin İbrahim tarafından 1534 yılında yaptırılan Hacı Sinan Cami bulunmaktadır.

İlçe Merkezinin 7 kilometre güneyinde yaşı yaklaşık olarak 3,4 milyon yıl olarak belirlenen Ballıca Mağarası, büyüklüğü ve jeolojik özellikleri ile dünyadaki benzerlerinin içinde özel bir konuma sahiptir. Mağaranın hemen bitişiğinde ise Ocaklı Şelalesi bulunmaktadır.Kaz Gölü Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ise göl ekosistemine sahip olup mevsimsel olarak yerli ve göçmen kuşların uğrak yeridir.

Eğitim

Pazar ilçesinde toplam 19 ilköğretim okulu mevcuttur. Bunlardan 4'ü ilçe merkezinde 15'i ise belde ve köylerde yer almaktadır. Pazar ilçesinde toplam 2 adet çok programlı lise vardır. Bunlardan biri ilçe merkezinde, diğeri ise Üzümören beldesinde yer almaktadır. Ayrıca ilçe merkezinde Gaziosmanpaşa Üniversitesine bağlı bir adet yüksekokul bulunmaktadır. Yüksekokulun kampüsü yoktur. 4+4+4 sistemi gereği yeni imam hatip ortaokulu açılmıştır

Kültür

İlçenin gelenek, görenekleri İlçeye Yıllar önce göçen Malatya, Bayburt, Sivas ve Ş. Urfa'dan gelen halkımız sayesinde karma görenekleri vardır, Bazen düğünlerde Bayburt asıllı halk oyunu Deli Güsün, Bazen Malatya kökenli Keklik oynanır ve yemekleri Bat, Keşkek, Gaygana, Mücürüm ve Toyga, Helle çorbalarıdır.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1990

21.625

5.669

15.956

2000

20.295

5.301

14.994

2007

15.361

5.023

10.338

2008

15.261

5.021

10.240

2009

15.158

4.986

10.172

2010

15.048

4.975

10.073

2011

14.948

4.953

9.995

2012

15.426

4.979

10.447

2013

14.712

4.841

9.871

2014

14.117

4.783

9.334

2015

13.804

4.837

8.967

2016

13.824

4.684

9.140

2017

13.570

4.635

8.935

2018

14.335

4.826

9.509

2019

13.330

4.656

8.674






Reşadiye

ReşadiyeKaradeniz'in orta kesiminde Kızılırmak yayı içinde kalan Kapadokya arazisi içerisinde yer alan bir Tokat ilçesidir. Kelkit Çayı'nın kenarındaE E80 karayolu üzerindedir. Reşadiye kuzeyinde Ordu, güneyinde Almus, batısında Niksar ve Başçiftlik, güneydoğusunda ise Sivas ile çevrilmişir. 2020 TÜİK verilerine göre toplam nüfusu 43.870'dir.


Tarihçe

Eski Kapadokya arazisi elden ele geçmiş, değişik milletler bu arazide medeniyetler kurmuşlardır. Sırasıyla HititlilerPerslerMakedonyalılarPontus KrallığıRomalılarBizanslılarSelçuklularDanişmendlilerKadı Burhanettin ve Akkoyunlular bu bölgede hüküm sürmüşlerdir. Sonraları da bu arazi Osmanlı İmparatorluğu'nun hakimiyetine geçmiş Reşadiye'nin eski ismi olarak bilinen İskefser'in tarihi 15. yüzyıla kadar gitmektedir. Bu bölgeden geçerek Erzurum’a giden yine aynı güzergahtan İstanbul’a dönen meşhur Türk gezgini Evliya Çelebi Seyahatname'sinde bu bölgeden bahsetmektedir. O yüzyıllarda Doğu ile Batı arasında kara ulaşımının yapıldığı Şark Yolu diye adlandırılan yolun Reşadiye’den geçtiği Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde belirtilmektedir. Bu yol üzerinde eskiden kalma büyük mezarlıklar hâlen mevcuttur.

Reşadiye'nin coğrafi özellikler bakımından çam ormanlarıyla kaplı olması, kışın sert geçen iklim koşullarından fazla etkilenmemesi, köylerin konumuna göre merkezi bir yerde olması, sağlığa yararlı kaplıcalarının bulunması, Kelkit Vadisi üzerindeki Şark Yolunun buradan geçmesi ilçe merkezi olarak seçilmesini etkileyen nedenlerdir. 1939 yılında 26 Aralık' 27 Aralık'a bağlayan gece sabaha karşı tarihte 1939 Erzincan Depremi olarak da bilinen deprem Reşadiye ve köylerinde etkili olmuş ve bu depremde Reşadiye’de ayakta tek bir bina kalmamıştır. Bu haliyle ilçe merkezi ve köyleri uzun bir süre kendi kaderine terk edilmiştir. Köylerle birlikte toplam 2100 kişinin öldüğü resmî kayıtlarda mevcuttur.Zamanın Tokat valisi İzzeddin Çağpar, ilçe Kaymakamı Necati Gökmoğol ve oluşturulan kurulun uzun tartışmaları sonucu yeni Reşadiye’nin yerleşim yeri eski yerleşim yerinin kuzeyine dağ eteğine kaydırılmıştır. 

