Güzel Bir Hafta Sonu Dileriz

Kısa Kısa'da yeni bir Hikaye

Yolunacak Kaz?..

Sağlıcakla Kalın

×

















SON YAZILAR :
Loading...


01 Temmuz 2020

Anadolu Tarihi - 2

►Tunç Çağı

►İlk Tunç Çağı
Ana madde: Yakın Doğu Kavimler Göçü M.Ö 1900
Anadolu'da tuncun metal olarak kullanılması milattan önce 4. binyılda Karaz Kültürü etkisiyle oldu. Bölgeye Akkadlar gelene kadar Anadolu tarih öncesi çağlarını yaşıyordu. Üretim için çeşitli malzemeleri buradan sağlama amacındaki Akad İmparatorluğu M.Ö 2400 yılında Büyük Sargon liderliğinde bölgeyi etkisi altına aldı. Anadolu'nun çok zengin bakır rezervleri olduğu halde tunç için gerekli kalay yeterli miktarda bulunamıyordu. Akadlar mezopotamyadaki iklim değişiklikleri ve ticareti olumsuz etkileyen insan gücünün azalması sonucu zayıfladı. Yaklaşık M.Ö 2150'de Gutlar, Akad imparatorluğu'na son verdi.

Akadlar (MÖ 4000 - MÖ 2100), MÖ 4 binde Arap Yarımada'sından Mezopotamya'ya ilk gelen ve yerleşen Sami asıllı bir kavimdir. Akad kralı Sargon Sümerleri yenmiş ve bu devleti kurmuştur.
Devletin başkenti Akad'dır. İlk düzenli ordu sistemini kurmuşlardır. Sümerliler'in kuzeyinde, Fırat Nehri boylarında tarihte ilk bilinen imparatorluğu kurdular. Sümer kültüründen etkilendiler ve bu kültürü Ön Asya'ya yaydılar. Sargon'un ölümünden sonra devlet zayıfladı ve Sümerliler tarafından ortadan kaldırıldı (MÖ 2100).
Sami kökenli bir halk olan Akadlar (veya Akkadlar) MÖ 3. binyılın ortalarında yaklaşık iki yüzyıl boyunca Mezopotamya'da hüküm sürmüştürler. Bütün Mezopotamya'yı egemenlikleri altına alan ilk topluluk oldukları gibi idarecileri önceki Kent Kralı imgesinin yerine Evrenin Kralı simgesini ortaya çıkarmışlardır. Bu kavramı belki de ilk kullanan topluluk olarak Akadlar kültürel anlamda Sümerlerin mirasçılarıdırlar ve Sümer kültürünü büyük oranda benimsemiştirler.
Akad sülalesinin kurucusu Büyük Sargon ve torunu Naram-Sin Akad İmparatorluğunun en önemli liderleri olmuşlardır. Akadların zayıflama döneminde Sümer kentleri tekrar egemenliklerini elde etmiş ve 3. Ur Sülalesi'nin Mezopotamya'daki yükselişiyle birlikte Akadların dönemi son bulmuştur.

Akadlar (MÖ 4000 - MÖ 2100), MÖ 4 binde Arap Yarımada'sından Mezopotamya'ya ilk gelen ve yerleşen Sami asıllı bir kavimdir. Akad kralı Sargon Sümerleri yenmiş ve bu devleti kurmuştur.
Devletin başkenti Akad'dır. İlk düzenli ordu sistemini kurmuşlardır. Sümerliler'in kuzeyinde, Fırat Nehri boylarında tarihte ilk bilinen imparatorluğu kurdular. Sümer kültüründen etkilendiler ve bu kültürü Ön Asya'ya yaydılar. Sargon'un ölümünden sonra devlet zayıfladı ve Sümerliler tarafından ortadan kaldırıldı (MÖ 2100).
Sami kökenli bir halk olan Akadlar (veya Akkadlar) MÖ 3. binyılın ortalarında yaklaşık iki yüzyıl boyunca Mezopotamya'da hüküm sürmüştürler. Bütün Mezopotamya'yı egemenlikleri altına alan ilk topluluk oldukları gibi idarecileri önceki Kent Kralı imgesinin yerine Evrenin Kralı simgesini ortaya çıkarmışlardır. Bu kavramı belki de ilk kullanan topluluk olarak Akadlar kültürel anlamda Sümerlerin mirasçılarıdırlar ve Sümer kültürünü büyük oranda benimsemiştirler.
Akad sülalesinin kurucusu Büyük Sargon ve torunu Naram-Sin Akad İmparatorluğunun en önemli liderleri olmuşlardır. Akadların zayıflama döneminde Sümer kentleri tekrar egemenliklerini elde etmiş ve 3. Ur Sülalesi'nin Mezopotamya'daki yükselişiyle birlikte Akadların dönemi son bulmuştur

