Mimar Sinan'ın 80 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı-Türk sanatının ve dünya Mimarlık tarihinin baş yapıtlarındandır.Yapının mülkiyeti Sultan Selim Vakfındadır. Edirne-Merkez Yeni Mahallededir.
Edirne'nin ve Osmanlı İmparatorluğu'nun simgesi olan cami,kentin merkezinde, eskiden Sarıbayır ve Kavak Meydanı denilen yerdedir.Burada daha önce Yıldırım Bayezid'in bir saray yaptırdığı bilinmektedir. 1569-1575'te Sultan II.Selim'in emriyle yaptırılmıştır.Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan'ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermektedir. Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1.620 m2'lik,tümüyle 2.475 m2'lik bir alanı kaplar. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43.28 m. olan, 31.30m. çapındaki kubbesiyle ilgi çeker.Ayasofya'nınkinden daha büyük olan Kubbe, 6 m. genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye oturur. Köşelerde dört, Mihrap yerinde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekler.
Kubbe | |
| |
“Bütün dünya halkının "Olabilirlik ölçülerinin dışındadır" demelerinin bir nedeni şudur: Ayasofya kubbesi gibi büyük bir kubbe İslam Devleti'nde yapılmamıştır diye, kâfirlerin mimar geçinenleri "Müslümanlara karşı galebemiz vardır." derlerdi. Selimiye Camii, yüksekliği 43,25 metre,çapı 31,25 metre olan muazzam kubbesiyle dikkat çeker. Bu büyük kubbe, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan ve fil ayağı denen dev sütunlar üzerine oturur. İki tanesi kıble duvarına bitişik olan fil ayaklarının öteki altı tanesi ikişer ikişer doğu, kuzey ve batı duvarlarının önünde yer alır. Böylece ibadet yerinin içinde tek ve büyük kubbeyle birlikte görkemli bir bütünlük sağlanmıştır. 31,25 metre çapında muazzam kubbenin ağırlığı 2000 ton olup bu ağırlık, payanda kemerler ile karşılanmaktadır. Kubbe üzerindeki kurşunun ağırlığı ise 18 tondur. Bu muazzam eserin kilit taşı ise 5 ton olup, taşın üzerinde beş metrelik altın kaplı alem bulunur. Bir bütün halinde toplanmış olan iç mekân dünya mimarisinde eşi olmayan bir etki ve mana kazanmıştır. | |
Sinan‘ın Anlatımıyla Selimiye Kubbesi | |
| |
Sai Çelebi tarafından Mimar Sinan’ın ağzından yazıldığı düşünülen eserde Mimar Koca Sinan Selimiye camii kubbesi hakkında aşağıdakileri aktarmakta ve Ayasofya Kubbesi ile kıyaslamaktadır. "Bütün dünya halkının "Olabilirlik ölçülerinin dışındadır demelerinin bir nedeni şudur: Ayasofya kubbesi gibi büyük bir kubbe İslam Devleti'nde yapılmamıştır diye, kâfirlerin mimar geçinenleri "Müslümanlara karşı galebemiz vardır." derlerdi. Yanlış görüşlerince, o kadar büyük bir kubbeyi durdurmak son derece zordur. "Benzerini yapmak mümkün olsa yaparlardı." dedikleri, bu zavallının yüreğinde bir ukde olup kalmıştı. Sözü edilen cami binasında çalışıp çabalayarak, ihsan sahibi Allah'ın yardımıyla, Sultan Selim Han'ın zamanında kudret gösterip bu yüce kubbeyi Ayasofya kubbesinden altı zira daha yüksek ve çevresini dört zira daha geniş yaptım. Bu kıyaslamadan da anlaşılacağı üzere Mimar Sinan veya onun adına Sai Çelebi bu işi onur meselesi yapmış gözükmektedir. Ancak aşağıda da aktarılacaktır ki Ayasofya’nın kubbesi Selimiye’den daha büyüktür. Ancak hocaların hocası Prof. Dr. Doğan Kuban’ın "Sinan’ın Sanatı ve Selimiye" adlı eserinde değerlendirmesi bu konu için oldukça açıklayıcıdır. "Sinan’ın Ayasofya kubbesi çapını ya da çevresini doğru ölçmemiş olması olanaksızdır. Gerçekten Ayasofya kubbesinden daha büyük bir kubbe yapmak isteseydi, bunu gerçekleştirmemesi için, statik ya da yapı tekniği açısından, bir neden yoktu. Kanımca Sinan Ayasofya büyüklüğünde bir kubbe tasarlamış, fakat bir yarış içine girmemiştir. Bu boyutları ve anlatımı Sai Çelebi eklemiş olmalıdır." | |