1966 yılından sonra zamanın idarecilerinin yoğun çalışmaları ve Reşadiye halkının da katkılarıyla yeni bir atılım ve yapılanma ortaya çıkmış, önce maddi sorunlar aşılıp, günün şartları içinde son derece önemli yatırımlar gerçekleşmiş, 1970'li yıllarda ise tüm Türkiye'de olduğu gibi Reşadiye de yurt dışına çok sayıda işçi göndermiştir. Bu işçiler kazançlarını ilçelerine aktarmışlar böylece ilçe merkezi hızlı bir kentleşme sürecine girmiştir. ayrıca altıparmak köyü yakınında köyün güneyinde kalecik adlı bir mezranın bulundugu ama kalenin gün ışıgına çıkmamış kalıntıları ve yüksekligi gözler önündedir. Bugüne kadar Reşadiye'de RomalılaraBizanslılara ve Türklere ait çeşitli seramik eşya, sikke, yayla ve köylere yayılmış tarihi mezarlar bulunmuştur. Köylerde yer yer bozulmuş kale kalıntılarına rastlanır. Çoğunun temel harabeleri kalmıştır. Göllüköy, Çamlıkaya, SaraydüzüKalecikMengen Kalesi, Kaledüzü, Kızılcaören, Turaç Köyü yaylasında Bizans dönemine ait olan ve sonraları Müslümanların da defnedildiği tarihi bir mezar alanı vardır.

Danişmendliler Dönemi

Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun kapıları Türkler'e açılmış, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın komutanlarından Danişmend Gazi de Anadolunun fethinde görev almıştır. Melikşah, Danişmend Gaziyi Sivas dolaylarına göndererek alacağı yerleri kendisine vereceğini vadetmiştir. Gazi Ahmet Danişmend, Sivas ve yöresini alarak Anadolu'da ilk Türk Danişmendiye hükümetini kurmuştur. 1080 yılında da Sivas'ı devlet merkezi yapmıştır. Gazi Ahmed Danişmend, Türklerin Salur Boyundandır, Harizm'den gelmiştir. Danişmend Gazi Anadolu Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan'la birlikte Haçlılara karşı başarılı savaşlar çıkartmıştır.

İstatistiki bilgiler

·         Kuruluş yılı: 1906

·         Toplam nüfus: 43.870

·         İlçe nüfusu: 11.504

·         Yüz ölçümü: 1.162 km²

·         Belediye sayısı: 6 (İlçe merkezi dahil)

·         Köy sayısı: 75 (2019 itibarı ile son sayı)

Coğrafi Konum

Reşadiye, Orta Karadeniz Bölgesi'nde yer alır. Doğusunda Koyulhisar ve Mesudiye; batısında Niksar ve Başçiftlik; kuzeyinde Aybastı ve Gölköy; güneyinde Almus ve Doğanşar ilçeleri bulunmaktadır. Coğrafi olarak 400 31' kuzey enlemleri ile 370 06' doğu boylamları arasında bulunmakta ve Kelkit Irmağı kıyısında kurulmuş bulunan Reşadiye'nin en yüksek tepesi 2.183 metre ile Erdem Baba Tepesi'dir. Bunu, Küçük Erdem Tepesi (2.113 metre), Kabaktepe (2.037 metre), Çal Tepesi (2.022 metre), Mektep Tepesi, Tömbül Tepesi ve Lalelik Tepesi izler. Bu yüksekliklerin tümü Günüş Dağı'nda bulunmaktadır. Zinav Gölü ilçe sınırlarında yer alır.

İlçenin arazi yapısının dağlık olması nedeniyle geniş ovası bulunmamaktadır. Ancak ovacık, meydanlar, yazı ve düzlükleri ekim ve dikime müsaittir. Reşadiye ilçesi yaylalar yönünden oldukça zengindir. 44 yaylanın içerisinde en çok bilinen yaylaları Cimban, Selemen, Gedik, Batmış'tır.

Yer şekilleri

Reşadiye, yer şekilleri bakımından çeşitlilik gösteren bir yerleşim merkezidir. İlçe, Tokat'ın diğer ilçeleriyle karşılaştırılırsa eğim ve engebenin burada oldukça fazla olduğu görülür. Arazi kırık; eğimi fazla ve yer yer platolarla çevrilidir. Ortalama yükseltisi 1.500 metrenin üzerindedir, ilçe merkezinin rakımı ise 450 metredir.

