Soğuk bir kış sabahı sahildeki küçük bir köyden bir balıkçı filosu denize açıldı.
Öğleden sonra büyük bir fırtına koptu. Gece olduğunda balıkçı teknelerinden hiçbirisi limana dönememişti.
Bütün gece boyunca eşler, anneler, çocuklar ve sevgililer ellerini açıp, kaybolan sevdiklerini kurtarması için Tanrı'ya yakararak kıyıda dolaştılar.
Bu berbat durumda, bir de kulübelerden birinde yangın çıktı.. Hiçbir şeyi kurtarmak mümkün olmadı. Gün ışırken, herkes sevinçle balıkçı teknelerinin tümünün sapasağlam limana döndüğünü gördü..
Kıyıda ağlayan tek kişi vardı. Yangında evi kül olan kadın.. Kocası karaya çıkarken
"Mahvolduk! Evimiz, içindeki her şeyle birlikte yangında kül oldu" diye haykırdı.
Adam karısına sarıldı..
"O yangına şükürler olsun! Gecenin zifiri karanlığında, o müthiş fırtınada, dağ gibi dalgalar arasında, yanan kulübemizin ışığı sayesinde bütün tekneler, yolumuzu bulduk ve salimen dönebildik."
HAYAT BU
Üzülüyorsun, takma diyorlar
Kızıyorsun, değmez diyorlar,
Boş veriyorsun gamsız diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar,
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar,
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar,
Aklı başında davranıyorsun,
bu kadar uslu olunmaz diyorlar..
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen ...ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler
Neyzen Tevfik demiş ki:
Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer,
İçsen de tükenir içmesen de;
Bu yüzden hayattan tat almaya bak,
Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da..
İlginç bir saptama...
Masallarda bile kadın olmak zordur...:)
Ya ormanda 7 tane minicik adamla yaşarsın, ya kurbağa öpersin, ya en sevdiğin meyveden zehirlenirsin, ya kuleye kapatılırsın, ya saçlarını elin adamı tırmansın diye uzatırsın,
ya gece 12'de külkedisine dönersin elbiselerin yırtılır...
ve en kötüsü bazen seni sadece ayak numarandan tanıyan bi salağa aşık olursun...
Bilge der ki
İnsan dediğin, "Noksan da olur".
Bir ben varım deme, "Yoksan da olur"
Hatasız Dost Arayan,"Dosttan da olur".
hikaye...
I. Kıssa
Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok
hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir.
Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider.
Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından
izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve;
"Abimin doğum günü için bu
resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der.
Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve
çocuğa satar. Çocuk
paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır
ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın,
o resmin değeri milyonlar ederdi.
Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?"
Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir
sürü insan
bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?...
"
Sözün Özü: Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin
değerini bilmiyorlar.
2. Kıssa
Hz.Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir
kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken,
hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü.
Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi.
Köle elindeki ekmeği
köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle
ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.
Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine
dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden
Abdullah, yaklaşıp sordu: "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi:
- "İşte bu üç parça ekmek."
- "O halde neden kendine hiç ayırmadın?"
- "Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.
"
- "Peki sen ne yiyeceksin şimdi?"
- "Oruç tutacağım."
Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu
sordu.
Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın
aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın
aldığını
söyledi ve ekledi:
"Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum." Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert
birini tanıyıp tanımadığı
sorulduğunda, bu olayı anlatır ve: "Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek
vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini
vermişsin"
dediklerinde, şu karşılığı verirdi: "Ama o elindeki herşeyi verdi; ben ise
elimdekinin bir kısmını...
OYUN BİTİNCE ŞAH DA, PİYONDA AYNI KUTUYA KONUR.....
"Yaptıkları işin doğruluğuna inanan insanlar, çalışmalarının denetlenmesinden, karşı fikirler ortaya atılmasından ve tercihleri üzerinde münakaşa yapmaktan zevk alırlar.
."
M.KEMAL ATATÜRK "
0 Yorum:
Yorum Gönder