Ayasofya ve Selimiye Kubbelerinin Kıyaslanması |
|
Ayasofya'nın kubbesi çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar yüzünden tam yuvarlak olmaktan çıkmıştır. 1990-93 yılları arasında yapılan lazerli okumalarda Ayasofya kubbesinin çapı kuzey-güney ekseni üstünde duvardan duvara 34,709 metre (galeri kornişleri arasında 31,805 metre) ve doğu-batı ekseninde 33,092 metre (galeri kornişleri arasında 30,855 metre) olarak saptanmıştır. Selimiye'de Prof.Dr. Doğan Kuban'ınteodolitle yaptığı ölçümlerde, kubbe genişliği kuzey-güney aksında 31,7 metre,doğu-batı aksında 31,2 metre olarak saptanmıştır. Buna karşın Selimiye kubbesi, yarım küre profiliyle daha basık profilli Ayasofya kubbesinden 20-30 cm. daha yüksektir. Buna karşılık kubbenin yerden yüksekliği Ayasofya'da çok daha fazladır. Camilerin yerden kubbe yükseklikleri Ayasofya da 55,60 metre, Selimiye de 42,25 metredir. |
Minareler | |
Edirne'nin en hakim yerlerinden birinde inşa edilen ve Mimar Sinan'ın ustalığının son şaheseri olan dört minareli Selimiye camiinde, caminin genel kompozisyonunda gayet ahenkli birer unsur olarak rol oynayan minareler gerek miktar ve gerekse binaya yerleştirilmiş tarzları bakımından eşi yoktur. Selimiye’nin büyük kubbesinin dört köşesinde üçer şerefeli dört minarenin ahenkli duruşu diğer camilerde görülmeyen tarzdadır. Edirne şehrine giriş yollarından bakıldığı zaman dört minare sanki iki minare imiş gibi simetrik olarak oturtulmuştur. Mimar Sinan nasıl ki bu cami için “ustalığımın eseridir” demişse minareler de hakikaten bu ustalığın verdiği birer şaheserlerdir. Selimiye caminin dört minaresinin de kürsüleri gayet sadedir. Bu Sinan'ın eserlerinde bariz olarak görüldüğü gibi burada sadelik hâd safhadadır. Minarelerin kapıları hepsi dışarıya açılır. Gövdelerin daha ince gözükmesi için dış satıhlar dik çubuklarla süslenmiştir. Her minarede bu yukarıdan aşağı çubuklar ayrı tarzda işlenmiştir. Bu dahi Sinan'ın bir hususiyetidir. Çubuklar aşağıda ve yukarda birbirini bağlayan kaşlarla birleşir. Şerefeler devrin klâsik üslûpta şebekeli korkuluklarıyla süslüdür. | |
Minarelerin kubbenin birer köşesine yerleştirilmesi
| |
Mimar Sinan büyük eserlerinden biri olan Süleymaniye camisinde böyle bir uygulama yapmamıştır. Bu iş evvelâ toprağın veya zeminin sağlamlığı ve bir de mevki olarak düşünülmüştür. Çünkü Şüleymaniye’ de minarelerin eserden uzaklığı toprağın kalitesi ile yerin yamaçlı olmasından ileri gelmiştir. Bu ise tabii bir afet olan depremi dikkate almaktır. Halbuki Selimiye camisinin zemin toprağı çok sağlam ve üstelik yer olarak bir tepede inşa edilmiştir. Gerek zeminin sağlamlığı gerekse gösteriş ve yükseklik olarak düşünülürse Selimiye cami, kubbeye yakın bu dört minare ile yani eser heyeti umumiyetiyle bir Taç, kıymetli bir ziynet eşyası tesiri bırakılmak istenmiştir. Nitekim Edirne'nin neresinden bakılırsa bakılsın cami ve minareler insana bu intibahı rahatlıkla hissettirir. Sinan bu yönlerden giderek harice başka kubbeler kullanmayarak 