Dağlar

Reşadiye Orta Karadeniz Bölgesiyle, İç Anadolu Bölgesi arasında bir geçiş alanı oluşturur. Karadeniz'in tamamının oluşumu gibi burası da üçüncü ve dördüncü jeolojik zamanda oluşmuş, yer yer oturmasını tamamlamamış bir bölümdür. Bu bölümdeki dağların büyük çoğunluğunu sıradağlar oluşturmaktadır. İlçe Konale Fay Hattı üzerinde yer alır. 1.Derece deprem kuşağı üzerindedir ve bu faylar hâlen diridir. Reşadiye'de yükseltinin en fazla olduğu yöre, Çamlıkaya sınırıları içerisinde yer alan Erdem Baba Tepesi'dir (2.183 m). Bunu; Küçük Erdem Tepesi (2.113 m), Kabak Tepe (2.037 m), Çal Tepesi (2.022 m), Mektep Tepesi (2.002 m), Tömbül Tepesi (2.000 m), Lalelik Tepesi (1.922 m) izlemektedir.

Mağaralar

Reşadiye'nin köylerinde gerek doğal oluşum, gerekse insan eliyle yapılmış mağaralara rastlanır. Başlıcaları şunlardır:

·         Çamlıkaya Köyü sınırları içerisinde Kokurdan Mağarası,

·         Baydarlı Kasabası sınırları içerisinde; Güngerit ve Tilkidibi Mağarası,

·         Demircili Kasabası sınırları içerisinde Kızıl Mağara,

·         Cimitekke-Kavaklıdere arasında; Deliklikaya Mağarası,

·         Yolüstü Beldesi sınırları içerisinde; İnkaya Mağarası,

·         Nebişeyh Beldesı-Kapaklı Köyü arasında; Kayadibi Mağarası,

·         Büşürüm Beldesi sınırları içerisinde; Abudeliği Mağarası bulunmaktadır.


İlçenin başlıca boğaz ve gedikleri şunlardır

·         Döğüş Gediği Abdurrahmanlı-Esenköy arasında bulunur.

·         Konak Boğazı Demircili Köyü yöresindedir.

·         Gedik Boğazı Yolüstü-Bereketli arasındadır.

·         Kaya Boğazı Kapaklı köyünü Taşlıca köyüne bağlar.


İklim

İklim bakımından İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinin geçiş noktasında bulunan Reşadiye'de, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve sert geçmektedir. İlçe merkezinin kış aylarında fazla kar tutmamasına karşın yüksek rakımdan oluşan ilçe genelinde kış şiddetli geçmektedir.

İlçede hava durumunun uzun yıllar içindeki seyri incelendiğinde şu genel özelliklerin ortaya çıktığı görülür:

·         Yazlar sıcak ve kurak.

·         Kışlar soğuk ve sert geçer.

·         En fazla yağış ilkbaharda görülür.

·         En düşük yağış yaz aylarındadır.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

55.537

4.546

50.991

1970

61.802

7.159

54.643

1975

68.513

9.022

59.491

1980

60.495

5.640

54.855

1985

65.863

10.083

55.780

1990

61.166

12.321

48.845

2000

101.900

16.389

85.511

2007

40.319

8.892

31.427

2008

42.952

9.108

33.844

2009

45.436

9.027

36.409

2010

39.880

8.673

31.207

2011

39.457

8.730

30.727

2012

42.365

8.835

33.530

2013

37.454

9.260

28.194

2014

38.870

11.478

27.392

2015

35.790

10.136

25.654

2016

37.959

9.273

28.686

2017

37.729

9.434

28.295

2018

41.178

9.130

32.048

2019

43.870

11.504

32.366


Kaplıca turizmi

Reşadiye Belediyesi bünyesinde hizmete sunulan, şifa kaynağı olan kaplıca suyunun faydalı olduğu rahatsızlıkların başında romatizmanevralji (sinir ağrıları), nefrit (böbrek iltihabı hastalıkları), kireçlenme, kırık-çıkık sekalleri ve cilt-kadın hastalıkları gelir. Bu sularda radon gazı bulunmamakta ve Türkiye'de radon gazının olmadığı tek su olup, debisi kaynağında 30 lt/sn dir.

Ulaşım

Bazı Yurt İçi Merkezlere Olan Mesafe

Güzergah

Mesafe(km)

Reşadiye-Tokat

89

Reşadiye-Erzurum

410

Reşadiye-Erzincan

219

Reşadiye-Ankara

472

Reşadiye-İstanbul

831


Eğitim


İlçe Merkezi'nde

·         1 Fen Lisesi

·         1 Anadolu Lisesi

·         1 Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi

·         1 Kız Meslek Lisesi

·         1 Ticaret Meslek Lisesi

·         1 Anadolu İmam Hatip Lisesi

·         Bozçalı Kasabasında 1 Çok Programlı Lise

·         Bereketli Kasabasında 1 Çok Programlı Lise olmak üzere toplam 8 adet ortaöğretim kurumu, ilçe merkezi'nde 5 adet ve köylerde 19 adet İlköğretim okulu olmak üzere toplam 24 adet ilköğretim okulu ve 1 Ana Okulu ile eğitim öğretim faaliyetleri sürdürülmektedir.


