Berlin’de olay yerinde Hollandalı 24
yaşındaki inşaat işçisi Marinus van der Lubbe yakalandı.
Komünist olduğunu söyleyen Marinus,
polisin söylediğine göre, kundaklama eylemini tek başına gerçekleştirdiğini
anlattı.
Reichstag yangını binanın çeşitli bölgelerinde
ve aynı anda çıkmıştı.
Hitler’in Alman halkına gösterdiği Van
Der Lubbe’nin Reichstag içinde nasıl gezdiğini gösterir plan.
Hollanda’da ev sahibi kadın, Marinus’un
olayla ilgisinin ne olabileceğine dair önemli bir detay anlatmıştı.
Ev sahibine göre, Marinus, Berlin’deki
Almanlardan oraya gelmesi için bir çağrı aldı. 12 Şubat tarihinde gelen bu
çağrı post kartı Marinus’a göre Alman komünistlerden geliyordu ve orada çok
önemli illegal bir işi halletmesi gerekiyordu. Marinus evini terk etti ve 18
Şubat’ta Berlin’e geldi. Marinus, gözü pek, atılgan, sosyalist çevrelere girip
çıkan bir gençti ve Hollanda komünist çevrelere girer çıkardı.
Bu kartı kimler yazmıştı? Bunlar Alman
komünistler miydi? Hayır, bununla ilgili hiç bir bilgi yok.
Ancak, Marinus, görüştüğü insanların
Komünistler olduğuna inanıyor ve komünist mücadele uğruna Reichstag’ı yakmaya
karar veriyor ya da Alman polisine bunları anlattığı söyleniyor. Ancak, kendisi
bir köşede yangın çıkarırken, başka kişilerin de oralarda olduğundan ve bu
kişilerin işlerini garantiye almak için binanın diğer bölgelerini ateşe
verdiğinden haberi yok. Eylemci sanık olarak aynı gece gözaltına alınan Alman
Komünist Partisi (KPD) Berlin Meclis Grup Başkanı Ernst Torgler ve yine
gözaltına alınan Bulgar Komünistler Georgi Dimitrow, Blagoi Popow ve Wassil
Tanew’i tanımıyor bile.
Olay gecesine bakıldığında büyük
faşistlerin hazırlıklı olduğu görülüyor.
Adolf Hitler, Joseph Goebbels, Hermann
Göring ve Wilhelm Frick gibi faşist büyükler yangın yerine gelmekte ve orayı
miting alanına çevirmede gecikmedi. Hitler o akşam suçluyu tespit etti:
“Uluslararası komünizm, Alman birliğine ve dirliğine karşı kokteyl bir örgütle
saldırmıştı!”
Hitler şöyle devam etti:
“Artık acıma yok. Kim yolumuza çıkarsa,
kafasını keseceğiz. Alman halkı artık merhamet göstermeye tahammül göstermez.
Her komünist eylemci nerde görülürse vurulacak. Komünist milletvekilleri daha
bu gece asılmalı. Bu ülkede komünizmle ilgili ne varsa, dümdüz edilecektir.
Reichstag yangını içinde olan sosyal demokratlara da artık acıma yok.“ Faşist
Göring de bir çift laf etti: “Bu komünist isyanının başlamasıdır, devam
edecekler. Bir dakika bile gecikemeyiz…“
Göring doğru söylüyordu. Bir gün bile
beklemediler ve sabah Cumhurbaşkanı adına Alman Halkının ve Devletinin
Korunmasına Yönelik Reichstag Yangını Kararnamesi çıkarıldı.
Bu kararnameyle birlikte, yürürlükteki
Weimer Anayasası kaldırıldı, Almanya pratikte demokrasinin ve insan haklarının
bütün kurallarını askıya almış oldu. Polise sebep göstermeksizin gözaltına alma
ve yargıya da sanığı hukuki yardımdan muaf tutma hakkı verildi. Reichstag
yangını faşizme geçisin en önemli adımı oldu. Toplama kamplarının ilk nüveleri
burada atıldı çünkü kısa sürede 100 bin Alman Komünist Partisi üyesi ve sosyal
demokrat tutuklandı.