4 minareyi tek bir kubbeye bağlamış hem görünüş hem de yapı olarak dengeyi sağlamayı bilmiştir. Selimiye cami minarelerinin uzunluğu 70,89 metre aleme kadar yüksekliği 84 metre, gövde kalınlığı 3,80 metredir. Minare temelleri 22,73 metre derinliğindedir. Avlunun kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerindeki minareleri üçer merdivenlidir. Birinci merdivenle birinci ve üçüncü şerefeye, ikinci merdivenle ikinci ve üçüncü şerefeye, üçüncü merdivenle doğruda doğruya üçüncü şerefeye çıkılır. Aynı anda çıkan üş kişi birbirinin sesini duysa bile birbirlerini göremezler. Minareler kesme taştan yapılmış olup, önde olan iki minarenin taş oymaları çukurdur. Arkadaki minarelerin ise kabarıktır | |
| Evliya Çelebi Selimiye Camii Minareleri için şu bilgileri yazmaktadır; |
| |
| "Bu emsalsiz ve cennet âyinli mabet öyle bir cennettir ki, dört köşesindeki dört adet Minareleri dört büyük rükün gibidir. Mavi renkli bu Minarelerin ta ortasında olan Kubbeye bir Minare diğerinden uzak değildir. Hesap, pergelle yapılmış bir çırpıda olup dördü dahi üçer şerefeli boyu yüksek minarelerdir. Bu dört minareden iki yan kapıları dibindeki iki minare üçer yolludur. Yani aşağıdaki kapıdan üç Müezzin girip her biri birer yolla çıkarak üç tabakada birden (Esselâ) dedikleri halde biri birlerini göremezler. Böyle iken öyle ince minarelerdir ki her birini ikişer genç adamlar kucaklasalar kucaklamak mümkündür. Tâ bu derece incedir. Ama kiple duvarı köşelerinde olan minarelerin ikisi sadece birer yolludur. Lâkin boy, bos, iş ve sanatta emsalsizdirler. Dört Minare üçer şerefeden oniki tabaka eder. Bu da II inci Selim Hanın onikinci Osmanlı Padişahı olduğuna işarettir. Her şerefesinin duvarları öyle oymadır ki güya üstat, makasla hatay kâğıdını oymuş!. Dördüne ikişeryüz otuzar basamaklı merdivenin çıkılır. Ama iki minaresi üç yolla olmakla her birinin ikişer yolu ziyade olup tabii diğerlerinden dörteryüz altmışar ayak fazlaları olur. Bu takdirde üç adet yolunda bir minarenin altıyüz doksan basamağı olur. Garabet bunda ki Edirne'ye girersen bu Selimiye Caminin dört minaresini iki ve şerefesini de altı görürsün, yakına gelsen bile mademki şehran üzeresin, böyle göreceğin şüphesizdir. Bu çeşit bir hendese üzere tarh edilmiş binalardır. Ama şehir içindeki caddeler eğri büğrü olmakla oralardan dörder görünür. Hasılı dünyada misli yok, taklit dahi kabul etmez seçilmiş eserlerdir ki her gören (bin takdir sana ey iş ve resim meydanının ustası!) mısraını söylemekten kendisini alamaz.” |
| |
| Mimar Sinan, Tezkeret-ül Bünyan adlı eserinde inşa ettiği Cami için şöyle yazmaktadır; |
| |
| "Bir Cami binasına emrühümâyûnları oldu ki, bir rüzgârda emsali olmaya. Bu hakir dahi bir resm-i alî eyledim ki Edirne içinde menzuru halk ola. Dört minaresi kubbenin dört canibinde vaki olmuştur. Ol mukaddema bina olunan üçer şerefeli bir kula gibidir, gayet kalındır. Amma bunun minaresi hem nazik hem üçer yolları olmak gayet müşkül olduğu ukalâya malûmdur..." |
İç Avlu ve Şadırvan
Şadırvan Avlusu
Selimiye Camii'nin şadırvan avlusuna üç büyük kapıdan girilir. Üçü de çok ince işlenmiş işlemeli ve somakili’dir. Zemini beyaz mermerdir. Kapılarının kanatları geçmelidir. Resim ve şekilleri çok sanatlıdır. Aynaları çok zarif ve zengindir. Orta kapının en üstünde caminin başlanma ve bitirilme tarihini gösteren kitabe gözleri kamaştırır.