Sulusaray

Sulusaray, Tokat il merkezine 69 km, Artova ilçe merkezine 30 km, Yeşilyurt ilçe merkezine 11 km uzaklıkta olan, 31 Aralık 1986'da Artova'ya bağlı bir belde, 20 Mayıs 1990 tarihinde ise ilçe olmuş yerleşim yeridir. İlçe, etrafı dağlarla çevrili bir ova üzerinde, Çekerek Çayı kenarındadır. Roma döneminin en büyük şehirlerinden biri olan "Sebastopolis" burada bulunmaktadır.



İlçede doğal termal su kaynağı bulunmaktadır. Göktepe adlı bir volkanik tepe vardır, kaplıcalara su, bu tepenin derinliklerinden gelmektedir. Tepe, orada var olduğuna inanılan bir evliya naaşından dolayı, adak adanan, dilek dilenen, ağaçlarına çaputlar asılan bir nokta halindedir.
İklimi ve insanlarının mutedil olduğunu evliya çelebi seyahatnamesinde belirtmiştir. İlçede tarımsal faaliyet olarak şeker pancarı ve buğday yetiştirilmektedir. Bunun yanında halk hayvancılıkla uğraşmaktadır

Sebastopolis

Sebastapolis antik kenti ilk olarak 1980'lerde bazı küçük çaplı kazılarla ortaya çıkarılmaya başlanmış, ilerleyen yıllarda kısa dönemler halinde kazılar yapılmış ve çıkan önemli eserlerin çoğu başka yerlere gönderilmiştir. Antik kentin açığa çıkarılan bölümleri açık hava müzesi olarak halka hizmet sunmaktadır. Müzede bir hamamla bir kilise bulunmaktadır.

Ekonomi

İlçe halkı geçimini tarımla sağlamaktadır.

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1990

17.945

4.377

13.568

2000

11.202

4.160

7.042

2007

9.595

3.491

6.104

2008

9.863

3.888

5.975

2009

9.297

3.462

5.835

2010

9.071

3.408

5.663

2011

8.914

3.409

5.505

2012

8.838

3.374

5.464

2013

8.455

3.409

5.046

2014

7.835

3.365

4.470

2015

8.442

5.131

3.311

2016

8.610

4.554

4.056




Turhal

TurhalTokat ilinin il merkezine 46 km uzaklıkta olan ve Ocak 2016'da yayınlanan 2015 ADNKS kayıtlarına göre ilçe merkez nüfusu 61.726, köylerle birlikte ise nüfusu 80.171 olan bir ilçesidir. Turhal, hem ilçe merkez hem de köylerle birlikte toplam nüfus bakımından Erbaa'dan sonra Tokat'ın ikinci büyük ilçesidir.


Tarihçe

Yeşilırmak havzasında, Karadeniz bölgesinin orta bölümünün yerleşime en müsait yerinde kurulan Turhal, İç Anadolu Bölgesi'ni Karadeniz'e, Doğu Anadolu Bölgesi'ni batıya bağlayan yolların kesiştiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusuyla küçük bir yerleşim yeri iken 1944 yılında ilçe olan Turhal;konumu, ekonomik yapısı ile Türkiye'nin en hareketli yerleşim yerlerinden birisi haline gelmiş, adı geleceğin vilayetleri arasında geçer olmuştur

Antik çağlarda Pontus Galatikus, Ustus Polemoniakus, Komona Pontiki gibi adlarla anılmış olan Turhal'ın tarihinin binlerce yıl ötelere gittiği anlaşılmaktadır. MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya'da yaşayan Sümer alfabesi ile yazılmış iki kitabenin Turhal Kalesinde bulunduğundan söz edilmesi, Turhal'ın tarihinin 5000 yıl önceye gittiğini göstermektedir. Kesin olmamakla beraber Turhal, Kasiura, Gayura, Turnalit isimleri taşımıştır.