Hitler’in partisi NSDAP, komünistlerin
ve sosyal demokratların isyan başlattığını iddia ederek bu iki partiye karşı
cadı avına girişti.
Berlin’deki bütün komünistler evlerinden
alındı, bütün KDP milletvekilleri tutuklandı. Parti seçim çalışması yapamaz
hale geldi. Marinus van der Lubbe’den sosyal demokratlarla da ilişkisi olduğuna
dair ifade aldılar. Bunun üzerine seçimden önce partiye yakın medya tümden
kapatıldı, partinin 14 gün afiş asması yasaklandı.
Daha 28 Şubat günü Almanya’nın dünya
çapındaki entelektüelleri, gazeteci ve yazarları da tutuklandı.
Tutuklanan bazı isimler şunlar:
Alfred Apfel, Fritz Ausländer, Rudolf
Bernstein, Felix Halle, Max Hodann, Wilhelm Kasper, Egon Erwin Kisch, Hans
Litten, Erich Mühsam, Carl von Ossietzky, Wilhelm Pieck, Ludwig Renn, Ernst
Schneller,Werner Scholem ve Walter Stoecker. Birkaç gün sonra da Komünist Parti
Genel Sekreteri Ernst Thälmann tutuklandı. Daha sonra Bulgaristan Başbakanı
olan komünist teorisyen Georgi Dimitrow da davanın tutuklu sanığı idi.
Marinus van der Lubbe’nin yargılanmasına
21 Eylül 1933’te başlandı.
Daha önce enerjik ve kabına sığmayan bir
genç olan Marinus’un adeta yerlerde süründüğü görüldü. Marinus’un bromla
zehirlendiği, hipnotize edildiği veya uyuşturucu verildiği gibi tartışmalar
yapıldı. Yargılama boyunca Marinus sorulara evet ya da hayır dışında bir cevap
veremedi, cümle kuracak gücü olmadı. Dava bitti, Marinus 10 Ocak 1934 tarihinde
idam edildi. Tüm yargılama süreci boyunca Dimitrow’un yaptığı savunma ise,
bütün bu sürecin faşistlerce planlandığını kanıtlar nitelikte. Bundan sonra da
zaten faşist baskı Dimitrow’un söylediklerine uygun sürdü. Yeryüzü kana
boyandı.
Marinus van der Lubbe, Reichstag’ı
yaktığını kabul etse de, kundaklamayı kimin yaptırdığı aydınlığa kavuşmadı.
Çünkü, Alman sol çevrelerde ve
uluslararası kamuoyunda Marinus’a kundaklamayı yaptıranların aynı zamanda
Marinus’u yargılayanlar olduğu imajı hiç silinmedi.
Yıllar sonra Marinus’un kardeşi Jan van
der Lubbe, kardeşinin yeniden yargılanması için mahkemeye başvurdu.
1980 yılında Berlin Mahkemesi faşist
dönemdeki yargılamaların tümünün zaten hukuk dışılığına hükmedildiğini
hatırlattı ve ayrıca Marinus’un beraatine karar verdi. Alman Komünist Partisi
olayı araştıran komite kurdu ve partiden kimsenin Marinus ile bir ilişkisinin
olmadığını saptadı. Ayrıca, Marinus’un akli dengesinin bu suçu işlemeye uygun
olup olmadığına dair o zaman hazırlanan doktor raporu hala kayıp. Yangını
başlattığına dair ilk ifadesi dışında kanıtlar da yok.
Hollanda‘da bir çok meydana Marinus van
der Lubbe adı verildi.
27 Şubat 2008’de olaydan 75 yıl sonra Hollanda’da yaşadığı şehir Leiden’e heykeli dikildi ve adı verilen bir sitenin duvarına fotoğrafı afiş olarak asıldı.
0 Yorum:
Yorum Gönder