Şadırvan avlusunu saran küçük kubbeler 18 adettir. 16 sütun üzerine kurulmuş ve bağlanmıştır. Sütunlar tek parçadır. Araştırmacılar bu sütunların Mısır’dan, Kıbrıs’tan, ve Kapıdağı Yarımadası civarından, Aydıncık ve Suriye harabelerinden getirildiğini belirtmektedir. Sütun başlıklarının içleri çok ince ve usta işçilikle yapılmıştır. Şadırvan avlusunun pencereleri üzerindeki koyu mor çiniler yine çini ile yapılmış beyaz yazılar revakları ve duvarlarını süslemiştir.
Şadırvanlar
Beyaz mermerden ve onaltıgen planlı olan Şadırvan, çok kıymetli ve oymalı olup, bordürler ve muslukları çok zariftir. Şadırvanın üstü kubbesiz ve açıktır. 1808 yılında cami onarılırken Dağdevirenzade Ahmet Ağa tarafından bu şadırvanın üstüne sekiz ahşap sütunlu bir çatı yaptırılsa da 1960’da kaldırılarak Sinan’ın yaptığı hale getirilmiştir.Edirne Selimiye camiinin ana şadırvanı ön avlunun ortasında bulunan şadırvandır. Fakat buna ek olarak, kubbeli ana hacmin ortasına da bir küçük şadırvan koymak suretiyle Sinan, bir yandan geleneksel bir Anadolu motifine yer verirken bir yandan da Selimiye'de muazzam kubbenin yarattığı merkezî mekân duygusunu daha güçlü biçimde vurgulamak istemiştir.
Başka türlü söylersek, nasıl Selâtin camilerde kubbe cümle kapısı ile mihrabın merkezinden geçen kıble ekseniyle belirtiliyor ise, büyük kubbenin göbeğinden geçen dikey ekseni de belirleyecek bir düzenleme düşünmüş ve kubbenin bir âyetle noktalanan merkezinin tam altına şadırvan ve üstüne mahfil yerleştirerek yer-gök eksenini somutlaştırmıştır.
Hünkar Mahfili
Hünkar mahfilinde bulunan eşsiz çinilerden bir kısmı 1878 (H.1294) Rus işgalinde Edirne'de bulunan Rus generallerinden Yskoblef tarafyndan söktürülmüştür. Hünkâr mahfili, camiinin mihrap kısmının sol tarafında bulunmaktadır. Hünkâr mahfilinin bulunduğu yer, dört mermer sütuna dayatılmış olup sütunlar dört kemerle birbirine bağlanmıştır. Hünkâr mahfili’nin duvarlaryı döneminin en değerli çinileri ile kaplanmıştır. Burada sonradan kesilip yerlerine konmuş gibi görünen meyve vermiş iki elma ağacı bütün Osmanlı çinilerinde tek orijinal dekor olarak karşımıza çıkmaktadır. Elma fidanının kökü karanfil, lale ve sümbüllerle zenginleştirilmiştir. Bahar açmış erik fidanı da birkaç defa tekrarlanarak Hünkâr mahfilinde taze bir bahar havası estirilmiştir Hünkâr mahfilinin bütün duvarlarynyyaryya kadar kaplayan bu çiniler kalite itibariyle mihrap kysmy çinilerinden yüksek fakat kompozisyon | |
ve abidevi büyüklük bakymyndan onlardan daha sade ve mütevazidir. Hünkâr mahfilinin alt kısmında camiye bakan tavanda orijinal kalem işleri, yapıldığı zamanki renklerinin bütün tazeliğini muhafaza etmektedir.