Akadlılar; Kuzey Mezopotamya'dan güneye doğru genişleyen Sami halkının yerleşim yerleri, Sümer şehirlerine kadar dayanmıştır. Hatta birçok şehirde, Samiler ücretli asker olarak Sümer ordularında yeralmışlardır.
Sümer tarihinde çok önemli bir yer alan Kiş şehrinin sarayında kral Urzababa'nın baş muhasebecisi olan ve Sami halkına mensup olan Sargon, MÖ 2350 yılında bir savaştan yenik dönen kralına darbe düzenleyerek tahta geçmiştir. Sami halkının ilk kralı olan Sargon, Kiş şehrini ele geçirdikten sonra, güneye doğru ilerleyerek diğer Sümer şehirlerini de sınırları içine aldı. Sargon yaptığı bütün seferlerinde kuşattığı topraklara, Sami kültürünü ve dilini de götürmüştür. Sümer kültürünü temel alan ve kendi kültürüyle bütünleştirerek özümseyen Akadlılar, büyük bir medeniyeti geliştirdiler. Böylece dünyada ilk kez, bu kadar geniş bir alan üzerinde, merkezi bir devlet kuruldu.

660px-Stele_Naram_Sim_Louvre_Sb4Akad şehrinin merkez haline gelmesinden sonra Sargon'un kurduğu devlete Akad Devleti, konuştukları doğu Sami diline de, Akadca denildi. Akad dili bütün Mezopotamya'da Sümer dilinin yerine geçerek, günlük yaşamda ve ticarette kullanılandı.
Kral Sargon kurduğu merkezi devletiyle asırlar boyu Mezopotamya'da süren teokrat tapınak şehir yönetimine son vermiş ve yerine güçlü bir memur mekanizmasıyla idare edilen bir devlet kurmuştur. Sargon, Mezopotamya'da iktidarı ele geçirmekle beraber sosyal, siyasal ve ekonominin yanında sanatta da değişiklikler yapmıştır.
Dinsel açıdan Güneş tanrısı Şamaş, Ay tanrısı Sin ve Venüs tanrıçası İştar en çok tapılan tanrılardı. Sargon'dan sonra güçlü bir otorite kuran torunu Naram-Sin, kendisini "Akad'ın tanrısı ve dünyanın dört bölgesinin kralı" ilan ederek, ilk tanrılaşıtrılan kral olmuştur. Sınırlarını Zagros Dağlarına kadar genişleterek burada yaşayan savaşçı Lulubi kabilelerini dağıtmıştır.
Naram-Sin döneminde Elam ve Lulubiler Akad dilini ve alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Naram-Sin'in ölümünden sonra Akad devleti parçalanır ve egemenlik Zagroslar'dan gelen barbar Gutilerin eline geçer.
Mezopotamya'daki insanlar tarafından "dağların canavarı'" olarak adlandırılan Gutiler, hüküm sürdürdükleri 70 senelik süre içinde Mezopotamya'da büyük tahribatlar yaratarak, en karanlık bir dönemine neden olmuşlardır. Barbarlık ve talandan başka bir şey yapmayan Gutiler, Mezopotamya'da açlığa ve sefalete yol açtılar. Olumlu hiçbir gelişme kaydedemeyen Gutiler yenilip bölgeden çıkarıldılar.

Gutiler,Zagros dağlarından güneye inen eski bir kavim veya M.Ö. 2150 – 2050 yılları arasında Mezopotamya'da hüküm sürmüş krallığa verilen ad. Son araştırmalar Gu­tiler'in M.Ö. II. yüzyıla kadar Mezopotam­ya'da yaşadığını ortaya koydu. Gutiler, Mezopotamya'ya Zagros dağlarından inmiş­ler ve aşağı yukarı bugünkü Luristan böl­gesinde görünmüşlerdi. Bu kavmin hangi soydan geldiği bugün için kesin olarak bi­linmiyor. Landberger, Gutiler'in dilindeki bazı kelimelerin Türkçeye benzediğini, Guti dilindeki «şarlak» kelimesinin Türkçedeki «çaylak» sözüyle yakınlığı olduğunu ileti sürdü. Üçüncü ve son Guti kralı Trigan adının Uygurcada bulunduğunu, bunun Tar­kan'a (Tarhan) benzediğini de Landberger or­taya attı. Guti kralları Akatça yazıyor ve kendilerini Guti kralları ve bazen de Gu­tilerin ve dünyanın dört bir tarafının kral­ları diye adlandırıyorlardı. Kral adı ola­rak Laşirap bilinir. Laşirap'ın Şippar site­sine bir savaş baltası adadığı, bunun üze­rinde İştar ve Sin adlarının okunduğu gö­rüldü. Mezopotamya'yı yakıp yıkan Guti'­ler Uruk kralı Utu Hegal tarafından orta­dan kaldırıldı.

