Dinlediğimiz zaman gözlerimizin dolmasına neden plan eşsiz Rumeli Türküleri'nin insanın canını acıtan hikayeleri o türküleri daha bir sahiplenmemize neden oluyor. İşte Rumeli dolaylarından süzülüp gelen o ezgiler;
Bülbülüm Altın Kafeste
Bülbülüm Altın Kafeste'nin hikayesi çok acı bir aşk hikayesidir.
Melike, teyzesi ile köy çeşmesinin oradan geçerken su içmek ister. Su içmeye indiğinde çiçeklerden yapılmış olan tacı görür. Tacı başına taktığı anda Yusuf’la karşı karşıya kalır ve çok utanır. O, Yusuf’un tacı sevdiği kıza yaptığını düşünür ama gerçekte Yusuf da ondan etkilenmiştir ve tacı Melike’ye vermek ister. Bu bakışmalar sırasında Melike’nin babasının isteğiyle sözlü olduğu Hüseyin oradan geçmektedir ve bu yakınlaşmayı görür. Tepkisini Yusuf’a yumruk atarak verir ve kavga etmeye başlarlar. Teyzesi Melike’yi alıp oradan uzaklaştırır. Hüseyin bu olaydan sonra vakit kaybetmeden evlenmek ister ve babası Rıza Ağa’yı alıp Şevket Bey’lerin yani Melike’lerin evine ziyarete gider.
Melike’ye hediye olarak altından ayna götürürler ama Melike’nin gözü çiçekten yapılmış tacından başka bir şey görmemektedir. Melike bir gün Yusuf’la dere kenarında konuşurken Hüseyin’in arkadaşlarından biri onları görür ve Hüseyin’e söyler. Hüseyin çılgına dönmüştür ve bu olanların hesabını Şevket Bey’den sorar. Melike yıllardır gördüğü rüyadaki delikanlının Hüseyin değil Yusuf olduğunu anlamıştır. Hüseyin ise Melike’nin kalbini kazanmak için onu hediyelere boğar. Melike’ye en son altın kafeste bir bülbül getirir ama Melike’nin yine de umurunda olmaz. Kendini de o bülbül gibi kafese kapatacaklarını bilir. Nitekim Hüseyin Melike’yi kendi evlerine götürme zamanının geldiğini düşünerek genç kızı alır ve kendi evlerine götürür. Melike burada hastalanır. Günden güne eriyen genç kızın haline Hüseyin’in babası da artık dur demek ister ama oğluyla başa çıkamaz.
Bülbülüm Altın Kafeste
Öter Aheste Aheste
Ötme Bülbül Yarim Hasta
Ah Neyleyım Şu Gönlüme
Hasret Kaldım Sevdiğime
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
Bülbülleri Har Ağlatır
Aşıkları Yar Ağlatır
Ben Feleğe Neylemişim
Beni Her Bahar Ağlatır
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
Çalın Davulları
Rüstem Ağa Selanik çarşısında kumaş satan ve etrafında sevilip sayılan bir esnaftır. Bir gün dükkanına çevre köylerin birinden Mehmet adında bir genç gelir alış veriş için, kumaşlara bakarken Rüstem Ağa’yla da sohbet ederler. Aslında Mehmet Selanik’e iş aramak için gelmiştir ve Rüstem Ağa’nın da gözü Mehmet’i tutunca dükkanda çalışmaya başlar. Hem işi çabuk öğrenir hem de Rüstem Ağa’nın güvenini kazanır. Gel zaman, git zaman Mehmet Rüstem Ağa’nın kızı Fitnat’a gönlünü kaptırır, aileler de uygun görünce düğün hazırlıkları başlar.
O sırada Selanik’te kolera salgını başlar ve hastalık halkı kırıp geçirir. Düğüne bir hafta kala Fitnat yataklara düşer, kolera onu da bulmuştur, günden güne sararıp solan Fitnat yakında öleceğini bildiğinden içindeki acıyı, duyguları türküye döker ve düğününe üç gün kala ölür… Mehmet çok sevdiği Fitnat’ın mezarını kendi kazar ve onun yarım bıraktığı türküyü de içini yakan acıyı haykırarak tamamlar.
Çalın davulları çaydan aşağıya Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağıya Suyumu kaynatın kazan doluncaya… Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı götür yare ver". "Selanik içinde sala okunur, Salanın sedası cana dokunur. Gelin olan kıza kına yakılır. Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı, götür yare ver. Selanik Selanik… Issız kalasın. Taşına toprağına bre dostlar, diken dolası Sen de benim gibi yarsız kalasın. Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı, götür yare ver".
Bir Fırtına Tuttu Bizi
Mübadele sözleşmesine göre Balkanlarda yaşayan Türklerin göç hikayesini anlatır bu türkü. Aradan yıllar geçse de göçenlerin doğduğu topraklara özlemi bitmedi. Türkiye'den Yunanistan'a göçen Rumlar, Yunanistan'dan Türkiye'ye geçen Türkler de 'Biz ne iyi komşuyduk, bizi neden birbirimize düşman ettiler" diye akıllarından geçirir oldular. Bir kısmı da bunu duyulacak bir şekilde dile getirdi.İlerleyen dönemde çok az insan doğduğu toprakları ziyarete gidebildi. Hasretlik, kavuşma, çok sıcak kucaklaşmalar... İşte bu türkü o günlere yakılmış bir ağıttır.
Ege'nin iki yakasındaki insanların yüreğinde her zaman bu hasretlik dinmedi. On beş yaşında Selanik kazalarından Anadolu'ya gelen Sabri Ağa'da böylelikle bir türkü mırıldandı.
Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Mahşere Kaldı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Ahrete Kaldı
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynar Kaynamaz Oldu
O Benim Nazlı Yarimin Dilleri Söyler Söylemez Oldu
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynıyor Ocakta
Kasatura Belimizde (A Yarim) Martınımız Kucakta
Mapsanede Yata Yata Her Yanlarım Çürüdü
Yollarına Baka Baka A Yarim Ela Gözler Süzüldü
0 Yorum:
Yorum Gönder