Turhal binlerce yıldan beri ilgi odağında olmasının neticesinde sayısız savaşların sonucunda farklı yönetimlerde kalmıştır. MÖ 745 yıllarında Asurlular MÖ 7000 yılarında Kimmerler, MÖ 612 yıllarında Medler, MÖ 546 yıllarında ise İran asıllı Persler bu çevreyi (yöreyi) yönetimleri altına almışlardır. İskender'in ortadoğu seferi ardından büyük bir baskı dönemi yaşayan Anadolu eyaletleri, komutanlar arasında bölüşülmüş; Pers soylularından Ariaretes, Gaziura'yı başkent yapmıştır. Bizans sınırları içerisinde olduğu yıllarda küçük bir yerleşim birimi olan Turhal, Beylikler döneminde Eratna Beyliği sınırları içinde idi. 1399'da ilk kez Osmanlıların eline geçti. Ankara savaşından sonra Timur'un çekilmesi ile birlikte 1413'te kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 19. yüzyılın II. yarısında yöreyi etkileyen en önemli olay göçmenlerin gelişi idi. 1854-1878 Kırım savaşı, 1855-1859 Şeyh Şamil ayaklanması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Anadolu'ya gelen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin bir bölümü Turhal yöresine yerleştirilmişlerdir. Mütareke ve milli mücadele yıllarında Turhal, Mustafa Kemal'in önderliğinde tüm varlığını ortaya koymuş, Kurtuluş Savaşında yüzlerce şehit vermiştir.

Zengin ve engin bir tarihe sahip olan bu ilçe, Cumhuriyet döneminde de önemli olaylara şahit olmuştur. Yurt ekonomisinde önemli bir yere ve paya sahiptir. Temeli 1933'te dönemin Sanayi Bakanı Celal Bayar tarafından atılan ve açılışı 1934 yılında İsmet İnönü tarafından yapılan ve dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal (Muammer Tuksavul) Şeker Fabrikası, Turhal Makine Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda Toprak sanayi (Tuğla ve Kiremit Fabrikaları) konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır

Coğrafi Konum

Turhal, Karadeniz Bölgesi'nin, Orta Karadeniz Bölümü'nde yer almaktadır. Turhal 40'-18' kuzey enlemi ile 36'-06 Doğu boylamının kesiştiği yerdedir. Yüzölçümü 911 km² dir. Şehir merkezi rakımı 493'tür. Yeşilırmak vadisinde bulunan Turhal ilçesi ; etrafı dağlar ve yüksek tepelerle çevrili 3 km genişliğinde 9 km uzunluğunda, adını ilçeden alan bir ova üzerinde bulunmaktadır. Çevredeki belli yükseltiler Kesicik Tepe (1450 m), Kamalı Çal Tepe (1200 m), Mercimek Tepe (1201 m) Yeşilırmak Havzasında her yönden önemli olan Turhal çöküntü alanı, Yeşilırmak ve Yeşilırmak'a karışan yan derelerin getirdiği malzeme ve alüvyonların birikmesinden meydana gelmiştir. Turhal Ovasındaki yükseltiler batıdan itibaren sıralanan İskele TepeKale Tepe, Varvara Tepesi, Eğer Tepe dikkati çeker.

Kuzeyinde Amasya ili Erbaa ilçesi, güneyinde Pazar ilçesi, batısında Zile ilçesi, doğusunda Tokat il merkezi yer almaktadır. Türkiye'nin en uzun akarsularından biri olan Yeşilırmak Turhal'ın şehir merkezinden geçmektedir. İlçede mevcut ormanlık ve fundalık alanların toplamı 40,386 hektar, tarım alanlarının toplamı 35,380 hektar, çayır ve meraların toplamı 8908 hektar, tarım dışı arazilerin toplamı 6426 hektardır.


Nüfus

Turhal, Tokat sancağına bağlı bir bucak merkezi iken 1923 mülki taksimatında da Tokat vilayeti sınırları içinde bucak olarak yer almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kale etrafında kümelenmiş, 6 mahallesi ve nüfusu 3000 civarında bir yerleşim yeri iken 1934 yılında şeker fabrikasının hizmete girmesinden sonra her alanda önemli gelişmeler kaydeden Turhal, 1942 yılında ilçe olmuştur. Dünün küçük kasabası, bugünün 30 mahallesi ile geniş bir alana yayılmış; Yeşilırmak'ın her iki yakasında genişlemeye devam etmektedir. Şeker fabrikası yapılıncaya kadar geçen süre zarfında Turhal'ın nüfusu net olarak bilinmemekle beraber yeterli gelişme ve nüfus artışının olmadığı ortadadır. Ancak 1935 yılı itibarıyla 5687 olan nüfusun yıllar itibarıyla hızlı bir artış gösterdiği görülmektedir.