Yakın Doğu Kavimler Göçü M.Ö 1900 : MÖ 1900'lü yıllarda bir dizi olay, Doğu Anadolu'dan Ege Denizi'ne kadar bir tahribat meydana getirdi. Bu tahribat ticaret yollarını takip ederek ardında yanmış, yıkılmış şehirler bıraktı. Teoriye göre bu tahribattan etkilenen Hint-Avrupa halkları kitlesel göçlerle Yunanistan'a geldiler ordaki Helen olmayan halk ile yer değiştirerek Miken Uygarlığı'nın atası oldular. Hakkında çok az şey bilinen Helen olmayan bu halk muhtemelen Pelasglardı. Her nekadar Pelasglar Helenlerin arasında asimile oldularsa da, dillerinde kullandıkları yer adlarının -nthos, -ssos, -ndos ekleri günümüzde açık şekilde biliniyor.

►Orta Tunç Çağı

Gutları yenen Asurlular gümüş başta olmak üzere bölgedeki maden kaynaklarına sahip çıktı. Asurluların Kaniş'de bulunan çivi yazısı tabletlerinden , gelişmiş ticaret hayatına sahip oldukları anlaşılıyordu. Orta Tunç Çağının sonlarına doğru I. Hattuşili önderliğindeki Eski Hitit Krallığı, Hattuşaş'ı ele geçirdi ve başkent yaptı. (M.Ö 17nci YY)
Knossos'da yapılan arkeolojik kazılar Anadoludaki Tunç çağının Girit'deki Minos Uygarlığı'nı da etkilediğini gösterdi.

Asur İmparatorluğu, aslen Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) Şarkat Kalesi kenti ve çevresinde yaşayan bir Sami toplulukken özellikle MÖ 2000 sonrası doğu-batı arası küresel ticaretten faydalanarak gelişmiş ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürmüş eskiçağ halkı. Başkentleri Ninova'dır.

Map_of_Assyria

İlkçağda, Ortadoğu'nun en büyük imparatorluklarından biri olmuştur. MÖ 2. binyıl'ın başından itibaren özellikle Anadolu'da koloniler kurmuş, Anadolu'ya yazıyı taşımışlardır. Asur ülkesi, önceleri Babil'e, MÖ 2. binyılın büyük bölümü boyunca Mitannilere bağımlı kalsalar da MÖ 14. yüzyılda bağımsızlıklarını kazanmış ve Fırat'a kadar topraklarını genişleterek buralara yerleşmişlerdir. Daha sonra Mezopotamya'da, Anadolu'nun güneydoğusunda, zaman zaman da Suriye'nin kuzeyinde büyük güç kazanmışlardır .
Fakat I. Tukulti-Ninurta'nın ölümünden (MÖ 1208) sonra gerileme dönemine girdi. MÖ 11. yüzyılda I. Tiglat-Pileser zamanında kısa süre yeniden eski gücüne kavuştuysa da, bunu izleyen dönemde hem Asur Krallığı, hem de düşmanları, yarı göçebe Aramilerin akınlarıyla yıprandı. MÖ 9. yüzyılda Asur kralları sınırlarını yeniden genişletmeye başladılar; MÖ 8. yüzyılın ortasından MÖ 7. yüzyılın sonuna değin III. Tukultī-Apil-Ešarra (III. Tiglath-Pileser), II. Šarru-Kinu (II. Şarrum-Ken, II. Sargon) ve Sin-Ahhe-Eriba (Sinahherib) gibi güçlü kralların önderliğinde Basra Körfezinden Mısır'a kadar uzanan toprakları egemenlikleri altında birleştirerek günümüzde Yeni Asur İmparatorluğu olarak adlandırılan bir imparatorluk kurdular.