Bu çinilerden bir kısmı 1878 (H.1294) Rus işgalinde Edirne'de bulunan Rus generallerinden Yskoblef tarafından söktürülmüştür. Bugün bu çinilerin yerlerine boya ile taklit nakışlaryapılmıştır. Mahfilde sultanlara ait mihrabyn içine rast gelen pencerelerin kanatları Osmanlı oymacılığının gelişmiş güzel eserlerindendir. Bu pencerenin tavanındaki nakışlar ise caminin yapıldığı sırasındaki iç süslemelerinin bozulmaktan kurtulmuş son parçasıdır.
Mahfilin kıble yönünde mihrabın sol tarafındaki zarif kapı küçük bir odaya açılıp abdest tazelemek için yapylmıştır. 1838 (H.1253) tarihinde küçük odanın penceresi genişletilerek kapıya dönüştürülmüş ve mihrabyn soluna rastlayan minare yanına ve dışa doğru ahşap bir abdesthane yapılmıştır. Mahfelin ahşap kafesleri de sonradan eklenmiştir.
Müezzin Mahfili
Mahfelin sol köşesinde mermer sütun üzerinde, kabartma olarak yapılmış olan ters bir lale motifi yer almakta olup, bir çok söylenceye konu olmuştur. Müezzin mahfillerinin büyük camiler de yapılmasının asıl amacı, ibadet esnasında arka saflarda ve cami dışında bulunan son cemaat yerindeki bulunan cemaate imamın sesini aracılarla duyurmaktır. Osmanlı camilerinde müezzin mahfili genelde caminin arka kısmında yapılmasına rağmen Selimiye'de namaz kılınan mekanın tam ortasında bulunmaktadır. Bu durum çeşitli tartışmalara yol açmaktadır. Selimiye'de müezzin mahfelinin kubbenin ortasında yer alması ise caminin simetri düzenini bozmaması açısından Sinan tarafından bulunan bir çözüm olduğu düşünülmektedir. Müezzin mahfili büyük kapı karşısında ve ana kubbenin tam altında yer almaktadır. Mahfil, 2,4 metre yüksekliğinde, 6x6 boyutlarında olup, 2 metre yüksekliğinde 12 adet mermer sumak ve ince işli başlıklı sütunlar üzerinde durmaktadır. Mahfelin etrafı ceviz korkuluklarla çevrili olup, mahfilin korkuluklarında elma ağacından kakma fletolar ve açık yeşil, açık kırmızı, koyu yeşil, gri boyalar görülmektedir. Mahfilin hemen altında küçük bir mermer iç şadırvan bulunmaktadır. İç şadırvan örneği Erken dönem Osmanlı camilerinde ve Selçuklu dönemi camilerinde de kullanılmıştır. Şadırvanın, kenarları ve köşeleri rengârenk mozaiklerle işlenmiş mermer döşelidir. Ortasında kenarları oymalı ve tırtıllı mermer taştan su fışkırmaktadır. Müezzin mahfilinin tavanlarında ahşap üstü lake işçiliği ile yapılan edirnekârinin en güzel örnekleri görülmektedir. Mahfelin sol köşesinde mermer sütun üzerinde, kabartma olarak yapılmış olan ters bir lale motifi yer almakta olup, özellikle ziyaretçilerinin ilgisini çekmektedir. Tavanın ortası altın kaplı ince çubuklarla küçük bölümlere ayrılmış ve her bir bölmenin göbeğine gül, lâle, karanfil çiçekleri işlenmiştir. Yine bu tavanın dört kenarını saran ve yapılışındaki durumunu bu gün hiç kaybetmemiş olan pervazlardaki kalem işleri görülmeye değerdir. | |
0 Yorum:
Yorum Gönder