Bir Gariptirki bundan sonra, aşağı yukarı 1500 yıl uzay yolculuğu konusunda başka kitap yazılmamıştır. İnsanlar evren üzerine ilk bellediklerinden ve yeryuvarlağının her şeyin merkezi olduğu düşüncesinden ayrılmak istememişlerdir. Uygarlık, Güneş’in güneş sisteminin merkezi olduğunu kabul edecek kadar gelişmemişti. Boş inançlara saplı ve güçlü bazı kişiler,Yunan bilginlerinin keşiflerini başkalarından gizliyorlardı. Yazılarının okunması yasak ediliyor, bilgelerin eserlerini okurken yakalananlar tutuklanıyordu. Bu karanlık çağlar boyunca uzay uçuşu düşleri de uyudu durdu.Sonunda, “Rönesans” denen Uyanış Çağı geldi. Bilime karşı büyük bir ilgi tüm Batı Avrupa’yı sardı. Yazarlar, karanlık çağlar boyunca gizli gizli çalışmalar yapmış olan gökbilimcilerin yeni keşiflerine ait kitaplar yayınlamak yürekliliğini gösterdiler. Polonyalı gökbilimci Nicholas Copernicus, “Başka Dünyalar” üstüne Yunan düşüncelerini yeniden ortaya koydu.Copernicus aynı zamanda Güneş’in güneş sisteminin ortasında; Dün-ya’nın da bir gezegen olduğuna inanıyordu. Sonunda öyle bir araç icad edildi ki, evren konusundaki eski İnanışları yerle bir etti: Bu yeni araç; teleskop’tu. Uzaktaki şeyleri elle dokunacak kadar yakına getiren bu “mucize tüpe ilgili heyecan verici söylentiler Galileo Galilei adındaki İtalyan öğretmenin de kulağına gelmişti.
Kendisine yol gösterecek hiçbir plânı olmadığı halde, Galileo, 1610
yılında ilk teleskobunu yaptı. Bugünkü dev çağdaş aygıtlara oranla Galileo’nun “mucize tüpü” kaba bir şeydi. Objektifleri de güçsüzdü. Buna karşılık dünyanın gidişini değiştirecek bir güce sahipti. Galileo, “mucize tüpünü insanlığın ilk dönemlerinden beri herkesin kafasını yormuş olan yıldızlara çevirdi. Yıldızlarda ışıklı noktalar yerine yuvarlaklar gördü. Sır, sonunda çözülmüştü. Yıldızlar da yer-yuvarlağı ve Ay gibi gökteki başka dünyalardı. Jüpiter’in çevresinde tam dört küçük ay saydı Galileo. Böylece, başka dünyalar olup olmadığı konusundaki tartışmalara kesin bir cevap vermiş oluyordu.Galileo’nun inandırıcı bir biçimde Ay’ı tanımı ve gezegenler konusundaki şaşırtıcı keşfi, Batı uygarlığını sarstı.Bilim, Ay’ın ölü bir kaya olduğunu ortaya koymuştu. Ama gezegenler, Galileo’nun teleskoptan gördüğü başka dünyalar nasıl şeylerdi acaba? Üstlerinde insan var mıydı?O dünyalardaki “insanlar” Bernardin de Fontanelle adında bir Fransızın yazdığı kitapta biçimlendi.De Fontanelle’e göre; Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’de yaşayan insanlar öylesine ateş doludur ki tümüyle delidirler. Merkürlüler Güneş’i kocaman, kızgın bir ocak olarak görürler. Küçük dünyalarının iklimi korkunç derecede sıcaktır.
Venüs, bir aşk gezegenidir. Venüs’te kimse çalışmaktan söz edildiğini duymamıştır. Venüslüler vakitlerini şarkı söyleyerek, dans ederek ve birbirlerine yüksek sesle şiirler okuyarak geçirmektedirler.Satürn ise öyle soğuktur ki, insanları yan donmuş haldedir. Soğuktan ve dev dünyalarının büyük çekim gücünden Ötürü dimdik yürümekte ve çok yavaş kımıldamaktadırlar.
De Fontanelle, Mars ve Jüpiter’i sözlerini etmeye değer bulmamaktadır. Bu gezegenlerdeki insanların nasıl şeyler olduklarını bizim düşleme gücümüze bırakmıştır.
Katkıda bulunanlar
İcatlar-Keşifler
FUTBOL |
BLOGLARIMIZ
SON YAZILAR :
Loading...
06 Ekim 2020
Teleskopun İcadı
Türkiye Şehirleri
Türkiye Coğrafyası
Dünya Şehirleri
Dünya Coğrafyası
Ülkeler
0 Yorum:
Yorum Gönder