120px-Asuri_yazıtları   120px-İştar_kapısı

300px-Human_headed_winged_bull_facingSon büyük Asur kralı, Aššur-Bāni-Apli (Aššurbanipal)'di. Aššur-Bāni-Apli (Aššurbanipal) (Aššurbanapal, Ailein Halefi - Son Büyük Asur Kralı), Elam'ı ele geçerek buranın halkını yok etmiştir.
Bu dönemde sanatta büyük bir gelişme olduğu bilinmekteyse de, hükümdarlığın son yılları ve MÖ 627'deki ölümünü izleyen dönemin olayları karanlıkta kalmıştır. Asur Krallığı MÖ 612-609'da Keldaniler'in saldırılarıyla yıkıldı.
İmparatorluğun çökmesiyle birlikte Asur halkı da tarihi kayıtlardan silinir. Son olarak Harran ve çevresinde yaşadıkları bilinmmekle birlikte kayıtlarda yeralmasa da eski imparatorluk topraklarında daha sonraki yüzyıllarda da yaşamlarını sürdürdükleri ve zamanla bölgenin diğer halkları içinde eriyip gittikleri aşikardır.
Zalimlikleri ve savaştaki atılganlıklarıyla tanınan Asurlular, anıtsal yapılar da bıraktılar. Ninova, Asur, Kalah (Nimrud), Dur Şarrukin (Horsâbad) ve başka yerlerde bulunan kalıntılar, Asurların mimarîdeki ustalığını göstermektedir. MÖ 612'de Babil kuvvetleri tarafından Asur Devleti'ne son verilmiştir.

120px-İştar_kapısı2

►Son Tunç Çağı

Dosya:ProcessionBogazkale.JPG

Bir Hitit Töreni Betimlemeli Çivi Yazısı Tableti , Boğazkale, Türkiye.

Hititler
Ayrıca bakınız: (http://merhancag.blogspot.com/2012/03/hititler.html)

M.Ö. 14. yüzyılda Hitit İmparatorlğu gücünün zirvesine ulaştı; orta Anadolu, Suriye'nin kuzeybatısı ve yukarı Mezapotamyaya kadar yayıldı. Kizzuvatna ticaret yolları açısından önemli bir bölge olan Hatti'yi Suriye'den ayırarak ele geçirdi. İki devlet arasında barış anlaşmaları imzalandı sınırlar korundu ta ki Hitit Kralı I. Şuppiluliuma, Kizzuvatna'yı tamamen ele geçirinceye kadar. Her nekadar Kizzuvatna uygarlığı bitse de Hititler, Comona ve Kilikya'da onların kültürlerini korumalarına izin vermiştir.
M.Ö. 1180'den sonra Levant bölgesine Deniz Kavimlerinin gelmesiyle, imparatorluk dağıldı ve bir kısmı M.Ö 8nci YY'a kadar ayakta duracak olan küçük şehir devletleri(Geç Hititler) ortaya çıktı.

390px-Moyen_Orient_Amarna_1

Kizzuvatna Krallığı Çukurova bölgesinde hüküm sürmüş dinsel bir krallık olarak tarihteki yerini almıştır.
M.Ö. 1400'lü yıllarda Hitit krallığı egemenliğine girmiş iç işlerinde bağımsız dini bu krallıktan kızlar Hitit150px-Slave_treaty_tablet krallarınca eş olarak alınmıştır. Hitit krallarının bu tercihinin sebebi bu dini gücü arkasına almaktır. M.Ö. II. bin yılında nüfus ağırlıklı olarak Luvi ve Hurrilerden oluşmaktaydı.
Antik Hitit kaynaklarında öğrenildiği kadarıyla Kilikya bölgesinde bilinen ilk siyasi varlık başkenti Kummani etrafında oluşan ülke Kizzuvatna (Adanya) idi. önce ". Hitit Eski Krallık döneminde, görünüşe göre ikinci bir vasal devlet iken, M.Ö. 1500 yılında Hititlerin düşüşe geçtiği dönemde bağımsızlığını kazandı. İlk kralları Pariyauvatri'nin oğlu İşputahşu (c. M.Ö. 1530-1500) döneminde tam bağımsızlığına kavuştu. Bu dönemde komşuları olan Mitanni-Hurri, ve Hitit kralları ile yayılmacılık ile başa çıkmak için karşıklı bir antlaşma imzaladı (Telepinus, M.Ö. 1525 - 1500). Halefi olan Paddatishu devletin bağımsızlığını sürdürmeye devam etti. Ancak daha sonra Mitanni - Hurri koalisyon ile başa çıkamadıklarından Kral Pilliya döneminde Mitanni bölgesine ilhâk edilmeyi kabullenerek Mitanni krallığının himayesi altında yaşamaya başladılar. M.Ö. 1460'de kralları olan Pilliya, İdrima ve Alalaḫ antik kentleri ile ittifak oluşturarak Mitanni kralı Barattarna himayesine girdiler.  (Resim : M.Ö. 1460 yılında Kizzuatna kralı Pilliya ile Alalaḫ kralı İdrima arasında yapılmış olan kaçak-köle antlaşmasının orjinal kil tableti. Oda No: 54,British Müzesi, Londra)Başkenti Kummanni, Comana ya da Komona olarak geçmektedir. Kizzuvatna önceleri kendi başına bir krallıkken M.Ö. 1400 yıllarında tamamen Hitit İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