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1965

72.760

22.658

50.102

1970

83.138

28.948

54.190

1975

97.216

39.170

58.046

1980

105.562

46.864

58.698

1985

119.902

60.097

59.805

1990

106.014

68.384

37.630

2000

130.985

95.536

35.449

2007

87.553

63.181

24.372

2008

87.826

62.352

25.474

2009

87.233

64.090

23.143

2010

86.327

64.139

22.188

2011

85.391

63.987

21.404

2012

85.923

63.600

22.323

2013

83.036

62.596

20.440

2014

81.813

62.476

19.337

2015

80.171

61.726

18.445

2016

80.239

62.425

17.814

2017

77.906

62.566

15.340

2018

77.963

61.973

15.990

2019

77.713

62.579

15.134

2020

77.909

63.133

14.776


İklim


Turhal iklim özelliğinde; denize olan uzaklığın ve yükseltinin etkisi önemlidir. İlçede orta Karadeniz iklimi ile iç Anadolu bölgesi iklimi arasında bir geçiş iklimi görülür, bu nedenle genelde ılıman bir iklime sahiptir. Genel olarak yaz mevsimi alçak alanlarda sıcak ve kurak yüksek yerlerde serin geçer. Yeşilırmak vadisi boyunca iç kesimlere ulaşana Karadeniz'in nemli havası beklenmedik zamanda yağışa dönüşebilir. Kış mevsimi soğuk ve kar yağışlıdır. Kuzeyden güneye yükseltinin artması nedeniyle önemli farklılıklar görülür. Güneye doğru kış mevsimi daha sert bir karakter gösterir. En soğuk aylar ocak, şubat en sıcak aylar temmuz ve ağustos dur. Yıllık ortalama sıcaklık 12-9 derecedir. En az yağışı yaz mevsiminde alan Turhal da yıllık yağış miktarı 413,3 mm'dir. Yaz aylarında poyraz kuzeyden eserken, bazen güneyden samyeli rüzgarı eser. Kışın kuzeybatıdan karayel kuzeyden yıldız eser ilk baharda ise lodos görülür.

Geçiş bölgesi iklim özelliklerini Taşıması nedeniyle, Turhal ve çevresinde, Karadeniz iklim özelliklerini yansıtan ormanlar (çamkayıncevizçınarmeşekızılcıkdağ kavağı vb.) görülür. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde ise bozkır bitki örtüsünün çeşitleri hakimdir. Genel olarak her iklim türünde görülen tarım ürünleri yetiştirilebilir.

Ulaşım

Samsun-Amasya'dan gelip Turhal'dan geçerek Tokat'a giden karayolunun Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki önemini unutmamak gerekir. Atatürk 26 Haziran 1919'da Turhal'a eski Amasya yolu güzergahından gelmiş, bucak Md. Nazif Engin ve Hacı Mustafa Lütfi Bilgen'e Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulması emrini vermiş ve Tokat'a hareket etmiştir. 18 Ekim 1919, 25 Eylül 1924, 18 Eylül 1928 ve 22 Kasım 1930'da Atatürk karayolu ile Turhal'a uğramıştır.

7 Kasım 1933 tarihinde Bakan M. Celal Bayar, Turhal Şeker Fabrikası'nın temel atma töreni için, karayolundan Turhal'a gelmiştir.

Havayolu

Turhal'a 25 km yakında bulunan Tokat Havalimanı ile bağlantısı önemli bir avantajdır.

Karayolu

Turhal'dan Türkiye'nin her yerine, Türkiye'nin her yerinden Turhal'a kara yolu ile ulaşım çok kolaydır. Turhal'daki otobüs işletmelerinin Türkiye'nin her yerine her gün seferleri vardır. Aynı zamanda Türkiye'nin her yerinden de buraya otobüs kaldırılmaktadır. Özellikle büyük şehirlere aynı gün içinde değişik saatlerde birçok sefer yapılmaktadır.

Demiryolu

İnsanlığın hizmetine sunulduğu günden bu yana gelişen değerde önemi artmıştır. Demiryolu Turhal'ın ekonomik ve sosyal yaşantısında önemli bir yer tutar. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkeyi baştan başa "demiryolu ağı ile örme projesi"nden bu ilçe de hissesine düşeni almıştır.

ile23 Ağustos 1928'de Turhal Demiryolu İstasyonu açılmıştır. Bu demir yolunun da önemli yolcuları olmuştur. Gazi Mustafa Kemal, 22 Kasım 1930'da Tokat'tan Turhal'a gelerek kendisini bekleyen özel trenle Turhal Tren İstasyonu'ndan Amasya'ya hareket etmiştir.


Yeşilyurt

YeşilyurtTokat ilinin bir ilçesidir. Resmî adı, 1987'de ilçe olmasından önce, Arabacımusa idi. Ancak halk arasında Musaköy olarak bilinirdi. Adı değişmeden önce tren istasyonunda bulunan levhada Musaköy yazmaktaydı. Ardından resmî adı Yeşilyurt olarak değiştirilmiştir.


Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1990

8.736

5.598

3.138

2000

14.511

6.455

8.056

2007

11.921

5.630

6.291

2008

11.817

5.600

6.217

2009

11.610

5.479

6.131

2010

11.556

5.557

5.999

2011

11.359

5.354

6.005

2012

11.785

5.268

6.517

2013

11.458

5.249

6.209

2014

10.291

5.079

5.212

2015

9.565

4.678

4.887

2016

9.402

4.642

4.760


Zile

ZileTokat ilinin 67 km batısında yer alan bir ilçedir. Zile ilçesinin doğusunda Turhal ilçesi, güneyinde Artova ilçesi ve Yozgat iline bağlı Kadışehri ilçesi, batısında Yozgat ilinin Çekerek ilçesi ve Amasya'nın Göynücek ilçesi, kuzeyinde ise Amasya ili bulunmaktadır.Zile ilçesi coğrafi konumu itibarıyla 40 derece 19 dakika kuzey enlemi, 35 derece 45 dakika doğu boylamı arasında yer almaktadır. Zile'nin bağlı olduğu Tokat ili, Karadeniz Bölgesinin orta Karadeniz bölümünde yer almaktadır. İl toprakları 35° 27’ ve 37° 39’ doğu boylamları ile 39° 52’ ve 40° 55’ kuzey enlemleri arasında kalır. Kuzeyden Samsun, kuzeydoğudan Ordu, güneyden Sivas ve Yozgat, batıdan Amasya illeriyle çevrilidir. Trafik kod numarası 60’tır. Tokat il merkezine 66 km uzaklıkta olup, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden birisidir.


İlçenin adı ile anılan Zile Ovası, ilçe merkezinin kuzeybatısında yer alır.

Jül Sezar'ın "Veni, vidi, vici" yani "Geldim, gördüm, yendim" sözünü söylediği yer olduğu iddia edilmektedir.

Tarihçe

MÖ.50. yıllarında yaşayan ve coğrafyanın piri sayılan Amasya’lı STRABON; bu şehrin Ninova Melikesi SEMİRAMİS tarafından MÖ.1600 yıllarında kurulduğunu kaydeder. Bu tarihi kayda göre Zile’nin 3600 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.
MS.XI.YY.da Danişmend, daha sonra Selçuklu Türklerinin bilahere İlhanlıların, Ertana ve nihayet 1335’de Kadı Burhanettin’in eline geçen Zile, 1397’de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
3600 yıllık uzun geçmişi içinde; Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalan Zile’de bugün çeşitli devirlere ait olmak üzere Hititler, Selçuklular, Frigler, Persler, Romalılar, İlhanlılar, Danişmentliler, Ertanlılar ve Osmanlılara ait tarihi eserleri görmek mümkündür.
Tarihi eserler içinde Zile Kalesi, kalenin doğu yönündeki kayaların oyulmasıyla yapılan ve Roma döneminden kaldığı anlaşılan Tiyatro (Anfi tiyatro), Kalenin Kuzey-Doğu tarafında bulunan Kaya Mezarlığı, Çaypınarı, İmam Melikiddin Türbesi, Şeyh Musa Fakih Türbesi, Ulu Camii, Beyazıt-ı Bestami Camii ve türbesi, Hoca İshak Camii, Boyacı Hasan Ağa Camii, Elbaşı Camii, Çifte Hamam, Yeni Hamam, Maşat Höyük, Namlı Hisar Kalesi, Anzavur Mağaraları, Hacı Boz Köprüsü, Koç Taşı ve Kuruçay’daki Manastır harabeleri görülmeye değer tarihi eserler arasındadır.
Roma hakimiyetine karşı ayaklanan Pontus Kralı MİHRİDATE VII.’in ölümü üzerine yerine geçen oğlu II. PHARNEKE  ile Roma diktatörlerinden JUL SEZAR (Julius Caesar) arasında Zile’de tarihi bir savaş yapılmıştır. Sonuçta, II.PHARNAKE’yi yenilgiye uğratan SEZAR, zaferin sevincini Zile’den Roma’ya yazdığı kısa ama anlamı büyük olan mektupla bildirmiş ve mektubundaki “VENİ-VİDİ-VİCİ” “GELDİM-GÖRDÜM-YENDİM” sözlerini bir taşa yazdırmıştır.Yakın zamana kadar Zile Kalesinde olan taşın nerede olduğu bilinmemektedir.
Zile ismi tarih boyunca Zela, Zelitis, Zelid, Anzila, Gırgıriye (Karkariye),Zeyli, Silas olarak çeşitli değişikliklere uğramıştır. 
1872 yılında kaza merkezi, 1923 Mülki ve İdari  taksimatında Tokat İli’ne bağlı  İlçe statüsüne kavuşan Zile, 1855 ve 1922 yıllarında iki büyük yangın geçirmiştir.
 
Coğrafi Konum
Düz bir ova üzerinde kurulmuş olan Zile’nin hemen önünden Yeşilırmak’ın bir kolu olan Hotan deresi geçmektedir.
İlçenin deniz seviyesinden  yüksekliği 710 m olup yüzölçümü 1511 Km2. dir.