Arzava ilk çağda Batı Anadolu’da Göller Bölgesi’nden Ege Denizi’ne uzanan bir kuşakta kurulmuş olan bir devlettir. Doğusunda Hitit Krallığı, kuzeyinde hakkında çok az bilgi bulunan Assuva federasyonu yer almaktaydı.

Yeri ve kuruluş tarihi; Devletin adı ve o dönem siyasi olayları içinde oynadığı rol bilinmekteyse de, ülkenin sınırları tam olarak bilinmemektedir. Arzava Batı Anadolu’da kurulmuştu. Başkenti Apasa veya Zippasla kentiydi. Bu kentlerden ilkinin Efes’in eski adı olduğu, ikincisinin de Manisa’nın hemen doğusunda olduğu düşünülmektedir. Devletin kuruluş tarihi belirsizdir. Anadolu’da yazılı belge döneminden önce çeşitli küçük şehir devletleri vardı. Arzava’nın da bu küçük devletlerden biri olduğu, fakat Hitit döneminde de varlığını sürdürdüğü düşünülebilir.
Halkı; Arzava halkı Luvi kökenliydi ve Luvi dili Arzava bölgesinin belirleyici özelliğiydi. Arzava bölgesi Hitit kaynaklarında, güzey Anadolu’da bir başka bölge ve küçük devlet olan Kizuvatna (sonradan Kilikya ve Çukurova) ile birlikte Luvia olarak adlandırılmaktadır.
Tarihi; Arzava Hitit krallığı kurulduktan kısa süre sonra Labarna (MÖ 1680-1650) tarafından Hitit krallığına bağlanmıştı. Ama devletin tamamen ortadan kaldırılmadığı ve Hititler’e bağlı olarak yaşamağa devam ettiği anlaşılmaktadır.
Arzava Krallığı gücünün doruğuna M.Ö. 15. ve 14. yüzyıllarda ulaştı. Eski krallık döneminin sonuna doğru (MÖ 14. yüzyıl) Hititler’in Anadolu’daki egemenlik sahaları iyice daralmıştı. Bu dönemde Arzava’nın bağımsızlık kazandığı anlaşılmaktadır. Hititler çeşitli iç sorunlar içersindeyken, Arzava 14. yüzyıl içinde Anadolu’nun en önemli güçlerinden biri haline geldi. Bu dönemde Tarkhundaradu adındaki Arzava kralı ile Mısır Firavunu III. Amenhotep (1386-1349) arasındaki yazışmalardan, Mısırlılar’ın da o dönemde Arzava’yı Anadolu’nun egemen gücü olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Nitekim Mısır’da bulunan ve Mısır’ın diplomatik ilişkilerinin anlatıldığı Amarna mektuplarının 31 ve 32 cileri Arzava’ya ilişkindir.
Bu dönemde Hititler’in vasalı olan Güney Batı Ege sahilleri Attarisiyas yönetimindeki Akalar’ın saldırılarına uğruyordu. Hitit kralı II. Tuthaliya (1360-1344) bir ordu göndererek Aka saldırılarını püskürtüp, Siyanti nehri dolaylarını Maddutuvata adlı bir vasalına bıraktı. (Bu nehir büyük ihtimalle Büyük Menderes nehridir.) Tuthaliya verdiği bu desteğe karşılık, Maddutuvata’nın Arzava’yı denetlemesini istiyordu. Ancak Maddutuvata kendisine yardım için gönderilmiş Hitit ordusunu arkadan vurup, Arzava ile anlaştı. Arzava kralının kızı ile evlenip, Arzava’nın kralı oldu. Zayıflama dönemine girmiş olan Hititler de uzun süre bu bölge ile ilgilenemediler. Maddutuvata bir süre için Batı Anadolu’nun büyük bölümüne hakim oldu.
Fakat Hititler toparlandılar ve imparatorluk çağında I. Şuppiluliuma (MÖ 1344-1322) Arzava’nın gücünü kırdı. Şuppiluliuma’nın ölümü ve Hitit ülkesindeki veba salgını sayesinde Arzava bir süre daha bağımsızlığını koruyabildiyse de, yeni Hitit imparatoru II. Murşili (MÖ 1321-1295) 1320 yılında Arzava’yı yeniden Hititler’e bağladı. Hitit belgelerinde savaş sonunda Hititlerin 62 000 esir aldıkları kayda geçmiştir.
Arzava, Mira Krallığı, Hapalla (çeşitli kaynaklarda farklı transkripsiyonlar yer almaktadır) , "Seha Nehri ülkesi" (muhtemelen günümüzdeki Gediz Nehri veya Bakırçay veya her ikisi) ve Vilusa (sonradan, Truva merkezli İlion veya Troad) gibi yarı özerk yerel krallıklara bölündü. Bu krallıkların Arzava Krallığı'nın varlığı süresi boyunca da Arzava çatısı altında mevcudiyet göstermiş olmaları mümkündür.
Arzava’nın yıkılışı; Deniz halklarının saldırıları Hitit ve Truva gibi Arzava’nın da sonu oldu. Kentler harabeye döndü. İnsanlar iç bölgelere kaçtılar. Zaman zaman adlarını duyuran Mira, Seha ve Hanballa adlı küçük devletlerin Arzava’nın devamı olması mümkündür. Kimi tarihçiler Hitit imparatorluğunun yıkılışından beş yüz yıl kadar sonra ortaya çıkan Lidya’nın da Arzava’nın devamı olduğu görüşündedirler.