İdari Yapı
Merkez İlçe 117 Köy, 24 Mahalle ve 5 Mezrası bulunan İlçemiz köylerinin genelde yerleşim konusunda bir problemi bulunmamaktadır.    
 
Sosyal Yapı
Zile İlçe Merkezinde evler, yakın zamana kadar kerpiç- ağaç karışımı ahşap bir stilde yapılmakta idi. Bu evlerin büyük bir çoğunluğu  koruma altına alınarak “sit alanı” haline getirilmiştir. Ancak son yıllarda yurdumuzun her yerinde görüldüğü gibi şehrimizde de ahşap mimari evlerin yanında, betonarme ve çok katlı apartmanların yapımı da her geçen gün artarak devam etmektedir.
İlçemizde geçmişte çok yaygın olan geleneksel aile tipi son yıllarda çekirdek aile tipine dönüşmeye başlamıştır. Ancak bazı köylerimizde ataerkil aile halen devam etmektedir.
Örf ve adetlerine oldukça bağlı olan İlçemiz halkının akraba ilişkileri ve sosyal yardımlaşma gelenekleri halen sürmektedir. Bu birleşme ve dayanışmayı bilhassa düğünlerde, cenaze törenlerinde ve önemli günlerde görmek mümkündür.
Zile halkı gelenek ve göreneklerine örf ve adetlerine sıkı sıkıya bağlı bir kenttir. Günümüze kadar bu yapının devam ettirilmesinde rol oynayan en önemli faktörlerden birisi de Zile’nin göç alan değil, göç veren bir kent konumunda olmasıdır. Zile’den dışarıya sürekli göç olayı yaşanmaktadır. Bugün Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, mutlaka bir Zile’li ile karşılaşırsınız. Turhal İlçesinin % 40’ı Zilelidir . 
Günlük kıyafet olarak giyilmeye devam edilen yöresel özellikler taşıyan giysiler İlçemizin bazı köylerinde otantik yapısı içinde yaşamaya devam etmektedir. 
Meşhur Zile Pekmezi ve undan yapılan helle çorbası, erişte makarna ile şifa niyetiyle baharda toplanarak yenen kaba pancar ve madımak en çok bilinen yöresel yemeklerdendir. Ayrıca Zile Batı, duru pekmez, kuşburnu meyvesinden yapılan kuşburnu reçeli, çökelekli, Çerkeş  pastası,  hıngel, çılbır, kuskus ve haşıl yöreye özgü diğer yemek türleridir.
Zile Kültürünün zenginleştirilmesinde geçmişten günümüze kadar mesleki çalışmalarıyla yurt içi ve yurt dışında  ün yapmış çok sayıda Zile’nin yetiştirdiği  önemli şahsiyetler mevcuttur. Günümüzde adından sıkça söz edilenlerden bazıları şunlardır. Sadık DOĞANAY (Aşık),Arif KILIÇ (Müftü), Cahit KULEBİ (Yazar), Nihat AKYUNAK (Ressam), Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU (Yazar), Fikret TARHAN (Yazar,Ressam), Hasan SEVİNÇ (Güreşçi), Prof.Dr. Mümtaz TOPBAŞ (Rektör), Prof.Dr. Ahmet ERBİL (Bilim Adamı).Sadık DOĞANAY (Aşık)
İlçemiz  ve köylerinde halkın adak kurbanı kesip zaman zaman ziyaret ettiği pek çok ziyaretgahlar mevcuttur.Bunlar arasında en çok tanınan ve ziyaret edilenler; Çeltek Baba, Şeyh Ahmet, Ömer Dede, Arap Dede, Huy kesen, Ayna Dede, Pervane Baba, Abdal Musa, Kara şeyh Baba, Şıheylik  Baba’dır.
İlçemizde 1 adet mahalli gazete, (Özhaber ) çıkarılmakta olup 200 civarında trajı vardır.           

Nüfus

Yıl

Toplam

Şehir

Kır

1927

53.478

15.377

38.101

1935

50.385

15.168

35.217

1940

52.479

14.873

37.606

1945

55.149

16.290

38.859

1950

61.468

17.121

44.347

1955

77.367

21.415

45.952

1960

74.120

21.339

52.781

1965

81.793

26.113

55.680

1970

83.758

27.429

56.329

1975

92.144

32.157

59.987

1980

90.288

30.637

59.651

1985

98.596

37.097

61.499

1990

107.973

46.090

61.883

2000

110.139

52.640

57.499

2007

68.937

36.154

32.783

2008

67.224

35.017

32.207

2009

65.245

35.417

29.828

2010

63.201

35.717

27.484

2011

61.619

35.330

26.289

2012

61.765

34.442

27.323

2013

59.744

34.708

25.036

2014

58.147

34.291

23.856

2015

56.727

34.204

22.523

2016

56.185

34.100

22.085



0 Yorum:

Yorum Gönder

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!