Akalar (Akhalar)  Homeros'un İlyada'da (598 kez) ve Odysseia'de eski Yunan halkları için kullandığı müşterek isimdir. Diğerleri İllyada'da 138 kez kullanılan Danao'lar (Δαναοί), İlyada'da 29 kez geçen Argos'lar (Ἀργεῖοι) isimleridir.
Tarihte Akalar, Mora'nın kuzey merkezinde bulunan Akhea denilen bölgenin yerleşikleridir. Bu bölgenin şehir devletleri, MÖ 3ncü ve 2nci yüzyıllarda etkili olan Aka Birliği denilen bir konfederasyon kurdular. MÖ 1600 yıllarında Mora'ya Aka istilası başladı. MÖ 1200 yıllarına gelindiğinde Girit, Çanakkale ve Rodosu istila ettiler Ege Denizinde söz sahibi oldular. Homeros'a göre Danoalar ve Argoslarla birlikte Truva savaşında 1000 gemilik bir donanma ile kuşatmayı yapanlardır. Savaş Tanrıçası Athena'dan yardım istedikleri, onun yardımıyla savaşı kazandıkları İlyada efsanesinde anlatılmıştır. Ayrıca bu savaşta Aşil adıyla bilinen yenilmez olduğuna inanılan bir savaşçıdan bahsedilmektedir. Aşil'in Truvalılar tarafından topuğundan ok ile vurularak durdurulabildiği anlatılır. Bu yükselme devresi sonunda Akalar, daha sonra Anadolu ve Suriye ile ticari ilişkilere girdiler. Sonraları daha modern, demirden yapılmış silahlar kullanan Dorlar Mora Yarımadasına gelince Akalar direnemediler ve Mora'nın kuzeyine göç edip orada askeri iddiası olmayan, tarım yapan bir topluluk olarak varlıklarını sürdürdüler.
Arkeolojik bulgular Akaların yaşadığı bölgede MÖ 13. yüzyıla kadar Mikenler'in yaşadığını ortaya koymaktadır. Homeros'a göre, Kuzeyden gelen Aka kabileleri, Miken kralları ile hanedan evlilikleri yoluyla ilişki kurmuş, daha sonra Mikenlerin yerini almış, daha sonra ise Akaların yakın akrabaları sayılan Dorlar tarafından yıkılmışlardır.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Türkiye Şehirleri Türkiye Coğrafyası Dünya Şehirleri Dünya Coğrafyası Ülkeler



  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. merhancag . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Duvarı Aşamıyorsan Kapı Aç

    Kıssadan hisse Kısa Kısa'da sizi bekliyor...

    facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!